3 Aralık 2009 Perşembe

Pete Yorn & Scarlett Johansson - Break Up


Pete Yorn, 2000’lerin başından itibaren içinde bulunduğu müzik dünyasına kendi çapında bir şeyler katmaya çalışmış, 4 stüdyo, birkaç da konser albümü çıkarmış bir folk rock müzisyeni. Yorn, 2009’da yayınladığı Back & Fourth albümüyle bugüne dek ne uzayıp ne de kısalan bir singer/songwriter insanı olduğunu düşündürdü bana. Tabiî sadık hayranları, hatta sadık eleştirmenleri bile var. Hani dinler beğenmezsiniz ya da idare eder bulursunuz, ama yine de saygı duyarsınız ya (ne işe yarayacaksa!) işte Pete Yorn biraz da o tür bir adam. Saygı duyduğunuz bir adam için biraz daha konuşabilmek istersiniz, fakat yapamazsınız ya, Pete Yorn benim için aynı zamanda o tür bir adam!

Scarlett Johansson adını sinemadan sonra müzikte de duymaya başladık. Bu iyi mi kötü mü tam bilemiyorum. Sinemada üzerine yapışan basmakalıp rollerin dışına çıkamayan, ileride de çıkacakmış gibi durmayan oyuncu, fizikî görünümünün yaydığı bazı negatif elektriklerden kurtulmak (ki bu görünümün negatiflik yaydığını söylersem temiz bir dayağı hak ederim, ama sözkonusu negatiflik “aptal sarışın” imajından kaynaklı) ve farklı bir alanda da kendini gösterebileceğini kanıtlamak için 2008’de bir albüm çıkardı. Tom Waits şarkılarından derlenen bir cover albüm olsa da, gerçekten iyi bulduğum (-ne kadar iyi? / -Scarlett Johansson’dan beklenenden biraz daha fazlası olacak kadar!) bu albümden sonra ise aynı zamanda oynadığı He's Just Not That Into You filminin müzik albümünde Jeff Buckley şarkısı The Last Goodbye’ı coverladı. “Cover Güzeli” etiketi zaten türlü magazin mamulü tarafından kendisine yapıştırılmıştı. Ama sinemada üzerine yapışandan sonra bu sefer müzikte üzerine yapışması muhtemel “Cover Güzeli” etiketini de çıkarmak gerekiyor bir yerden sonra.

2006 yılındayız. Pete Yorn, Serge Gainsbourg’ın 1968’de Brigitte Bardot ile yaptığı düetlerin ruhunu taşıyan bir albüm yapma fikrini kafasına koyuyor. Uykusuzluk çektiği bir hafta boyunca bu fikirle yatıp ne yazık ki uyuyamayan Yorn, en sonunda başardığı bir uykusunda bu fikrinin rüyâsını görüyor. Üstelik sabah uyandığında her şeyiyle zihninde gerçekleşmiş şekilde. Bu noktada sevgili Pete’in medyaya vereceği mülâkatları düşünerek baya bir salladığı görüşündeyim. Bu kadar detaylı rüyâlar gördüğünü beyan edenlere oldum olası inanmam. Neyse, kendisi vakit kaybetmeden arkadaşı Scarlett Johansson ile temasa geçip bu fikri ona da anlatıyor. Scarlett da “iki insanın düetlerle ilişkilerini vokalize etmeleri fikri ilginç küçük bir macera gibi, hep arkadaşlar arasında böyle minik projeler hayal etmiştim” şeklinde sevimli demeçlerle olaya ısınıyor. Pete Yorn arkadaş çevresinden müzisyenleri topluyor ve çıkacak olan albümün yapımcılığını üstlenen Sunny Levine’ın garaj stüdyosunda Break Up albümü pişirilmeye başlanıyor. Evet tüm bunlar 2006 yılında oluyor. Ama Johansson’un debut albümü Anywhere I Lay My Head’e öncelik tanınması sonucu yaşanan gecikmeyle Break Up’ın çıkması 2009'un Eylül ayını buluyor. Bu süreye kadar Pete Yorn, albümü gözü gibi (bazı kaynaklarda kızı gibi!) sakınarak hiç kimseye dinletmiyor, çalmıyor. Scarlett “albümün tamamlanmış halini ilk duyduğum andan beri onu seviyorum, her nerede yaşıyor ve yaşatılıyorsam beni alıp götürüyor” benzeri sevimli demeçlerine devam ediyor.


Break Up piyasaya çıkmadan önce internete düştüğünde dinleyenlerden alınan tepkiler ise çeşitlilik gösteriyor. Beğenenlerin gösterdiği aşırı ilgi, albümün bu kadar süre gizlenmeyecek kadar güçlü olduğu yönünde Yorn’u ikna etmeyi başarıyor. Böyle bir iknaya neden ihtiyaç duyduğu merak edilirse, onu da Scarlett’i şarkı söylerken duyabileceğimiz ilk kayıt olarak Break Up’ın değil, Anywhere I Lay My Head’in tercih edilmesine ve aradan geçen uzun sürenin albümün gerçekleştirilmesi aşamasındaki o ilk heyecanı yansıtamama korkusuna bağlayabiliriz. İki albüme bakarak, çok doğru bir strateji olduğu da su götürmez. Çünkü Break Up o suyu Anywhere I Lay My Head’in eline dökemez kanımca. Peki iki sevgilinin ayrılıklarını tema olarak belirlemiş Break Up hangi açılardan ikna edici veya değil? Bunun her insanda yansımasının aynı olması beklenemez.

Bir kere ayrılık konusundan hareketlenen bir albüm bu kadar ruhsuz olmamalıydı. Albümden önce piyasaya düşen ilk single Relator ile fena sayılmayacak şirin bir pop açılışında bulunan albüm, yarım saat süresi boyunca ayrılan bir çiftin muhasebesini yapamayacak kadar sığ ve samimiyetsiz geldi bana. Mesela Search Your Heart da kulağa kötü gelmiyor. Ama albüm genelinde ya nötr ya da mutlu bir hava seziliyor nedense. Hani ayrılığı yeni bir başlangıç olarak görüyorlarsa veya birbirlerinden kurtulduklarına seviniyorlarsa bilemem. Bu ne biçim bir aşkmış ki, ayrılık size böyle şarkılar yazdırmış/söyletmiş. Ne kadar kurtluymuşsunuz, ayrılır ayrılmaz çangır çangır indie pop yapıyorsunuz. İnsan hiç mi hüzünlenmez, kızmaz, ağlamaz! Kaldı ki o bana kısmen mutlu görünen havanın bile hakkını tam olarak veremiyor ikili.

Sözler desen "seninle başım dertte, I don't know what to do" düzleminden sapmıyor. Siz şimdi “ayrılık üzerine bir albüm yapacağız” diye ortaya atılıyorsanız, ben de Nick Cave & PJ Harvey koyuluğu ararım notaların arasında, seslerin kucağında. Belki biraz Clean ile o kıyılara uzaktan bakabilmişler o kadar. Break Up’ta 8 Pete Yorn bestesi yanında bir de Chris Bell şarkısı I Am The Cosmos coverı yer alıyor. O da pek bir gereksiz olmuş. Madem cover koymaya karar verdin, neden fikrinin çıkış noktası Gainsbourg-Bardot parçası seçip de selamlarını saygılarını göndermezsin ki 68 yılına? Çünkü Pete Yorn saygı duyuran bir bağımsız olabilir ama çok da donanımlı bir müzisyen kafasına sahip değil bana göre. Belki de hayatında hiç ciddi bir ayrılık yaşamamış sanki. Ya da yaşamış da, fazla kurcalamamış.

1. Relator
2. Wear and Tear
3. I Don't Know What to Do
4. Search Your Heart
5. Blackie's Dead
6. I Am the Cosmos
7. Shampoo
8. Clean
9. Someday

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder