Hip-hop ve rap nedir? Kim bulmuştur, nasıl, ne zaman ortaya çıkmıştır gibi soruların muhatabı her zaman siyahlar olmuştur. Siyahların sosyo-politik ifade biçimlerinin popüler platformdan yankılanma biçimi olmaya başlamasıyla, “rap, siyahların CNN’idir” gibi sloganlar ortaya çıktı. Yine 80’li yıllardan peydah olan bu akım, tekdüze gibi görünen ritmlerin üzerine söylenen “söz”lerden ibaretti. Bu sözler kimi zaman kenar mahalle raconlarından, kimi zaman ırkçılık, adaletsizlik karşıtı güncel ve tarihsel söylemlerden, kimi zamansa akla gelmeyecek, hatta önemsiz bulunabilecek ayrıntılardan bahsediyordu. Birgün Rap’in kısa ama kökü çok derinlerdeki tarihinin en baba gruplarından Run DMC ile rock grubu Aerosmith’in seslendirdiği Walk This Way fitili ateşledi ve rap, rock ile olan beraberliğini resmileştirdi. Ne olduysa ondan sonra oldu. Milyonlarca şarkıcı, grup, plak şirketi seri üretime geçti. Bu mantarsal türeme türlü yozlaşmalarla günümüzde de sürmekte.
Aslında bu siyah orijinli türün en önemli gruplarından biri, rap tarihinin en kayda değer döneminden beri içinde olan üç beyazdan oluşmakta. Evet o grup Beastie Boys! Run DMC’nin rock müziğe yakınlığı onları da etkilemiş olacak ki, kendi punk kökenlerini de işin içine katarsak “Rap’n Roll” yaptıklarını söyleyebiliriz. Bas gitarda Adam Yauch (MCA), gitarda Adam Horowitz (Ad Rock), davulda Mike Diamond (Mike D.) den oluşan grup, ilk olmasının getirileriyle hip hop müziğe kurallar koydu, yeni deyimler kazandırdı, şarkılarından defalarca sample'lar yapıldı, deneysel cesareti körükledi, başlarda olmasa da sonradan sosyal ve politik öncülüklerde bulundu. Yani kısaca bu müziğin rengi olmadığını ispat ederek devrim yaptılar. Başlarda punk grubu olarak başlayıp hip-hop'a geçiş yaptılar ve gerçekten isimleri gibi iğrençtiler. Yaptıkları taş gibi hip-hop-rap bir yana, bu çetenin çılgınlıkları zekâlarını gölgeliyordu. Basketbol, 70’li yılların polisiyeleri, spagetti western ve karete filmleri, kitsch çizgi romanlar, kalitesiz bilim kurgu, soul ve R&B, kaykay, Heavy Metal yani tam bir çorbadan ibaret vizyonları ile 80'leri 90'lara bağlayan dönemin gençliğine ilaç gibi geldiler.
1986’da çıkan ilk albüm Licensed To Ill müthiş bir başlangıçtı. Paul’s Boutique, yazıya konu olan Check Your Head, Ill Communication albümleri gerçekten bu müziğin ihtiyacı olan ne varsa sunmuştu. Günümüz Lil Wayne, 50 Cent, veya Snoop Dogg gibi omuzlarında beşer hatunla, her yerlerlerini saran mücevheratla, her şeyin son modeliyle gezen rapperlardan farklı olarak, hakim oldukları enstrümanlarla doğaçlamalar yaparak, anında yazdıkları şarkıları anında kaydederek, hatta enstrümantal şarkılar yaparak müthiş bir kimya yarattılar. The In Sound From Way Out gibi eski yeni enstrümantal parçalardan oluşan harika bir albümleri bile var. Hello Nasty, 5 To The Boroughs, The Mix-Up ve artık son durak Hot Sauce Committee Part Two gibi albümlerle bu sürprizlerle dolu çizgiye devam ediyorlar(dı). Beyaz olup da hip hop yapan kim varsa Beastie Boys’u ataları bellediler. (Deneysel olanlar daha iyi bellediler.) Beyaz olup da bu atılımı yapabilecek kim vardı? Eminem mi, Vanilla Ice mı, yoksa hareket eden herşeye "featuring" yapan Pitbull mu?
Satır aralarında geçen politika lafları boşuna değil. Grup 90’ların başında Adam Yauch’un yaşadığı bir uyanışla çok büyük ve anlamlı bir organizasyonun temellerini attı. Olay şöyle gelişir: Yauch 1992’de bazı dostlarıyla birlikte spor yapmak, gezmek için Nepal’e gider. Bir dağın başında 20-30 kişilik bir gruba rastlarlar. Perişan, yırtık pırtık giysiler giymiş, ayaklarında ayakkabı bile olmayan, yorgunluktan sefil olmuş insanlardan oluşan bu gruba yiyecek içecek verip tercümanları vasıtasıyla konuşurlar. Bu insanlar Hindistan’a gitmek için Tibet’ten kaçan Tibetlilerdir. Oradaki şiddetten, baskıdan yılmış, Dalai Lama’ya katılmak için yola çıkmışlardır. Ama Nepalli polislere yakalanıp, Çin’deki toplama kamplarına götürülüp işkence ile öldürülme tehlikesi de vardır. Üstelik Çin, Tibetlilere karşı tam bir soykırım politikası uygulamaktadır. Birkaç saatlik molanın ardından Tibetliler kararlı ve güçlü bir şekilde tekrar yola koyulurlar.
Bu olaydan çok etkilenen Yauch, dönünce konuyla ilgili ne varsa okur, Dalai Lama ile buluşur, onunla birkaç gün geçirir. Katmandu’ya gider, oradaki rahiplerin öğrencisi gibi yaşayan Amerikalılarla konuşur, rahiplerle tanışır. Tanıştığı sadece onlar değildir. Soğukkanlılığı ve sabırı öğrendiği “karma”ile tanıştıktan sonra sonunda Budist olur. Daha sonra Çin işgalindeki bu bölgeye dünyanın dikkatini çekmek için bir grup müzisyenle Tibet’e Özgürlük Konserleri düzenler. Organizasyondaki isimleri görünce Yauch’un ne derece önemli bir olaya öncülük ettiği anlaşılır. Patti Smith, Ben Harper, Beck, Bjork, Sonic Youth, Noel Gallagher, Rage Against The Machine, Red Hot Chili Peppers, John Lee Hooker, Smashing Pumpkins, Fugees ve daha pek çok isim, 96 ve 97'deki konser organizasyonları için mikrofon başına geçerler.
O kadar Beastie Boys albümü arasında Check Your Head'i benim için özel kılan çok şey var. Hip-hop ve rap müziğin ötesine geçen süper bir funk rock bilinci var bu albümde. Makineden çıkan seslerden yapılan altyapı kokteylleri kadar canlı çalınan anlar da bu bilince işaret ediyor. Nereden hangi sample, riff, scratch, ritim çıkacağı belli olmayan, her dinleyişte yeni detayların keşfedildiği olağanüstü bir ses mühendisliği söz konusu. Bir şarkıyı tarif edebilmek için hilkat garibesi tanımlar üretmek gerekiyor. Örneğin henüz eşi benzerine rastlamadığım Pass The Mic ve So What'cha Want ikilisi için "stoner hip-hop", Gratitude için "punk funk", Stand Together için "space rap" diyorum hep. Jimmy James, Finger Lickin' Good, The Maestro, Professor Booty gibilerinin hip-hop dinamikleri kendini hiçbir zaman saf hip-hop ile sınırlamıyor. Kafası bi milyon gibi duran Something's Got To Give, Lighten Up ve Namasté, zaten hip-hop yörüngesi dışında gezinen son derece zeki tripler barındırıyorlar. Herkesin "rapçi" bellediği bu adamların enstrümantal funk besteleri In 3's ve POW'da gösterdikleri enstrüman performansları hala tüylerimi diken diken etmekte. Hele iflah olmaz bir perküsyon hastasıysanız albümün %90'ı size antibiyotik gibi gelecektir.
Gruba şarkı yazımlarında ve performanslarda eşlik ederek bu olağanüstü kozmopolit soundu yaratmada yardımcı olan isimlerin başında, 1992'den beri grubu yalnız bırakmayan "Nishita" kod adıyla yapımcı, müzisyen Money Mark (ki kendisi albümün kişilik özelliklerinden biri olan tuşlulardan da sorumlu kişi aynı zamanda) ve grupla birlikte 5 şarkıya adını yazdıran ortak yapımcı / ses mühendisi Mario Caldato, Jr. geliyor. Check Your Head sonrasında burada düzdüğüm methiyelerin %90'ını Ill Communication, %80'ini de Hello Nasty için kullanabilirim. Ama ne yazık ki son üç albüm benim için tam bir hayalkırıklığıydı. Keşke o inanılmaz çizgi devam etseydi. Çünkü Check Your Head öyle ilham verici bir deneyim ki, oluşturulan bu tarza dair herhangi bir sınır fikri kafalara dar geliyor.
Sözünü ettiğimiz olay sonrasında Budist olması yanında, feminist ve LGBT hakları savunucusu da olan Adam "MCA" Yauch, önceki şarkılarında yer alan homofobik, seksist ve parti yapmaktan başka bir şey düşünmeyen boş beleş lirikleri için özür diledi. Bu lirikler muhtelif şarkılara da çok etkili biçimde yansıdı. Özellikle de birer hip-hop efsanesi olan Check Your Head ve Ill Communication'a... Yauch'un 4 Mayıs 2012'de kulak altı bezi ve lenf boğumu kanserinden hayata veda etmesi, Beastie Boys'un da sonu oldu. Michael "Mike D" Diamond ve Adam "Ad-Rock" Horovitz, bundan sonra Yauch olmadan Beastie Boys adıyla hiçbir şey yapmayacaklarını açıkladılar. Ölümünün ardından Johnny Depp, Thom Yorke, Madonna, Jon Stewart, Ben Stiller, Eminem, Jeff Ament (Pearl Jam) gibi isimler, o ve Beastie Boys için övgü dolu sözler sarf ettiler. Geriye o zıpır vokallerle kol kola giden hip-hop, rock, punk, funk, deneysel, enstrümantal bir sürü büyük şarkı kaldı. Check Your Head ise yıllandıkça, demlendikçe, dinlendikçe büyüyen, benim için asla eskimeyecek başucu albümlerimden birisi oldu.
1. Jimmy James
2. Funky Boss
3. Pass the Mic
4. Gratitude
5. Lighten Up
6. Finger Lickin' Good
7. So What'cha Want
8. The Biz-vs-The Nuge (feat. Biz Markie)
9. Time for Livin'
10. Something's Got to Give
11. The Blue Nun
12. Stand Together
13. POW
14. The Maestro
15. Groove Holmes
16. Live at P.J.'s
17. Mark on the Bus
18. Professor Booty
19. In 3's
20. Namasté