Beck Hansen ya da cümle alemin onu tanıdığı haliyle kısaca
Beck, 2017'ye 12. albümü
Colors ile giriyor.
Beck'in müzikal yolculuğunu 1996 yılına ait 4. albümü
Odelay'den bu yana takip ediyorum.
Odelay, o tarihe dek dinlediğim hiçbir şeye benzemeyen acayip bir deneyimdi. Dönem dönem dönüp baktığımda onun benzersizliğinin kafamda daha da oturaklı bir hal almaya başladığını görüyorum. 2. albüm
Mellow Gold'da yer alan
Loser ile o kadar geç tanışmıştım ki, onu da
Odelay'de sanıyordum. Zaten
Odelay öncesinde
Loser'dan başka kıyak bir şarkı yoktur bana göre. 90'ların marşlarından biri olan
Loser, grunge kuşağına kendini sevdirmiş ender alternatif şarkılardan biridir. Bu cümleyi genellersek,
Beck bu kolu her yere uzayabilen özel tarzıyla türler üstü bir adam olup çıkmış, herkesin kendinden parçalar bulabileceği, bu yüzden herkesin sahiplenmekten gurur duyduğu nadir müzisyenlerden biri olmuştur. Country'den diskoya, hip-hop'tan folk rock'a, funk'tan indie pop'a kafasına estiği müziği, kafasına estiği şekilde karıştıran, bu karışımla kafaları karıştırmayıp, kendisinden hep beklenmedik olanın beklendiği enteresan şahsiyetlerden biri haline gelmiştir.
Odelay'den iki yıl sonra gelen
Mutations,
Odelaysel beklentileri umursamadan, adeta mutasyona uğramış bir
Beck'i takdim ediyordu. İlk şoku atlatıp bu içe dönük alt. country, neo-psychedelia, indie folk yoğunluklu albümle vakit geçirdikçe sevmeye başladım. Fakat hemen bir yıl sonra 1999'da çıkan
Midnite Vultures bu defa funk, disko, pop öğelerini rock ile flört ettiren güzelliklerle dolu
Beck repertuarından seçkilerle çıkageldi. Bu sayede ortalığı yeniden ısıtan
Midnite Vultures benim için
Odelay'den sonraki en iyi
Beck albümüdür. Ne var ki bu defa da 2002'de piyasaya sürülen
Sea Change ile tekrar o koyu içedönük ruh haline dönüş yaptı. Bu ruh haline ait
Lost Cause gibi iyi bir şarkının varlığına rağmen, fazlasıyla folk ve art pop kaçan bu duruş,
Mutations kalitesine ulaşamıyordu. Galiba dinleyiciye karışık sinyaller vermeyi seven bir müzikal kariyer belirledi diye düşünürken birbiri ardına
Guero,
The Information,
Modern Guilt gibi orta karar - vasat arası gidip gelen albümler, giderek artık
Beck albümlerini eski heyecanıyla beklemediğimi fark ettirdi. 2014'te altı yıl aradan sonra çıkan ve bence en kötü
Beck albümlerinden biri olan
Morning Phase de buna tüy dikti. Artık
Beck yeni albüm yapmış, yapmamış hiç umurumda değildi.
Eylül ayında çıkacağını duyduğum
Colors adlı yeni
Beck albümü de bu yüzden artık heyecanlandırmıyordu. Öyle ki, günler öncesinden internete düşen
Up All Night ve
Wow videolarını bile izleyesim gelmemişti. Ama her
Beck albümünü dinlediğim gibi
Colors'ı da dinleyecektim. Öyle de sadığım kendisine. Dinledim ve
Midnite Vultures'tan aldığım tadı, hatta daha fazlasını aldım. "
Beck is back" diyebilmek, onu tekrar komik figürlerle dans ederken görmek harika. Sonra o izlemediğim videolara baktım ve yıllar öncesinin görsel mizaha değer veren
Beck tarzını
Up All Night ve
Wow'da tekrar görerek sevdiğim eski bir dostla karşılaşmış gibi hissettim. Bu iki ilaç gibi şarkıyla (ve iki enfes videoyla) kısa sürede kaynaştıktan kelli, daha açılışta kaynaştığım, albüme adını veren
Colors, körün istediği bir göz misali, biri mix olmak üzere iki adet şahane
Dreams, basit ama etkili nakarat formülüyle alternative dance/rock
I'm So Free, sıradan bir britpop şarkısı gibi görünen, fakat ince
Beck dokunuşlarıyla o sıradanlıktan kurtulmayı başaran
Dear Life, slow kontenjanının albümdeki tek temsilcisi
Fix Me, yine dinleyenin her seferinde başka başka özellikler bulabileceği
Seventh Heaven,
No Distraction,
Square One albümün diğer kozları. Zaten sayacak başka şarkı da kalmadı.
Beck'teki bu değişimi neye bağlamalı diye merak etmiyor değilim. Aslında kendini eklektik bir sanatçı olarak tanıdığımız için buna değişim demek de pek doğru sayılmaz. Çünkü o zaman içinde disko müziği de yaptı, country de... Bence kendine yakışanı yaparak hem eğlenceli, hem de kestirilemez pop müziğine geri döndü. Çünkü onun müzikal karışımı ne yönde olursa olsun, bir yerlerinden mutlaka pop çıkıyor, çıkmalı. İyi yazılmış country veya folk şarkıları da üzerinde iyi duruyor. Hele de o davudi sesiyle acayip karizmatik bir atmosfer oluşuyor. Ama o iyi şarkıların azlığı yüzünden
Beck'i artık saf country, pür folk rock şarkılarda duymak istemiyorum.
Up All Night,
Wow,
Dreams,
I'm So Free bu yüzden muhteşem bir geri dönüşe işaret ediyor benim için. Malumunuz, yıl içinde
Blondie,
Goldfrapp,
Depeche Mode gibi pop müziği sanat haline getirmiş isimler bile böyle geri dönemedi. Bana göre
Beck bu albümle hem kendi görkemli geri dönüşünü gerçekleştirmiş, hem bu isimlerin birbirinden bayıcı albümlerinden doğan açığı olabildiğince kapatmış, hem de
Bruno Mars,
Ed Sheeran gibi ömür törpüsü yeni yetme popçulardan çok başka alternatif dünyalarda bir pop müziğin yaşadığını tecrübesiyle göstermiş.
Colors sadece
Beck tarihinin değil, 2017'nin de en iyi albümlerinden biri.
1. Colors
2. Seventh Heaven
3. I'm So Free
4. Dear Life
5. No Distraction
6. Dreams (Colors Mix)
7. Wow
8. Up All Night
9. Square One
10. Fix Me
11. Dreams
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder