18 Aralık 2015 Cuma

Monokini - Dos Cañones


Almanya'da 1999 yılında kurulan beş kişilik enstrümantal surf rock grubu Monokini, sanki Almanya'dan değil de California'nın bağrından sesleniyormuşçasına coşkulu, tutkulu ve karizmatik bir şekilde surf rock / spagetti western şarkıları çalıyor. 2004 tarihli ilk albüm s/t - Debut Album'den tam dokuz yıl sonra ikincisi olan Dos Cañones'i çıkarmışlar. Albüm yapmayı sevdikleri pek söylenemez. Yapınca da tertemiz bir iş yapmışlar. Bu müzik için gerekli ne varsa Monokini'de mevcut. Hatta bir tık fazlasından dahi söz edilebilir. Şöyle ki, her türde olduğu gibi surf rock türünde de çok fazla grup var. Bu müziği sevdiğim için çok fazla dinlerim ve dinlediğim 7-8 gruptan sadece birini beğenirim. Birbirinin kopyasıymış gibi duran onlarca grup, onlarca albüm dinledikten bir süre sonra şahsi zevkler doğrultusunda doğal bir kulak filtresi oluşuyor. Oradan süzülen standart melodiler içinden o standart altına düşen veya üstüne çıkanlar kendi kendine ayıklanmaya başlıyor sanki.

Monokini'nin ilk albümüyle ikincisini peşpeşe dinleseniz, hatta başka bir grubun üçüncü albümünü de hemen arkasına koysanız kimsenin "aa bu Monokini!" demesi mümkün değil. Hayır o zaman böyle albümleri bir öncekinden veya bir sonrakinden nasıl ayırt ediyorsun da karşılaştırıyorsun diye sorarlar adama. Bu, bir filme IMDB reytingleri tadında 6.7 ya da 7.4 gibi notlar vermeye de biraz benziyor. O filtrenin nerede, ne zaman devreye gireceği, neyi ayıklayacağı belli olmuyor. İşin burası da acayip çekici ve gizemli. Dos Cañones'i dinlemeye başladığımda arka arkaya Barracuda Bay ve The Munger, işi gücü bıraktırıp kolunuzdan tutarak sizi en yakın partiye sürükleyen, sonra sizi orada satıp önüne gelenle twist yapan arkadaşlara benziyor. Whitewater, Watermelon Stomp, Taikonauts Lost gibileri de artık surf, twist, Pulp Fiction, Tarantino anahtar kelimeleriyle ifade edilmeye çalışılmış bu müziğin birinci sınıf örneklerinden olduklarını dosta düşmana, filtreliye filtresize hissettirebilmeliler bence. Tabii Monokini'nin olayı sadece twist and shout değil. Bu müziğin sadece dans etmek için değil, oturup özümseyerek dinlemek için de var olduğunu hatırlatan bir havaları ve türlü kozları mevcut.

Bu son söylediğimize en destekli örnek, albümün tadına ekstra tat, güç, karizma katan Exposición: Dos Cañones, Peripecia: Driftwood, Cañón Uno: Cojones Del Toro ve Cañón Dos: El Solitero dörtlüsü, sanki "az bilinen şahane western noir filmler" kulübüne ait bir filmin soundtrack albümünden alınmış, bu albümün muhtelif yerlerine serpiştirilmiş edasıyla konsept bir durum yaratıyor. Bu bile Dos Cañones'i sıradan bir surf albümü olarak görmemeyi sağlayabilir. Ama tabii ki bu müzikle çok sıkı fıkı olanlar / olmaya çalışanlar bunu anlayabilir. Gerçi Dead Sea'deki o şahane Akdeniz duygusunu fark etmek için bu müzikle çok sıkı fıkı olmaya / olmaya çalışmaya gerek bile yok. Monokini bir sonraki albümünü yine 9 sene sonra mı yapar, 9 sene sonra biz burada olur muyuz meçhul. Bazen beğendiğiniz bir albümü çalan grup bir daha, sonra bir daha albüm yapmasa da olur diye düşünürsünüz. Çünkü size yönelik meramını tümüyle o albümde dile getirmiştir. Dos Cañones'i de böyle tanımlamak kestirme yollardan biri sanırım.

1. Barracuda Bay
2. The Munger
3. Longboard Silver
4. Exposición: Dos Cañones
5. Dead Sea
6. Ghostboards
7. Whitewater
8. Peripecia: Driftwood
9. Watermelon Stomp
10. Kosmotronic
11. Shark Dance
12. Tatort
13. Mata Hari
14. Cañón Uno: Cojones Del Toro
15. Cañón Dos: El Solitero
16. Taikonauts Lost

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder