30 Haziran 2023 Cuma

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2023)

King Gizzard and The Lizard Wizard - PetroDragonic Apocalypse
Yıl: 2023 Avustralya
Tür: Progressive Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gila Monster"

Rival Sons - Darkfighter
Yıl: 2023 ABD
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Nobody Wants to Die"
Superlove - follow:noise
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "You"
Daniel Pemberton - Spider-Man: Across the Spider-Verse
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Score, Electronic, Ambient, Breakbeat
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "All Stations / Stop Spider-Man"
Myslowitz - Wszystkie narkotyki świata
Yıl: 2023 Polonya
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Miłość"
The Aces - I've Loved You for So Long
Yıl: 2023 ABD
Tür: Pop Rock, Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "I've Loved You for So Long"
Cattle Decapitation - Monolith of Inhumanity
Yıl: 2012 ABD
Tür: Technical Death Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Your Disposal"
Texas - The Very Best of 1989-2023
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Pop Rock, Pop, Compilation
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Inner Smile"
Fleurie - Supertropicali
Yıl: 2023 ABD
Tür: Dream Pop, Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Supertropicali"
The Overwiev Effect - Geography and Geometry
Yıl: 2023 Polonya
Tür: Funk, Afrrobeat
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Astana"
Tigercub - The Perfume of Decay
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Alternative Rock, Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Show Me My Maker"
Vanilla Sky OST
Yıl: 2001 ABD
Tür: Alternative Rock, Rock, Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Radiohead - "Everything in Its Right Place"


DULL - Dive Deep Down
Yıl: 2023 İsveç
Tür: Garage Punk, Post-Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dive Deep Down"
Portland - Departures
Yıl: 2023 Belçika
Tür: Indie Pop, Dream Pop
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "Serpentine"
Dur-Dur Band Int. - The Berlin Session
Yıl: 2023 Somali
Tür: Afrobeat, Funk, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wan ka helaa"


Sonic Friends - Sonic Waves
Yıl: 2023 Yeni Zelanda
Tür: Alternative Rock, Shoegaze, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Woohoo"
American Gangster OST
Yıl: 2007 ABD
Tür: R&B, Funk, Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Bobby Womack - "Across 110th Street"
VA - Howard Stern: Private Parts (The Album)
Yıl: 1997 ABD
Tür: Alternative Rock, Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: Deep Purple - "Smoke on the Water"
Bruce Dickinson - The Chemical Wedding
Yıl: 1998 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Tower"
Iron Maiden - Powerslave
Yıl: 1984 İngiltere
Tür: Progressive Metal, Heavy Metal
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Aces High"


17 Haziran 2023 Cumartesi

Cattle Decapitation - Terrasite

 
San Diego'da 1996'da kurulan, 1999'dan beri albüm yapan, 2023'te de 10. albümü Terrasite'ı çıkaran Cattle Decapitation, etiketinde Deathgrind, Goregrind, Grindcore, Technical Death Metal, Brutal Death Metal, Screamo gibi uçuk kaçık yan yollar bulunduran, kısaca death metal anayolunda seyreden taş gibi bir grup. Bunu sadece Terrasite'ı dinlemiş biri olarak söylüyorum. Terrasite o kadar güçlü bir albüm ki, ben bile bunu anlayabilirim. Bazen yeni çıkan death metal albümleriyle ilgili incelemelerde, bahsi geçen grubun geçmişini, gelişimini, başka gruplarla olan benzerliklerini okurken konuya tam hakim olamamanın burukluğunu yaşarım. Öte yandan konuya tam hakim olamadığım için yine bu incelemelerde bahsi geçen bazı albümlerin neden bu kadar yüceltildiğini de anlayamam. O albümlerde benim duyduklarımla, bu müziğe gönülden bağlı dinleyicilerin ve eleştirmenlerin duydukları illa ki boy ölçüşemez. İşte Terrasite gibi albümlerle ilgili okuduklarımın hissettiklerimle örtüşmesi, yukarıda sözünü ettiğim burukluğu hafifletiyor. Cattle Decapitation'ın geçmişini hiç bilmem. Ama iyi bir death metal albümünün nasıl olması gerektiği hakkındaki şahsi beklentilerimin fazlasıyla karşılandığı bir albüm bu. Travis Ryan adında geniş bir vokal paketine sahip şahane bir sesin öncülüğünde gitarları, bası, davuluyla groove harikası şarkıların yüreklere korku saldığı progresif/agresif bir çılgınlık. Ama harala gürele değil, müzikal teknik olarak son derece zekice tasarlanmış bir agresiflikten ve çılgınlıktan söz ediyoruz.

Daha karizmatik bir ismi hak ettiklerini düşündüğüm grubun, sık sık çoğumuzu yoklayan, gezegenin huzur bulabilmesi için insan ırkının toptan ortadan kalkması gibi ütopik bir felsefesi var. Yeryüzü anlamına gelen "terra" ile yiyecek anlamındaki Yunanca kökenli "site" kelimesini birleştirip, gezegene yiyecek muamelesi yapıp önüne gelen her şeyi delice tüketen insanoğlunun bu "parazit"liğini "terazitlik" olarak somutlaştıran grup, dinlemekten çok, okuyarak anlaşılabilecek liriklerinde bu terazit ırkına tüm nefretini kusuyor. Tabii müzik de bu nefrete mükemmel eşlik ediyor. Progresif metali teknik death metal bileşenleriyle iç içe geçirmek, türlü riffleri şarkıların kolon ve kirişlerini sağlamlaştırmak için kullanan, yer yer "bu şarkı birtakım ayarlarla progressive veya alternative rock şarkısı da olabilirmiş" hissiyatı yaratan ama esasen tasarım gücünü tavizsiz sertliğiyle harikulade birleştiren bir grup kendileri. Vokalist Travis Ryan'a geri dönersek, bu gücü omuzlayış biçimine hayran bıraktıran bir insan. Saniyeler içinde brutal vokalden temiz vokale dönebilen, ikisinin ortasından da ses verebilen, sık sık içindeki Gollum'u çıkaran Ryan, gruba karakterini veren en önemli unsurlardan. Cattle Decapitation ile ilgili en tuttuğum şeylerden biri de, death veya black metal albümlerindeki şarkıları birbirinden ayırt etme güçlüğü ve bu yüzden yaşanan tekdüzeliğe düşme halinden uzak oluşu. İlk izlenimin yaratacağı bu benzerlik/tekdüzelik intibasına rağmen her şarkı kendi karakterini oturtmuş vaziyette. Bunu anlamak için de death metal eksperi olmak gerekmiyor. 

Açılıştaki Terrasitic Adaptation ve peşinden gelen We Eat Our Young öyle böyle bir giriş değil hani. Bu iki şarkının üstüne daha 8 tane daha olduğunu düşününce insan hem geriliyor, hem de sabırsızlanıyor. Önce favorilerim neler diye düşündüm. Ama albümle vakit geçirdikçe bunun olmayacağını, içinde bir tane bile boş parça olmadığını anladım. Progresif kelimesinin hakkını veren, dinledikçe başka başka rifler sunan, ilk seferde bu sunduklarını nasıl saklayabildiğini düşündürüp hayran bırakan doyurucu, sonra tekrar iştah açıcı bir albüm. Makul uzunluklara sahip, hani daha uzun olsalar da yine yağ gibi akacakları neredeyse kesin şarkılar içinde oradan oraya savrulmanın keyifli yüzüyle karşılaşıyoruz. En uzun şarkıları kapanıştaki 10 dakikalık Just Another Body bile bu 10 dakikayı bir an olsun sıkmadan epik bir metal yolculuğuna çeviriyor. Şahane bir bütünlük, harikulade bir kaos. Scourge Of The Offspring'de dedikleri gibi "biz (insanoğlu) mikrobuz, bulaşıcıyız, gökteki yıldızlar kadar, sinek sürüleri kadar çokuz". Gerçekten çok haklılar. Müzikal ustalıkları politik haklılıklarıyla birleşince çok daha nitelikli bir oluşum olduklarını anlıyor, teslimiyet talep eden albümlerine, şarkılarına birer terazit oluşumuzun ironisiyle saygı duyuyoruz.

1. Terrasitic Adaptation
2. We Eat Our Young
3. Scourge of the Offspring
4. The Insignificants
5. The Storm Upstairs
6. ...And the World Will Go on Without You
7. A Photic Doom
8. Dead End Residents
9. Solastalgia
10. Just Another Body

12 Haziran 2023 Pazartesi

Iron Maiden - Seventh Son Of A Seventh Son

 
Arada tıfıl rockçıların berbat albümlerinden sıkılınca sığındığım limanlarda biri de Iron Maiden'dır. Ama öyle her albümü de değil. Hatta coğunlukla 2-3 albümü. Mesela zamanında yere göğe sığdıramadığım Somewhere In Time (1986) ve ondan sonra gelen Seventh Son Of A Seventh Son (1988) albümleri baştacıdır. Grubun altın çağı dinleyiciden dinleyiciye değişiklikler gösterebiliyor. Benim için o çağ 80'lerin ikinci yarısı. Yine bir sığınma anımda açtığım Seventh Son Of A Seventh Son o kadar iyi geldi ki, Somewhere In Time'ı o kadar övüp de bu albüme dokunmamış olmayı adil bulmadım. Grup lideri Steve Harris'in Amerikalı yazar Orson Scott Card'ın 1987'de yazdığı Seventh Son romanından esinlenmesi sonucu bir konsept albüm olarak tasarlanan albüm, her dönüşümde bana yıllanmış şarap gibi taze ve lezzetli gelmesiyle ünlüdür. Konsept albümleri genelde sıkıcı bulmuşumdur. Zaten Sevent Son da bana hiç konsept gibi gelmemiştir. Tipik Iron Maiden yönünde seyreden liriklere çok takılmadığım için konsepti edebi yönden anlamaya hiç çalışmadım. Öyle ki merak edip romanı bile okumadım. Gerçi albümün belli bir hikayesi olmadığı, iyi ve kötü, cennet ve cehennem hakkında olduğu düz bilgisi mevcut. Bunlar da Iron Maiden'ın hali hazırdaki alameti farikaları. Seventh Son çeşitli yönlerden Iron Maiden için bir şeylerin başlangıcı olduğu kadar bir şeylerin de bittiği bir albüm. Benim açımdan bu seviye bir albümden sonra şu ana dek böylesi gelmedi. Mesela en son çıkan 17. Iron Maiden ürünü Senjutsu da iyi bir albüm. Ama asla 80'lerde çıkanlarla aşık atamaz. Oraya gelene kadar o kadar vasat şarkılar, albümler yaptılar ki bugün verdikleri demeçlerde kendileri bile buna şaşırıyorlar.

Seventh Son Of A Seventh Son, Iron Maiden kariyerinin keyboard katkılı ilk albümü olma özelliği taşıyor. Steve Harris ile birlikte gitarist Adrian Smith'in üstlendiği bu misyon, ilk duyulduğunda hayranlar tarafından temkinli yaklaşımlara yol açtı. Öyle ya, grup yıllardır sahip olduğu armoniyi, aurayı, enerjiyi Murray ve Smith'in gitarlarıyla zaten yansıtıyordu. Keyboardların ne katkısı olacaktı ya da olacak mıydı? Aslına ve albüme bakarsak pek de fark etmemiş. Ne kadar başlarda temkinli de olsalar, camia albümü çok sevdi. Hatta benim de imza attığım şekilde tüm zamanların en iyi Maiden albümlerinden biri kabul edilir. Steve Harris'e göre Seventh Son, Piece Of Mind'dan sonraki en iyi albümleridir. Üstelik keyboard varmış yokmuş tartışması masada olmadan böyledir. Grup müziğinden hiçbir şey götürmediği gibi, belki de progresif metal yanında progresif rock kimliği de kazandırmıştır onlara. Ne fark var demeyin. Sadece "heavy" olmakla yetinmeyip incelikle çok boyutlu şarkılar tasarlamak, aynı zamanda bunları sertlik, hız, şov gözetmeden doğal akışlarına bırakmak Maiden karakteristiklerinden biridir. Sertlik, hız, şov zaten bu doğal akışla birlikte gelir. Önemli olan, her bir şarkının kendi ayakları üstünde durmasını sağlayan ayırt edici müzikal kimlikleriyle yazdıkları hikayeler. Bu albüme gelene kadar The Trooper, Flight Of Icarus, Aces High, 2 Minutes To Midnight, Wasted Years veya Stranger In A Strange Land gibi şarkılar yıllar içinde bir kimlik oturtmayı çoktan başarmıştı. Şarkının sadece adını söylediğinizde bile sanki karşınızda somut bir varlık beliriyor gibiydi.


İşte Seventh Son, en azından benim için bu şarkılarla yüklü bir albüm. Can I Play With Madness, The Evil That Men Do, The Clairvoyant, Only The Good Die Young dörtlüsü yıllar yılı grubun konserlerinin lokomotif şarkıları oldular. Ama lokomotif olmanın yanında, bu benzetmenin yol açabileceği basit bir "gaza getirici" olmanın çok ötesinde niteliklere sahipler. Hem birer heavy metal hitleri, hem de birinci sınıf progressive metal yapı taşları. Bunda Bruce Dickinson'ın ne ölçüde katkısı var bilemiyoruz ancak Somewhere In Time'da şarkı yazımına katkıları Steve Harris tarafından geri çevrilen Dickinson bu albümde daha aktif. Harris, suçluluk mu hissetti yine bilemiyoruz ama Seventh Son kitabından etkilendikten sonra direkt Dickinson'ı bulup düşüncelerini öğrenmek istemiş. Zaten doğuştan hevesli ve tutkulu Dickinson da gerek lirik, gerekse müzik olarak üzerine düşeni yapmış. Vokali konusunda ise söylenecek hiçbir şey yok. Iron Maiden şarkıları onun sesiyle daha bir ikonik hale geldi. What Does This Button Do?: An Autobiography (Bu Düğme Ne İşe Yarıyor?: Bir Otobiyografi) adlı çok eğlenceli kitabında da irili ufaklı değinilerle Iron Maiden öncesi, katılımı ve sonrasına dair bir dolu anekdot aktaran 10 parmağında 10 marifetli Dickinson, Seventh Son'daki aktif rolünden memnun biçimde en iyi performanslarından birini veriyor. Her şarkıda çok iyi ama bana her duyduğumda dörtnala at sürüyormuş hissi veren Can I Play With Madness yorumu, onu hiç tanımayan bir dinleyici için "Bruce Dickinson 101" niteliğinde adeta. Lisanslı bir pilot olarak uçakları, tecrübeli bir vokal olarak da şarkıları uçuruyor diyerek kelime oyunumuzu da yapmış olalım.

Grubun progresif yönünü iyice sağlamlaştıran, aynı zamanda keyboard kullanımının ahengi bozmadığı görülen Moonchild ve Infinite Dreams, inişli, çıkışlı, katmanlı yapılarıyla peşpeşe kaliteli heavy/progressive metalin keyfini yaşatıyorlar. Ama Harris'in tek başına yazdığı yaklaşık 10 dakikalık öyle bir Seventh Son Of A Seventh Son var ki, sanki içinde 2-3 şarkı saklıyormuşçasına boyutlu, coşkulu, tutkulu, diğer şarkılara kol kanat geren bir çınar ağacı sanki. Gitaristler Adrian Smith ve Dave Murray'nin dinleyeni canlı stadyum ambiyansına soktukları son 3 dakikası nedir öyle? Steve Harris ve davulcu Nicko McBrain'in de ustalık dolu katılımlarıyla hem bir progressive rock epiği, hem de uzun süresine rağmen heavy metal radyolarına dost bir zirve. Albümün ticari başarısı da gayet iyi olmakla birlikte, pek çok müzik dergisi ve eleştirmen tarafından tüm zamanların en iyi progressive metal albümleri arasında gösterildi. Yani hem ticari, hem de eleştirel başarının haklı gururunu yaşadı. Bu albümden sonra Adrian Smith ayrıldı, yerine yine usta bir gitarist olan Janick Gers geldi. Daha sonra da solo çalışmaları ve diğer işleri yüzünden Dickinson ayrıldı. Neyse ki Smith ve Dickinson, Brave New World (2000) albümüyle yuvaya geri döndüler. Lakin hiçbir albüm 80'ler öncesi Iron Maiden klasına ulaşamadı. Özellikle Somewhere In Time ve Seventh Son Of A Seventh Son, 30 küsür yıl sonra bile Iron Maiden denince benim için fazlasıyla yeterli referanslar. Referans kelimesi bile sanki tam ifade edemiyor duygularımı. Sanat eserleri desem yeridir.

1. Moonchild
2. Infinite Dreams
3. Can I Play With Madness
4. The Evil That Men Do
5. Seventh Son of a Seventh Son
6. The Prophecy 
7. The Clairvoyant
8. Only the Good Die Young

31 Mayıs 2023 Çarşamba

Issız Ada Radyosu Arşivi (Mayıs 2023)

Jain - The Fool
Yıl: 2023 Fransa
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Save the World"
VA - Middle Eastern Grooves
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Funk, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Yossi Fine - "Peres"
Whatitdo Archive Group - Palace of a Thousand Sounds
Yıl: 2023 İtalya
Tür: Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Beyond the Crimson Veil"

Graham Day and The Gaolers - Reflections in the Glass
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Garage Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Different Rules"
Duskwood - The Last Voyage
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Iliad"
Tinariwen - Amattsou
Yıl: 2023 Mali
Tür: Tishoumaren, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Anemouhagh (feat. Fats Kaplin)"
Def Leppard & Royal Philharmonic Orchestra - Drastic Symphonies
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Symphonic Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gods of War"
The Courettes - Boom! Dynamite
Yıl: 2023 Danimarka
Tür: Garage Rock, Punk
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Night Time (The Boy of Mine)"
Tom Meighan - The Reckoning
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Alternative Rock, Alternative Dance
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rise"
Calibro 35 - Nouvelles Adventures
Yıl: 2023 İtalya
Tür: Funk, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Gun Powder"

The Bomboras - Songs From Beyond!
Yıl: 2023 ABD
Tür: Surf Rock, Surf Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Frenzied"

Boom Pam - Royal
Yıl: 2023 İsrail
Tür: Surf Rock, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Juda"
Joseph - The Sun
Yıl: 2023 ABD
Tür: Indie Folk, Pop Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Sun"
Ane Brun - Songs 2013-2023
Yıl: 2023 Norveç
Tür: Folk Rock, Singer/Songwriter, Compilation
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Directions"

Astral Hand - Lords of Data
Yıl: 2023 ABD
Tür: Stoner Rock, Heavy Psych, Psychedelic Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Navigator"
Apex Ten - Aashray
Yıl: 2023 Belçika
Tür: Psychedelic Rock, Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Brahma"
Bloodgutter - Death Mountain
Yıl: 2023 Danimarka
Tür: Death Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Katabatic Death Wind"
Tokyo - Seven
Yıl: 2023 Almanya
Tür: Hard Rock, AOR
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stop the Rain"
Main Street Revival - Fortune and Fame
Yıl: 2023 Norveç
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "First Time"
Tina Turner - Simply the Best
Yıl: 1991 ABD
Tür: Pop Rock, Pop Soul
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "We Don't Need Another Hero (Thunderdome)"



25 Mayıs 2023 Perşembe

Uhrisavu - Syd​ä​nyö

 
Finlandiya'nın sanayi merkezi olan, kerestecilik, bilişim ve havacılık gibi sanayi dalları yanında tiyatroları ve arenalarıyla sanat ve turizm alanlarında da ülkenin önemli şehirlerinden biri olan Tampere'den çıktığını öğrendiğim Uhrisavu hakkında bunun dışında hiçbir bilgim yok. Yine Bandcamp devriyelerim esnasında "post-punk" etiketi altında gezinirken rastladığım gotik albüm kapağına tıkladığımda tanıdım kendilerini. Tıkladığım sayfada 8 şarkılık Sydänyö adlı bir albüm vardı. Kaç kişidir, isimleri nedir, tipleri nasıldır, başka albümleri var mıdır, hiçbir şey yoktu. Bu kadar bakınmamın sebebi, albümü sevmiş olmam tabii ki. Yarım saati bulmayan, ilk dinlemede (hatta iki ve üç dinlemede bile) bir şarkıyı diğerinden ayırmanın zor olduğu standart post-punk/darkwave/coldwave/synthwave şarkılardan oluşan Sydänyö (Kalbin Gecesi), türlü türlü soundlara sahip post-punk'ın sevdiğim soundlarından biriyle işlenmiş bir albüm. Muhteviyat şöyle: Gitar tonu post-punk, power pop kırması gotik bir atmosferden gelecek. Ekolu vokal öyle olur olmaz yükselip alçalmayacak. Şarkılar da aynı minvalde, yani new wave geleneğinin donuk, soğuk, macera aramayan, ruhunu içten içe hissettirecek, dinleyeni loş mekanlara ışınlayacak. Buna benzer daha nice tarif verebilirim. Lakin sipariş üzerine post-punk soundu temin edemeyeceğimize göre, karşımıza çıkanlardan kendimize ait olanları ayıklayacağız. Uhrisavu bu şartları %100 karşılayan bir grup değil. Ama en azından Seaford Mods gibi post-punk adı altında müzik yapanlardan çok daha işin doğasına hakim bana göre.

Fince isim ve liriklere sahip Uhrisavu şarkıları, tek kelimesini bile anlamadığımız, anlamamıza da hacet olmayan, kulağa adeta müziğin ruhuna uygun bir enstrüman gibi gelen vokallerin yer aldığı ışık hüzmeleri sanki. Ama bu hüzmeler, karanlığın ve loşluğun ahengini bozmayacak şekilde kolektif bir dinginlik taşıyor. Yalnızlık, gece, minik ürpertiler, temkinli bir huzur, birkaç kadeh içkinin, birkaç dal sigaranın bir kol uzaklığında yer aldığı minimal bir çevre düzeni. Tüm bunlar Uhrisavu şarkılarına yakışan şeyler. Açılıştaki Kuollut maa'yı duyar duymaz kanım ısındı. Şarkıların biri bitip öbürü başlayınca aslında birbirlerinden keskin çizgilerle ayrılmadıklarını, tek bir iyi şarkının epizotlara bölünmüş halinden albüm yaptıklarını düşünüyorsunuz. Kulağa nerede başlayıp nerede bittiğini anlamadığınız ambient şarkılar veya tekdüze bir gidişat gibi geliyor. Fakat şarkıların derinlemesine nüfuz edecek kadar zamanınız ve isteğiniz olursa ufak detaylarda saklı hoşluklar da duyabilirsiniz. Hoşluklar ve loşluklar. Adını ilk kez duyduğum Tampere şehrinin tenha otogarında veya bir apartmanının küçük balkonunda sigara içerken geceyarısını kucaklamanın verdiği nostaljik huzurun son derece mütevazi fon müzikleri. Sizden başka kimsenin seveceğini düşünmediğiniz, nelerden bahsettiği hakkında en ufak bir fikrinizin olmadığı izole gece şarkıları. Günlük sıkıntıları, geçim derdini, aşkları, ayrılıkları unutup sadece kendimize ayırdığımız kısacık zamanın küçücük çiğ taneleri... diye uzar gider bu. Sydänyö insanı bu kadar şiirselleştirecek bir albüm de değil. İşte bazen her şey doğru yer ve zamandan ibaret.

1. Kuollut ma
2. Kahdestaan
3. Kaupunki
4. Uudestaan
5. Murhæ
6. Sydänyö
7. Astumme yhdessä pimeään
8. Eilinen

20 Mayıs 2023 Cumartesi

Ane Brun - Portrayals

 
1976 Norveç doğumlu Ane Brun'un müzikal künyesinde singer / songwriter, art pop, folk pop, chamber pop, contemporary folk, folk rock gibi bir anda delice üstüne atlamadığımız, hatta bazılarımızın vebadan kaçar gibi kaçtığı müzik türlerini görüyoruz. İlk albümünü çıkardığı 2003'ü baz alırsak 20 yıllık albüm kariyerine 11 adet stüdyo, 5 adet konser albümü, 5 adet EP ve sayısını saymaya üşendiğim single üretmiş bu insandan yeni haberim olmasını 2023 tarihli Portrayals'a borçluyum. Tesadüfen şarkı listesine rastlayıp orada Big In Japan, How To Disappear Completely, Into My Arms isimlerini görmesem, belki de Ane Brun'ün varlığından haberim olmayacaktı. Tanıdık gelen başka şarkı isimlerinden de anlaşıldı ki bu bir cover albüm. Severiz! Nitekim bunca albüm yaptığı için tecrübesine güvendiğimiz bir kadının tatsız coverlar yapmayacağına güvenerek albüme başladım. Bir yandan da bu Ane Brun kimdir, neler yapmıştır diye araştırırken Portrayals'ın sadece bir cover albümü değil, aynı zamanda bir best of albümü olduğunu öğrendim. Kendisi cover çalmayı çok sevdiğinden, son 20 yıl içinde çeşitli hikayelere sahip bu yeniden yorumları derleyip toparlama ihtiyacı duymuş, böylece biz cover severleri de ziyadesiyle memnun etmiş bulunuyor. "Orijinaliyle aynı olan bir cover yapma fikri benim için ilginç değil. Başka birinin şarkısının bir versiyonunu kaydetmek hala yaratıcı bir süreç" diyerek aslında coverları sevme sebeplerimizden birinin de kısa bir özetini dile getiriyor kendisi.

Yine cover çalmayı seven bir başka müzisyen olan Cat Power'dan ve ikonik Nina Simone'dan ilham aldığını söyleyen Brun, yıllar içinde Normal People ve Peaky Blinders gibi mühim TV dizileri, filmler, reklamlar ve bazı etkinlikler için seslendirdiği coverları toplarken bu iki ilham kaynağının müzikal çizgilerinden sapmıyor. Sadece Spotify'da yaklaşık 65 milyon dinlemeyle en çok dinlenen cover ünvanına sahip olduğu söylenen Beyoncé parçası Halo'nun Brun yorumunun yıllarca bir sabit diskte öylece durması bile bu toplama albüm mantığının önemine işaret ediyor. İsveçli şarkıcı Linnea Olsson ile sadece biraz eğlenmek için yaptıkları bu cover, 2013'te Brun'ün Rarities adlı toplama albümünde gün yüzüne çıkarak unutulmaktan kurtulmuş. Bugün ise Portrayals ile yeniden hatırlatılmış. Brun'ün 2008 tarihli Change Of The Seasons albümünde bonus parçalar olarak yayınlanan 80'ler hitleri True Colors ve Big In Japan de arşivden çıkarılıp bu toplama albüme konmuş. Özellikle bir İsveç realite TV programı için kaydedilen Big In Japan, uzun yıllar Brun'ın imza coverı oldu. Brun, orijinalinden çok farklı semalarda süzülen şarkının neden Kazakistan'da 1 numara olduğunu da hala merak ediyor. Zaten böyle bir şeyi merak etmemek de zor. Göteborg'da düzenlenen Emmylou Harris anma gösterisi için bir test kaydı olarak yaptığı All My Tears, menajerinin doğum günü için Blue Moon, 2017'de Stockholm'de terör saldırısında hayatını kaybeden beş kişiden birinin cenazesinde dul eşinin ricası üzerine By Your Side ve How To Disappear Completely derken, Portrayals'ın neden hikayelerle dolu bir toplama albüm olduğu daha iyi anlaşılıyor.


Öte yandan Brun, Feeling Good ve From Me To You gibi coverları da evinde kanepesinde öylece otururken sırf eğlencesine yapmış. Buradan hafif bir mana veya ciddiyetsizlik çıkmasın. Ne amaçla yaparsa yapsın hepsi, en azından bu albümdeki hepsi tutku yüklü bir dinginlik, zekice bir basitlik ve belki de en dikkat çekici olarak güçlü bir sahiplenişlik taşıyor. Yani Brun öylesine cover yapmıyor. Başkalarının farklı duygular ve zamanlar içinde yazdığı şarkıları anaç bir bilgelikle bir yerlerinden yakalayıp kendine ait kıldığı anlar yaratıyor. Örneğin All My Tears'ın Emmylou Harris kökenlerini bilerek, ona ekstradan Dolly Parton ruhu katarak Ane Brun dokunuşu yapıyor. En önemli enstrümanı olan sesiyle, gitarı ve piyanosuyla zaman yolculuğuna çıkıyor. I Want To Know What Love Is de albüme ve Brun'ün kadife sesine yakışan bir cover. Bilenler için bu şarkının orijinali tıpkı Big In Japan veya True Colours gibi direkt 80'lere ışınlayan etkiye sahiptir. Aynı ışınlanma etkisi How To Disappear Completely ve Into My Arms ile bu defa 90'lar sonuna götürüyor bizi. Milyonlarca dinlemeye karşın benim için Halo'dan daha kıymetli olan bu şarkıların varlığı bile yetiyorken, Make You Feel My Love, By Your Side, From Me To You gibi oijinallerini çok uzaklardan bildiğim şarkıları yanıma bırakıp yolculuğuna kaldığı yerden devam ediyor.

Elvis Presley'nin en iyi şarkılarından biri olduğunu düşündüğüm Always On My Mind'ı bugüne dek kimler kimler seslendirmedi. Benim favorilerim Willie Nelson, B.B. King ve Pet Shop Boys yorumlarıdır. Artık bunlara Ane Brun'ü de ekliyorum. Zaten o kadar güzel bir şarkı ki, söyleyen onu değil, o söyleyeni coverlıyor adeta. Bu cümleyi şu albümde yer alan şarkıların yarısı için kullanabiliriz. Bir karaoke barına gitmem halinde her daim yanıma alacağım, kötü söylerim de ona ihanet ederim diye düşünmeyeceğim, acaba beni nasıl coverlayacak diye merak edip sadece söylemek isteyeceğim Into My Arms, Brun'ün ses tellerinin bu teslimiyeti nasıl yaşadığını çok iyi gösteriyor. Yine de orijinalleri gelmiş geçmiş en iyi iki kadın sesine ait olan Feeling Good ve kapanışı kutsayan Blue Moon, bu teslimiyetin doruklarında. Caz ve blues kulüplerindeki Nina Simone ve Billie Holiday'in, kırlarda bayırlardaki Emmylou Harris'in, sonrasında Cindy Lauper ve Sade'nin seslerinde yaşayan binbir duygunun farkındalığına sığınıyor Brun. Dışarıdan gördüğüm bu ve daha da uzatmak istemem. Zaten en basit ve güzel şekilde kendisi de özetliyor: “Sanatçı olmanın ne anlama geldiğine dair eski fikirlerime o kadar takılıp kalmadım. İnsanlar coverlarımı sevdiğinde mutlu oluyorum. Çünkü bu şarkılarda benden hala çok şey olduğunu hissediyorum ve bu kutlayabileceğim bir şey."

1. Halo (feat. Linnea Olsson) (Beyoncé)
2. All My Tears (Emmylou Harris)
3. True Colors (Cindy Lauper)
4. Make You Feel My Love (Bob Dylan)
5. Big in Japan (Alphaville)
6. By Your Side (Sade)
7. I Want to Know What Love Is (Foreigner)
8. Always on My Mind (Elvis Presley)
9. How to Disappear Completely (Radiohead)
10. From Me to You (The Beatles)
11. Feeling Good (Nina Simone)
12. Into My Arms (Nick Cave & The Bad Seeds)
13. Blue Moon (Billie Holiday)

13 Mayıs 2023 Cumartesi

FM - Metropolis


1984’te Londra’da kurulan hard rock grubu FM, ikinci gitar ve keyboard mevkilerinde türlü eleman değişimleri geçirmiş olarak o günlerden günümüze kadar gelmiş bulunuyor. 2010 Mart sonunda çıkan Metropolis ise, grubun 10. albümü olmakta. Hard rock olarak kayıtlara geçmesine karşın, Journey, Toto, Boston, Kansas gibi destansı müzik icra eden AOR (Adult Oriented Rock) türüne mensup güzel insanlar topluluğuna da –satır aralarında olsa da- dahil edilen FM, bu albümle o güzel insanlar topluluğunun icralarına çok da uzak olmayan şarkılar yaratmış. Önceki 9 albüm hakkında en ufak bir fikrim olmamasına rağmen, Metropolis’in enerjisinin, duygusallığının ve AOR görünümlü hard rock ruhunun hiç de yaban ellere atılır cinsten olmadığını söyleyebilirim. Hatta kahve falımda geniş bir zamanda FM geçmişine bir seyahat görünüyor. Bu arada dinleyen kontenjanından müzik hayatıma farklı bir anlam katan Journey, Toto, Boston, Kansas isimlerini anınca gece gece fena halde canım çekti bu vicdansız insanların damardan dalan müziklerini. Vokal ve gitardaki Steve Overland’in, adı geçen grupların benim için çoktan birer yaşayan efsaneye dönüşmüş vokal cazibelerinin yanında çömez olarak kaldığı bir gerçek. Ama onların çömezi olmak bile bir şeydir.

Steve Overland’in güzel sesi yanında, diğer grup üyelerinin yalayıp yutmuş tecrübelerine ve türün gerektirdiği ustalıkta yazmış oldukları şarkılara evsahipliği yapan Metropolis albümü, içinde Bring Back Yesterday, Unbreakable, Hollow, Days Gone By, I Ain't The One gibi dinler dinlemez beni gelecekte nerelere götüreceğini tahmin ettiğim, dinledikçe hastası olduğum, uğruna hasta hasta birkaç gün sırf bunları dinleyerek yorgan döşek yatmayı bile göze alacağım şarkılar bulunduruyor. Halbuki açılış şarkısı Wildside’ı duyduğumda, 10. albümünü yapmış ve hakkında AOR rütbesi zikredilmiş bir gruptan beklemediğim bir sıradanlıkla karşılaştığımı düşündüm. Bunun gibi başka sıradanlıkların albüm içine serpiştirilmiş olması da grup hakkında tam karar vermenizi engelleyebilecek hareketler aslında. Yine de özellikle Bring Back Yesterday, Unbreakable, Hollow üçlüsünü yazmış ve hakkıyla çalmış bir gruba “sıradan” demek ayıptır, günahtır. O yüzden grubun gitar, bas, davul ve keyboardlarıyla, Overland’in hep ustalarından bir şeyler çağrıştıran kaliteli vokaliyle, sık sık atağa kalkan gitar sololarıyla yaratılmış AOR (Arıtılmış Olgun Rahatlama) duyarlılığı, özellikle tür heveslilerinin kısa da olsa bir bakışını mutlaka hak ediyor.

1. Wildside
2. Hollow
3. Unbreakable
4. Flamingo Road
5. Metropolis
6. Over You
7. Days Gone By
8. Bring Back Yesterday
9. I Ain't the One
10. Don't Need Nothing
11. The Extra Mile
12. Who'll Stop the Rain
13. Still the Flight Goes On

9 Mayıs 2023 Salı

Page & Plant - No Quarter: Jimmy Page & Robert Plant Unledded

 
90'ların kendine has müzikal iklimi, yaptığı işi son derece ciddiye alan müzisyenleri, bir daha asla öylesini göremeyecegimiz albümleri hakkında defalarca konuştuk. Ne kadar konuşsak da bitmez. Pek listelere alınmaz ama 1994 tarihli No Quarter: Jimmy Page and Robert Plant Unledded albümü de belki bu altın değerindeki 10 yılın en kıymetli albümlerinden birisi. Zaten adından da anlaşılıyor. Dönemlere sığmayan Led Zeppelin'in yaşayan efsaneleri Jimmy Page ve Robert Plant'in yapımcılığını üstlenip 14 Ekim 1994'te piyasaya sürdükleri albüm, merakla beklenen bir geri dönüş albümüydü. MTV'deki 90 dakikalık UnLedded projesinin ilham verdiği, kayıtları Fas, Galler ve Londra'da gerçekleşen No Quarter, Plant'in solo albüm kadrosunun ağırlıklı olduğu rock müzisyenleri yanında, 4 kişilik Marakeşli, kalabalık olmak üzere Mısırlı müzisyenler, daha da kalabalık olmak üzere Londra Metropolitan Orkestrası yaylılarının katkılarıyla kaydedildi. Evet, bu bir geri dönüş albümüydü ama o dönem medyanın gazlamaya çalıştığı üzere Led Zeppelin'in geri dönüşü değildi. Eylül 1980'de hayata gözlerini yuman davulcular şahı John Bonham olmadan böyle bir şey olamayacağını Plant ve Page de söylediler. Öte yandan bir diğer yaşayan Led Zeppelin üyesi olan basçı John Paul Jones, bu projeye dahil olmadığı için gönül koymuş. Üstelik Plant ve Page'in bu projeye isim olarak verdikleri Houses Of The Holy (1973) albümündeki No Quarter parçasında en çok emeği geçen kişi olduğu halde.

14 parçalık albümün 10'u muhtelif Led Zeppelin albümlerinden seçilmiş, bazıları Fas ve Mısırlı müzisyenlerle birlikte yeniden tasarlanıp baharatlandırılarak egzotik diyarlara götürülmüş şarkılardan oluşuyor. Özellikle Robert Plant'in solo kariyerinde azar azar albümlerine serpiştirdiği doğu ezgilerinin burada başrole çıktığını görüyoruz. Önce 4 adet yeni şarkıdan söz etmek gerekirse, City Don't Cry ve Wah Wah gerçekten şahaneler. Onları ilk duyduğumda keşke albümün tamamı sıfır şarkılardan oluşsa diye içimden geçirdiğimi hatırlıyorum. Tabii eski Zeppelin şarkılarını yine kendi sahiplerinden farklı şekillerde duymaktan da hiç şikayetçi değildim. Ama bu dört şarkının "yeni" oluşundan ve 1994 itibariyle Page/Plant efsanesinin sıfır şarkılarına yetişmiş olmaktan mutluydum. Yallah, yine Plant'in sololarında kimi zaman rastladığımız endüstriyel tınıları garaj gitar tonuyla buluşturan karizma bestelerden biri. Son yeni parça Wonderful One ise diğer üçünün yanında biraz sönük kalsa da asla kötü denemez. Babaların doğu kültürüyle harmanlamaktansa doğal halleriyle tekrar yorumlamayı tercih ettikleri Since I've Been Loving You, tutku dolu blues ambiyansı ve Jimmy Page'in alıp götüren solosuyla albümde kendine itiş kakış bir yer bulmuş sanki. No Quarter'ın karanlık saykodelyasının içine bir türlü giremiyorum. Buradaki yeniden yorumu da hiç yardımcı olmuyor. O kadar ufuk açıcı, remake için türlü fikirler havalandıran Zeppelin şarkıları dururken No Quarter'ın, Thank You'nun, Gallows Pole'un seçilmesi ve onlara diğerleri gibi world music tarifesi uygulanmamsı albümü bir miktar ağırlaştırmış diye düşünmüştüm ve bu zamana kadar çarpılmadım.


Gelelim takmış takıştırmış, sürmüş sürüştürmüş, otantik kıyafetler giymiş eski dostlara. Açılışa konan Nobody's Fault But Mine, 76 albümü Presence'deki gaza getiren orijinal halinden çok uzak ama aynı liriklerle bambaşka birer şarkıya dönüşebilecek güçlü vizyonun örneklerinden. İçli ney solosuyla başlayan Friends, ikinci yarısında yaylıların devreye girişiyle zımba gibi bir oryantal dönüşen Four Sticks ve tabii kapanışta yer bulan Kashmir... 1971 tarihli efsanevi Led Zeppelin IV albümünün efsanevi şarkılarından Kashmir, böyle bir etnik tasarım için olmazsa olmaz bir dev. Led Zeppelin'in ve sonrasında Robert Plant'in yarattığı çok yönlülük, hoşgörü, cesaret, duyarlılık, dünya müziğine bakış, grubun blues ve hard rock köklerinin yobazlıktan arınmasını sağladı. Bazı grupların hiç kalkışmadıkları ve nedense kendilerine yakıştırmadıkları değişimleri korkusuzca uygulayabildiler. Böylece içinden dansözler geçen bir Kashmir'e kimsenin itirazı olmadığı gibi, tüyleri diken diken eden bu orijinalliğin zemininin de çok önceden atıldığı bir kez daha anlaşıldı. Doğu - Batı buluşmasına dair bir referans, bir ders niteliğindeki Kashmir gibi sentezler o kadar ufuk açıcı ki, olaya Fas veya Mısır coğrafyasında geziniyormuşçasına turistik gözle bakmanın ötesinde, ister yeni, ister yeniden yorum olsun, belli bir duygusal zekanın, kıvrak bir matematiğin, tutkulu bir karışımın varoluşu iliklere kadar hissediliyor. Bir başka Zeppelin IV efsanesi The Battle Of Evermore'un sentezlenmeyip yeniden yorumlanması bile sentezlenenlerin arasında bu tutkuyu koruyabiliyor. Kashmir'in dokunulabilirliği ile, The Battle Of Evermore'un dokunulmazlığı aynı potada eriyebiliyor.

Page ve Plant, No Quarter'dan dört yıl sonra Nisan 1998'de tamamı stüdyoda yapılmış Walking Into Clarksdale adında bir albüm daha çıkardı. Üstelik albüm The Beatles ile anılan meşhur Abbey Road stüdyolarında kaydedildi. (Söz açılmışken, Paul McCartney'in kızı Mary McCartney'in çektiği, Abbey Road stüdyolarının tarihini, hissiyatını yolu oradan geçmiş ünlü müzisyenlerden dinlediğimiz If These Walls Could Sing belgeselini tavsiye edelim. Jimmy Page'in de kısa bir bölümle katkıda bulunduğunu ekleyelim.) Adını blues müziğin doğduğu Mississippi Deltasında bulunan Clarksdale adlı yerleşim yerinden alan albüm, coğrafyasına uygun biçimde old school folk rock bestelerinden oluşuyordu. Aradan yıllar geçti. En son ne zaman dinlediğimi hatırlamıyorum. Zaten bu albüme dair aklımda sadece Most High duruyor. No Quarter'ın devamının, yani Walking Into Clarksdale'in geleceğini duyduğumda acaba bu kez hangi Zeppelin şarkılarını Fas, Tunus, Mısır baharatlarıyla sunacaklar diye heyecan yapmıştım. Oysa sıfır şarkılar görünce, bu şarkıların da City Don't Cry veya Wah Wah gibi kalıcı olmayacaklarını anlayıcınca biraz kalbim burkulmuştu. Yoksa kötü sayılmaz. Zaten bu adamların yaptığı herhangi bir şarkıya kötü demek, çarpılmak suretiyle ağzın gözün yamulma sebebidir. Müzikal olarak Page'den daha aktif durumdaki Plant'in çok iyi solo albümlerle şahane bir yan yol açabilmiş olması, doğu müziğiyle olan temasları, genç müzisyenlerle takılmayı sevmesini seviyoruz. Keşke Page de müziğe bu kadar yakın kalabilseydi, onun eşsiz gitar ustalığından daha yeni şeyler duyabilseydik. Yine de arkalarında bıraktıkları muhteşem geçmişte o keşkelere yer yok.

1. Nobody's Fault but Mine
2. Thank You
3. No Quarter
4. Friends
5. Yallah
6. City Don't Cry
7. Since I've Been Loving You
8. The Battle of Evermore
9. Wonderful One
10. That's the Way
11. Gallows Pole
12. Four Sticks
13. Kashmir

30 Nisan 2023 Pazar

Issız Ada Radyosu Arşivi (Nisan 2023)

Jessie Ware - That! Feels Good!
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Dance-Pop, Disco
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Freak Me Now"
VA - Naya Beat Volume 1: South Asian Dance and Electronic Music 1983-1992
Yıl: 2021 ABD
Tür: Funk, Synthpop, Disco, Electronic
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Asha Puthli - "Chipko Chipko"
Metallica - 72 Seasons
Yıl: 2023 ABD
Tür: Heavy Metal, Trash Metal
"F" Rate: 2/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lux æterna"
Yumi Zouma - (What's the Story) Morning Glory?
Yıl: 2017 Yeni Zelanda
Tür: Indie Pop, Dream Pop, Cover
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hey Now!"
The Ringo Jets - Radio Ringo
Yıl: 2023 Türkiye
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Şehir"
ABBA - Gold: Greatest Hits
Yıl: 1992 İsveç
Tür: Pop
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dancing Queen"
Queen - Greatest Hits
Yıl: 1981 İngiltere
Tür: Pop Rock, Glam Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bohemian Rhapsody"
Adele - 21
Yıl: 2011 İngiltere
Tür: Pop, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rolling in the Deep"
Rodrigo y Gabriela - In Between Thoughts... A New World
Yıl: 2023 Meksika
Tür: Progressive Folk, Flamenco nuevo
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Egoland"
AIR: A Story of Greatness OST
Yıl: 2023 ABD
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Bruce Springsteen - "Born in the U.S.A."
Overkill - Scorched
Yıl: 2023 ABD
Tür: Trash Metal, Groove Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Won't Be Comin' Back"


Ryan Adams - Nebraska
Yıl: 2022 ABD
Tür: Folk Rock, Alt. Country, Cover
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Atlantic City"
Ryan Adams - Blood on the Tracks
Yıl: 2022 ABD
Tür: Folk Rock, Alt. Country, Cover
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "You're Gonna Make Me Lonesome"

Oasis - Definitely Maybe
Yıl: 1994 İngiltere
Tür: Britpop, Alternative Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Up in the Sky"
VA - '90s Rock
Yıl: 2023 ABD/İngiltere
Tür: Alternative Rock, Grunge, Pop Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Crash Test Dummies - "Mmm Mmm Mmm Mmm"

Yossi Sassi & The Oriental Rock Orchestra - Prediluvian
Yıl: 2023 İsrail
Tür: Progressive Rock, Folk Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Vision of Water"
The Damned - Darkadelic
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Post-Punk, Punk Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Motorcycle Man"

The New Mastersounds - Made for Pleasure
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Funk, Soul, Jazz
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Enough Is Enough (feat. Charly Lowry)



Nude - Plastic Planet
Yıl: 2013 İtalya
Tür: Gothic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Plastic Planet"

Simply Red - 25: The Greatest Hits
Yıl: 2008 İngiltere
Tür: Soul, Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Holding Back the Years"