31 Mayıs 2016 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Mayıs 2016)

Spiritual Beggars - Sunrise to Sundown
Yıl: 2016 İsveç
Tür: Stoner Rock, Hard Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lonely Freedom"
Radiohead - A Moon Shaped Pool
Yıl: 2016 İngiltere
Tür: Art Pop, Art Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Burn the Witch"
 
Modern Folk Üçlüsü - Pop
Yıl: 1980 Türkiye
Tür: Folk Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ayrılık"
Band of Skulls - By Default
Yıl: 2016 İngiltere
Tür: Blues Rock, Garage Rock, Alternative Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Black Magic"
The Magnificent Brotherhood - Dope Idiots
Yıl: 2010 Almanya
Tür: Garage Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "I Want You"
April Sun - Temptation
Yıl: 2014 Rusya
Tür: Psychedelic Rock, Downtempo
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let Yourself Go"
Mårran - AP-IX
Yıl: 2016 İsveç
Tür: Stoner Rock, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Domedagen"
Luddy Mussy - Bullgoose Loony
Yıl: 2012 ABD
Tür: Blues Rock, Folk Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Soul of a Man"
Richard Ashcroft - These People
Yıl: 2016 İngiltere
Tür: Pop Rock, Britpop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Everybody Needs Somebody to Hurt"
 
Yossi Sassi Band - Roots and Roads
Yıl: 2016 İsrail
Tür: Progressive Metal, Oriental Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Palm Dance (feat. Bumblefoot)
VA - Kaç Yıl Geçti Aradan: Türk Pop Müzik Tarihi "1960-70'li Yıllar"
Yıl: 2001 Türkiye
Tür: Pop, Folk
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: Erol Evgin - "Sevdan Olmasa"
Puta Volcano - The Sun
Yıl: 2015 Yunanistan
Tür: Alternative Rock, Grunge
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Sun"
Alif - Aynama-Rtama
Yıl: 2015 Lübnan
Tür: World, Arabic Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Holako (Hulagu)"
In Mourning - Afterglow
Yıl: 2016 İsveç
Tür: Progressive / Melodic Death Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ashen Crown"
 
Highasakite - Camp Echo
Yıl: 2016 Norveç
Tür: Indie Pop, Alternative Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "My Name is Liar"
 
Lovecore - Funk n' Roll
Yıl: 2016 Filipinler
Tür: Funk, Funk Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Testify"
 
Talvin Singh - OK
Yıl: 1998 İngiltere
Tür: Electronic, Downtempo
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Traveller"
 
Allegra Lusini - Crystallum
Yıl: 2016 İtalya
Tür: Dream Pop, Indietronica, Downtempo
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "As When I Am"
 
Nabil Baly - Amghar In
Yıl: 2016 Fransa
Tür: Tuareg Music, Folk, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dlen Manin"
 
Joe Bonamassa - Blues of Desperation
Yıl: 2016 ABD
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mountain Climbing"

29 Mayıs 2016 Pazar

Sun Drifter - Not Coming Back


Boston, Massachusetts'ten gelen üç kişilik Sun Drifter 2012 yılında kurulmuş, ne hikmetse ilk albümünü 2016 yılında çıkarmış bir stoner rock grubu. Hatta stoner metal olarak bir tık üstte seyrettiği anlar da oldukça fazla. Rutin internet gezilerim sayesinde rastladığım Not Coming Back adlı albümleri sert, enerjik, karanlık ve ham özelliklere sahip. Bu hamlık albüme müzik olarak değil, daha çok şarkı yazımı yönünden yansımış ki, benim için müzikal olanı pozitif, yazım yönü ise negatiftir. Fakat kesinlikle kötü bir grup ve albüm değil. Hatta 2016 içinde şu ana dek duyduğum en iyi stoner işlerden biri. Zaten 2015-16 içinde neredeyse duymadığım stoner iş kalmadı. Üstelik stonerlar dışında 2015-16 içinde W.A.S.P., Anthrax, Megadeth, Slayer, Diamond Head, Metal Church, Magnum, Scorpions, Iron Maiden, Whitesnake, Helloween, UFO, Europe, Bon Jovi, Ugly Kid Joe, Def Leppard, Stryper gibi ben küçükken bile müzik yapan grupların son albümleri çıktı. Eskilerin hatırına hepsini dinledim. Ama artık hatır gönül kalmamış. Üst üste 80'lerden gelen hayaletler görmüş gibi olduğum bu albümlerden sadece Slayer, Whitesnake, biraz da W.A.S.P. benim için tatminkardı. Onlar da %100 kapasitede değil tabii. Geri kalanı resmen çöp albümlerdi ne yazık ki. Hani buradan bir Sun Drifter karşılaştırması amacında değilim. Laf lafı açtı. Hazır açmışken de şunu söyleyeyim. Sun Drifter gibi yeni yetme bir grubun ilk albümünün, yukarıda adı geçen hard rock / heavy metal tarihine damga vurmuş isimlerinin 2015-16 tarihli albümlerinden çok daha akıcı ve güçlü olması benim açımdan düşündürücüdür.

Akıcı ve güçlü Not Coming Back, elbette bu türle sıklıkla vakit geçirenlerin takdir edebileceği ölçülerde akıcı ve güçlü. Öbür türlü bazılarına azap gibi gelebilir. Kaldı ki, yukarıda da belirttiğimiz üzere şarkı yazma ve onları akılda kalıcı hale getirme konusunda ufak tefek sıkıntıları var denebilir. Muhteviyatındaki Dire, Out Of Life, Psychowalk ve All Alone -şimdilik- benim için bir adım öne çıkanlar oldu. Albümün tam göbeğindeki Misery ve biraz daha ilerideki Follow Me'yi bunlara dahil etmedim. (İlginçtir, bu iki şarkı da 4:11 dakika sürmekte.) Çünkü albüm genelindeki sertlik ve hamlık bu şarkılarda yerini müthiş bir dinginliğe, huzura, aynı zamanda gizemli bir naifliğe bırakıyor ki, "hep sert, hep güç nereye kadar" dengesi yakalanıyor. O dengenin adı, "biz sertiz mertiz ama yeri geldiğinde gözlerimiz de ufka dalıp buğulanır" şeklinde konur. Aynı zamanda gitarları da çalan vokalist Craig Puera'nın sesi de pek blues rock kökenli gibi gelmese de grubun müziğini taşıyabilen nitelikte. Buna bağlı olarak keşke biraz daha güney soslu olsalarmış diye de iç geçirmedim değil. Bu ve buna benzer birtakım keşkelere rağmen ortamlardaki sağlam stoner albümlerden birisi için ne fazla övgü, ne de fazla keşke kullanmamak lazım.

1. Dire
2. Out of Life
3. All Alone
4. In the Mud
5. Misery
6. Help Me
7. Freakshow
8. Follow Me
9. Psychowalk
10. Not Coming Back

22 Mayıs 2016 Pazar

Buffalo Summer - Second Sun


Dört kişilik İngiliz grup Buffalo Summer, 2010 yılında müzik hayatına atılmış blues genleri fazla bir hard rock grubu. Hikayeleri benzerlerinden farklı sayılmaz. Dört arkadaş, grup kurma eşiğinin aşılması, keşif sonucu birtakım organizasyonlarda kendini gösterme fırsatı, gittikçe büyüyen lokal şöhret, albüm aşaması, herşey daha evvel izlediğimiz bir filmden farklı değil. 2013'te kendi adlarıyla çıkan ilk albüm çok iyi eleştiriler almış. İkinci albüm Second Sun ise 20 Mayıs itibariyle bakkallarda ve marketlerde yerini aldı. (Sahi, market deyince uzun zamandır bir müzik markete uğramadığımı, raflarda neler olduğunu bilmediğimi fark ettim. Oysa bir zamanlar ne kadar zevkliydi oralarda gezinmek.) Madem hiçbir şey farklı değil, peki neden Buffalo Summer? Aslında çok belirgin bir nedeni yok. Sadece bana bir zamanların blues kökenli İngiliz grubu Thunder'ı hatırlatmış olabilirler. Tabii şu haliyle henüz atanamamış Thunder gibiler. Ama öte yandan hala aktif durumdaki Thunder'ın 2015 icraatı Wonder Days düşünülürse, öveceğiniz yeni bir grubu Thunder'a benzetmek riskli olabilir. Zira bence albüm olarak Second Sun, Wonder Days'den çok daha iyi bir albüm. Belki ilerde Laughing On Judgement Day gibi enfes bir albüm yaparlar kimbilir.

Buffalo Summer aslında ilk elden Thunder ile birlikte La Chinga'yı da anımsattı bana. Gerçi blues altyapısına yerleştirilen hard rock'tan bahsedeceksek birini ona, öbürünü şuna benzetmekten başımız dönebilir. Kimi kime neden benzettiğinizi bilemezsiniz. Sadece basit bir histir. Mesela ilk şarkı Money akarken, belki de birkaç ay öncesinde dinlediğim La Chinga albümünün açılışındaki Gone Gypsy'yi anımsadım. Hani çok benzediği için falan değil. Bu klasik şablon içinde kendini yoğun bir heavy blues rock atmosferiyle ayrıştırabilen, bunu da özen gösterilmiş şarkılarla yapan gruplardan biri olduğu için. Money ile birlikte As High As The Pines, Priscilla, Into Your Head, Water To Wine bu türe sempati duyanlar için dolu dakikalar vaadinde bulunan şarkılar. Vasat şarkılar da yok değil. Zaten dediğimiz gibi, Buffalo Summer henüz en iyi albümünü yapmamış da, sanki eli kulağında o en iyiyi birgün önümüze koyacakmış gibi bir grup. Buna benzer cümleler kurduktan sonra avucumuzu yalatan gruplar da oldu. Üçüncü albümde bu düğümü çözeceğimize inanıyorum. Tabii hem biz, hem de onlar o albümü görebilirse...

1. Money
2. Heartbreakin' Floorshakin'
3. Make You Mine
4. Neverend
5. As High As the Pines
6. Light of the Sun
7. Levitate
8. Into Your Head
9. Little Charles
10. Priscilla
11. Bird on a Wire
12. Water to Wine

13 Mayıs 2016 Cuma

Bootstraps - Homage


Bootstraps, Los Angeles'a aslen senaryo yazarı olmak için gelmiş Jordan Beckett'ın kendini bir anda Sam Jaeger'ın 2011 tarihli Take Me Home filmine şarkılar yazarken bulması sonucu temelleri atılmış bir indie grup. Beckett bu temelleri atarken yanında kolejden müzisyen arkadaşları olan Dave Quon ve Nathan Warkentin'in de olmasını isteyince, sonradan katılımlar da gerçekleşince, bir de üstüne yaptıkları bazı şarkılar TV dizileri tarafından kapışılmaya başlayınca işleri iyice ciddiye biniyor. Bu şarkılar ve yeni eklenen birkaç tanesi daha biraraya getirilince 2014 yılında kendi adını taşıyan ilk albüm çıkıyor. Sinemaya niyet, müziğe kısmet bir durumla karşılaşan Beckett'ı bu ilk albüm sonrası değerlendirseydim, "bu olmamış, kendini bir de sinemada değerlendirsin" diye düşünebilirdim. Zira vasat sularda seyreden, herkesin bildiği bir müzikle başı sonu belli şarkılar yapan grup, bu albümle yeni veya orijinal olmadığı gibi, klişelerden bile kendi başına taç yapamamış. O zaman kendileriyle bir daha görüşmemek üzere vedalaşabilirdim.

Oysa ben Bootstraps'ı ikinci albümleri Homage ile tanıdım ve ilk gördüğüm anda ona vuruldum. Tamamen coverlardan oluşan bir albüm olması bu vurgunun sebeplerinden biri belki. Ama her bulduğu coverı yiyen biri değilim. Hatta bu konuda en sabırlı anneyi bile sinir edecek kadar çok yemek seçiciyim. Buna rağmen 12 adet coverdan farklı tatlar alınabilmesi, orijinalini duymadığım bazı şarkıların orijinallerini dinleme arzusu uyandırmamaları (ki bu, en sevdiğim cover tarzlarından biridir) ve uzun süre elimden düşürmeyeceğim türde komple bir hüzün taşımaları bana fazla seçme şansı bırakmadı. Önce asıllarını bildiğim şarkılardan başlarsam, albümün en ritmik şarkısı olan Tom Petty coverı I Won’t Back Down'ı bile sarıp sarmalamış o şahane hüzün dalgasının her bir şarkıyı nasıl huzurlu başka diyarlara götürdüğünü görmekten duyduğum "hüzür" duygusundan saatlerce bahsederim. Orijinalleri dansa ve neşeye davet eden I Wanna Dance With Somebody ve Everywhere, Bootstraps'ın bu duygu çarkında acayip bir efkarla öğütülüyor. Zaten kendinden efkarlı Tougher Than The Rest, Stand By Me, You Are So Beautiful ise Bootstraps'ın ellerinde iyice koyulaşıyor.


Albümde asıllarını daha önce duymadığım iki şarkı olan Revelator ve Waiting, bu tip cover albümlere duyduğum sevgiyi bir kez daha haklı çıkaran nitelikte yeniden yorumlar. Onları sanki yeni şarkılarmış gibi keşfetmek çok hoş. Revelator, Amerikalı country şarkıcısı Gillian Welch'in 2001 yılına, Waiting ise İsveçli Alice Boman adında bir folk müzisyeninin 2013 yılına ait şarkıları. Özellikle Waiting'in aslını dinlemeyi çok istedim. Öylesine küçük ama duygusal açıdan yoğun bir şarkı ki, "I want you more than I need you / Are you coming back? / I’m waiting" dizelerini yürek parçalayan bir halde bir kadından da dinlesek, bir erkekten de dinlesek, kendi içinde büyüyen bir hasretin, çocuksu bir sabrın (ki aslında çocuklar sabırsızdır) izlerini duyarız. Bootstraps, Alice Boman'ın dişi kırılganlığına, olabilecek en güzel erkeksilikte cevap veriyor. Kısacası elinde hangi ruh haline ait ne varsa hepsini alıp, cover albümlerin yaptığı gibi önce zaman makinesine değil, hüzün makinesine koyuyor. Onlara sonsuza dek orada kalacaklarını kabul ettirince o şarkılar da bu kabullenişi bir hüzün sanatına dönüştürmeye çalışıyorlar.

Bu noktada şarkıların kendi doğaları dışına çıkarılmalarını, I Won’t Back Down ve I Wanna Dance With Somebody'de bile dikkatle aranınca bulunan kırılganlığın ortaya serilmesini sağlayan en önemli unsurlardan biri de solist Jordan Beckett'ın kendinden bağımsız bir karakter yaratan buğulu sesi. Evet, bu coverların bir çoğu sanki yeniden elden geçirilmiş gibi değil de, tanıdık sıcaklığı taşıyan yabancılar gibi. Ama o ses olmasa gücünden çok şey kaybedecek bir hassaslık şarkılara hakim. 12 şarkıdan sadece birinde küçük bir keşke dedim. O da Moby'nin efsane albümü Play'den Natural Blues'un seçilmiş olmasıydı. Bu şarkıyı da çok severim. Oysa o albümden Why Does My Heart Feel So Bad? şarkısının Bootstraps lisanında nasıl telaffuz edileceğini duymak benim için daha heyecan verici bir tecrübe olabilirdi. Gerçi yine o albümden Honey'yi bile almış olsa, onu kendi keder çarkında bir şekilde öğütürdü. O çark ki, Beckett'in ölümcül vokali ve grubun cover tasarımının özgünlüğü sayesinde sıfır mutluluk, sıfır umut, ama %100 hüzün ile içine aldığı en renkli şarkıya bile yas tutturabilecek kadar öğütücü. Bu kırılganlık, şarkı dinlerken kafalarında kendi kısa filmlerini, fragmanlarını, kliplerini çeken dinleyicilere affı olmayan bir kırılganlık. Hüzünden beslenen tuhaf bir tutunma gayretinin şarkı formuna bürünmüş 12 hali. Onlar yıllar önce yazıldı, çalındı, söylendi. Fakat şimdi Bootstraps eşliğinde onlarla tekrar kara bulutlar altına girme vakti geldi. Hem de gönüllü olarak.

1. Earned It (The Weeknd)
2. I Won't Back Down (Tom Petty)
3. Natural Blues (Moby)
4. Revelator (Gillian Welch)
5. At Last (Etta James)
6. Pictures of You (The Cure)
7. Everywhere (Fleetwood Mac)
8. I Wanna Dance with Somebody (Whitney Houston)
9. You Are So Beautiful (Joe Cocker)
10. Tougher Than The Rest (Bruce Springsteen)
11. Waiting (Alice Boman)
12. Stand By Me (Ben E. King)

5 Mayıs 2016 Perşembe

April Sun - Galaxy Travel Guide


Moskovalı Ivan Loshmanov (gitar) ve Dmitry Yakimov (bas) ikilisinden oluşan April Sun, psychedelic rock ile elektronik müziğin uyumundan (ki buna neo-psychedelic pop diyenler de var) yarattıkları müziklerine ikinci albümleri Galaxy Travel Guide ile tam anlamıyla seviye atlatmış bir grup. İlk seviye olan 2014 yılına ait Temptation da fena sayılmaz. Fakat Galaxy Travel Guide, adı gibi farklı galaksilere seyahat ederken dinlenen şahane bir yol albümü adeta. Rock gitarının, davulunun ve bas gitarının, elektronik elementlerle biraraya gelmesiyle ortaya çıkan bilim kurgu atmosferi, "space rock" tanımına da çok uyuyor. Öte yandan, enstrümantal space rock şarkıları deyince biraz daha dinamik ve diri tarafından olmak üzere post-rock tanımı da uygun düşüyor. Progressive ruh zaten kendiliğinden gelişiyor. Böylece ortaya, duyan gelmiş dedirten muazzam bir karışım çıkıyor. Hani öyle bulunmaz hint kumaşı sayılmaz. Ama benim için bulunduğu zaman da kolay kolay bırakılmayan cinsten bir müzikten bahsediyorum.

Albüm hakkında fikir sahibi olmak için sadece Supersonic ve Horizons'ı dinlemenin bile kafi olduğu kanaatindeyim. Yani orta tempoda seyreden güçlü rock ritmlerinin hipnotik etkisine dahil olan elektronik unsurların kol kola götürdüğü enstrümantal post / psychedelic / space rock külçeleri. Bazen bu hipnotik ambiyansı bozmadan şarkı içinde başka bir kanal açan elektronik geçişler. Ana gövdeye ustaca monte edilmiş, solo olduğunu belli etmeyen yan tasarımlar. Bu hipnotik üslup dahilinde kendi progressive rock veya pop döngüsünü yaratan, bana göre de hiç "neo-" olmayan hal ve hareketler. Hepsi ve daha fazlası April Sun'ı dinlerken akıllardan geçiyor. Supersonic ve Horizons yanında Bliss, Be The Man ve David Lynch ilhamında vücut bulan sinematik kapanış Fade Out da bu öznel tanımlar dizisinde yer bulabilir. Severek dinleyen herkes de kendi farklı tanımını oluşturabilir. Teması galaksiler arası seyahat olan bir albümün kendi konseptine bu kadar hakim olmasının ardında bu karışımı enstrümantal şarkı formuna getirişindeki o sinematik duygunun sadece sci-fi kaygılar taşımaması. Öyle olsaydı ortaya Aphex Twin gibi saçma sapan birşey çıkabilirdi.

Kaldı ki o sci-fi kaygılar, daha derli toplu biçimde hem elektronik, hem de rock kanadına katkıda bulunuyorlar. Mesela We Enter'ı alıp Underworld'ün ismi gibi berbat son albümü Barbara Barbara, We Face A Shining Future'a koysak albümün en iyisi olurdu bana göre. Keza, Led Zeppelin'in efsane davulcusu Bonzo'nun ruhunu çağırmak için dört dakikalık bir seans olarak gördüğüm Day'n Night'ın atmosferi iyice güçlendiren kendine güvenli vuruşları, ta 1971'de yapılmış When The Levee Breaks karşısında ceketini ilikleyen bir saygıyı da beraberinde hissettiriyor. (Bonzo'nun bir uzaylı olduğu tezine sahip kişileri cesaretlendirecek bir yorum.) Çok sevdiğim Kanadalı indietronica, electronic, post-rock grubu Holy Fuck'ın son albümü Congrats için geri sayım sürerken birden ortaya çıkan Galaxy Travel Guide o kadar iyi bir albüm ki, Congrats'in yaşatacağı olası bir hayalkırıklığını tedavi edebilecek, hatta hiç hissettirmeyecek güce sahip. Ayrıca kıyıda köşede kalmış cevherlere olan inancımı biraz daha artıran albümlerden biri.

1. Enter the Gateway
2. Supersonic
3. Horizons
4. Bliss
5. Universe
6. Be the Man
7. Trippin'
8. Day 'n Night
9. We Enter
10. Fade Out (With David Lynch)