Bir albüm dinliyorsunuz. İlk iki şarkısının deneysel entellektüelliği çerçevesinde boyunuzu aşacağını düşünüp bırakmak istiyorsunuz. Ama üçüncü şarkıda albüm sahibi sizi bu durumdan kurtarmak adına bir atılımda bulunur gibi oluyor. Yine de tüm pozitif yetkinliğine rağmen kendisinden istediğiniz elektriği bir türlü bağlayamıyorsunuz. Derken albüme de adını vermiş olduğu dördüncü şarkıya geliyorsunuz. Geceyarısı bir şehre yaklaşırken uzaktan gördüğünüz noktalar şeklindeki şehir cereyanını hissediyorsunuz. Beşinci şarkı huzura varınca anlıyorsunuz ki, geceyarısının her şehiri güzel gösterdiği gibi bir yanılsamayı değil, günün her saatine güzel görünebilecek bir hüzün haysiyetini sıra sıra dizilmiş, sonsuza doğru uzanıyormuş duygusu veren sağlı sollu sokak lambalarıyla farkediyorsunuz. O şarkının adı
Soul To Keep... Neredeyse vazgeçeceğiniz bir albümün içinde bu yıl kulağınıza çalınan en iyi şarkılardan birinin olması, başıma yeni gelen birşey değil. O yüzden başlanılan her albüm iyi kötü, hızlı yavaş bitirilmeli bir şekilde.
Manna Mariam Jäntti, Finlandiyalı bir anne ile Cezayirli bir babanın cinsel birlikteliği sonucu nasıl olduysa Paris'te doğmuş. Dünyanın küçük bir gezegen olduğunun canlı ispatı olması bir yana, hayatına yön verme pusulası olarak müziği seçmesinin ne kadar olumlu olduğunu gösteren üç albüm sahibi bir indie pop, folk rock şarkıcısı. Bu albümden sadece ikisi olan
Sister (2007) ve
Shackles (2011) ile kendisine misafir oldum. Genel olarak çok iyi ağırlandım. En iyisi kabul edilen 2010 tarihli
Songs Of Hope and Desire'a ulaşma çabalarım sürüyor.
Sister ve
Shackles'tan ziyadesiyle memnun kalmış biri olarak bu en iyiyi de çok merak etmekteyim. Bugüne kadarki başarıları sayesinde
Muse ve
Melissa auf der Maur gibi sümüğümü bile atmayacağım isimlerin turlarının Finlandiya ayağını açma görevi üstlenmiş. Yine de
The Rasmus uyuzları yerine
Manna'nın seçilmiş olması (şayet kendileri seçtilerse) damak tadı alma duyusunun hepten kaybedilmediğinin göstergesi galiba.
Shackles'ı yarısına kadar anlattık. Diğer yarısında ise
Manna'nın ses ayarını doğrudan ses tellerinden gerçekleştirdiği, naifliği kadar diriliği ile de öne sürdüğü vokalinin öncülük ettiği
Battleships,
Take It Or Leave It ve
Drumming Song gibi üç dirayetli parça dikkat çekiyor. Sözün özü,
Shackles güçlü bir albüm.
Manna'nın
Ahmed Arif'ten haberi olmadığı muhakkak. Ama yer yer öyle sözler yazıyor ki, zorla sadece el ve ayakların bağlanabileceğine, bir insanın şiir ya da şarkı sözü yazma gücüne asla vurulamayacak prangaların varlığına daha bir inandırıyor insanı. Şimdi düşündüm de, albümü açan o ilk iki şarkı vardı ya, onlar da hiç fena değillerdi aslında. Bir kadeh, bir cigara, derken çok daha bir güzel görüneblirler dalıp gidene...
1. Lead Me
2. Wishing Well
3. World Within You
4. Shackles
5. Soul To Keep
6. Silent
7. Battleships
8. Take It Or Leave It
9. Drumming Song
10. Unilintu (A La Puerta Del Cielo)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder