18 Ağustos 2025 Pazartesi

Arc de Soleil - Lumin Rain

 
Sri Lanka doğumlu Daniel Kadawatha, Daniel Anura Gunnarsson ya da en son takma adıyla Arc de Soleil, henüz 6 aylıkken İsveçli bir aile tarafından evlat edinilmiş. Kendi ev yapımı amfilerini yapan ve enstrümantal rock grupları Spotnicks ve Shadows'a olan sevgisini oğluna aktaran elektro gitarist babasının etkisiyle büyüdü. Birçok farklı isimle, akustikten synthwave'e kadar çok çeşitli stillerde kayıtlar yapmaya ve bunları çevrimiçi olarak üretken bir şekilde yayınlamaya başladı. 2008 yılında dört müzisyeni yanına alarak kurduğu Kadawatha adlı bir grup var ve 2014'te The World of Hypocrisy diye bir albüm yapmışlar. Son derece Amerikan, ucuz mu ucuz bir alternative rock. Daniel Kadawatha bu albümle ilgili ne düşünüyor bilmiyorum ama ben olsam bunu kariyerimin her yerinden çıkarıp atmak isterdim. Neyseki devamı gelmemiş. Bu tecrübe sonrasında tek tabanca takılmayı tercih eden Kadawatha, Arc de Soleil adını alarak yepyeni bir başlangıca yelken açmış.

Sadece ismini değil, müzikal perspektifini de değiştiren Daniel Kadawatha, 2019'da start verdiği Arc de Soleil projesi kapsamında 30 civarı single, 6 adet EP ile eski hayranlarına yenilerini katmak suretiyle yeni bir başlangıç yapmış. Tabii bu materyalleri çeşitli etkinlik ve konserlerle insanların ayağına kadar götürmüş. Halen de turnede kendisi. Sosyal medyayı aktif ve etkili biçimde kullanıyor. Onlardan edindiğimiz görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla çok iyi geçen konserler veriyor. Bakınca orada olma isteği uyandıracak kadar etkileyici. Zaten müziğini duyunca sebebi de biraz anlaşılıyor. O zaman önce bu müziği tarif etmeye çalışalım. Funk rock, psychedelic rock, neo-psychedelia, biraz daha zorlasak alternatif pop, hatta Anadolu rock çağrışımı bile yapan şahane bir müzik. Casino Funk EP'sinde disko müziği bile denemiş. Khruangbin referansı çok kullanılıyor. Görüyor ve BALTHVS eklemesiyle arttırıyorum. Kadawatha'nın sahnedeki duruşu, gitar hakimiyeti, kimi zaman eksantrik görünen imajı vesilesiyle Prince'e ve Lenny Kravitz'e benzetildiği de oluyor. Bunlar gayet şık benzetmeler. Fakat onda çok farklı başka şeyler var.


Arc de Soleil, müzikal tasarımı tamamen Kadawatha'nın kendisine ait, söz ve müzikleri yazan, tüm enstrümanları çalan, tüm vokalleri yapan, prodüksyon ve mikslemeleri de kimselere bırakmayan full paket, tek kişilik bir orkestra. Konserlerinde ona eşlik eden çok iyi de bir grubu var. Artık iş gelip albüm yapmaya dayanınca önümüze koyduğu Lumin Rain'in büyüleyici atmosferinde öyle bir kayboldum ve kendimi buldum ki, yeni çıkmış işlere "başyapıt" dememe ilkemi onun uğruna askıya aldım. Evet, 36 dakika 46 saniyelik Lumin Rain olağanüstü bir yolculuk, muhteşem bir deneyim. Dinledikçe serpiliyor, katmanlanıyor, çözülüyor ve sanki kendini sürekli yeniliyor. Arc de Soleil olalı beri Kadawatha'nın müziğinin dönüştüğü sanat formu, kendisinin Mısır'a yaptığı dönüştürücü yolculuğun izlerini de taşıyor. Şarkıların tasarımındaki ve gitar çalma tekniğindeki oryantal dokunuşların kaynağına inerken Sri Lanka'dan, Mısır'dan, Orta Doğu'dan geçiyor olabiliriz. Enstrümantal görünümlü şarkıların arasında birdenbire meleksi, rüyamsı, kozmik vokalleriyle çıkagelen Kadawatha, aslında bu vokal dokunuşlarını birer enstrüman gibi o tasarımlarının çok güçlü bir parçası haline getiriyor. Zira aslında şarkıları söyleyen gitarın kendisi. Bu yüzden biri çıkıp "Lumin Rain bir gitar albümüdür" dese işkembeden salladığını düşünmem, haklı olduğu tarafları gönül rahatlığıyla teslim ederim.

İsim şarkısı Lumin Rain ile başlayan, Riders of the Moon ile biten albüm, bu iki muhteşem şarkıdan hangisini yılın en iyileri arasına koyacağım meselesiyle beni yıl sonuna kadar epey uğraştıracaklar. Başyapıt dememe ilkemi askıya aldığım gibi, bir albümden iki şarkıyı yılın en iyileri arasına koymama ilkemi de aynı askıya alsam diye düşünüyorum. Onu yapmam sanırım. Başka bir şarkıya da yer açılsın. 30 single, 6 EP'den önce Arc de Soleil'i ilk kez duyduğum Lumin Rain'in ilk şarkısı Lumin Rain, gelmekte olanın ilamıydı. Müthiş bir açılış, saykodelik, sinematik, karizmatik bir atmosfer. Cıva gibi akan, her istediği yere girip çıkan, kişilik sahibi, ruh sahibi bir gitar. Hem retro, hem modern bir sound. Aslında Lumin Rain şarkısı ile ilgili bu söylediklerim albüm geneli için de geçerli. Hatta albüm için daha da fazlasını söyleyeceğim. Lumin Rain'in peşi sıra Bina Tifa, Chimera, Sunchaser hem harikulade bir bütünün parçaları, hem de melodi ve tasarım yönünden kendilerini diğerlerinden ayrıştıran çok güçlü şarkılar. Bu müzik deneyimini yaşarken arada Sunchaser ve Dunes Of Djoser gibi güzelliklerle kendinizi ışık ve renk cümbüşü içindeki bir pistte dans ederken hayal edebiliyorsunuz.


Dünya seyahatlerinden kaynaklanan müzikal ve liriksel ruh, Kadawatha'nın gitar çalış stiline, saykodelik ve doğa referanslı sözlerine çok fazla yansımış. Midnight in Saqqara, "gitara şarkı söyletmek" esprisinin ete kemiğe bürünmüş hali ve kesinlikle albümün en derinlikli şarkılarından biri. O muhteşem gitarın sağladığı manzara etkisinin de çok fazla hissedildiği, "genç çifti piste davet ediyoruz" çağrışımı yapan Echo's Ballad ile birlikte albümün dingin, derin, hüzünlü yüzünü temsil ediyor. Zaten o konuşan gitar, dans ettirdiği, hüzünlendirdiği, kıvrımlarına köşelerine hayran bıraktığı kadar, genç yaşta bir nostalji duygusunun bu denli diri kalışını kutsayan nağmelerle duygudan duyguya da sürüklüyor. Buradan kapanıştaki Riders Of The Moon'a bağlarsam, belki basit gibi görünecek bileşenlerden mükemmeli yakalamayı başaran bir evrende olduğumu anladığımı belirtmek isterim. Gitarın o inanılmaz melodisi, ruhani ve kozmik vokalle öyle uyumlu ki, söz konusu bileşenlerin epik bir uçuşa geçmesi neredeyse kaçınılmaz. Riders Of The Moon hem tanıdık, hem de çok acayip bir trip. İnsanın üzerine üzerine yağan yaklaşık üç buçuk dakikalık bir şaheser. Dediğim gibi, Lumin Rain veya Riders Of The Moon'dan biri 2025'in en iyi şarkıları arasına girecek. Lumin Rain albümü ise, yılın geri kalanında şayet daha iyisi gelmezse benim için çoktan 2025'in en iyisi oldu bile.

1. Lumin Rain
2. Bina Tifa
3. Chimera
4. Sunchaser
5. Midnight in Saqqara
6. Hirudava
7. Hypno Sun
8. Dunes of Djoser
9. Echo's Ballad
10. Museqa My Love
11. Riders of the Moon

9 Ağustos 2025 Cumartesi

Chitra - You Can See It When It's Dark

 
Melbourne'dan çıkan Chitra Ridwan, sadece adını kullanarak ilk albümü You Can See It When It's Dark'ı indie pop/indie rock severlere sunuyor. Avustralyalı müzisyenlerin pop ve rock müziğe diğer kıtadakilerden biraz daha tutkulu yaklaşımlarını beğeniyorum. Kanadalıları da buna dahil edebilirim. Albümü dinledikten sonra Chitra'nın Avustralyalı olmasına şaşırmadım. Muadillerinden kağıt üstünde çok farklı bir müzik yaptığı, çok farklı bir sese sahip olduğu söylenemez. Zaten tutkulu 10 şarkı yapmış olması yetiyor. Üstelik bu tutku sadece müziğe değil, sözlere de fazla fazla yansımış. Önce müziği irdeleyecek olursak, indie şemsiyesi altında pop, rock, pop rock, az miktarda folk şeklinde basit bir reçete mevcut. Bu basitlikten ortalıkta çok fazla olduğu da muhakkak. Ama Chitra'nın şarkılarındaki tutku, etkili nakarat tasarımlarından, bıktırmayan melodik ve melankolik dengesinden, liriklerine de yansıyan diri olduğu kadar kırılgan müzikal karakterinden geliyor.

Post-punk titreşimli Big Shot ile başlayan albüm, kadın düşmanlığına karşı sesini çıkarmayla ilgili nefis bir giriş. Ah ne güzel bir giriş derken önce In My Opinion, arkasından Sold o kadar sağlam bir üçlü oluşturuyorlar ki, bu gibi durumlarda pek fazla yanılmadığım üzere albümün bundan sonra kötü çıkma ihtimali olmadığını anlıyorum. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Tabii arada ufak çaplı inişler olmuyor değil. Ama hiçbiri sıkılıp atlanacak parçalar değiller. Chitra'nın sözünü ettiğimiz nakarat gücünün göstergelerinden Go Easy, dinledikçe sevilen Close Proximity ve Motor Mouth, yine Melbourne'dan gelme Grand Pine adlı grupla birlikte seslendirdiği Counting, hepsi çok iyi bir paketin parçaları. Orta tempolu, indie soslu pop rock seviyoruz. Chitra'nın liriklerinde ise kırılganlık, çelişkiler, arınma ihtiyacı, tükenmişlik, başkalarının değil, kendi arzularının peşinden gitmek gibi pek çok konu yer bulmuş. Mesela albümün isim şarkısı You Can See It When It's Dark, bir zamanlar sevdiğiniz biriyle karşılaşmanın deneyimini ve ardından gelen geçici duygu akışını olgun ve iç gözlemle anlatıyor. Yani "creepy" coldwave albümlerini andıran kötü kapağına aldanmayıp, Chitra'nın şiirselden gerçekliğe uzanan, kişiselden evrensele ulaşan şarkı yazarlığının tadını çıkarmak gerek.

1. Big Shot
2. In My Opinion
3. Sold
4. No Blame to Take
5. Autumn
6. Close Proximity
7. Go Easy
8. Counting (feat. Grand Pine)
9. You Can See It When It's Dark
10. Motor Mouth

3 Ağustos 2025 Pazar

Floating - Hesitating Lights

 
2025 benim için death metal açısından şimdiye dek oldukça sönük. Her death metal albüm okumalarımda vurguladığım üzere bu müziğe gönül veren, detaylarına hakim, alt türlerini analiz edip farklarını ortaya koyan dinleyicileri gizli gizli kıskanırım. Sevdiğim bir death metal albümünü yıl sonu seçkilerinde görünce veya eleştirilerindeki övgüleri okuyunca demek ki ağzımın tadını biliyormuşum diye sevinirim. 2025 içinde dinlediğim yaklaşık 15-20 death albümde aradığımı bulamadım. Aradığın tam olarak neydi derseniz ona şimdi girsem çıkamam gibi geliyor. En başta orijinallik sanırım. Şimdi bu benim aradığımı bulamadığım dediğim albümlerin çoğu eminim yıl sonunda en iyiler arasında gösterilecektir. Hakkında hiç bir yorum okumadığım, sadece künyesinde death metal ve post-punk ifadelerini görüp mal bulmuş mağribi gibi üzerine atıldığım Hesitating Lights ismindeki albümün de bunlardan biri olacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. Yan yana geleceğine pek ihtimal vermediğim iki türün flörtü, sevişmesi, evliliği artık ne dersek diyelim, daha kağıt üstünde bende acayip duygular uyandırdı.

Her ne kadar yan yana geleceğine pek ihtimal vermemiş olsam da, death-post-punk kombinasyonunu uygulayan başka gruplar da olmuş bu zamana kadar. Hatta black metal ile bile aynı sofraya konmuşluğu vardır. Arvid Sjödin (gitar, vokal, synthesizer) ve Andreas Hörmark (bass, synthesizer, davul programming) şeklinde iki parçadan oluşan İsveçli Floating benim için yılın death metal sürprizi oldu. Post-punk altyapının yoğunluğu, death/black metal yoğunluğuyla atmosferde karşılaşınca ne ondan, ne bundan, hem ondan, hem bundan bir avangartlıkla uçuyoruz. Her iki tür, bu buluşma esnasında dengeli, ferahlatıcı, cesur, işinin ehli ellerde yükseliyor. Arvid Sjödin, post-punk'ın kadife gitar tonunun altına yıldırmayan death/black gitarını, bazen de tersini uygulayarak her iki türün karanlık, gotik, uhrevi ambiyansını eksiksiz inşa ediyor. Üstüne bir de karizmatik death vokalinin şarkılara kattığı ruh eklenince kendisinin Floating'in %80'i olduğunu söylemek kolaylaşıyor. Öte yandan Andreas Hörmark'ın synth ve davul programlama tasarımlarının hakkını yemiyoruz kesinlikle.

2022 tarihli 6 şarkılık ilk albüm The Waves Have Teeth'e geri döndüğümde gördüğüm şeyden pek mutlu olmadım açıkçası. Hatta Floating ile bu albüm sayesinde tanışmış olsam Hesitating Lights'a şans verir miydim bilemedim. İki farklı türü bu kadar iyi kaynaştırıp, yine de bir death metal alt türü şeklinde sunabilen çok fazla grup bilmediğim için mi yükseldim diye düşündüm. Sanırım böyle başka gruplar tanımış olsam dahi Floating'i şu haliyle yine bağrıma basardım. Şarkı ismi vermekte veya şu şarkıda şöyle bir farklılık var şeklinde yorum yapmakta zorlanıyorum. Zaten daha nasıl farklı olsun. Özellikle I Reached The Mew, Exit Bag Song, Hesitating Lights / Harmless Fires, The Waking ilk duyduğum andan itibaren grubun, albümün kalitesini kılçıksız biçimde ispatlamıştı. Dinledikçe de güzelleşiyorlar. Artık hepsi öyle. Birisi çıkıp "bu bir konsept albümdür, konsepti de kapkara bulutlar arasından süzülen ışık hüzmeleridir" dese alır kabul ederim. The Waves Have Teeth'deki ne istediği belli olmayan, hantal grubun artık yere daha sağlam basan, yeni albümlerini sabırsızlıkla bekletecek başka bir gruba dönüşmesi şahane olmuş. Death metal'e arada böyle ayarlar çekmek lazım.

1. I Reached the Mew
2. Grave Dog
3. Cough Choir
4. Exit Bag Song
5. Hesitating Lights / Harmless Fires
6. Still Dark Enough
7. The Wrong Body
8. The Waking