Aslında Fleetwood Mac tarihi, kısa kısa geçiştirilmeyecek kadar çalkantılı ve görkemli anlarla dolu. Gruba katılanlar, ayrılanlar, ilişki yaşayanlar, ayrılanlar, evlenenler, ayrılanlar, sonra tekrar geri dönenler falan derken bildiğin uzun metrajlık zengin bir malzeme barındırdığı da söylenebilir. Bizi alakadar eden müzik kısmına bakarsak, soyadı "Buckingham" olduğu halde grubun iki Amerikalısından biri olan Lindsey Abi'nin kazandırdığı ivmeyle çıkan Fleetwood Mac (1975), Rumours (1977) ve Tusk (1979) üçlüsü, genel klasmanda grubun en iyi albümleri olarak kabul edilir. Ama ilk tanışma gibisi yoktur. O yüzden grubun 1987 tarihli 14. albümü Tango In The Night'ın yeri zengin Fleetwood Mac kariyerinde benim için hep ayrıdır. Yukarıda adı geçen güzel insanlardan kurulu klasik kadro, Tango In The Night ile en fazla ticari başarı elde etmişlerdir. Bunun adı da dünya çapında 12 milyon kopya olarak konmuş. Fakat Tango In The Night aynı zamanda bu klasik kadronun son birlikteliği olmuş. Hem de albüm çıktıktan sadece birkaç ay sonra Lindsey Buckingham'ın solo projelerine yoğunlaşmak istemesi yüzünden.
Aslında Tango In The Night da önce Buckingham'ın solo albümü olarak başlamış. Ama zamanla yapılan takviyeler bu projeyi Fleetwood Mac'in yeni albümü olmaya doğru götürmüş. Big Love, Everywhere, Little Lies, Seven Wonders gibi eskimeyen hitleri arşivine / arşivimize katan grup, Caroline, Mystified, Tango In The Night, Isn't It Midnight gibi başka güzellikleri de kapsayan, dinledikçe 80'lerin Fleetwood Mac'li geçen dönemlerine nostaljik methiyeler düzme isteği uyandıran besteleri hep buraya toplamış. Kim ne derse desin, engin Fleetwood Mac denizinde Tango In The Night gibi bir tekneye rastlamamışımdır. Albümün habercisi Big Love'ın klibini TV'de ilk izlediğim an direk kendilerine yazılmıştım zaten. Big Love, 80'lerin şimdiye nazaran masum sayılabilecek "seksi" tanımını tümüyle karşılayan bir şarkıydı benim için. Bunda şarkının sonlarına doğru Buckingham'ın bir hatun vokalle halvet olur gibi çıkardığı "ah, oh" seslerinin payı da var elbet. Yıllar sonra o hatun sesinin de stüdyo hileleriyle Buckingham'ın bizzat kendisine ait olduğunu öğrenmem biraz dumur yaratmıştı. Big Love'ın tek kişilik canlı versiyonunu izlemek de kesinlikle bir dumur sebebidir. Lindsey Buckingham insan değildir o performansta, uçmuştur!
Solo vaziyetlerde irili ufaklı başarılar kazanan bu beşli birarada iken ortaya çıkan kimya karşı konulamaz bir ilham sağlamıştı. Bu kimya Buckingham, Nicks, McVie karışımı vokaller ve bu vokalleri çeşitlendiren türlü vokal tasarımları, bu tasarımlarla oynamayı seven stüdyo numaraları, Buckingham'ın "fingerpicking" tekniği ağırlıklı olağanüstü gitar ustalığı, Mic Fleetwood'un davul ve perküsyon mevkiinde her türlü kendini belli etmesi ve daha neler nelerden oluşmakta. Sırf ticari başarısından dolayı burun kıvıranlara (mesela Bjork'u, Grizzly Bear'ı falan yere göğe sığdıramayan, herşeyi deneysel gören birtakım entellektüel müzik mecralarında düşük puan verenlere) inat, Tango In The Night'ı yıllar boyu dillerden düşmeyecek birkaç şarkıyı, yanında da hep gizli bir bahçenin lezzetli meyveleri olarak kalacak diğerlerini barındıran bir başyapıt olarak ilan ediyorum. Big Love'ı ilk duyduğumda nasıl çarpılmışsam, bu beş kişiyi aynı karede gördüğümde de o kadar cool bulmuştum. O zamanlar bana bir gruptan ziyade bildiğin bir aile gibi görünmüşlerdi. Tango In The Night da tüm bu imge ve algıların üstüne şahane bir soundtrack olmuştu. İyi bir film ve soundtrack nasıl asla eskimez ise, bu albüm ve onu dünyaya getiren kadro da gözümde hiç eskimedi.
1. Big Love
2. Seven Wonders
3. Everywhere
4. Caroline
5. Tango in the Night
6. Mystified
7. Little Lies
8. Family Man
9. Welcome to the Room...Sara
10. Isn't It Midnight
11. When I See You Again
12. You and I, Pt. 2
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder