30 Nisan 2018 Pazartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Nisan 2018)

Tinavie - Terrua
Yıl: 2018 Rusya
Tür: Indie Pop, Dream Pop, Art Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ursula"
Sting & Shaggy - 44/876
Yıl: 2018 İngiltere/Jamaika
Tür: Pop, Reggae
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "44/876"
Octopus - Supernatural Alliance
Yıl: 2018 ABD
Tür: Hard Rock, Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Strike (While the Iron Is Hot)"
Stonefield - Stonefield
Yıl: 2013 Avustralya
Tür: Hard Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "House of the Lonely"
Kimbra - Primal Heart
Yıl: 2018 Yeni Zelanda
Tür: Art Pop, Electropop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Top of the World"
VA - Quantic Presents The World's Rarest Funk 45s
Yıl: 2006 İngiltere
Tür: Funk, Soul
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Larry Ellis & The Black Hammer - "Funky Thing (Pt. 1)"
Orphaned Land - Unsung Prophets & Dead Messiahs
Yıl: 2018 İsrail
Tür: Folk Metal Progessive Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Yedidi"
Janelle Monáe - Dirty Computer
Yıl: 2018 ABD
Tür: Art Pop, Alternative R&B, Neo-Soul
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Crazy, Classic, Life"
A Perfect Circle - Eat the Elephant
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alternative Rock, Art Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Disillusioned"
Albaitil Ashwai - Nuun
Yıl: 2018 Ürdün
Tür: Rock, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Al Sama'A"
Gizelle Smith - Ruthless Day
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: Funk, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dust"
Ebo Taylor - Yen Ara
Yıl: 2018 Gana
Tür: Afrobeat, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mumudey Mumudey"
AWOLNATION - Here Comes the Runts
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alternative Rock, Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Miracle Man"
VA - Anatolia Rocks: A Musical Trip Through Turkey 1968-83
Yıl: 2009 Türkiye
Tür: Rock, Pop, Psychedelic Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: Erkin Koray - "Estarabim"
VA - Anatolia Rocks 2: A Second Musical Trip Through Turkey 1971-80
Yıl: 2010 Türkiye
Tür: Rock, Pop, Psychedelic Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: Barış Manço - "Sarı Çizmeli Mehmet Ağa"
Stone Temple Pilots - Stone Temple Pilots
Yıl: 2018 ABD
Tür: Alternative Rock, Grunge
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Middle of Nowhere"
 
The Turbans - The Turbans
Yıl: 2018 İngiltere
Tür: World, Gypsy Folk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Zawi"
Sofi Tukker - Treehouse
Yıl: 2018 ABD
Tür: Electropop, Dance-Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fuck They"
Suzanne Vega - Solitude Standing
Yıl: 1987 ABD
Tür: Pop Rock, Folk, Singer/Songwriter
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Luka"
Altın Gün - On
Yıl: 2018 Türkiye/Hollanda
Tür: Anaolian Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tatlı Dile Güler Yüze"

24 Nisan 2018 Salı

Stonefield - Far From Earth


Soyadları Findlay olan Amy, Hannah, Sarah ve Holly kardeşlerden oluşan Avustralyalı rock grubu Stonefield, 2006'da kendi aralarında ilk başlarda Iotah ismiyle kurup geliştirdikleri bir müzikal yolculuk olarak kariyerine başladı. 2010 yılında Avustralya'nın radyo çapındaki yetenek avcısı yarışmasını Foreign Lover isimli şarkılarıyla kazanan grup, o saatten sonra başka şarkıları ve coverlarıyla o festival senin, bu festival benim dolaşmaya başladı. Orta karar sayılabilecek Stonefield (2013) ve bana göre direk kötü As Above, So Below (2016) albümlerinin ardından kendileri hakkında büyük beklentiler içinde değildim. Öyle ki, 13 Nisan 2018'de çıkan Far From Earth'ü dinleyip çok beğendikten sonra geçmişlerine baktığımda, bu iki albümü önceden dinlemiş (ve unutmuş) olduğumu fark ettim. Adında "stone" kelimesi bulunan zibilyon tane grup arasından onları hatırlayabilmem için Far From Earth gibi bir albüm yapmaları yeterliydi. Geç oldu, güç olmadı. Demek ki yapılabiliyormuş. Önceki albümlerde sound olarak 70'ler hard rock / heavy metal etkileri gösteren, ancak bunu iyi şarkılarla temsil edemediklerini düşündüğüm Stonefield, tembel işi bestelerden kendini kurtarıp çok sıkı bir albümle olgunlaştıklarını göstermişler.

Sahip oldukları potansiyeli göstermek kimine daha ilk albümde, kimine de üçüncüde kısmet olur. Kimi de bu potansiyeli her albümde azar azar yükselterek, üzerine koyarak gösterir. Far From Earth, uyuşuk, ruhsuz, çapsız bir albümden iki yıl sonra azar azar değil, birden çok acayip bir yükselişle adeta küllerinden doğmuş bir albüm. İlk dinlediğimde şarkılar bana oldukça düz geldi. Ama albüm bittiğinde 70'ler psychedelic atmosferinin modern hard rock dokunuşlarıyla ustaca buluşturulmuş olmasından kaynaklı harikulade bir tat bıraktı. Bu demek oluyordu ki, o düzlük aslında kendi içinde türlü engebeler, virajlar, inişler, yokuşlar barındıran çok boyutluluğun kendini çok iyi gizleyen (yani daha ilk elden kendini teslim etmeyen) yanlarını keşfetmişler. Aslında ilk dinleyişte bile anlaşılabilir, fakat derinliğini ancak birkaç dinleme ile dinleyene hissettirebilir bu bir garip üslup, sound kalitesinden ziyade, çok iyi yazılmış şarkılar sayesinde gücünü ortaya koyuyor. Gerçek rock tutkunlarının gönlünde 70'ler rock müziğinin modası hiç geçmez. Ama bu moda hantal şarkılarla fazla uzağa da gidemez. Bir kere en baştan bunun bilincine ulaşmış bir albüm Far From Earth.


Açılışı yapan Delusion, Far From Earth, In The Eve, Together ve Sleepyhead beşlisi için ne kadar konuşsam az. Ortak bir açıklama olarak, 70'lerin psychedelic uçarılığına hepten kendini kaptırmamış, bir ayağı her zaman yerde olan, köprüleri, kıvrımları, nakaratları çok iyi tasarlanmış karizmatik rock şarkıları desem de yetmeyecek. En önemli unsurlardan biri de, davulcu / vokalist Amy'nin vokal dizaynları. Bu beş şarkının herhangi birinin herhangi bir yerinde yaşadıkları yükselişin son noktasında o vokalin iz bırakıcı bir etkisi mevcut. Ses rengi olarak olağanüstü bir durumdan bahsetmiyoruz. Ama o sesin şarkı içinde kendini konumlandırış biçimi, bu beş şarkının beşinde de değişik suretlerde o zirveyi yakalıyor. Bu vokal geleneğinin karşılığında Black Sabbath geleneğinden yetişmiş Ozzy tarzı az çok hissedilse de, kadın eli değmiş bir ustalığın kendi kendini var ettiğini, Amy'nin de her şarkı için olabilecek en iyi söyleyiş şeklini keşfettiğini söylemek gerek.

Sürekli beş şarkı dediğime bakılmasın. Diğer şarkılar bana göre bu beşliden bazı ufak detaylarla ayrıldığı için ve her birine aynı methiyeleri düzmemek adına böyle bir gruplaşma yaptım. Mesela Visions'ın tüm bu olanlara bir de pop rengi ilave edişini, Broken Stone'un tüm bu olanlara daha psychedelic progressive bir yoğunlukta müdahil oluşunu, Through The Storm'un tüm bu olanlara Black Sabbath veya Deep Purple duruşunu biraz daha belirginleştirerek yanıt verişini duymak ayrıca keyif verici. Peki neden ilk zamanlar böyle güçlü albüm yapamadılar diye düşünmenin artık anlamı yok. Stonefield, bir grubun en temel kuruluş amacı olan iyi şarkılarla iyi müzik yapma misyonunu Far From Earth ile tamamlamış bulunuyor. Hatta iyiden daha fazlası olarak. İşin kolayına kaçıp bir dakikalık hızlı ve ruhsuz punk şarkıları, uyuşuk indie rock besteleri veya enstrümanlara abanıp tüm kusurlarını kaosla örtebileceklerini düşündükleri heavy metal yavanlıkları yapmıyorlar. Nerede gerekli gördülerse orada sert, yumuşak, ayrıntılı, basit, coşkulu, gizemli, ama hep dengeli oluyorlar. Her müzisyen veya grup kötü şarkılar veya albümler yapsın. Şayet sonunda Far From Earth gibi albümlere ulaşacaklarsa...

1. Delusion
2. Far From Earth
3. In the Eye
4. Visions
5. Together
6. Broken Stone
7. Through the Storm
8. In My Head
9. Sleepyhead
10. Celestial Spaces

17 Nisan 2018 Salı

The Superimposers - Sunshine Pops!


2004 civarlarında Dan Solo (vokal, gitar, bas, perküsyon, recorder) ve Miles Copeland (vokal, fender rhodes, piyano, perküsyon, kazoo) tarafından kurulmuş olan The Superimposers, 2010 albümü Sunshine Pops!'a gelene kadar üç albüm çıkarmış bir ikili. Özellikle ses tasarımı okumuş ve tuhaf isimli avant-garde müzisyenlerle fikir alışverişinde bulunmuş Miles Copeland'ın ağırlığını hissettirdiği Sunshine Pops!, beklenildiğinin aksine akademik kafa şişirmelerden ziyade müzik öğrencilerinin albümü gibi. Bu da şikâyet edilecek bir durum değil tabiî. Gerçi bu durumun da yer yer kafa şişirici etkileri yok değil. İsmiyle müsemma 60'lar sunhine pop'undan etkilenen, hatta çoğu kez etkilenmeyip direk sunshine pop olan şarkılar yazan grup, koyu ve ıslak Londra'dan çıktığı halde içinde "beach", "sun", "sea" kelimelerinin bolca geçtiği, sadece sözlerden değil, müziğinden de yaz konseptini benimsemiş bir albüm sunuyor.

Ne var ki, ya o 60'lardan fazla etkilenmiş ve grubun gerçekte ne olduğunu görmemizi engelleyen sound, ya da bu etkilenimi kendi lehine çeviremeyen şarkı yazımları yüzünden birtakım ıskalamalar yaşatabiliyorlar dinleyene. Sitar, marimba, kazoo gibi egzotik çalgıların, ba ba ba, dü dü dü geri vokallerin kattığı sevimliliğe laf yok. Kaldı ki, bütün gün sıcaktan ensesinde omlet pişirmiş bünyelere sıcak bir yaz tatili akşamı geçirteyim niyetine sahip olduğu hissedilen bu egzotizm, içinde kendine has unsurlar taşımayı adeta elinin tersiyle itmiş gibi geldi bana nedense. Bu da hiç hoş değil. Mesela Where Do You Go? ile iyi başlayan bir albümün Little Miss Valentine'a neden ihtiyacı olsun? Seeing Is Believing'de taşıdığı "bildik ama sevdik" pop potansiyelini neden yaklaşık dört dakika süren The Harbour Mystery uyuşukluğuyla heba etsin? Zaten albümün sonlara doğru iyice tempo kaybedip, sıradan bir soul işine dönüşmesi olayın sonunu belli etti. Yarı yarıya iyi bir albüm diyeceğim ama dokuz şarkı olduğundan, sadece dört şarkısını beğendiğim bir albüm oldu Sunshine Pops!. The Superimposers'ın, genele yaymadığı bu negatifliğinden ötürü bir çırpıda buruşturulup atılacak bir grup olmadığı kesin. Belki bazılarının o uyuşukluğa ihtiyacı bile vardır.

1. Where Do You Go?
2. Little Miss Valentine
3. Seeing Is Believing
4. The Beach
5. The Harbour Mystery
6. Tumbledown
7. Four Leaf Clover
8. Sometimes
9. Would It Be impossible

7 Nisan 2018 Cumartesi

Cats On Trees - Neon


Yohan Hennequin ve Nina Goern ikilisinin 2007'de kurdukları Cats On Trees ile münasebetimiz 2013 tarihli kendi adlarını taşıyan debut ile başlamıştı. Beş yıl gibi bir indie pop gurubunun tutunamayıp dağıldığını düşündürebilecek uzun bir aranın ardından kaldıkları yerden devam ettiklerini görmek sevindirdi. İlk albümle çokça vakit geçirmiş, hala da belli aralıklarla ziyaret eden bir dinleyici olarak özellikle Jimmy ve Wichita'nın eskimeyecek indie pop besteleri olmasının verdiği güven sayesinde Neon hakkında çok iyi beklentilerim vardı. Nitekim yanılmadığım için mutluyum. Neon da ilk albüm kadar lezzetli, lafı dolandırmayan, duygu sahibi bir albüm. Jimmy, Wichita ve diğer iyi şarkıları aratmayan, onların yanına yeni kardeşler ekleyen, çizgisini hiç bozmamış bir grubun yeni albümü bu. Sanki aradan beş sene geçmemiş de, ilk albüme koyamadıkları bestelerden yeni bir albüm yapmışlarmış hissiyatı var. Neon, Cats On Trees albümünden önce çıkmış olsaydı bile kimse bunu anlamazdı.

Yine Nina Goern'in piyanosu ve vokaliyle, Yohan Hannequin'in davuluyla sürüklediği Neon, kendi içinde yoğunluk sağlamayı bilen, kabından dışarı taşmayan ama kabı da hakkıyla dolduran şarkılara sahip. İnsan haliyle Jimmy, Wichita, Burn tipinde şarkılar aramadan edemiyor. Evet belki onlar yok. Ama bu defa Keep On Dancing, If You Feel, Mama Said, Smile, Bad Boy (bunun olası bir remiksini hayal ettim, sonra hep böyle kalsın diye vazgeçtim) gibi birinci sınıf canlı indie pop besteleri var. "Tiki" takıntıları sürdüğü için ilk albümdeki Tikiboy'un bu kez Tikiway adında bir versiyonunu daha yapmışlar, o da çok hoş olmuş. Black Lips'i de zamanla severim gibi geliyor. Lion, Blue ve Birthday üçlüsüne de tıpkı ilk albümdeki birkaç şarkıları gibi pek ısınamadığımı söylemeliyim. Bunun nedeni de sanırım diğer şarkılarda yüksek tuttukları kalite çıtasının altında kalmış olmaları ve yukarıda adını vermiş olduğum şarkıların giriş, gelişme, sonuç uzantısına ekledikleri çok güçlü nakaratların oluşturduğu keyifli düzenin dışında kalmaları. Lakin şu sıralar indie pop namına bir dolu kötü albümle karşılaşmış olmamı bir nebze unutturan ilaç gibi bir albüm. Beş yıldan sonra birdenbire habersizce karşıma çıkan eski bir dost olarak Neon, 2018'in en iyi indie pop albümünden biri.

1. Keep on Dancing
2. Lion
3. If You Feel
4. Mama Said
5. Blue
6. Smile
7. Black Lips
8. Tikiway
9. Bad Boy
10. Birthday