22 Ekim 2012 Pazartesi
The Dirty Pearls - Whether You Like It or Not
Eskileri hortlatmanın moda haline geldiği günleri yaşamaya devam ediyoruz. Gerçi hiçbir dönem moda olmadı. İhtiyaçtan hep vardı bu tutum. Bunun altından kalkmayı başaranlar olduğu kadar, altından kalkamadığı gibi, üstünden silindir geçmişçesine madara olanlara da sıkça rastlıyoruz. Bir kere herşeyden önce bu trende uyma amacını belli etmeli insan. Sırf hali hazırda uzamış saçları heba olmasın diye bu müziğin yılmaz bekçisi gibi davranan tipitiplerin özellikle 80'lerin hatun kaldırma potansiyellerinden nemalanma amacı, zaten geçmişte yapacağını yapmış hard rock'ın geleceğine fayda getirmez. (Hard rock'ın bir geleceği olmalı mıdır, o da ayrı mesele!). Esas mesele, bu türe gerçekten gönül vermiş ve hard rock biçimde çalmaktan-söylemekten-giyinmekten zevk aldığını hissettirmiş gençlerin hala şevkle bu işe dair örnekler sunmayı samimice istemeleri. Ama samimice. Eskiye öykünenler arasında hard rock'a gönül verenlerin sayısı biraz daha fazla olduğu için bu türü örnek gösterdim. Kendileri daha kısa pantolonla yağ satarım, bal satarım oynarken bu müziğe cayır cayır ter akıtan büyüklerinin izinden gitmeye yeltenen yeni yetme grupların bana göre en mühim hatası da belli bir samimiyet duygusundan yoksun oluşları zaten.
Sahiden birşeylere hard açıdan başlamak, ama içten başlamak istediklerine (en azından çalıp söyleme yönünden) inandığım gruplardan biri olan beş kişilik The Dirty Pearls, 2006'da kurulmuş, The Dirty Pearls (2007) ve Volume 2 (2008) adında iki EP çıkarmış olmalarına rağmen, uzun metraj albüm çıkarmaya ancak 2012'de fırsat bulmuş bir grup. Belki bunun sebebi o zamandan bu zamana Kiss, Bret Michaels, Scott Weiland, Jet, New York Dolls gibi isimlerin konserlerinde ortamı hararetlendirme görevi üstlenmeleridir. Zira ilk albümleri Whether You Like It or Not'ın geneline büyük oranda yansıyan canlı müzik karakterleri, bu konserlerde edindikleri tecrübenin bir yansıması. Bu gençlere yansıyan bir başka önemli nokta da, New York dolaylarından olmalarına rağmen bana sıklıkla Britpop gelmeleri ki, bu hiç de rahatsız olmadığım bir durum. Genelde artık 80'lerde kalması daha güzel olan L.A. güdümlü hard rock'tan 2012 plakalı gruplar dinlemek beni epey daraltıyor.
İlk duyuşta kendime göre geçerli sebeplerden dolayı hemen İngiliz yaftası yapıştırabileceğim Whether You Like It Or Not, Static, Sucker For A Sequel, Mayday gibi şarkılarını beğendiğim The Dirty Pearls, sound ve performans yönünden sağlam durmasına rağmen, daha tam olmamış ama olmasına ramak kalmış bir görünüm sergiliyor. Sahnelerinin iyi olduğunu albümlerinde de kanıtlamışlar. Sadece şarkı yazmada ve bu yazımları albüme aktarmada biraz daha çalışmaları gerekebilir. Şayet britpop görünümlü birer New Yorker olarak yollarına devam etmek istiyorlarsa kendilerinden beklentiler, o uyuz 80'ler hard rock hortlatıcıları tarafından çekilmez hale getirilmeye devam edilen 2012 hard rock'ına ayar verecek düzeyde artabilir. En azından ben kendi adıma beklerim. Zira sözünü ettiğim yeni yetmelerce yapılan o kadar albümde kırıntısı bile olmayan potansiyel bunlarda var. Sahip olunanların bir potansiyel yaratması çok önemli. Hiçbirşey yapamıyorsan bile onu yarat yeter.
1. Whether You Like It or Not
2. Who's Coming Back To Who
3. Caffeine and Gasoline
4. Static
5. Love Sick Love
6. You Got Me Where You Want Me
7. Bring on the Night
8. Sucker For A Sequel
9. Mayday
10. New York City Is A Drug
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder