30 Kasım 2017 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Kasım 2017)

Fever Ray - Plunge
Yıl: 2017 İsveç
Tür: Art Pop, Synthpop, Darkwave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mustn't Hurry"
Tumbleweed Inc. - Anyol
Yıl: 2017 Nepal
Tür: Alternative Rock, Funk Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shunya"
Group Doueh & Cheveu - Darkhla Sahara Session
Yıl: 2017 Sahara/Fransa
Tür: Post-Punk, Garage Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Azaouane"
Beck - Mutations
Yıl: 1998 ABD
Tür: Folk Rock, Alt. Country
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nobody's Fault But My Own"
Arcadian Child - Afterglow
Yıl: 2017 Kıbrıs
Tür: Alternative Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Irresistable"
Sting - Greatest Hits
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fragile"
Tears For Fears - Rule the World: The Greatest Hits
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: New Wave, Pop, Pop Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Everybody Wants to Rule the World"
Double Echo - Period Rooms
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: Gothic Rock, New Wave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "High Wind"
 
Willow - The 1st
Yıl: 2017 ABD
Tür: Alternative R&B, Folk, Art Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Human Leech"
 
Nothing But Thieves - Nothing But Thieves
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Trip Switch"
Five Alarm Funk - Anything is Possible
Yıl: 2010 Kanada
Tür: Funk, Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Titan"
Noel Gallagher's High Flying Birds - Who Built the Moon?
Yıl: 2017 İngiltere
Tür: Alternative Rock, Britpop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "It's a Beautiful World"
Von Hertzen Brothers - War is Over
Yıl: 2017 Finlandiya
Tür: Progressive Rock, Alternative Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "War is Over"
Big Head Todd & The Monsters - New World Arisin'
Yıl: 2017 ABD
Tür: Blues Rock, Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Trip"
Jøriik - Où est Syd ?
Yıl: 2017 Fransa
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "J'ai tant aimé"
 
Steve Martin & The Steep Canyon Rangers - The Long-Waited Album
Yıl: 2017 ABD
Tür: Bluegrass
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Carolina"
Uhtcearu - For Darkness to Subside
Yıl: 2017 ABD
Tür: Melodic Black Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Depth of Gloom"
Supersoul - Faith Bender
Yıl: 2017 Yunanistan
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Manipulator"
 
Makthaverskan - III
Yıl: 2017 İsveç
Tür: Post-Punk, Indie Rock, Dream Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Eden"
 
Dolu Kadehi Ters Tut - Dünyanın En İyi Albümü
Yıl: 2017 Türkiye
Tür: Alternative Rock, Indie Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "#23"

22 Kasım 2017 Çarşamba

Five Alarm Funk - Sweat


Vancouver kökenli afro-funk, funk rock, biraz soul, bazen ska, sık sık latin, bolca groove oluşumu Five Alarm Funk, 8-10 kişi arasında değişen nüfusu ve yerinde duramayan çeşnili baharatlı müziğiyle yaklaşık 10 senedir ortamları sallayıp yuvarlamakta. Bu işin bir sürü ustası var ve hepsinin birbirine benzediği veya ufak farklarla birbirinden ayrıldığı özellikler mevcut. FAF'ı en fazla Brownout'a benzetirim ki, bu da benim için çok önemli bir referanstır. Kariyerleri boyunca yaptıkları 6 albümün sonuncusu olan Sweat, Mart 2017'den bu yana elimizin altında ve bana göre bu kariyerin en güçlü noktalarından biri. Öncekilerden iki tanesini dinlemiş, çok da şey yapmamışlığım vardır. Bunun sebebi de hatırladığım kadarıyla çeşnisini tam yansıtamamış, ayarı tutturamamış olmasıydı. Oysa Sweat gerçek bir olgunluk ürünü. Bir funk grubunda olması gereken enstrüman şovu / disiplini tam kıvamında. Sıkıcı latin öğeler törpülenmiş, aynı formüllerin üzerine fazla gidilmemiş, kalabalığa adil bir rol dağılımı yapılmış. Buna kısa yoldan tecrübe de diyoruz.

Bu albümde dikkat çeken bir başka önemli unsur da, grubun zaten sahip olduğu progressive rock özelliğini daha üstün seviyelere çekmiş olması. Bana öyle gelmiş de olabilir. Fakat bu özellik, FAF standartları düşünüldüğünde sanki eski albümlerden daha güçlü hissediliyor. Açılış böyle olur dedirten süper Widowmaker, hiperaktif yapılarını müthiş bir kontrolle dengelemiş DDPP ve Power Of Funk, tıpkı Widowmaker gibi taş taş üstünde, riff riff üstünde bırakmayan Freight Train ve Humans tam jeneriklik besteler. Zaman zaman enstrümantal bir Arapsaçı coverı gibi duran isim şarkısı Sweat de kayda değer anlardan biri. İşin progressive kısmına gelirsek, tüm şarkılara bir şekilde sinmiş bu durumu, Capital City ve kapanışa konan 10.000 Scarabs şarkılarında progressive funk, Ill Wind'de ise progressive reggae olarak yudumlamak mümkün. Sıklıkla funk, reggae, rock artık ne gelirse karıştırarak Iceberg'de olduğu gibi modern bir blaxploitation ruhu yaratabiliyorlar.

Tüm enstrümanlar kendi yerini belirlemiş, kim nerede girip çıkacağını biliyor, emprovize takıldıkları amlarda bile hayranlık uyandırıyorlar. Tabii bunlar çalışılmış takılmalar da olabilir. Ama ustalıkla o sahne atmosferini yaratmalarının dinleyiciye emprovize biçimde yansıması gayet doğal ve keyif verici. Yalnız buradaki dinleyici kesinlikle funk dinleyicisi. Olmadı bir kısım Red Hot Chili Peppers dinleyenini de çağıralım bir kenarda takılsınlar. Çünkü işin içinde yabana atılamayacak bir rock da mevcut. Arada vokal olarak bazı gaza getirici çıkışlar olmasına rağmen, vokalde hep nefesliler var. Hatta bu tip yoğun funk albümlerinde bazen ana vokali değişmeli olarak üstlenen nefesliler, geri vokal yapan nefesliler, kenarda takılan nefesliler olmak üzere kafamda canlandırdığım bu nefesli arkadaşlar nefes kesici işler yapıyorlar. O işler sadece nefesliler üzerinden dönmüyor elbette. Kendinizi bir ritme, bir ezgiye kaptırmışken arka planda acayip şeyler döndüğünü de fark ediyorsunuz. Bu farkındalık iki veya üçüncü dinleyişte çok daha net bir hal alıyor. Favori funk albümlerimde olması gerekenin bu olduğunu düşünüyor, ayrılmaz kriterlerimden biri olarak görüyorum. Tabii performanslarda akıtılan terleri de hesaba katarak.

1. Widowmaker
2. DDPP
3. Sweat
4. Capital City
5. Ill Wind
6. Iceberg
7. Freight Train
8. Power of Funk
9. Humans
10. Gods (May The Funk Be With You)
11. Hot Damn
12. 10.000 Scarabs

13 Kasım 2017 Pazartesi

Beck - Colors


Beck Hansen ya da cümle alemin onu tanıdığı haliyle kısaca Beck, 2017'ye 12. albümü Colors ile giriyor. Beck'in müzikal yolculuğunu 1996 yılına ait 4. albümü Odelay'den bu yana takip ediyorum. Odelay, o tarihe dek dinlediğim hiçbir şeye benzemeyen acayip bir deneyimdi. Dönem dönem dönüp baktığımda onun benzersizliğinin kafamda daha da oturaklı bir hal almaya başladığını görüyorum. 2. albüm Mellow Gold'da yer alan Loser ile o kadar geç tanışmıştım ki, onu da Odelay'de sanıyordum. Zaten Odelay öncesinde Loser'dan başka kıyak bir şarkı yoktur bana göre. 90'ların marşlarından biri olan Loser, grunge kuşağına kendini sevdirmiş ender alternatif şarkılardan biridir. Bu cümleyi genellersek, Beck bu kolu her yere uzayabilen özel tarzıyla türler üstü bir adam olup çıkmış, herkesin kendinden parçalar bulabileceği, bu yüzden herkesin sahiplenmekten gurur duyduğu nadir müzisyenlerden biri olmuştur. Country'den diskoya, hip-hop'tan folk rock'a, funk'tan indie pop'a kafasına estiği müziği, kafasına estiği şekilde karıştıran, bu karışımla kafaları karıştırmayıp, kendisinden hep beklenmedik olanın beklendiği enteresan şahsiyetlerden biri haline gelmiştir.

Odelay'den iki yıl sonra gelen Mutations, Odelaysel beklentileri umursamadan, adeta mutasyona uğramış bir Beck'i takdim ediyordu. İlk şoku atlatıp bu içe dönük alt. country, neo-psychedelia, indie folk yoğunluklu albümle vakit geçirdikçe sevmeye başladım. Fakat hemen bir yıl sonra 1999'da çıkan Midnite Vultures bu defa funk, disko, pop öğelerini rock ile flört ettiren güzelliklerle dolu Beck repertuarından seçkilerle çıkageldi. Bu sayede ortalığı yeniden ısıtan Midnite Vultures benim için Odelay'den sonraki en iyi Beck albümüdür. Ne var ki bu defa da 2002'de piyasaya sürülen Sea Change ile tekrar o koyu içedönük ruh haline dönüş yaptı. Bu ruh haline ait Lost Cause gibi iyi bir şarkının varlığına rağmen, fazlasıyla folk ve art pop kaçan bu duruş, Mutations kalitesine ulaşamıyordu. Galiba dinleyiciye karışık sinyaller vermeyi seven bir müzikal kariyer belirledi diye düşünürken birbiri ardına Guero, The Information, Modern Guilt gibi orta karar - vasat arası gidip gelen albümler, giderek artık Beck albümlerini eski heyecanıyla beklemediğimi fark ettirdi. 2014'te altı yıl aradan sonra çıkan ve bence en kötü Beck albümlerinden biri olan Morning Phase de buna tüy dikti. Artık Beck yeni albüm yapmış, yapmamış hiç umurumda değildi.


Eylül ayında çıkacağını duyduğum Colors adlı yeni Beck albümü de bu yüzden artık heyecanlandırmıyordu. Öyle ki, günler öncesinden internete düşen Up All Night ve Wow videolarını bile izleyesim gelmemişti. Ama her Beck albümünü dinlediğim gibi Colors'ı da dinleyecektim. Öyle de sadığım kendisine. Dinledim ve Midnite Vultures'tan aldığım tadı, hatta daha fazlasını aldım. "Beck is  back" diyebilmek, onu tekrar komik figürlerle dans ederken görmek harika. Sonra o izlemediğim videolara baktım ve yıllar öncesinin görsel mizaha değer veren Beck tarzını Up All Night ve Wow'da tekrar görerek sevdiğim eski bir dostla karşılaşmış gibi hissettim. Bu iki ilaç gibi şarkıyla (ve iki enfes videoyla) kısa sürede kaynaştıktan kelli, daha açılışta kaynaştığım, albüme adını veren Colors, körün istediği bir göz misali, biri mix olmak üzere iki adet şahane Dreams, basit ama etkili nakarat formülüyle alternative dance/rock I'm So Free, sıradan bir britpop şarkısı gibi görünen, fakat ince Beck dokunuşlarıyla o sıradanlıktan kurtulmayı başaran Dear Life, slow kontenjanının albümdeki tek temsilcisi Fix Me, yine dinleyenin her seferinde başka başka özellikler bulabileceği Seventh Heaven, No Distraction, Square One albümün diğer kozları. Zaten sayacak başka şarkı da kalmadı.

Beck'teki bu değişimi neye bağlamalı diye merak etmiyor değilim. Aslında kendini eklektik bir sanatçı olarak tanıdığımız için buna değişim demek de pek doğru sayılmaz. Çünkü o zaman içinde disko müziği de yaptı, country de... Bence kendine yakışanı yaparak hem eğlenceli, hem de kestirilemez pop müziğine geri döndü. Çünkü onun müzikal karışımı ne yönde olursa olsun, bir yerlerinden mutlaka pop çıkıyor, çıkmalı. İyi yazılmış country veya folk şarkıları da üzerinde iyi duruyor. Hele de o davudi sesiyle acayip karizmatik bir atmosfer oluşuyor. Ama o iyi şarkıların azlığı yüzünden Beck'i artık saf country, pür folk rock şarkılarda duymak istemiyorum. Up All Night, Wow, Dreams, I'm So Free bu yüzden muhteşem bir geri dönüşe işaret ediyor benim için. Malumunuz, yıl içinde Blondie, Goldfrapp, Depeche Mode gibi pop müziği sanat haline getirmiş isimler bile böyle geri dönemedi. Bana göre Beck bu albümle hem kendi görkemli geri dönüşünü gerçekleştirmiş, hem bu isimlerin birbirinden bayıcı albümlerinden doğan açığı olabildiğince kapatmış, hem de Bruno Mars, Ed Sheeran gibi ömür törpüsü yeni yetme popçulardan çok başka alternatif dünyalarda bir pop müziğin yaşadığını tecrübesiyle göstermiş. Colors sadece Beck tarihinin değil, 2017'nin de en iyi albümlerinden biri.

1. Colors
2. Seventh Heaven
3. I'm So Free
4. Dear Life
5. No Distraction
6. Dreams (Colors Mix)
7. Wow
8. Up All Night
9. Square One
10. Fix Me
11. Dreams

5 Kasım 2017 Pazar

Nothing But Thieves - Broken Machine


İngiliz beşli Nothing But Thieves, 2011'de kurulmuş, 2014'te Graveyard Whistling adlı EP ile albüm hayatına başlamış, aldığı pozitif tepkilerle de 2015'te kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini çıkarmış bir grup. Bu albümden özellikle Trip Switch ve If I Get High şarkılarıyla epey taraftar toplamışlar. Alternative ve pop rock türü müzik yapıyorlar. Görüldüğü üzere öyle enteresan, sıradışı bir durum yok. Olsa iyi tabii ama olmadığı zaman da niye yok diye hayıflandırmayacak derecede iyi müzik yapıyorlar. Muse isimli Çin malı Radiohead grubundan destek görmüşler. Bu yüzden sıklıkla Muse'a benzetiliyorlar. Muse kişilerinden yeterince müzikal eziyet görmüş biri olarak bazı benzetmeleri kabul etmekle birlikte, kendi yollarını çizme yönünde iyi niyetlerini hissettirebilen genç gruplardan biri olarak gördüm. Üstelik ilk albümlerinden daha iyi bir ikinci albüm olan Broken Machine'in eline hiçbir Muse albümünün su dökemeyeceğini gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.

Albümün bana göre görünen ilk yıldızları, açılışa konan I Was Just A Kid, Sorry, Amsterdam, I'm Not Made By Design, Soda şeklinde. Bazı şarkılar da gerek enerjileriyle, gerekse vokaldeki Conor Mason'ın acayip işler yapan sesiyle kısa zamanda kazanılabilecek düzeydeler. Kolayca düz ve sıkıcı olabilecek şarkılara sıkı nakaratlar tasarlayıp onları Conor Mason'ın vokaline emanet edince şarkıların çehresi değişebiliyor. Belki de haklarında yapılabilecek eleştirilerden biri de yer yer kulağa klişeler sokan Amerikan etkileri (ki Muse'a benzetilmelerinin kaynağı burası) olabilir. Ancak bu klişelerin kulak tırmalamasına izin vermeyecek hamleleri de mevcut. Albümün Deluxe Edition olanında Reset Me ve Number 13 adlı iki şarkıyla birlikte, Sorry'nin akustik, Particles'ın piyano versiyonu bulunmakta. Bunları da albüm için birer kazanç olarak görebilir, dinleyecekseniz deluxe olanını dinleyin diye tavsiyede bulunabiliriz. Birbirinden bayık alternative rock albümleri arasında az farklarla sivrilmeyi başardığını düşündüğüm Broken Machine'i belki bir nebze Biffy Clyro sevenlere de önerebiliriz. Sonraki albümlerine mutlaka kulak vereceğim bir grup daha edinmiş olmak güzel.

1. I Was Just a Kid
2. Amsterdam
3. Sorry
4. Broken Machine
5. Live Like Animals
6. Soda
7. I'm Not Made by Design
8. Particles
9. Get Better
10. Hell, Yeah
11. Afterlife