Somali/Mogadishu’nun iç karışıklıklarla çalkalandığı yılların içine doğan K’naan, hikâyesi filme alınacak kadar ilginç hayat yolculuğunu günümüze ulaştırmış bir hip-hop, rap müzisyeni. K'naan daha küçükken babası ekmek parası için Amerika'da taksi şoförlüğü yapmak üzere evi terk etmiş. Uzun süre orada kaldığından, arada sırada oradan yolladıkları arasında hip hop, soul plâklar da oluyormuş. Böyle böyle müziğe alışan, bir yandan da annesiyle beraber daha iyi hayat şartlarında, ölüm korkusu olmadan yaşayabilmek için sürekli vize almaya çalışan K'naan, o vizeyi nihayet 1991'de Kanada'ya almayı başarabilmiş. Annesiyle beraber mültecilerin yerleştirildiği Rexdale, Ontario'da yaşamaya başlamasıyla artık daha özgür biçimde ideallerini gerçekleştirme fırsatı bulmuş. İngilizce öğrenmiş ve rap yapmaya başlamış. Onuncu sınıfta okulu bırakıp, kendisini en iyi ifade edebileceğini düşündüğü Amerika'ya doğru iki yıllık bir yolculuğa start vermiş.
Kendisini ifade etmek, K'naan için Amerika'nın ve diğer büyük milletlerin Afrika üzerine oynadıkları oyunları mümkün olduğu kadar çok insana duyurabilmekten ibaretti daha çok. Direct Current Media adlı 18 ülkede faaliyette bulunan eğlence ve yardım amaçlı promosyon oluşumunun kurucularından olan Sol Guy ile tanışması K'naan için dönüm noktalarından birisi olacaktır. Bu sayede 1999'da Cenevre'de düzenlenen Birleşmiş Milletler'in kuruluşunun 50. yıldönümü konserinde kendine yer bulan K'naan bu organizasyonu, Somali krizini ele alış biçiminden hareketle Birleşmiş Milletler'in Afrika politikalarını eleştirme platformu olarak kullanmayı tercih etti. O gün dinleyiciler arasında olan Senegalli world music sanatçısı Youssou N'Dour, bu genç adamın hem performansından hem de cesaretinden etkilenerek onu bir albümüne konuk etti. Böylece daha geniş kitlelerce tanınmaya başlayan Kenan kardeşimiz, ünlü isimlerle çalışmış, birçoğunu meşhur etmiş bazı yapımcıların dikkatini çekmiş, artık albüm yapma kıvamına gelmiş.
K'naan ile ilk karşılaşmam tesadüftü. İnternette bulduğum öylesine bir mixtape albümde
Voices At The Crossroads adlı bir şarkıyla karşılaştım. Direk
Tracy Chapman'ın
Crossroads şarkısının üzerine rap yapan tiz bir siyah vokal vardı. Hatta nakaratta
Chapman'ın sesine bile dokunulmamıştı. Bu siyah ses, yılan gibi kıvrılan, bu sayede şarkıya ayrı bir dinamik katan lirikleriyle dikkat kesilmemi sağladı. Nakaratta da
Chapman'ın vokali arasına girip
"yürü be Tracy, kim tutar seni" şeklinde destek çıkıyordu.
K'naan adını görünce merak edip CV'sine uzanayım dedim. Karşıma ilk olarak, bu şarkının da bulunduğu 2004 tarihli
My Life Is A Movie albümü çıktı. İçinde
Voices At The Crossroads gibi bir "hazır şarkıya rap" vardı. O da
Massive Attack'in çok beğendiğim
I Against I şarkısın altyapısına döşenmiş
My Life Is A Movie parçasıydı. Orada
K'naan'ın meramını biraz daha iyi anladım. Bu iki hazır üzeri vokal şarkıdan başka dikkatimi çeken olmadı zaten. Ama bu albüm daha çok lokal bir piyasa işi olduğundan, bir sene sonra çıkan
The Dusty Foot Philosopher,
K'naan'ın ilk albümü kabul ediliyor pekçok ortamda. Afrika müziğinden esintilerin hip hop ile buluşmasının şık örneklerini barındıran bu albüm, şıklığına rağmen çok fazla da içine almamıştı beni açıkçası. 2009 Şubat'ında çıkardığı
Troubadour ile gerçek kalitesini ortaya koyana kadar.
Troubadour, şıktan öte, piyasada gangsta, popo ve rüküşlük edebiyatı yapan milyonlarca örneğin yerlere serdiği hip hop ruhuna itibar sağlamaya cüret eden bir olgunlukta. Zaten bu türün tanımı yapılırken "Conscious Hip Hop" ifadesi kullanılıyor çoğu kez. Lirikleri güçlü ve cesur olduğu kadar, ritme katkı sağlama kaygısı belirgin bir müzikallik de içeriyor ki, böylece sadece konuştuğunu düşünmüyor insan. Öbür türlü önüne gazete açıp g-funk zırvası üzerine ruhsuzca okuma yapma haline getirilen bir kolaycılığa da kaçılabilirdi. T.I.A, If Rap Gets Jealous, Fatima, ABC's, I Come Prepared, Bang Bang ve Dünya Kupası sayesinde tanıyıp bağrımıza bastığımız Wavin' Flag gibi kendini hip hop ile sınırlamayıp ona pop, reggae, rock baharatları serpmiş ki, hip hop temsilcisi olarak ırkçı davranmamış, kucağının açıklığını müzikal açıdan da doğru ifade etmiş. Bunları ifade ederken Chubb Rock, Damian Marley, Mos Def, Adam Levine (Maroon 5) ve Kirk Hammett da yanındaymış. Özellikle Metallica'nın gülü Hammett'ın gitarını ağlattığı If Rap Gets Jealous albüme adeta zirve yaptırmış. Bilinci açık bir hip hop'tan, tutkulu bir hard rock'a evrilen bu doğa harikası, The Dusty Foot Philosopher'daki versiyonundan on kat daha vurucu hale gelmiş.
Hip hop benim gözümde son zamanlarda fazlaca ayağa düşürülmüş bir müziğin gerçek yüzünü ortaya koyan K'naan gibi savaşçılarla biraz daha anlamlanıyor. Bu müzik yıllarca kendi ayağı üzerinde dürüstçe duran örnekler verdi, savaşçılar kazandırdı. Başka türlerle ilişkisi hayranlık uyandırdı. Kendi adıma rap ve hip hop'tan uzak durmayı hiç istemedim. Ama belli isimlerin dışında sadık olamadım. Ama saygı duyulması gerekenlere de saygıda kusur etmedim. "...and if rap gets jealous 'cause I rock heavy" dizelerine ihtiyacımız var neticede. Ve o dizeleri anlamlandıracak notalara, tavırlara, yol arkadaşlarına...
1. T.I.A
2. ABC’s (feat. Chubb Rock)
3. Dreamer
4. I Come Prepared (feat. Damian "Jr. Gong" Marley)
5. Bang Bang (feat. Adam Levine)
6. If Rap Gets Jealous (feat. Kirk Hammett)
7. Wavin’ Flag
8. Somalia
9. America (feat. Mos Def & Chali 2na)
10. Fatima
11. Fire in Freetown
12. Take a Minute
13. 15 Minutes Away
14. People Like Me