31 Temmuz 2018 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2018)

Tami Neilson - SASSAFRASS!
Yıl: 2018 Yeni Zelanda
Tür: Rockabilly, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Miss Jones"

Ida Paul & Kalle Lindroth - Nää Kaikki Kertoo Susta
Yıl: 2018 Finlandiya
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kuka Mä Oon Sulle"
Bryan Adams - Ultimate
Yıl: 2017 Kanada
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Summer of '69"
Dave Matthews Band - Everyday
Yıl: 2001 ABD
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Space Between"
 
Milo and The Gold - Lighthouse
Yıl: 2018 Japonya
Tür: Electropop, Synthpop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hominids"
Genesis - We Can't Dance
Yıl: 1991 İngiltere
Tür: Progressive Rock, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Never a Time"
 
Muthoni The Drummer Queen - The Human Condition
Yıl: 2010 Kenya
Tür: Afro-Pop, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mikono Kwenye Hewa"
The Crystal Method - Tweekend
Yıl: 2001 ABD
Tür: Big Beat, Breakbeat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Over the Line"
 
Daniel Pemberton - Molly's Game
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Score, Downtempo
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Red & Black"
The Seven Ups - Commandments
Yıl: 2018 Avustralya
Tür: Funk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stampede"
 
VA - Haynes Ultimate Guide to the 80s
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Pop, Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: Bruce Hornsby & The Range - "The Way It Is"
Halestorm - Vicious
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Skulls"
Trainspotting OST
Yıl: 1996 İngiltere
Tür: Electronic, Post-Punk, Rock, techno
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Lou Reed - "Perfect Day"
EXTHIEVES - What If?
Yıl: 2018 Portekiz
Tür: Shoegaze, Post-Punk, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sentimental Fool"
Duran Duran - Notorious
Yıl: 1986 İngiltere
Tür: Funk, Pop Rock
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Notorious"
From Dusk Till Dawn OST
Yıl: 1996 ABD
Tür: Blues Rock, Alt. Country
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: ZZ Top - She's Just Killing Me"
 
Lana Shea - Duality
Yıl: 2018 ABD
Tür: Hip-Hop/Rap, R&B
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Pretty Girls Like"
Sade - Diamond Life
Yıl: 1984 İngiltere
Tür: Soul, Smooth Jazz, Sophisti-Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Smooth Operator"
 
 
VA - If I Were a Carpenter: Carpenters Tribute Album
Yıl: 1994 ABD
Tür: Alternative Rock, Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Sonic Youth - "Superstar"
The B-52's - Cosmic Thing
Yıl: 1989 ABD
Tür: Pop Rock, New Wave, Pop
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bushfire"

28 Temmuz 2018 Cumartesi

Magic Number - Ampersand


Surf rock dediğimiz şeyin özünde rock & roll yatıyor. Dinlediğim her iyi surf rock albümünde başıma gelen, rock & roll ile birlikte başka unsurların da çaktırmadan devreye girmesi oluyor ki, bu da olayı minik bir keşif yolculuğuna çeviriyor. Mesela spagetti western havası, küçük egzotik dokunuşlar, bazı hamlelerle yekten 60'ları taklit etmediğini ifade eden modern bir anlayış ve buna benzer tavırlar surf rock denilen türü zenginleştiriyor. Hangi tür olursa olsun, bu tavırlara sahip müzisyenlere saygı duyuyorum. Richmond, Virginia dolaylarından geldikleri, bütün şarkıları Taylor Grant adlı dostumuzun yazdığı haricinde hakkında hiçbir şey bilmediğim Magic Number isimli surf rock grubu da bunlardan biri. 14 enstrümantal şarkı içeren Ampersand albümü, 2018 içinde surf rock adına yapılmış en iyi albümler arasında bana göre. Link Wray'den Los Straightjackets'a uzanan bir referans çizgileri var ki, zaten sadece iyi surf rock grupları için bu referanslar verilir. Temelde şablon ritimler üzerine şık gitar riffleri döşenmiş 2-2.5 dakikalık rock & roll besteleri Magic Number'ı da tanımlamak için yeterli. Kağıt üzerinde Magic Number'ın o milyonlardan pek farkı yok. Ama bu kalıpla işlenmiş milyonlarca surf rock şarkısı arasında bizi çeken, tam açıklayamadığımız ufak ayrıntılar oluyor.

Albüm jeneriğine konası mükemmel bir surf garage olan Snakecharmer'ın adını en başta zikretmeliyim ki, mesele biraz anlaşılsın. Albümü ilk dinlediğimde Snakecharmer'ı ve keşke birkaç şarkıda daha şu spagetti ruhunu demleselerdi  dediğim Final Frontier ileBandwagon'ı alır çıkarım diye düşünmüştüm. Fakat albümün bıraktığı tortu, ikinci dinleyişi kaçınılmaz kıldı. Böylece Warpath, Stampede!, Tropical Storm, Rippers gibi başkalarının tadına varmak da kolaylaştı. Tüm şarkıları yazdığı için Taylor Grant'in gitardan sorumlu olduğunu anlamak kehanet değil. O noktada da çok acayip işler çıkarıyor. Surf rock'ın alametifarikası olarak şarkı söyleme işini üstlenmiş olan gitarı bir solist gibi kullanma becerisi, Grant'te ustalık seviyesinde. Bazı şarkıları vokal ile düşünmeye teşvik ediyor. Ama sonra büyünün bozulacağına kanaat getiriyorsunuz. Albümdeki 14 şarkıdan 4'ü fazla gibi geldi bana. Yine de arada üstüne binip vahşi batı çöllerinde takılabileceğim kaliteli bir surf tahtasına daha sahip olmaktan gayet mutluyum. Zira iyi bir surf rock albümü, dinleyicisini kızgın kumlardan serin sulara atabilendir.

1. Stampede!
2. Rippers
3. Beachcomber
4. Tropical Storm
5. Darling, Darling
6. Tumbleweed
7. Snakecharmer
8. Star Sign
9. Final Frontier
10. Omerta
11. Bandwagon
12. Warpath
13. Tidewater
14. Medicine Man

22 Temmuz 2018 Pazar

The B-52's - Good Stuff


1976 Athens/ABD doğumlu The B-52's, bu uzun kariyere sadece 7 stüdyo albümü reva gören, ama 80'lerden 90'lar başına kadar özellikle Amerika'da fenomen haline gelmiş deli dolu bir pop grubu. Pop diyerek işin içinden sıyrılmaya çalışmamak lazım. Yaptıklarının temelinde pop var. Ama onların new wave, pop rock, post-punk, surf rock yaptığını da duydu bu kulaklar. Bu 7 albümlük diskografilerinde beni ilgilendiren sadece iki albümleri vardır. Cosmic Thing (1989) ve Good Stuff (1992). Diğerleriyle aram hiç iyi olmadı. Zaten bu iki albüm grubu tanımak için yeter de artar. Benim tanışıklığım ise Cosmic Thing ile başlar. Daha önce dinlediğim hiçbir şeye benzememesinin nedeni, o dönemde çok fazla şey dinlememiş olmamdandır diye düşünürdüm. Ama yıllar geçtikçe onların tarzlarında hiçbir grup/albüm görmeyişim bunu değiştirdi. Aslında The B-52's müziği birçok şeye benzediği halde toplandığında hiçbir şeye benzemeyen tuhaf bir konumda oldu benim için. Zaten tarihleri boyunca hep başkalarına ucundan kıyısından referans gösterildiler. "Şu şarkıda The B-52's etkileri yoğun biçimde hissediliyor, bu albümde The B-52's tarzına yakın örnekler mevcut" gibi az eleştiri okumadım.

Cosmic Thing'i ilk duyduğumda detaylarla örülü kaliteli bir pop müziğin varlığına tanık olduğumu hissetmiştim. Deadbeat Club, Bushfire, Dry Country, Junebug, Roam ve hala parti klasikleri arasında sayılan Love Shack gibi enfes şarkıların büyüsünü hala kaybetmediklerini söyleyebilirim. Üç yıl sonra da Good Stuff çıkageldi. Tarzları aynen sürüyordu ve yine harika şarkılarla parti canavarlarının aklını almaya oynuyorlardı. Tabii o zamanların partileri şimdiki gibi bitmek bilmeyen house, chillout, europop hantallığı yaratmayan, canlı enstrümanlara önem verilen, daha erişilebilir ve anlaşılabilir kıvamda şarkılardan oluşuyordu. En azından Athens çevresinde mutlaka öyledir. Üstelik pop kültüründen envai çeşit ayrıntının cirit attığı sözleri de unutmamak gerek. Bu ikisi arasından hangisi üzerine yazsam diye düşünüp, burun farkıyla Good Stuff'ta karar kıldım ve o farkı düşündüm. The B-52's, işi gücü partilemek olan bir grup değil. Evet, şarkılarda bu durum zaman zaman liriklere de yansımış biçimde görülmekte. Hatta Good Stuff (İyi Mal), direk kokain partilerinin kafası güzel diyaloglarını, müzikal ambiyansını, eğlenceli olduğu kadar mistik taraflarını yansıtan detaylarla dolu bir albüm. Ama dahası var.


Öncelikle Good Stuff, grubun önemli isimlerinden Cindy Wilson'ın yer almadığı, The B-52's'un üçlü olarak çıkardığı ilk ve tek albüm. Bu durumun hiçbir olumsuz yansıması yok. Kate Pierson zaten kadın vokal ihtiyacını öyle bir dolduruyor ki, Fred Schneider ile birlikte yıllarca bu işi başarıyla götürdüler. Grubun tüm albümlerinde çok önemli konuklar oldu. Fakat belki de en kaliteli isimler Good Stuff için toplanmışlardı sanki. Bir kere albümün yapımcılığı Nile Rodgers ve Don Was üstlenmişti ki, her ikisi de müzisyen oldukları, sayısız ünlü isme yapımcı ve müzisyen olarak eşlik ettikleri için 80'lerde müzikle yakından ilgili olup da onları tanımamanın imkanı yoktu. Rodgers ve Was bazı şarkılarda ritm gitar da çalıyorlar. Özellikle Rodgers'ın disko gitarını duyunca tanımak mümkün. Yine bazı şarkılarda olmak üzere bas gitarda James "Hutch" Hutchinson (Bonnie Raitt), davulda Sterling Campbell (Duran Duran, Soul Asylum, Cyndi Lauper, David Bowie), yine davulda rahmetli Jeff Porcaro (Toto) gibi o zamanın çok önemli misafirleri hünerlerini sergilemişlerdi.

Albümün en iyisi şu, en kötüsü bu diye bir şey yok. Bütün şarkılar, klasik The B-52's ilkelerine bağlı, canlı enstrümanlara, leziz klavye dokunuşlarına, dolu dolu tasarımlara, delişmen fikirlere sahip. Tell It Like It T-I-Is ile başlayıp Bad Influence ile biten zamansız bir pop, new wave, pop rock tecrübesi. Hint ezgileri ve vokalleriyle bezeli yedi buçuk dakikalık muhteşem Dreamland, ilginç vokaller duyduğumuz enstrümantal The World's Green Laughter, parti atmosferiyle bu albümün Love Shack'i olan Good Stuff, Kate Pierson'ın uçurduğu Revolution Earth ve UFO, uzay, çevre bilinci, parti güzellikleri, hayali ülkeler gibi nice uçuk kaçık meseleye parmak basan lirikler, hiç eskimeyecek olan bu albümün anlatmakla bitmez unsurlarından sadece birkaçı. Good Stuff'tan sonra sırra kadem basıp tam 16 sene sonra Funplex (2008) ile dönüş yapan grup büyük heyecan yaratmıştı. Ama bence o kadar kötü bir albümdü ki, keşke Good Stuff ile jübile yapmış olsalardı diye düşündüm. Zaten bundan sonra kaç albüm yaparlarsa yapsınlar, benim için The B-52's her zaman Cosmic Thing ve Good Stuff gibi iki pırlantadan ibaret kalacak.

1. Tell It Like It T-I-Is
2. Hot Pants Explosion
3. Good Stuff
4. Revolution Earth
5. Dreamland
6. Is That You Mo-Dean?
7. The World's Green Laughter
8. Vision of a Kiss
9. Breezin'
10. Bad Influence

19 Temmuz 2018 Perşembe

Jenn Champion - Single Rider


Önceki yıllarda Jenn Ghetto olarak bilinen, gerçek adı Jennifer Hayes olan, benim onu 2010 tarihli I'm Not As Good At It As You albümünde kullandığı S adıyla tanıdığım Jenn Champion, bu isim karmaşasında buluşulan ortak nokta olan Jenn adıyla hitap edilmesi uygun olan Arizonalı bir müzisyen. Çok sevdiğim I'm Not As Good At It As You vesilesiyle kendisine ve müziğine olan duygularımı ifade etmiştim. Sonra kalabalıkta unuttum gitti. Bu albüm sonrasında 2014'te Cool Choices diye bir albüm daha çıkarmış. Öncesinde S adıyla iki albümü daha bulunuyordu. S, ufak tefek katkılara rağmen bir Jenn solo projesiydi. Aradan dört yıl geçtikten sonra Jenn Champion olarak dönmesinin nedenini sound değişikliğine mi bağlamalıyız bilemiyorum. Zira kendisi S olduğu sıralarda (ya da benim onu dinlediğim ilk ve tek albümü I'm Not As Good At It As You'da gördüğüm) tamamen akustik folk rock besteleri seslendiren bir singer/songwriter idi. Hatta o zamanlar uzun vadede bu türe yeni bir soluk getirebileceğini bile düşünmüştüm. 2018 yılına ait Single Rider albümünü beşinci S albümü mü, yoksa Jenn Champion'ın ilk solosu olarak mı değerlendireceğiz türü soruları bir kenara bırakıp müziğe odaklanırsak karşımıza çok başka bir şey çıktığını göreceğiz.

Single Rider öncelikli olarak bir synthpop albümü. 80'lerde çekilmiş gibi duran ilk single O.M.G. (I'm All Over It) videosu, 80'lerde kaydedilmiş gibi duran şarkının hakkını verememiş ama olsun. Videoyu izlemezsiniz olur biter. Açılışı da yapan bu şarkı albümün tamamı için fikir de verebilir. Indie pop ve dream pop ile karamelize edilmiş synthpop şarkıları günceli yakalamakta hiç sıkıntı çekmiyor. O.M.G. ile birlikte şahsi favorilerim olan The Move, Holding On, Coming For You, Mainline, aynı zamanda sadece piyano ve Jenn ortaklığı ürünü Bleed, No One gibi şarkılar albümün kalite çıtasını belirliyorlar. Buna göre önceliğin dans etmek veya oraya buraya fon müziği yapmak değil, kulak kesilip dinlemek olduğu bir poptan söz ettiğimiz aşikar. Ancak o zaman Jenn'in nerede durduğu anlaşılıyor ve albümün tadına varılıyor. İsim vermeyeyim, albümün 2-3 şarkı fazlası olabilir. Onlar bile genel havaya uygun besteler. Ama ismini verdiğim şarkılardaki 2-3 dinleme sonrasında yakalanabilecek ışıkları bu şarkılarda yakalayamamış olmak benden kaynaklanıyordur. Jenn Champion, mesela The Move'da olduğu gibi sessizliğin içinden kendi sesiyle ve ufak dokunuşlarla şarkılarını yükseltmeyi tercih eden bir kadın. Bu da pop müzik adına az şey değil.

1. O.M.G. (I'm All Over It)
2. Coming for You
3. You Knew
4. Holding On
5. The Move
6. Never Giving In
7. Mainline
8. Time to Regulate
9. Bleed
10. Hustle
11. Going Nowhere
12. No One
13. Time to Regulate (Gold Brother Remix)

13 Temmuz 2018 Cuma

TootArd - Laissez Passer


1967'den beri Golan Tepeleri İsrail sınırlarına içinde. Ama içinde yaşayanlar İsrail vatandaşı değil. Hatta vatandaşlıkları ve pasaportları bile yok. Onlar "Laissez Passer" belgesine sahip, yani "bırakınız geçsinler" kabilinden bir aidiyetsizlikten muzdarip insanlar. İsrailli olmayan ama İsrail topraklarının kalıcı sakinleri olan bu ortada kalmışlık, onlara seyahat özgürlüğü vermiyor, sadece laissez passer belgeleriyle hareket edebiliyorlar. Bu pozisyon onlara bir vatan, bir uyruk, bir bayrak, bir kimlik sağlamıyor. Resmi belgelerde isimlendirilemeyip "undefined" damgası yiyorlar. Golan'daki Majdal Shams köyünde klasik arap müziğiyle büyüyen bir grup genç de bu ait olmama halini bir özgürlüğe çevirip kendilerini müzikal yönden geliştirerek TootArd adıyla bir grup kuruyorlar. Ayrıca batı müziğiyle, özellikle reggae ile çok vakit geçiriyorlar. Bob Marley coverları sayesinde groove yapmayı öğrendiklerini iddia ediyorlar. Bunların üzerine bir de aşık oldukları Tuareg müziği etkilenimlerini koyunca grubun müziği şekilleniyor.

Bu açıklamaları TootArd'ın solisti ve gitaristi Hasan Nakhleh yapıyor. 2010'dan sonra bütün Golan'da, sonra Kudüs ve Filistin'de ve o bölgedeki pekçok yerde çalıyorlar. "Çok fazla konser verdik. Ama 2014'te bir döngünün içinde sıkıştığımızı, hayatımızda değişiklikler yapmak istediğimizi fark ettik. Avrupa'ya taşınıp Berlin'de, Bern'de yaşadım. Diğer arkadaşlarım da başka yerlere gitti. Ne zaman ki köyümüze dönüp müzik yapmaya başladık, birlikte çalma ışığını kaybetmeye başladığımız ortaya çıktı. Dizginleri ele almamız gerekti. Farklı olduğunu düşündüğümüz yeni materyallerimiz vardı. Herkes farklı tecrübelerini yanında getirmişti. Hazırlıkları yaptık, kenetlendik ve dört ayda albümü kaydettik" diyor Hasan. İşte o albümün adını Laissez Passer koyup 9 Kasım 2017'de adeta Golan Tepelerinden doğan bir güneş gibi yüzeye çıkarıyorlar. Birbirinden rol çalan, birbirini kollayan, fark yaratmak istediği kadar, ortak bir ruhla hareket etmek istediklerini belli etmeye çalışan 10 harika şarkıyla bu dünyaya harika bir giriş yapıyorlar.

Albümü açan Laissez Passer, pekala bir hard rock, blues rock, funk rock bestesi de olabilecek iken, hepsi ve aynı zamanda hiçbiri olmayı başarmış zımba gibi bir giriş. Kısaca funk güdümlü bir blues rock diyebiliriz kendisine. Zaten albümün genel eğilimi bu yönde. Ama Hasan'ın davulcu kardeşi Rami'nin tıkır tıkır çalışan profesyonel davulunun, blues ve funk tekniklerini Ortadoğu perküsyon stiliyle okuyan ustalığı bu şarkılara çok şey katıyor. Musiqa ritmi düşürse bile o omurganın üstüne hep başka şeyler oturtabilen tarzları bu defa Hasan'ın kıvrak gitarına uyum sağlayan nakarat vokalleriyle göz dolduruyor. Dinlemelere doyamadığım Sahra, kısa gitar taksiminin ardından bizi zaman tüneline koyup 70'lerde ki bir düğün salonuna sokuyor, ne kadar kurt, böcek varsa döktürüyor. Hani şu saksafonlu düğün salonlarında çalınanlardan. Bazen bu düğün salonu havaları küçük düşürme amaçlı kullanılabiliyor. Oysa Sahra o kadar mükemmel bir parça ki, üç buçuk dakika sonrasında bir anda rotasını başka bir riff ile başka bir oyun havasına çevirebiliyor, yeni bir dans sayfası açabiliyor. Üstelik rotasını değiştirmesine rağmen eksenini kaydırmadan. Yine kıvrak, zeki ve su gibi akan lirikleriyle A'sfur sayesinde saksafondaki Amr Mdah'ın farkına biraz daha varıyoruz.


Nasma Jabalyia ile tempoyu düşüren TootArd, aslında bu tempoda da harikulade şarkılar yazabileceğini kanıtlarcasına muhteşem bir gece manzarası yaratıyor. Ortadoğu'ya ait bir dil kullanmalarına rağmen, kendi kimliksizlikleri gibi herhangi bir coğrafyaya ait olduğunu iddia etmeyen genişlikte bir atmosfere sahipler. Şarkının özellikle nakarat kısmında değişen akorlarla birlikte bu genişlemeyi hissetmemek çok zor. Nakarat demişken, Nasma Jabalyia'nın o huzur dolu havasının hemen peşinden gelen Oya Marhaba'nın "Oya Marhaba" ile başlayan cümlelerinin hepsinin aslında birer nakarat olmasına, dile sakız gibi yapışan "Oya Marhaba"dan sonraki cümleleri kafadan atarak mırıldansak bile şarkıyı eksiksiz söyleyebilmişiz duygusu yaratmasına ne demeli? Reggae ve ska adlı sevgililerin Golan Tepelerinde dünyaya getirdikleri bu sevimli çocuğu, albümün "Blues" ile biten iki enstrümantal şarkısından biri olan Bayati Blues izliyor. Aslında isteseler bunu da pekala şık nakaratlı liriklere bezeyebilirlerdi. Amr kardeşimiz birçok şarkıda olduğu gibi saksafonuyla koymuş gerçi. Fakat belli bir kalıp üzerinden fazla sapmadan emprovize dokunuşlar yapabilmek için kendilerine boş alanlar yaratıp onları en iyi şekilde doldurmuşlar.

İlk sözleri "ehlen ve sehlen" olan Roots Rock Jabali, albümün 8. şarkısı olmanın klişesinden eser taşımayan bir başka güzellik. Nedir bu klişe? Bazı iyi albümlerin bile 8. şarkıya kadar nefesi yetmeyebiliyor veya yüksek çıtalarının altında kalmış bazı şarkılar finalden önceki son düzlüğe konabiliyor. Ama Roots Rock Jabali, ortalama bir grubun flaş şarkılarından biri olarak açılışa dahi konabilecek kadar diri ve özenli. Tıpkı albümün tamamı gibi. Hatta onu izleyen Circles için, şu düğün dağılmadan önce son bir kez tarafların piste davet edildiği şen şakrak oyun havalarının mantığını akla getirircesine, albüm bitmeden son defa kalan kurtları dökme veya dörtlünün enstrüman hakimiyetlerini tempolu bir şarkıda son bir defa sergileme seansı da denebilir. Zira kapanışı yapan ikinci enstrümantal Syrian Blues, adındaki "blues"un hakkını veren, yine emprovize dokunuşlara kapı açan, yine o aidiyet hissinin yoksunluğunu üzerinde taşıyan ruh haline atıfta bulunan, böyle şahane bir albüme yakışan kapanışı yapıyor.

2017 en iyiler seçkisi yaparken habersiz olduğum Laissez Passer albümünü 2018'in ilk aylarında dinledikten sonra 2017'de dinlediğim en iyi ilk beş arasına rahatlıkla koyabileceğimi fark ettim. Yani bu vatansız, kimliksiz adamları öyle ters bir zamanda keşfettim ki benim naçizane listeme bile giremediler. Ama onlar yine de Hasan'ın sözcülüğünde hükümetlerin koyduğu yasal sınırların sadece haritalarda olduğunu savunuyor, CD'ler, dijital ortamlar, etkinlikler, konserler sayesinde geniş kitlelere erişebilme özgürlüklerini kullanıyorlar. Yaptıkları müzikle hiç arada ya da havada asılı kalmış bir durumda değiller. Tam tersi, o kadar güçlü ve evrensel bir müzikal kimlikleri var ki, dillerini bilmeyen insanlara da ulaşabiliyor, şarkılarının onları götürdükleri yerlere göre lirikler şekilleniyor, Arapça olmaktan çıkıp dünyevi umutlara tercüman oluyorlar. Onların umutları savaşların bitmesi, zoraki göçlerin durması, herkesin istediği coğrafyada insanca yaşamaları üstüne. Bu kadar haklı ve güzel umutları dile getiren müzikleri de haklı ve güzel.

1. Laissez Passer
2. Musiqa
3. Sahra
4. A'sfur
5. Nasma Jabalyia
6. Oya Marhaba
7. Bayati Blues
8. Roots Rock Jabali
9. Circles
10. Syrian Blues

8 Temmuz 2018 Pazar

Rokia Traoré - Tchamantché


Diplomat bir babanın kızı olması vesilesiyle Cezayir, Suudi Arabistan, Belçika, Fransa gibi çeşitli ülkelerde yaşamış olan Rokia Traoré, küçük yaştan beri müziğe olan ilgisini bu farklı bölgelerin müzikleriyle de geliştirmiş haliyle. Mali’nin saygın ailelerinden biri olması ve bu ailenin geleneksel bir kasta mensup olması, bu kastın da müzik yapmayı yasaklayan tutumu Rokia Traoré’yi başlarda biraz sıkıntıya sokmuş. Ama onun engel, yasak tanımayan müzik aşkı bu sıkıntının üstesinden gelmeyi başarmış. Bamana adındaki bir etnik grubun müzikal geleneklerinde kendilerine Griottes denilen kadınların seyahat ederek düğünlerde çalıp söyleyebilmesi normal karşılanırken, toplumsal sınıfların saçma yasakları sonucu müzik yapmaktan, şarkı söylemekten çekinen kadınlara örnek olmuş adeta. İşte Rukiye, müzik tarzında biçim olarak fazla olmasa da, tavır olarak Griottes kadınlarından da çok etkilenmiş.

İlk albümü Mouneissa’yı 1998’de çıkaran Traoré, 2000 tarihli Wanita’daki tüm şarkıları yazmasıyla ve yapımcılığını üstlenmesiyle, Afrika’nın erkek egemen müzik camiasına genç bir kızın neler başarabileceğini ispat etti. 2003’teki Bowmboï ve uzun bir aradan sonra 2008’de çıkan Tchamantché ile World Music liginde kendine iyi bir yer edindi. Tüm Traoré albümleri hakkında genel bir yorum yapılsa yerindedir. Fakat son albüm Tchamantché, sanki öncekilere nazaran daha bir derin, daha bir yoğun. Artık oturmuş bir sounda sahip olmanın güveniyle fazla içedönük gelebilir kulağa. Böyle olması çok daha iyi. Zira Afrika müziği de artık kendi özgünlüğünü biraz fazlaca ticarileştiren örnekler çıkardıkça Rokia Traoré gibilerinin değeri çok daha iyi anlaşılır. En belirgin özelliği, nerede yükselip kızacağı, nerde alçalıp üzüleceğini bilen, duru, narin, seksi, hisli ve olgun Traoré vokali olan albüm, 10 şarkısında da birbirinden roller çalan kadın hallerinden pasajlar okuyor. Sözlerini anlamasak da duygularını anlıyoruz sanki. Akustik pamuksuluğunu balafon, n'goni, kora gibi yerel enstrümanlarla zenginleştiren, gitar ve basın yön verdiği altyapıya mükemmel besteler oturtan bir kadın. Zaman zaman kıpırdatan Afrika ritimlerine rağmen geneli ağır, fakat ağırlığını hafifleştiren unsurlarla bezeli dantel gibi işlenmiş şarkılar söylüyor. Kounandi, Tounka, Dianfa, Dounia, Koronoko, anlatılacak değil, ancak dinlenerek kendini anlatacak harika şarkılar.

1. Dounia
2. Dianfa
3. Zen
4. Aimer
5. Kounandi
6. Koronoko
7. Tounka
8. Tchamantché
9. The Man I Love
10. A Ou Ni Sou

4 Temmuz 2018 Çarşamba

RUSH WEEK - Feels


2016'da Rachel K. Haines ve yapımcı James Benjamin Thomas tarafından kurulan RUSH WEEK ikilisi, bazen içine daldıkça çöp yığını olduğunu düşündüğüm indie evreninde kulak pası silen türden bir indie pop güzelliği. İlk albüm Feels üzerinden özet geçersek, 70'ler sonu 80'ler başı soul, R&B, disko soundunun güncellenmesi olarak tanımlamak mümkün. Aslında pop müziğin türlü hallerini ortak bir sound çatısı altında birleştirdiklerini de söylemek mümkün. Kısaca RUSH WEEK müziğinde pop adına pek çok şey mümkün. Ortak sound çatısı ise, sakin ama kesinlikle mıymıntı olmayan indie pop tabanına biraz chillwave, sophisti-pop, synth pop, dream pop eklenmiş şekilde tarif edilebilir. Hatta kendilerini dinlerken şöyle bir tarif daha aklıma geldi, unutmamak için not aldım: Aynı nakaratları gibi bir grup. Dinlerken içine alan ama dinleyene musallat olmayan türden. Yani şarkı bitince bir sonraki seansa kadar kendini unutturan nakaratlar bunlar. Tabii o nakaratlara pat diye bir dalış söz konusu değil. Zaten iyi olan şarkıların başka iyi bölümleri demek kafi. Öyle ki bazen var mı, yok mu anlaşılmıyor bile.

Resmi videoları da çekilmiş iki şarkı Feelings ve Be Like Mike albümün önemli iki şarkısı. Fakat videolarının çekilmiş olması onları birer yıldız yapmıyor. Yıldıza ihtiyaç duymayan mütevazi bir pop albümünden dem vuruyoruz. Pop kelimesinin popüler olma halinden uzakta seyreden, öte yandan o popülerlikten beslenmeyi de ihmal etmeyen karışık bir durum. Sıcak yaz günlerinin şezlong huzuruna, sıcak yaz gecelerinin serin nefesine sahip şarkılardan oluşan Feels, o şezlongda etrafa caka satılacak veya gecelere akılacak popülerlikte bir albüm değil. Barcelona, Stranger Danger, Last Dance, Under The Gun çok büyük farklarla birbirinin önüne geçmeyen, birbirini gölgelemeyen şarkılar. Popun türlü hallerinden oluşturdukları bu sound, onlar için bir sadakat göstergesi. Young gibi modern bir R&B şarkıyı bile bu sounda entegre etmeyi çok iyi becermişler. Kendileri gibi Philadelphia'dan gelen, kendileri gibi indie takılan Work Drugs'a benzeyen yönleri fazla. Rachel K. Haines'ın yükselip alçalmayan, bu sound, sakinlik ve sadakat içinde buna ihtiyaç da duymayan vokali, sözü edilen mütevaziliğin önemli bir parçası. Zaten Feels, yükselip alçalmayan ya da kendi disiplini içinde yükselip alçalan hislerin albümü.

1. Feelings
2. Stranger Danger
3. Crush
4. Be Like Mike
5. Under the Gun
6. Barcelona
7. Slide
8. Young
9. Last Dance
10. Better Off