Kanadalı Inuk (ya da Inuit) müzisyeni, belgesel yapımcısı, radyo yayıncısı, aktivist Elisapie Isaac, dördüncü albümü olan Inuktitut ile tanıdığım bir insan. Bu arada Inuit, Kanada'nın Kuzey Kanada denen bölümünde yaşayan İnuit kolundan Eskimo halklarının ortak adı. Alaska ve Grönland'da da başka kolları da bulunmaktaymış. Genel olarak eskimolar olarak bildiğimiz, farklı oluşumlardan mütevellit böyle bir halktan haberdar olmamıza vesile olan şey müziğin gücü değil de nedir. World Music kategorisinde önüme düşen ne varsa dinlemeye çalışıyorum. Inuktitut da önüme düşünce hemen köşeye çektim. Inuit dilindeki şarkı isimlerinin yanında parantez içinde The Unforgiven, Wish You Were Here, Heart Of Glass, I Want To Break Free gibi isimler görünce bunun bir cover albüm olduğunu anlayıp köşeye çektiğim albümle flörtleşmeye başladım. Daha hiçbir şarkı dinlemeden, ilk kez duyduğum bir halkın orijinal dilinden, dünyaya mal olmuş şarkıların yorumlarını duyacak olmanın ön heyecanını yaşadım. Bu efsane isimlerin ikonik şarkılarını Inuit müziğiyle paketleyip sunmanın ticari çıkar gözetmediği de aşikardı. Elisapie gibi aktivist bir insanın meşhur olup köşeyi dönme gibi ihtirasları olduğunu hiç sanmıyorum. Zaten albüme bakarsak ortada milyonlarla oynamayacak kadar mütevazi bir müzik olduğunu da görürüz. Cover çalmayı ihtiyacını vefalı müzisyenler ve sadık cover severlerden başka anlayan pek yoktur sanırım.
Açıkçası bu Inuit dili şarkı dili olarak pek de kullanışlı sayılmaz. Hatta bazen kulağa kaba bile gelebiliyor. Keza Elisapie'nin sesi de öyle çok ayrıksı, insanı çarpan bir ses değil. Sadece işini yapıyor o kadar. Ama öteden beri bildiğimiz, evde, yolda, düşte, duşta söylediğimiz bazı şarkıları başka bir dilde de duysak onları dışlayamıyoruz bir şekilde. Kaldı ki albümde yer alan bazı coverlar gayet iyi tasarlanıp daha sakin, huzurlu, hüzünlü, pastoral diyarlara taşınmış. The Unforgiven, Heart Of Glass, Wish You Were Here, Hey That's No Way To Say Goodbye ilk etapta çok tuttuğum coverlar oldu. Daha sonra bunlara Time After Time, I Want To Break Free, Going To California, Born To Be Alive eklendi. Dil dezavantajı özellikle nakarat kısımlarında hissedilse de ben Inuktitut'u sevdim. Pink Floydlar, Zeppelinler, Queenler, Stoneslar arasında Fransız diskocu Patrick Hernandez'in ne alaka dediğim 1979 hiti Born To Be Alive'ı görmek hem şaşırttı, hem mutlu etti. Birkaç tane daha böyle sürprize müsait bir albümmüş kendisi. Bir cover şarkının iyiliği, onu coverlayan müzisyenin şarkıyı nereye götürdüğüne bakar. Yerinde saydırmışsa iyi bir cover değil, sıkıcı bir yeniden çalım (yorum bile değil) olmuştur. Buna da kimsenin ihtiyacı yok. İşte Elisapie, 10 şarkının hepsini alıp kendi coğrafyasına ya da onları görmeye alışık olduğumuz yerlerden farklı kırlara, bayırlara, İglo ya da İglu denen eskimo evlerine götürmüş. Havanın soğukluğunu hissetmemize de izin vermemiş.
1. Isumagijunnaitaungituq (The Unforgiven) - (Metallica)
2. Sinnatuumait (Dreams) - (Fleetwood Mac)
3. Taimangalimaaq (Time After Time) - (Cindy Lauper)
4. Qimatsilunga (I Want to Break Free) - (Queen)
5. Qaisimalaurittuq (Wish You Were Here) - (Pink Floyd)
6. Californiamut (Going to California) - (Led Zeppelin)
7. Uummati Attanarsimat (Heart of Glass) - (Blondie)
8. Inuuniaravit (Born to Be Alive) - (Patrick Hernandez)
9. Taimaa Qimatsiniungimat (Hey, That's No Way to Say Goodbye) - (Leonard Cohen)
10. Qimmijuat (Wild Horses) - (The Rolling Stones)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder