16 Eylül 2012 Pazar

Headless Heroes - The Silence Of Love


Bu albümü neresinden başlayıp anlatsam bilemiyorum. Başlamak bitirmenin yarısı olduğuna göre önce yemin ederek başlayayım. Yemin ederim şu enfes kapağı görüp de tav olduğum bir albüm değil Headless Heroes - The Silence Of Love albümü. Hoş, görüp de tav olmanın da bir sakıncası yok. Dinleyip bitirdikten ve “ben acaba kimi dinledim şimdi” evresinden sonra googlelarken rastladım kapağa. Benim için tuhaf tür çağrışımları yapmadı değil bu kapak. "Tuhaf" güzel kelime. Hangi zevkimizi ya da neremizi tuhaf buluyorsak orayı kaşımaktan, orayı cilâlamaktan geri durmamalı. Tuhaf derecede iyi bir kapağın içerik gücüne olan inancım biraz olsun arttı bu sayede. Yine de benim için kapağı albümden çok daha güzel olan 300 adet albümün listesini yarım saat, olmadı bir saat içinde kolayca çıkarabilirim o ayrı. Tablo yorumlayan eksperler gibi beceremeyeceğim bir işin altına girmeden ve kapak muhabbetini uzatmadan, Headless Heroes adındaki bu grubun ilk ve araştırmalarım sonucu öğrendiğime göre son albümlerine uzanalım. Zira söylendiğine göre Headless Heroes tek albümlük bir proje olarak tasarlanmış.

Böyle albümlere "proje" demek bir bakıma yüreğimi yaralamıyor da değil. Sanki tünel inşası veya bitirme tezi tınıları yayıyor bu kelime. Ama farklı geleneklerin biraraya gelmesinden açığa çıkan enerjinin saflığına devamı gelmeyecek (gelmemesi de dilenen) tek bir deneme yapılmasının adına uygun düşebilecek bir kulak dolgunluğu da içeriyor gibi. Belki bir daha asla yanyana gelmeyecek bir grup müzisyenin bir kereliğine de olsa güç birliği yapıp kendi yazmadıkları şarkılara kattıkları farklı yorumlara verilebilecek sayılı kelimelerden biri olabilir. The Silence Of Love'ın tek seferlik devamı olmayacak bir albüm olmasının çok şık bir tarafı da var. Bu durum onu müzikal evrende "tek" kıldığı kadar, çok iyi bir "tek" albüm olması yüzünden kült adayı haline de getiriyor.


Adeta bir A&R (bir plak şirketi bünyesinde yeni yetenekleri ya da kıyıda kenarda kalmış müzisyenleri geniş kitlelere tanıtan müzik insanı) gurusu olan Eddie Bezalel'in Red Hot Chilli Peppers, Beck, Smashing Pumpkins, R.E.M. gibi grupların geri hizmetinde görev almış Josh Klinghoffer, Woody Jackson, Joey Waronker, Mike Green, Gus Seyffert, Leo Abrahams ve Mike Boldger adlı gizli kahramanları kahveden toplayarak, başlarına Primal Scream prodüktörü olarak nam salmış Hugo Nicholson'ı dikerek, vokale de en iyi yaptığı iş olan bir "keşif" sonucu Alela Diane'i getirerek hazırladığı bir proje Headless Heroes. Belirgin bir amacı (yardım, bağış, tribute vs.) olmayan ama biraraya getirilen coverlarla aslında en büyük yardımı kaliteli cover duymayı seven müzikseverlere yapan Bezalel, içindeki kaşifi bir türlü durduramayıp coverı yapılacak şarkıların seçimini de az veya hiç bilinmeyen bazı eski şarkılardan yapmış.

Bu seçimin en mühim kanıtı açılıştaki True Love Will Find You In The End. Ortalıkta çeşitli coverları dolaşan Daniel Johnston'a ait bu parça Headless Heroes'un ellerinde ve Alela Diane'in ses tellerinde sanki boyut değiştirip aşka dair çok önemli gerçeklerden birini açık etmiş. Gelmiş geçmiş en manidar aşk şarkılarından biri olması yanında meseleyi "eninde sonunda gerçek aşk seni bulacaktır, yeter ki sen onu aramaktan vazgeçme, çünkü o da seni arıyor, sen ışığa doğru git" demeye getirerek öyle bir özetlemiş ki, özünde umut vaat eden bir şarkıyı, ufukta uyumaya giden güneşin kara bulutlardan oluşan jaluziyi eliyle aralayıp son kez bakışı misali epik bir başyapıta dönüştüren Headless Heroes'un, sırf bu şarkıyı yeniden yorumlamak için bu proje altında biraraya geldiklerine bile ikna olabilirim. Ama True Love Will Find You In The End'in ardından da hayatın devam ettiği gerçekliğine dönüp diğer şarkılar akmaya başladıkça projenin amacı benim açımdan ortaya çıktı: Bu adamlar ve Alela her şarkıda önümüze dolu bir kadeh daha koyuyorlar. Keşke Here Before 2 dakika 10 saniye sürmese diyoruz da, sen de başa al tekrar dinle diyorsun. Ama işler öyle yürümüyor.

Blues Run The Game, Jackson C. Frank adlı birine aitmiş. Oysa 40 yıllık Alela Diane şarkısı gibi. Bu albümden önce ikisini de tanımıyordum. Ama nedense şarkı bana o hissi fısıldadı. Esasen albümdeki her şarkıda başıma gelen birşey bu. Belki Nick Cave bestesi Nobody's Baby Now'da biraz farklı bir açıdan bakabildim. Şarkının atmosferi tıpkı Cave mağarasından çıkmışçasına gotik, tıpkı o dokunmuşçasına sersefil. Vokale kadar Nick Cave şarkıya girecek sanıyorsunuz ama Alela Diane giriyor. Ve işin ilginç yanı o anı hiç yadırgamıyorsunuz. Çünkü Alela bizim Nick'in Nevada'da dünyaya gelmiş kayıp kızkardeşi sanki. Sesi değil ruhu benzediğinden öyle. Çünkü bir Nick Cave şarkısını bir kadın vokal ancak bu kadar içselleştirebilir. Herhangi bir Nick Cave şarkısına kadın sesi girmesi de apayrı birşeydir. Düşündüm de, Henüz yazılmamış bir şarkıda Nick ve Alela düeti de efsane olur hani.


The North Wind Blew South'un orijinali nasıldır bilmiyorum. Buradaki yorumu duyunca merak edip aramadım bile. Çünkü inanıyorum ki bulursam bana orijinali covermış gibi gelecek, onu hep Headless Heroes yorumuyla karşılaştıracağım. Kaybeden de o olacak. Bizim 70'li yıllarında altın çağını yaşayan pop şarkılarının şirinliğini taşıdığı gibi, genel havası itibariyle bu albümün dürüst hüznünün üstüne dürüst bir neşe ekliyor. Yaylıların olağanüstü dinamiği, bir müzik kutusunun Pazar sabahı faaliyeti, org solosunun hoş sürprizi şarkıyı alıyor, uçurtma gibi göklere salıyor. Alela ise yaptığı yanlışın yarısından dönmüş bir gelin gibi gelinliğiyle düğünden kaçıp, yağmur habercisi bir gökyüzünün altındaki kırlarda dans ederek söylüyor şarkıyı adeta. Hazır benzetme olayına kaptırmışken bu eşsiz kadın kapanıştaki See My Love'ı ise sevimli kır evinin önünde atını tımarlayan bir opera sanatçısı gibi söylüyor diyelim olsun bitsin. Anlayan nasıl bir yorumcu olduğunu anlasın, anlamayan tekrar dinlesin.

Bazı eski şarkıların yeniden yorumlarından oluşan bu albüm benim için bir "sözde cover" albüm. Bu bir cover albüm için yapılabilecek en iyi iltifatlardan biri olsa gerek. Cover albümleriyle Hellsongs, Diesel, Ania, Sue Ellen, Sofia ve hatta Santana'ya övgüler düzmüştüm zamanında. Ama onların yaptığı, zihinlerde hep yaşayan ve yaşayacak olan anlamlı şarkılara anlamlı başka yollar göstermekti. Oysa Headless Heroes, öncesinde sadece Nobody's Baby Now'ı ve True Love Will Find You In The End'i duyduğum (onu da başka bir coverdan) 10 adet eski (!) şarkının tekrar yorumlanmış halinden çok, sanki sıfırdan yazılmış 10 şarkı gerçekliği sundu bana. Ve ayrı bir yazı konusu olmayı hak eden Alela Diane'i tanıttı bana. "Tanıttı" hafif kaldı. Sanki onunla bir gün de olsa harika geçen bir randevu ayarladı. O günün fonunda da belli aralıklarla çalan 10 güzel şarkı vardı.

1. True Love Will Find You in the End (Daniel Johnston)
2. Just One Time (Juicy Lucy)
3. Here Before (Vashti Bunyan)
4. Just Like Honey (The Jesus & Mary Chain)
5. To You (I Am Kloot)
6. Blues Run the Game (Jackson C. Frank)
7. Hey, Who Really Cares? (Linda Perhacs)
8. Nobody's Baby Now (Nick Cave and The Bad Seeds)
9. The North Wind Blew South (Philamore Lincoln)
10. See My Love (The Gentle Soul)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder