Süper grup modası sürüyor. Üç kişiden oluşan Them Crooked Vultures, aslında “kişi” olmaktan çıkmış, rock camiasında birer markaya dönüşmüş üç dev adamın grubu. Gerçi Chickenfoot’tan sonra her tarafı dev olsa ne olur diye temkinli yaklaşmayı gerektirecek bazı ortaklıklar bir bardak suda fırtına koparmaktan başka bir işe yaramıyorlar bana göre. Kopup geldikleri grupların hayranları, onlar ne yapsa dinleriz hesabı bu birleşmelere de tapar hale geliyorlar. Daha albümü duymadan yılın en iyisi, en süperi seçebiliyorlar. Bu sevgi hali gözleri ve objektifliği kör ediyor. Böyle bir durumda objektifliğe veya göze kimin ihtiyacı olur ki? Tek ihtiyacımız, farklı grupların soundlarından derlenmiş özgün bir tür arayışı içindeki bir çift kulak!
Vokal ve gitarda Josh Homme (Queens of the Stone Age, Eagles of Death Metal), davul ve geri vokallerde Dave Grohl (Nirvana, Foo Fighters), bass, keyboard, piyano, slide gitar, mandolin ve geri vokallerde ise yaşayan efsane John Paul Jones’un (Led Zeppelin) üç köşeyi tuttuğu Them Crooked Vultures, bu kriz ortamında tek iş geçindirmiyor diyerek kurulmuş bir grup değil muhakkak. Üçü de kendi alanlarında son derece saygın, mevki-makam sahibi rock figürleri ve bu saatten sonra yazdıklarını şarkı değil tarih olarak algılayacak derecede geniş hayran kitleleri var. Ama sadece öylesine takılmak için bir araya gelmişler sanki. Chickenfoot’un aksine bu tip yan yana gelişler, müzisyenlerin hamurundaki deneyselliği körükleyici nitelikte olabiliyor. Böylece bazen dinlemekten sıdkımızı sıyıran hard rock, heavy metal, alternative, blues numaralarına yeni baharatlar serpiştiriyorlar. Them Crooked Vultures tam da böyle bir birleşme olmuş. Queens of the Stone Age’in klâsik rock ile alternative rock’ı buluşturan ilginç mayasının, John Paul Jones’un Zeppelin zamanında ve Zeppelin sonrası sololarında da hissedilen deneysel tecrübelerinin, dünyanın en iyi davulcuları arasında gösterilen Dave Grohl’un soluklanmaya niyeti olmayan enerjisinin atılıp karıştırıldığı bir kazan Them Crooked Vultures.
O kazandan çıkan şarkılar, ne kadar Zeppelin ve QOTSA’den izler taşıyorsa, Foo Fighters’dan da o kadar taşımıyor. Zaten şu Foo Fighters olayı Grohl’un harbi rocker kişiliğine hiç yakışan bir girişim değil bence. Grohl’u Foo Fighters dışında her yerde seviyorum. Hâl böyleyken, Them Crooked Vultures müziği, işin içinde yer yer “experimental” gibi zor bir terimi barındırınca, geniş kitlelerce öyle şıp diye benimsenecek kolaylıklar içermiyor. Oysa tanıyıp bildiğiniz bu üç adamdan ne bekliyorsanız hepsi mevcut bu albümde. Şâyet kendinizi o deneyselliğe hazırlarsanız (ki bu “evet hazırım” diyerek hazır olunan bir durum değildir) tadına doyum olmayan bir albümle burun burunasınız. İlk şarkı No One Loves Me & Neither Do I’ı dinlemeye başlayınca tuhaf bir Zeppelin ürpertisi yaşadığım için böyle söylüyorum. Grohl’un geri vokalleriyle daha bir güzelleşen sıkı alternative rock Mind Eraser, No Chaser, dikkatli dinleyiciler kısa süreli “ilk şarkıyla bunu yapan aynı grup mu” dumuru yaşayabilir. İlk dinleyişte hissedilen bir şey değil bu. Üç numara New Fang’a geldiğinizde leziz bir heavy caz parçasına teslim olma şansınız var. AC/DC gibi başlayıp, Zeppelin gibi devam eden, bir ara Marilyn Mansonlaşan, nasıl bittiği de anlaşılmayan Elephants, albümün en iyilerinden. Zaten bu “en iyiler” o kadar çok ki, her dinleyişte yeni adalar keşfetmek olası.
John Paul Jones ustanın bası ve orguyla uçurduğu Scumbag Blues, çoğu şarkıda olduğu gibi üçlünün kusursuz uyumuna uyandıran yapıda. Dibine kadar Zeppelin ruhuna sahip Raptiles, psychedelic pop parçalarını anımsatan Interlude With Ludes, karizmasından sual olunmaz Caligulove, albüm boyunca bulunduğunuz yeri jam session mekânı haline getirdikten sonra birden dans pistine çeviren Gunman uçurumdan üzerinize yuvarlanan iri kaya parçaları adeta. Final de grubun şanına yakışır nitelikte. Spinning In Daffodils adlı 7.5 dakikalık parça sanki David Bowie’nin geri vokal yaptığı, eski grunge zamanlarına selam yollayan epik bir rock külçesi. Them Crooked Vultures, grubu oluşturan üç önemli ismin temsil ettiği değerlerle döllenmiş, bu sayede özgün bir kimya yaratmış, “TCV müziği” denen şeyi ortaya çıkarmış bir deneyim. Yılın rock olayı!
1. No One Loves Me & Neither Do I
2. Mind Eraser, No Chaser
3. New Fang
4. Dead End Friends
5. Elephants
6. Scumbag Blues
7. Bandoliers
8. Reptiles
9. Interlude With Ludes
10. Warsaw or the First Breath You Take After You Give Up
11. Caligulove
12. Gunman
13. Spinning in Daffodils
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder