Soundtrack albümler, hizmet ettikleri filmlerin tür olarak duruşlarına müzikal yönden destek olma misyonuna sahiptir. Ya da genel inanış böyledir. Çeşitli grup ve şarkıcıların özellikle film için besteledikleri yanında, geçmişe damgasını vurmuş klâsik şarkıların da bazı soundtrack albümlere konduğunu gördük. Tabiî bu eskiler, genellikle dönem filmlerinin atmosferine fon oluşturmak için ait oldukları dönemlerin klâsikleri arasından seçilmiş eserler oluyor. 2000’li yıllarda çıkmış bir soundtrack içinde 50’lerin, 60’ların, 70’lerin şarkılarına da sıkça rastlıyoruz ki bu zamansızlık, filmlere olduğu kadar, karma müzik albümlere de renk katıyor. Özellikle tarihi sorumluluğu olan dönem filmlerinde usta klâsik müzik yorumcularının tema müzikleri yer alıyor. Uzunlı kısalı bu müzikler, arka plâna kondukları sahnelerin ruh hallerinden alınmış isimlerle ve notalarla kronolojik sıraya diziliyor. Elbette filmi gördükten sonra dinlenmesi çok daha etkili oluyor ve ilgili sahneleri kafalarda yeniden canlandırabiliyor. Ama mesela 2006 Sofia Coppola filmi Marie Antoinette gibi 17. yüzyıl atmosferinde cereyan eden filmlerde The Cure, Aphex Twin, Air, The Strokes, Siouxsie & The Banshees isimlerinin yer aldığı bir soundtrack orijinalliğine fazla rastlanmıyor.
Bazı filmlerin çift soundtrack albüme sahip olması, o filmlerin sinematik varoluşları bir yana, müziğe ne kadar önem verdiklerinin de işareti. Biri usta isimlerin tema müziklerinden, diğeri ise çeşitli müzisyenlerin filmin ruhuna uygun parçalarından oluşan derlemelerden ibaret iki ayrı film müziği projelerini beğeniyorum. Bazısı oldukça zorlama isimlerin bir araya getirilmesinden veya sıkıcı şarkıların toplanmasından oluşsa da, en başta fikir olarak saygı duyuyorum. Sadece klâsik, sadece “Various Artists” veya her ikisi birden çıkarılan soundtrack albümler, filmleri farklı dekorlara taşıyabiliyorlar. Süper kahraman filmlerinin ve fantastik aksiyonların film müziği derlemeleri de farklı şekillerde karşımıza çıkıyor. Bu filmlerin özellikle VA şeklinde çıkan müzik albümlerinde genelde sert rock / metal şarkılarına veya dur durak bilmeyen tekno / breakbeat ritimlerine tanık oluyoruz. Bir çoğu, isimlerini bir şekilde insanlara duyurmak için şarkılarını görücüye çıkaran grup / şarkıcıların vasat işlerinin toplandığı deneme tahtasından öteye gidemiyor. Judgment Night (1993) ve Spawn (1997) benzeri heyecan verici ortaklıkların gerçekleştiği yaratıcı projeleri mumla aratıyorlar. Sırf soundtrack için kurulmuş karma gruplar bile var. (Bkz. Backbeat)
Heyecanla beklenen ve izlendikten sonra kitleleri bölen çizgi roman uyarlaması Watchmen’in film müziklerinin, filmin ciddiyeti de düşünüldüğünde yine tecrübeli bir bestecinin ellerine teslim etmesi bekleniyordu. Bu isim, bir önceki Zack Snyder filmi 300’ün de müziklerini yapmış olan Tyler Bates oldu yine. Tema müzikleri görsellikle birleşince çok daha anlamlı oluyor hâliyle. Bates’in bu konudaki tecrübesi su götürmez. Ama ben daha çok işin VA kısmı ile ilgili olduğumdan, Watchmen Soundtrack albümünün son yıllarda duyduğum en şık, en karizmatik, en beklenmedik, en, en derlemelerden biri olduğunu düşünüyorum. Aslında benim böyle düşünmem onu “en”lerden biri yapmıyor. Adeta müzik tarihinde kısa bir yolculuk yaptıran şarkı listesine göz atmış herhangi bir müzmin müzik yolcusunun da benimle aynı fikirde olacağını düşünmem belki de bu albümü o “en”lerden biri yapmaya yeter.
Filmin efsanevi jeneriğine fon oluşturan 3 dakikalık efsanevi The Times They Are A-Changin', bir kavga sahnesinde kullanılacağını 40 yıl düşünsem aklıma getiremeyeceğim Unforgettable, yağmurlu bir cenaze törenine kusursuz arka plân oluşturan The Sound Of Silence, değil herhangi bir sevişme sahnesini, basit bir öpücük anını bile anlamlara boğabilecek Hallelujah, All Along The Watchtower, You're My Thrill, I'm Your Boogie Man… Hepsi birer başyapıt olan bu şarkıların varlığı kadar, kullanıldıkları sahnelerin görselliğinin sözlerle olan şiirsel uyumu da hayranlık verici. Filmin görsel işçiliği, teknik donanımı kadar bu şarkıların kullanımının da son derece titiz bir çalışmanın sonucu olduğu anlaşılıyor. Öte yandan insan inanamıyor. Bu şarkılar yıllardır var ve milyonlarca kez orijinalleriyle, yeniden yorumlarıyla çeşitli yerlerde kullanıldılar. Fakat her dinleyişte nasıl o gücü hâlâ koruyabiliyorlar?
Bazı şarkıları ekranda veya beyaz perdede duyduğumuzda daha farklı bir gözle bakar hale geliyoruz. Oysa böyle klâsikler, kendi filmlerini aklımızın tam ortasında çekiveriyorlar. Filmin dönemsel dokusuna gösterilen özeni, seçilen şarkılar ve onların yerleştirildiği bölümlerde de görmek, “film müziği” amacının gerçekte ne olması gerektiğini de düşündürüyor. Her ne kadar My Chemical Romance, The Smashing Pumpkins, Muse şarkılarının bu enfes konsept içinde ne aradıklarını anlayamasam da (bu anlayamama durumunun her üç isimden de hoşlanmamamla ilgisi hem var, hem yok!) Watchmen derlemesinin gelecek kuşak soundtrack albümlere de örnek olmasını umarım. Böylece sadece elit seçkiler olarak kalmaz, film içine yerleştiriliş titizlikleri ile de iz bırakırlar.
1. My Chemical Romance - Desolation Row
2. Nat King Cole - Unforgettable
3. Bob Dylan - The Times They Are A-Changin'
4. Simon and Garfunkel - The Sound of Silence
5. Janis Joplin - Me & Bobby McGee
6. KC and The Sunshine Band - I'm Your Boogie Man
7. Billie Holiday - You're My Thrill
8. The Philip Glass Ensemble - Pruit Igoe & Prophecies
9. Leonard Cohen - Hallelujah
10. Jimi Hendrix - All Along The Watchtower
11. Budapest Symphony Orchestra - Ride of the Valkyries
12. Nina Simone - Pirate Jenny
13. The Smashing Pumpkins - The Beginning Is The End Is The Beginning
14. Muse - Take A Bow
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder