Multi-enstrümantalist, şarkıcı, besteci, yapımcı, şair, ressam
Ryan Adams, 8 yaşındayken büyükannesinin daktilosuyla yazmaya başladığı kısa hikayeler ve şiirlerden, içinde onlarca albüm ve bir sürü proje barındıran müzikal bir kişilik haline gelene dek türlü maceralar yaşamış tecrübeli müzisyenlerden. Hayatını yazsa roman mı olur bilmem ama çocukluğunu, ergenliğini ve an itibariyle 40 yaşın verdiği orta yaş olgunluğunu şekillendirmiş rock tutkusu onu hep üretken kılmış. İlk grubu
Whiskeytown ile 3 albüm yaptıktan sonra 2000 yılında solo kariyerine başlayan
Adams, milenyumdan günümüze tam 14 stüdyo albümü ("gedik"li bir hesaplama sonucu) dünyaya getirmiş. Her sene bir albüm, bir müzisyeni "üretken" olarak tanımlamak için yeterince adil. Ama
Adams bu albümlerin arasına başka yan projeler, ünlü isimlerin albümlerine yapımcılık faaliyetleri,
Infinity Blues ve
Hello Sunshine adında iki şiir / kısa hikaye kitabı, albümlerine veya sosyal medyaya serpiştirdiği coverlar, turlar, konserler de ekleyince "tek işle geçinmek zor" yanlış algısını üretkenlik ile değiştiriyoruz.
Ryan Adams, bu karpuzcu müzisyenin 14. stüdyo albümü. (Bu arada bu 14 albümün 4'ünü kadim dostları
The Cardinals ile beraber yaptığını belirterek adamların hakkını verelim.) Indie'ye çalan pop rock, blues kökenli alternatif country şeklinde çorba tarifi yapabileceğimiz müziği aslında tarif gerektirmeyecek kadar basit ve tanıdık. Kendisiyle ilk kez karşılaşmıyor olmakla birlikte, albüm olarak özene bezene dinlediğim ilk işinin 14. albümü
Ryan Adams olduğunu belirteyim. Sözünü ettiğim coverlar (ki aralarında
Wonderwall ve
Wasted Years de var) kendisine hep uzaktan bir saygı beslememe vesile olmuştur. Son derece kötü bir kapakla çıkan
Ryan Adams adlı son albüme rastlayınca belki içinde yine sağlam bir cover vardır beklentisiyle uğradım. Yoktu. Ama
Adams'ın sade ve bu yüzden hoş 11 parçası vardı ki ortada burun kıvıracak bir şey de yoktu. Kendisiyle adam akıllı tanışma fırsatını yakaladığımı düşündüm.
Açılış şarkısı ve aynı zamanda ilk single
Gimme Something Good, hemen ardından gelen
Kim, onun ardından gelen
Trouble üçte üç yaparak albümünden keyif alacağımı hissettirdiler. Yalnız
Adams'ın bu albümde country ve blues öğelerini evde bırakıp saf bir pop rock hassasiyeti tercih ettiği görülüyor. Şikayetçi değilim. Hatta tam tersi, başta
Gimme Something Good,
Kim,
Stay With Me,
Feels Like Fire olmak üzere
Adams'ın 80'ler pop rock'ının naifliğinden acayip etkilendiğini gördüm. Zaten bunu görmemek için o yıllarda müzik dinlememiş ya da henüz doğmamış olmak gerek. Kafalarda 80'ler ışığı yakabilmek için blues, folk veya country pek doğru tercihler sayılmaz. Bu yüzden
Adams'ın 2014 tarihli 14. albümünü en çok da bu nostaljiyi hakkını vererek yaşatabildiği için sevdim. Tabii
Trouble ve
I Just Might gibi 80'lerden kopamamış 90'lara götürebilen çok iyi iki şarkıyı da es geçmek olmaz. Bu albümün gösterdiği önemli bir başka şey de, her sene bir albüm yapıp 14. albüme ulaşan bir müzisyenin hala abartısız ve içten kalabilmesi ki, daha seyrek albüm yaparak ve bir sonraki albümde daha tumturaklı olmaya çalışmak gibi tuhaf işler peşinde koşanlar için ders gibi bir adam kendisi. Seneye 15. albümde görüşmek üzere.
1. Gimme Something Good
2. Kim
3. Trouble
4. Am I Safe
5. My Wrecking Ball
6. Stay with Me
7. Shadows
8. Feels Like Fire
9. I Just Might
10. Tired of Giving Up
11. Let Go
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder