Post War Years’ı arattırıp bulduğunuz hemen hemen her sitede “bu yılın en nefes kesici debut’larından biri” yorumu başta olmak üzere çeşitli müzik dergilerinin ve mühim eleştirmenlerin övgü dolu cümleleriyle karşılaşıyorsunuz. Bu durum insanı biraz da o albümü beğenmeme yönünde koşullandırabiliyor. Gelgelelim, pek çok demirbaş müzik portalında The Greats and The Happenings adlı ilk albümlerinin ratingleri 5 üzerinden 3,5 sınırında seyrediyor henüz. Gerçi bağımsız şirketlerin meyvelerinden biri olması itibariyle ulaştığı dinleyici sayısının da bu ölçümlerde payı vardır. Bu ölçümler yılsonuna kadar türlü değişimler gösterir. Post War Years’ın değişimleri de geriye değil, ileriye doğru olacaktır muhakkak. Simon, Henry, Tom, Fred (bir nevi Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin!) dörtlüsünden kurulu İngiliz grup, indie rock’ın tüm bileşenlerine fazlasıyla hakim olmalarına rağmen, yeteneklerini daha karmaşık yöntemlerle sunmayı tercih etmişler sanki. Bunu Gomez, David Bowie, Beck, Talking Heads, Radiohead, The Beta Band, Bjork dinleyerek beraber büyümüş olmalarına ve davulcu Fred hariç hepsinin birden fazla enstruman çalmalarına verebiliriz. Ayrıca MGMT, White Lies, Late Of The Pier gibi isimlerin desteğini almaları da etraflarına ne kadar güven telkin ettiklerinin bir göstergesi.
Radyolarla iyi geçinebilecek bir müzik olmamasına rağmen, (benzer birçok grubun sadece lokal radyolarda şans bulabildiklerini varsaydığımızda) kendisini tümden dışlayan ve buna “art” ön ekleri koyarak muhtemel anlaşılmama durumlarına kılıf hazırlayan başkalarına da benzemiyor. “Art” ön ekinin bazı durumlarda yerini “math” ön ekine bıraktığı bir yakıştırmanın muhatabı konumunda. Bunu da ne basit, ne de zor müziklerinin doğaçlamayla uyum içinde bir disiplin içermesine bağlayabiliriz. İşte matematiğin fonksiyonlarından biri de bu: Gösterip koklatmamak! Tabi bu durum savaş sonrası yıllar için pek geçerli değildi. O zamanlar insanların derdi çok başkaydı. Matematiği başka alanlarda kullanıyorlardı. Konumuz, matematiğin müziğe uyarlanışında yaşanan ilginçlikler ve sonuçları gibi bir önceki cümle ile son derece alakasız bir mesele olunca, o konuyu değiştirmek de zorlaşıyor.
Dörtlü arasındaki uyuma uyum diyebilmek için, komplike şarkılarının tuhaf omurgalarına yatkın olmalı veya kendinizi artık bir şekilde yatkınlaştırmalısınız diye düşünüyorum. Sonuç olumluysa keyif almamanız mümkün değil. Diğer türlü pek çekilmez açıkçası. Neyse ki onlara kendini adapte edebilmiş bir birey olarak Post War Years’ı çok beğendim. Böylece aralarındaki uyuma uyum diyebildim, dediğimle kalmadım, hayran da kaldım. Şaka değil, nefesliler destekli False Starts ile dans bile ettirirler adama! Tuşlular, samplerlar, vokal armonileri, o çok başarılı enstruman hakimiyetleriyle birleşince bir karakter yaratıyorlar. Bahsettiğim komplike yapılarının gereği sağladıkları uyum, özellikle aksak ritim atmaktan bitap düştüğünü sandığım davulcu Fred’i baya terletmiştir. Bu yüzden albüm kapağına koydukları resim de muhtemelen onun resmidir. False Starts ile beraber Death March, Whole World On Its Head, White Lies da gayet yetenek ürünü şarkılar. Geleceklerinin parlak olduğunu düşünmek için yeterli sebepler sunan bir albüm The Greats and The Happenings…
1. The Red Room
2. Death March
3. Whole World on Its Head
4. Den
5. White Lies
6. Red and Blue
7. Soul Owl
8. Ghost Door
9. False Starts
10. Latin Holiday
11. Tubular
12. That's All
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder