Vancouver kökenli afro-funk, funk rock, biraz soul, bazen ska, sık sık latin, bolca groove oluşumu
Five Alarm Funk, 8-10 kişi arasında değişen nüfusu ve yerinde duramayan çeşnili baharatlı müziğiyle yaklaşık 10 senedir ortamları sallayıp yuvarlamakta. Bu işin bir sürü ustası var ve hepsinin birbirine benzediği veya ufak farklarla birbirinden ayrıldığı özellikler mevcut.
FAF'ı en fazla
Brownout'a benzetirim ki, bu da benim için çok önemli bir referanstır. Kariyerleri boyunca yaptıkları 6 albümün sonuncusu olan
Sweat, Mart 2017'den bu yana elimizin altında ve bana göre bu kariyerin en güçlü noktalarından biri. Öncekilerden iki tanesini dinlemiş, çok da şey yapmamışlığım vardır. Bunun sebebi de hatırladığım kadarıyla çeşnisini tam yansıtamamış, ayarı tutturamamış olmasıydı. Oysa
Sweat gerçek bir olgunluk ürünü. Bir funk grubunda olması gereken enstrüman şovu / disiplini tam kıvamında. Sıkıcı latin öğeler törpülenmiş, aynı formüllerin üzerine fazla gidilmemiş, kalabalığa adil bir rol dağılımı yapılmış. Buna kısa yoldan tecrübe de diyoruz.
Bu albümde dikkat çeken bir başka önemli unsur da, grubun zaten sahip olduğu progressive rock özelliğini daha üstün seviyelere çekmiş olması. Bana öyle gelmiş de olabilir. Fakat bu özellik,
FAF standartları düşünüldüğünde sanki eski albümlerden daha güçlü hissediliyor. Açılış böyle olur dedirten süper
Widowmaker, hiperaktif yapılarını müthiş bir kontrolle dengelemiş
DDPP ve
Power Of Funk, tıpkı
Widowmaker gibi taş taş üstünde, riff riff üstünde bırakmayan
Freight Train ve
Humans tam jeneriklik besteler. Zaman zaman enstrümantal bir
Arapsaçı coverı gibi duran isim şarkısı
Sweat de kayda değer anlardan biri. İşin progressive kısmına gelirsek, tüm şarkılara bir şekilde sinmiş bu durumu,
Capital City ve kapanışa konan
10.000 Scarabs şarkılarında progressive funk,
Ill Wind'de ise progressive reggae olarak yudumlamak mümkün. Sıklıkla funk, reggae, rock artık ne gelirse karıştırarak
Iceberg'de olduğu gibi modern bir blaxploitation ruhu yaratabiliyorlar.
Tüm enstrümanlar kendi yerini belirlemiş, kim nerede girip çıkacağını biliyor, emprovize takıldıkları amlarda bile hayranlık uyandırıyorlar. Tabii bunlar çalışılmış takılmalar da olabilir. Ama ustalıkla o sahne atmosferini yaratmalarının dinleyiciye emprovize biçimde yansıması gayet doğal ve keyif verici. Yalnız buradaki dinleyici kesinlikle funk dinleyicisi. Olmadı bir kısım
Red Hot Chili Peppers dinleyenini de çağıralım bir kenarda takılsınlar. Çünkü işin içinde yabana atılamayacak bir rock da mevcut. Arada vokal olarak bazı gaza getirici çıkışlar olmasına rağmen, vokalde hep nefesliler var. Hatta bu tip yoğun funk albümlerinde bazen ana vokali değişmeli olarak üstlenen nefesliler, geri vokal yapan nefesliler, kenarda takılan nefesliler olmak üzere kafamda canlandırdığım bu nefesli arkadaşlar nefes kesici işler yapıyorlar. O işler sadece nefesliler üzerinden dönmüyor elbette. Kendinizi bir ritme, bir ezgiye kaptırmışken arka planda acayip şeyler döndüğünü de fark ediyorsunuz. Bu farkındalık iki veya üçüncü dinleyişte çok daha net bir hal alıyor. Favori funk albümlerimde olması gerekenin bu olduğunu düşünüyor, ayrılmaz kriterlerimden biri olarak görüyorum. Tabii performanslarda akıtılan terleri de hesaba katarak.
1. Widowmaker
2. DDPP
3. Sweat
4. Capital City
5. Ill Wind
6. Iceberg
7. Freight Train
8. Power of Funk
9. Humans
10. Gods (May The Funk Be With You)
11. Hot Damn
12. 10.000 Scarabs
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder