31 Aralık 2015 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Aralık 2015)

Marshmallow Coast - Vangelis Rides Again
Yıl: 2015 ABD
Tür: Indie Pop, Lo-Fi
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hash Out Cash Out"
Gin Lady - Call the Nation
Yıl: 2015 İsveç
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Heavy Burden"
 
Hole - Celebrity Skin
Yıl: 1998 ABD
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Malibu"
Bamboo - Prince Pansori Priestess
Yıl: 2015 Japonya
Tür: Indie Pop, Electronic
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hexagonal"
Club 8 - The Boy Who Couldn't Stop Dreaming
Yıl: 2007 İsveç
Tür: Indie Pop, Twee Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Whatever You Want"
Bo Bruce - Before I Sleep
Yıl: 2013 İngiltere
Tür: Pop, Art Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Save Me"
Def Leppard - Def Leppard
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Trouble"
Enlarge Your Monster - Facing
Yıl: 2015 Fransa
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "My Friend"
 
Fadoul - Al Zman Saib
Yıl: 2015 Fas
Tür: Funk, Soul, Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sid Redad"
Hooverphonic - Hooverphonic Presents Jackie Cane
Yıl: 2002 Belçika
Tür: Trip Hop, Pop Soul, Art Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Jackie's Delirium"
 
Nerelisin - Fark Etmez!
Yıl: 2007 ABD
Tür: Folk, Alaturka
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ah Bir Ataş Ver"
 
Hey Douglas - Seçmece 1
Yıl: 2015 Türkiye
Tür: Electronic, Mash-Up
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ölem Ben"
Idris Elba - Murdah Loves John
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Soul, Neo-Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Murdah Loves John" (feat. Wretch 32 & Tanika)
Kill Bill Vol. 1 OST
Yıl: 2003 ABD
Tür: Surf Rock, Western, Soul
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: Nancy Sinatra - "Bang Bang (My Baby Shot Me Down)"
Kill Bill Vol. 2 OST
Yıl: 2004 ABD
 Tür: Country, Rock, Classical, Score
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Shivaree - "Goodnight Moon"
 
Maverick Sabre - Innerstanding
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Neo-Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "We Don't Wanna Be" (feat. Joey Bada$$)
 
Swami John Reis & The Blind Shake - Modern Surf Classics
Yıl: 2015 ABD
Tür: Surf Rock, Surf Punk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kooks on the Face"
Saïd Mesnaoui - Fik-Anta
Yıl: 2015 Fransa
Tür: World, Folk
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Délivre-Nous De Leur Épouqe"
 
Josefin Öhrn + The Liberation - Horse Dance
Yıl: 2015 İsveç
Tür: Psychedelic Pop, Art Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Talk"
 
Motörhead - Kiss of Death
Yıl: 2006 İngiltere
Tür: Heavy Metal, Hard Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Devil I Know"

27 Aralık 2015 Pazar

ONBC - Crash, Burn & Cry


Biri sarışın, diğeri esmer iki kadın ve iki sakallı adamdan kurulu Danimarkalı indie pop, indie rock, dream pop ve (hadi onu da diyelim) dream rock grubu Oliver North Boy Choir ya da kısa adıyla ONBC, bu eşkalin getirdiği bazı çağrışımlarla ABBA'yı farklı bir düzlemde hortlatma çabası içindeki bir oluşum sanılmasın. Kendileri çok ama çok klas bir grup. Bunu ilk albümleri Crash, Burn & Cry'ın o sisli, puslu, gizemli ve bu sebepten sapına kadar çekici albümleri belli ediyor. Onları tanımlarken bazı yorumlarda Chris Isaak ve Julee Cruise anahtar kelimeleri geçmiş ki, kısmen katılmakla birlikte olayı Twin Peaks'e sardırmamak gerektiği kanaatindeyim. Kesinlikle sinematik bir atmosfer yaratıyorlar. Lakin bunu öyle anlaşılmaz yollardan değil, anlaşılması emek isteyen yollardan hallediyorlar. O emeği gösterecek dinleyici, sözünü ettiğimiz türlerle iyi anılara sahipse emeğinin karşılığını mutlaka alacaktır. Mesela Crash, Burn & Cry adlı şu albümün 2015'in en iyilerinden biri olduğunu anlamam epey zaman aldı. İlk dinlediğim anda bir potansiyel sezmiş olsam da, üzerine düşmeye değeceğini düşünmemiştim. Ne zaman ki aradan bir süre geçtikten sonra tekrar karşıma çıkana ve açılış şarkısı The Railing'i bu kez farklı bir ruh haliyle dinlemeye başlayana kadar.

Açılış şarkılarının hayati önemini bir defa daha vurgulayan The Railing, yanlış anlaşılmasın öyle vur patlasın, çal oynasın veya kapı önünde müşteri tavlamak için yalana dolansın bir şarkı değil kesinlikle. Hatta o tip albümlere giremez bile belki. Ama dramatik gücüne, kırılganlığına ve buna rağmen ayakta duruşuna tam manasıyla vakıf olabilmek için ikinci, üçüncü kez dinlemek gerekebiliyor. Aynı duyguları, aşama aşama beğenmeye, hatta yılın en iyi albümlerinden birini oluşturan parçalar olduğunu düşünmeye giden yolda White Trash, Brothers, Classic, The Warehouse için de yaşadım. Chris Isaak demişsiniz ama mesela Isaak'in şimdilerde Brothers gibi şarkılar yazması lazım gelirken saçma sapan işler peşinde. Julee Cruise dersen, onu da Twin Peaks şarkısı dışında tanımam etmem. Tanja Simonsen'in gücünü kırılganlığından sızan esrarengizlikten alan sesi ile birlikte o gotik western tadı taşıyan gitar gruba karakterini veren iki önemli unsur. Ona benziyor, şunu andırıyor peşinde koşmaya fırsat vermeyecek kadar konsantre olunduysa zaten ONBC müziği etki alanını kurmuş demektir. Gerisi, şiirsel bir hüznün ayak izlerini takip ederken başımıza gelenlerden ibaret.

1. The Railing
2. White Trash
3. Call It What You Want
4. The Warehouse
5. Classic
6. One of These Days (Part 1)
7. Brothers
8. Knocked Out
9. Copenhagen
10. One of These Days (Part 2)

24 Aralık 2015 Perşembe

Fanfarlo - Reservoir


Adını Charles Baudelaire’in aynı adlı romanındaki metresten mi almış bilemiyorum, ama müzikal oluşumunu çeşitli indie pop gruplarından devşirmiş olan Londra kökenli altı kişilik Fanfarlo, her yönüyle iyi bir grup. Her yön derken, söz, müzik, performans her şey dahil… 2006 yılında Look Both Ways, 2008’de de Fanfarlo diye iki EP çıkardıktan sonra, EP bir grup olmadığını göstermek için nihayet 2009’da Reservoir albümünü yayınlamış bulunuyor. Albümde keman, tuşlu çalgılar, trompet, mandolin destekli çok kendinden bir müzik var. I’m A Pilot adlı nefis şarkıyla açılan, hiç beklemediğim biçimde Elephant Graveyard adlı cıvıl cıvıl bir şarkıyla kapanan 12 parçalık Reservoir albümü, bünyesinde indie pop’un kulağa kolay yapışan cinsinden olmayan Luna, Ghosts, The Walls Are Coming Down, If It Is Growing gibi örneklerini barındırıyor.
 
Tabiî bunların benim için en önemli özellikleri, kulağa kolay yapışmayıp, yapıştığında da memnun eden türden olmaları. Biri "ben beğenmedim bunları" dese onu da anlarım. Zaman zaman benim de eleştirdiğim iç kıyıcı indie pop sınırında gezindikleri anlar da mevcut. Yine de albümün sonlarına doğru 1:26 dakikalık Good Morning Midnight benzeri akustik bir enstrümantal koyan zihniyete kapıları kapatmamak lazım. Ben olsam, böyle bir isim bulduğum şarkıyı 8 dakikalık bir epik olarak tasarlama klişesine düşerdim, o da ayrı. Rooms Filled With Light (2012) ve Let's Go Extinct (2014) adında aynı ayarda iki albümleri daha var. Uğraşsam onları da severim belki. Tıpkı isim bulmada olduğu gibi, müzikal anlamda da bulduğu fikirlerin cılkını çıkarmayan, onları tadımlık lezzetlere çeviren, lakin derin izler de bırakmayan Fanfarlo, genel olarak pek sevmediğim, ama buna rağmen nedense dinlemekten kendimi alamadığım bir müzik yapıyor. (Bu arada bunu sadece Reservoir albümünde yapıyor.)
 
1. I'm a Pilot
2. Ghosts
3. Luna
4. Comets
5. Fire Escape
6. The Walls Are Coming Down
7. Drowning Man
8. If It Is Growing
9. Harold T. Wilkins or How To Wait For A Long Time
10. Finish Line
11. Good Morning Midnight
12. Elephant Graveyard

18 Aralık 2015 Cuma

Monokini - Dos Cañones


Almanya'da 1999 yılında kurulan beş kişilik enstrümantal surf rock grubu Monokini, sanki Almanya'dan değil de California'nın bağrından sesleniyormuşçasına coşkulu, tutkulu ve karizmatik bir şekilde surf rock / spagetti western şarkıları çalıyor. 2004 tarihli ilk albüm s/t - Debut Album'den tam dokuz yıl sonra ikincisi olan Dos Cañones'i çıkarmışlar. Albüm yapmayı sevdikleri pek söylenemez. Yapınca da tertemiz bir iş yapmışlar. Bu müzik için gerekli ne varsa Monokini'de mevcut. Hatta bir tık fazlasından dahi söz edilebilir. Şöyle ki, her türde olduğu gibi surf rock türünde de çok fazla grup var. Bu müziği sevdiğim için çok fazla dinlerim ve dinlediğim 7-8 gruptan sadece birini beğenirim. Birbirinin kopyasıymış gibi duran onlarca grup, onlarca albüm dinledikten bir süre sonra şahsi zevkler doğrultusunda doğal bir kulak filtresi oluşuyor. Oradan süzülen standart melodiler içinden o standart altına düşen veya üstüne çıkanlar kendi kendine ayıklanmaya başlıyor sanki.

Monokini'nin ilk albümüyle ikincisini peşpeşe dinleseniz, hatta başka bir grubun üçüncü albümünü de hemen arkasına koysanız kimsenin "aa bu Monokini!" demesi mümkün değil. Hayır o zaman böyle albümleri bir öncekinden veya bir sonrakinden nasıl ayırt ediyorsun da karşılaştırıyorsun diye sorarlar adama. Bu, bir filme IMDB reytingleri tadında 6.7 ya da 7.4 gibi notlar vermeye de biraz benziyor. O filtrenin nerede, ne zaman devreye gireceği, neyi ayıklayacağı belli olmuyor. İşin burası da acayip çekici ve gizemli. Dos Cañones'i dinlemeye başladığımda arka arkaya Barracuda Bay ve The Munger, işi gücü bıraktırıp kolunuzdan tutarak sizi en yakın partiye sürükleyen, sonra sizi orada satıp önüne gelenle twist yapan arkadaşlara benziyor. Whitewater, Watermelon Stomp, Taikonauts Lost gibileri de artık surf, twist, Pulp Fiction, Tarantino anahtar kelimeleriyle ifade edilmeye çalışılmış bu müziğin birinci sınıf örneklerinden olduklarını dosta düşmana, filtreliye filtresize hissettirebilmeliler bence. Tabii Monokini'nin olayı sadece twist and shout değil. Bu müziğin sadece dans etmek için değil, oturup özümseyerek dinlemek için de var olduğunu hatırlatan bir havaları ve türlü kozları mevcut.

Bu son söylediğimize en destekli örnek, albümün tadına ekstra tat, güç, karizma katan Exposición: Dos Cañones, Peripecia: Driftwood, Cañón Uno: Cojones Del Toro ve Cañón Dos: El Solitero dörtlüsü, sanki "az bilinen şahane western noir filmler" kulübüne ait bir filmin soundtrack albümünden alınmış, bu albümün muhtelif yerlerine serpiştirilmiş edasıyla konsept bir durum yaratıyor. Bu bile Dos Cañones'i sıradan bir surf albümü olarak görmemeyi sağlayabilir. Ama tabii ki bu müzikle çok sıkı fıkı olanlar / olmaya çalışanlar bunu anlayabilir. Gerçi Dead Sea'deki o şahane Akdeniz duygusunu fark etmek için bu müzikle çok sıkı fıkı olmaya / olmaya çalışmaya gerek bile yok. Monokini bir sonraki albümünü yine 9 sene sonra mı yapar, 9 sene sonra biz burada olur muyuz meçhul. Bazen beğendiğiniz bir albümü çalan grup bir daha, sonra bir daha albüm yapmasa da olur diye düşünürsünüz. Çünkü size yönelik meramını tümüyle o albümde dile getirmiştir. Dos Cañones'i de böyle tanımlamak kestirme yollardan biri sanırım.

1. Barracuda Bay
2. The Munger
3. Longboard Silver
4. Exposición: Dos Cañones
5. Dead Sea
6. Ghostboards
7. Whitewater
8. Peripecia: Driftwood
9. Watermelon Stomp
10. Kosmotronic
11. Shark Dance
12. Tatort
13. Mata Hari
14. Cañón Uno: Cojones Del Toro
15. Cañón Dos: El Solitero
16. Taikonauts Lost

10 Aralık 2015 Perşembe

Man Up (OST)


Başrollerini Simon Pegg ve Lake Bell'in paylaştığı Man Up, bir türlü gerçek aşkı, doğru insanı bulamamış 34 yaşındaki Nancy'nin tesadüfen trende tanıştığı 24 yaşındaki Jessica'nın "kör randevusu" olan Jack ile buluşması, ama bozuntuya vermeyip bu randevuyu Jessica olarak sürdürmesiyle yaşanan komik olayları izlediğimiz sevimli bir romantik komedi. 90'lı yılların rom-komlarını, bazen de hoş Christmas filmlerini anımsatan Man Up, bu garip randevunun gerçekleştiği günün sabahından akşamına kadar yaşanan tek bir günü anlatırken birçok eğlenceli ve romantik sahneyi, birçok eğlenceli ve romantik şarkıyla da süsleyerek cazibesini arttırıyor. Buna benzer keyif verici bir soundtrack olarak en son yine Simon Pegg'in yer aldığı The World's End'i dinlemiştim. İngiliz yapımı filmler için derlenen müzik albümlerinin havası bir başka oluyor. Hem filmin atmosferini anımsamak, hem de yeni isimler keşfetmek gibi duble faydası olan bu gibi soundtracklerin İngiltere ayakları, o puslu ve soğuk iklimin sıcacık battaniyeleri, kabanları, atkıları oluveriyorlar sanki.

Paloma Faith ile başlayıp, Elbow ile mutlu son yapan filmin müzik albümünde bu sıralamaya gidilmemiş. Üç adet Dickon Hinchliffe bestesi filmin "score" yönünü hiç sıkmadan aradan çıkarıyor. Pop, soul ve rock yörüngesinden çıkmadan, çok sevdiğim The National, The B-52's, Aaron Neville, George Thorogood & The Destroyers şarkılarının canını yiyerek albüme ısınıyorum. Gerçi filmi izledikten sonra bir soundtrack albümü olup olmadığını bilmediğim halde olası bir albüme çoktan ısınmıştım. Bunu sağlayan şarkılar malum. Nancy ve Jack'in barda dans ederken bir yandan tartıştıkları an aniden çalmaya başlayan The Reflex (ve bu ana damga vuran şahane dans sahnesi) ve Jack'in bir parti dolusu ergenle birlikte Nancy'nin evini ararken fonda çalan Whitesnake bombası Here I Go Again. Bu arada The Reflex'ten önce Nancy, "işte bizim şarkımız çalıyor" diye Jack'i eski karısı ve onun sevgilisiyle oturdukları masadan dansa kaldırdığı şarkı da Phyllis Nelson adlı soul şarkıcısının 1984 tarihli Move Closer parçasıymış. İşte romantik komedilerde ve orada çalan şarkılarda sevdiğim şeylerden biri de bu. İnsanın o bara gidip birşeyler içesi, o 80'ler şarkılarıyla dans edesi geliyor.


Bu kadar değil tabii. Nancy ve Jack'in bowling oynadıkları sahneye The Jim Jones Revue'nün Shoot First parçası cuk oturmuş. İkisinin unuttukları eşyaları almak için bara kadar yarıştıkları sahnede Have Love, Will Travel'ı genç İngiliz şarkıcı Clare Maguire'dan duyuyoruz. The Sonics orijinali olsa daha iyi olurmuş. İkilinin tren istasyonunda ayrılış hüzünlerine eşlik eden estrümantal Where Is My Mind?, Fransız klasik müzik piyanisti Maxence Cyrin'e ait. Filmde bol bol bar, parti sahnesi olduğundan, albümde de adı sanı pek duyulmamış isimlerden bu atmosfere uygun şarkılar bulunmakta. Bunlar o sahnelerin fonunda silik bir şekilde duyuluyordur belki. Ama bazıları albüme konmasa da olurmuş. Bu yüzden albümün 4-5 şarkı fazlası var diyebiliriz. Onları çıkarsak bile ortada filmin ruhuna sirayet etmiş bir sürü şarkı kalıyor zaten.

Soundtrack olayının bu albümdeki keşif yönüne bakarsak kendi adıma daha önce hiç rastlamadığım Maverick Sabre'yi gösterebilirim. Albümdeki I Need şarkısını duyunca kendisini yine 80'li yılların tecrübeli siyah soul şarkıcılarından biri sanmak olası. Ama kendisi henüz 25 yaşında beyaz bir İngiliz şarkıcı. R&B, soul, hip-hop, reggae karışımından ibaret tarzını bugüne dek üç albümle yansıtmış. Bu albümleri bir kenara not aldıktan sonra Man Up albümüne geri dönersek söyleyecek başka bir şey kalmıyor ve tekrar başa alıp dinlemek hoş oluyor. Komedinin de romantizmin de hakkını mütevazi biçimde veren Man Up, "çerezlik" tabirini hak ettiği kadar, o çerezi belli aralıklarla tatmak isteyeceğimiz türde sevimli bir film. Bir dönem Hugh Grant romantik komedilerini seven insanların bu türle özlem gidermelerini sağlayacak kapasitede komik, yer yer absürt, bazen deli dolu, bazen aklı başında, finaliyle de romantizm şirinliğinin ön saflarında. İzlemeyi düşünenler varsa acele etmeyip yılbaşı gecesi için uygun bir saat belirlesinler derim. Sonrasında zaten albümü dinlemek istemeleri kaçınılmaz olacaktır.

1. Elbow - What Time Do You Call This?
2. The B-52's - Love Shack
3. George Thorogood and The Destroyers - Bad to the Bone
4. Jungle - Busy Earnin'
5. Fryars - Cool Like Me
6. Dickon Hinchliffe - Jack's Speech
7. The National - I Need My Girl
8. Aaron Neville - Hercules
9. Maverick Sabre - I Need
10. Maxence Cyrin - Where ıs My Mind?
11. Clare Maguire - Have Love, Will Travel
12. The Jim Jones Revue - Shoot First
13. Jody Reynolds - Feel So Good
14. Paloma Faith - Upside Down
15. Dickon Hinchliffe - Nancy's Speech
16. Phyllis Nelson - Move Closer
17. Alex Clare - Three Hearts
18. Ed Thomas - Let It Take
19. Duran Duran - The Reflex
20. Dickon Hinchliffe - Chasing Jessica
21. Whitesnake - Here I Go Again '87