2002'de kurulan Amerikalı alternative rock grubu Anberlin, günümüz itibariyle beş stüdyo albümünü devirmiş, altıncısı olan Vital'ı da devirmek üzere piyasaya sunmuş güzel bir oluşum. Kendilerini ilk defa 2008 albümleri olan New Surrender ile tanımış, o zamandan beri de sevmiş bir dinleyiciyim. Öncesindeki üç albümlerini henüz duymadım. Müzikal geçmişlerinde alternative rock yanında "emo-pop" tanımını da görünce onları aceleye getirmek de istemedim açıkçası. Genele vurulduğunda orta karar olduğuna kanaat getirilebilecek, yine de ufaktan sempatimi kazanan New Surrender'ın ardından çıkan 2010 yılına ait Dark Is the Way, Light Is a Place ise benim için Anberlin'i daha ciddi biçimde takip edilecek gruplar arasına soktu. Özellikle bu albümdeki We Owe This To Ourselves ve Pray Tell şarkılarındaki enerjileri ve tutkuları, rock'ın alternatif ile pop karışımına olan hakimiyetlerini kanıtlar nitelikte bana kalırsa. Solist Stephen Christian'ın gücü sertliğinde değil, inceliğinde saklı vokalinin insanda karaoke isteği doğurur nitelikte oluşu da ayrıca sözü edilesi bir özellik Anberlin için.
Altıncı albüm Vital, tıpkı Dark Is the Way, Light Is a Place'in açılışını yapan We Owe This To Ourselves'i andıran ve özellikle davulcu Nathan Young'ın emeğinin gözardı edilemeyeceği Self-Starter ile başlıyor. Little Tyrants, çalışan motorun soğumasına müsaade etmiyor. Şimdilik gözdelerim ise Someone Anyone, Modern Age, Type Three, Desires ve alternative rock taklidi yapan harika bir synth pop şeklindeki Intentions oldu. Takip etmeye başlayalı beri Anberlin'in sadece gitarlara abanan (bazen iyi ki abandığı anlar da yok değil!) gerzek bir rock topluluğu olmadığını, bir ruh yakalamaya, ona sadık kalmaya, ama daha yumuşak anlara da kapılarının açık olduğuna ikna etmeye çalıştığını anladım. Fevkalade ucuz örneklere sahip ve genelde o sözünü ettiğim gerzeklerin ortak adresi olan "christian rock" tanımına zaman zaman yakıştırılmasına rağmen hiç de o sığlıkta olmadığına inandığım bir grup Anberlin. Hoş, bazı referanslar tersini söylüyor görünse de, Stephen Christian'ın "insanlar bizi nasıl görürlerse görsünler, bizi kim dinlerse dinlesin, yeter ki dinlesin" biçiminde kucaklayıcı demeçleri serinlik yaratıyor.
Belki fazla tanıdık, belki klişeler arasında tur atar çapta. Sürüden ayrılmasa da sürüyü müzikal bağlamda tabulaştırmamış. Hatta Innocent gibi o sürünün suratını ekşiteceği naif bir pop bestesi bile çalıp önyargısız biçimde albüme koyabiliyorlar. Buna karşın basmakalıp ve Hıristiyan diye yaftalanıyorlar. Fakat temelde Stephen Christian'ın gruba "Anberlin" ismini bulma hikayesi kadar basit bir ayrıntıyı temsil eder gibi müzik yapıyorlar. Aslında bu ismin birden fazla hikayesi var. Benim hoşuma giden hikayeye gelince: Stephen, gruba isim bulmaya çalıştığı bir dönemde birgün aklına Avrupa başkentleri takılıyor. "London, Paris, Rome and Berlin" diye düşünürken "...and Berlin" bitirişinde bir ışık yakalıyor. Bu şehirleri herkesler biliyor ama bağlaçlarda saklı ayrıntıları dikkate almıyor işte.
1. Self-Starter
2. Little Tyrants
3. Other Side
4. Someone Anyone
5. Intentions
6. Innocent
7. Desires
8. Type Three
9. Opheum
10. Modern Age
11. God, Drugs & Sex
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder