Ed Tullett, İngiltere'nin East Essex bölgesinden bir folk müzisyeni.
Never Joy (2011) ve
Fiancé (2016) adlı iki albümü,
Trawl (2012) adlı bir EP'si var.
Novo Amor (gerçek adı
Ali Lacey) ise yine İngiltere'nin Caerdydd diye hiç duymadığım bir yerinden gelmekte. Onun da
Woodgate, NY (2014) diye bir albümü,
Bathing Beach (2017) diye de bir EP'si bulunmakta. Bu ikili 2013 Kasım'ında tanışıp hemen kaynaşmak suretiyle birlikte müzik yapmaya başlamışlar. Bu işbirliğinin ilk meyveleri
Faux (2014) ve
Alps (2016) adındaki iki enfes şarkı olmuş. Bu şarkılar kendilerini takip eden indie çevreler tarafından haklı övgüler almış ve albüm beklentileri artmış. Nihayet belli aralıklarla 4 yıl boyunca üzerinde çalıştıkları ilk albümleri
Heiress, 2017'nin sonlarına doğru gün yüzüne çıkmış.
Faux ve
Alps'in yer almadığı albüm, onları hiçbir şekilde aratmayan 11 harika şarkıyla benim için 2017'ye damgasını vuranlar arasında yerini aldı.
Heiress, duyar duymaz vurulduğum bir albüm oldu. Normalde çok az folk albümüne bu şekilde ilk görüşte aşık olurum. Tabii bazı vurulma kriterlerim var. Örneğin işin içinde sadece folk gitarları olmamalı, tuşlular veya yaylılarla hem güçlü, hem kırılgan, hem de epik bir atmosfer yaratılmalı, şarkılar dream pop kuşağına yakın durmalı, ortaya nezih bir "dream folk" çıkmalı. Bunların hepsi ve henüz kelimelere dökemediğim başkaları
Lacey -
Tullett ikilisinin büyülü müziğinde mevcut. Açık konuşmak gerekirse,
Heiress gibi albümleri ilk dinleyişte kabullenmem kolay olmaz. Çünkü çok fazla yoğun, ağır, katran karası bir keder ile yoğrulmuş karakterdedirler. Dinleyeni hemen içine almak istemez, onu uğraştırmak, çeşitli testlerden geçirmek isterler. Oysa
Lacey ve
Tullett sanki bir an önce o hüzne kendini hazır hisseden bünyeleri hiç vakit kaybetmeden kucaklamak, onlara ağlamaları için omuz vermek ya da onların omuzlarında ağlamak için çok güçlü bir keder samimiyeti kuruyorlar. Dinleyene hem huzur, hem de karamsarlık içeren çok acayip bir ağırlık yüklüyorlar.
Açılışta ilk görüşte aşk yaşatan
Silvery, aslında albümün genel karakterinin de bir özeti sayılabilir. Hüznün binbir türlü hallerinden damıtılmış, bir albüme, o albümdeki 11 şarkıya ne kadar sığdırılabilirse o kadar sığdırılmış kolektif bir ruh. Konsept albüm diye düşünsek sırf müziğin bu bütünlüğü neticesinde olağanüstü bir deneyim. Sözler zaten o bütünlükten hiç kopmayan folk naifliğinde. Eşine az rastlanır bu karakteri veren en önemli unsur
Novo Amor ve
Ed Tullett'in inanılmaz sesleri. Ayrı ayrı ayırt edilmesi nüanslara bağlı bir yalnızlığın özetiyken, çift ses kullandıklarında destansı anlar yaratıyorlar. Ortaya
Silvery,
Vantablack,
Anatome,
Freehand,
Amateur Blood,
Euphor gibi harikulade besteler çıkıyor. 11 şarkı için ayrı birer paragraf açılabilir, hissettirdikleri üzerine bilinç akışıyla içimizi dökebiliriz. Fakat bu durum tıpkı onların müziklerine yansıttıkları gibi çok içe dönük, bazen kafası karışık, çoğunlukla acı çeken ama acısını içine dönmüş vaziyette yaşayan türden olacağı için herkesin ilgili paragrafta yazacağı şeyler de kendi acılarından beslenecektir.
Bu acı ve artık adı her neyse, onun bir standardı (var gibi görünse de) yok aslında. Mesela
Cavalry gibi bir şarkı başından sonuna değişip dönüşen, asla nasıl süreceği ve nasıl biteceği kestirilemeyen bir progressive folk adeta.
Pteryla'yı kazanmak oldukça zor.
Ontario da kısa ama emek isteyen şarkılardan sayılır. Ama onlar bile
Lacey ve
Tullett'in derinlerindeki derinliği temsil etme yetisine sahipler. Piyano darbeleri müthiş bir gerilim yaratırken bir anda ortalık süt liman olur, çift vokal kendi bölümünü bülbül gibi şakırken arka planda kah bir slide gitar, kah yaylılar, ama hep bir ambient ambiyans vuku bulur. Şarkılar kendini aşar, kendilerine sinematik bir doku oluşturmaya başlarlar. Olay artık folk, rock, pop olmaktan çıkar. Dönüşüm kendi içinde kırılgan olduğu kadar kararlıdır da.
Lacey ve
Tullett, belki de milyonlarca folk müzisyeninin, hatta
Fleet Foxes'ın ilk iki albümünde yaklaştığı, bazen ulaştığı zirveye eliyle koymuş gibi ulaşabilmektedir.
Heiress belki kır kültürünün kenti reddedişini bir
Fleet Foxes albümü kadar kesin çizgilerle çizmez. Ama
Heiress bu kültürü Amerika'ya hapsetmeyip olması gerektiği gibi globalleştirir ve yitip gitmekte olanlara mükemmel ağıtlar yakar.
Bu her yüreğe erişim sağlayabilecek tavrı belki de en fazla
Terraform'da hissederiz. O
Terraform ki albümün göz bebeği. Çok sevdiğim şarkıların videolarını izlemekten korkarım. Şarkı iken yarattığı büyüyü videosunda bozan yüzlerce örnek sayabilirim.
Terraform'un videosunu izlemekten de bir süre bu yüzden kaçtım. Ama dayanamayıp izledikten (hatta iki damla gözyaşı döktükten) sonra bir bütün olarak
Heiress'in varoluş nedenlerini zihnimde katmanlaştırmak biraz daha kolaylaştı.
Jorik Dozy ve
Sil van der Woerd'in yönettiği 5 dakikalık video, Endonezya'da bulunan Ijen Dağı'ndaki zehirli kraterlerlerden sülfür çıkaran 100 kadar madenciden biri olan
Bas'ın bir gününü özetliyor. Günde iki defa her biri 95 kilo çeken sepetlerle, hiçbir modern ekipman olmadan kraterden sülfür çıkaran bu insanlardan biri olan
Bas, günde en fazla 10 dolar için yaptığı bu iş ile eşi ve küçük kızının geçimini sağlamaya, geleceğini kurmaya çalışıyor.
Lacey ve
Tullett de bu video ile hem farkındalık yaratmak, hem de
Bas gibi işçilere ve ailelerine yardımcı olmak istiyorlar. (Konuyla ilgili detaylı bilgiye videonun yapımcılarının kurduğu ijenassistance.com adresinden ulaşılabilir.) Biz neden
Bas ve ailesi için daha güzel bir dünya yok diye düşünürken, onlar şarkılarında "gezegeni yaşanabilir kılmak biraz zaman alsa da, bu değişimi gerçekleştirebiliriz" diyerek güçlü bir ümidi, güçlü bir müzikle birlikte taşıyorlar.
1. Silvery
2. Euphor
3. Cavalry
4. Amateur Blood
5. Pteryla
6. Vantablack
7. Anatome
8. Ontario
9. Dancer
10. Terraform
11. Freehand