28 Şubat 2019 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Şubat 2019)

Chain Wallet - Chain Wallet
Yıl: 2016 Norveç
Tür: Indie Rock, Dream Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Change of Heart"
Kel Assouf - Black Tenere
Yıl: 2019 Belçika
Tür: Tishoumaren, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tamatant"
Júníus Meyvant - Across the Borders
Yıl: 2019 İzlanda
Tür: Indie Pop, Indie Folk, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "High Alert"
Diggeth - Gringos Galacticos
Yıl: 2019 Hollanda
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Voodoo Mother"
Tom Waits - Rain Dogs
Yıl: 1985 ABD
Tür: Singer/Songwriter, Blues Rock, Dark Cabaret
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Blind Love"
Smoove + Turrell - Solid Brass: Ten Years of Northern Funk
Yıl: İngiltere 2019
Tür: Funk
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "I'm a Man"
My Diligence - My Diligence
Yıl: 2015 Belçika
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Electric Woman"
RY X - Unfurl
Yıl: 2019 Avustralya
Tür: Indie Folk, Folktronica
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "YaYaYa"
White Lies - Five
Yıl: 2019 İngiltere
Tür: Indie Rock, Post-Punk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Believe It"
machineheart - People Change
Yıl: 2019 ABD
Tür: Indie Rock, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Altar"
Toro Jones - Toro Jones Full Lenght
Yıl: 2019 ABD
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bat Outta Hell!"
Y La Bamba - Mujeres
Yıl: 2019 ABD
Tür: Indie Pop, Indie Folk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mujeres"
 
Broken Brass Ensemble - With a Vengeance
Yıl: 2019 Hollanda
Tür: Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ripley"
Sunshine Boys - Blue Music
Yıl: 2019 ABD
Tür: Indie Rock, Power Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Caroline Yes"
LÉON - LÉON
Yıl: 2019 İsveç
Tür: Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Baby Don't Talk"
VA - Bosphorus Bridges Vol. 3
Yıl: 2019 Türkiye/Almanya
Tür: Anatolian Pop, Psych Pop, Jazz-Funk
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Semra Sine - "Gurbet"
 
Richard Marx - Richard Marx
Yıl: 1987 ABD
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Endless Summer Nights"
Dazed and Confused OST
Yıl: 1993 ABD
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: WAR - "Low Rider"
Even More Dazed and Confused OST
Yıl: 1994 ABD
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: WAR - "Why Can't We Be Friends?"
Rosie Carney - Bare
Yıl: 2019 İngiltere
Tür: Indie Folk, Singer/Songwriter
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bare"

26 Şubat 2019 Salı

Chain Wallet - No Ritual


Stian Iversen (vokal, gitar), Christian Line (gitar), Frode Boris (keyboard) üçlüsünün kurduğu Norveçli grup Chain Wallet, 2016 tarihli kendi adını taşıyan ilk albümlerinin ardından 2019'a No Ritual ile merhaba diyor. Bu selamı dream pop, indie rock, post-punk ve buna bağlı olarak new wave karışımı bir müzikle veriyor. İlk albüm sanki uzun bir şarkının 10 parçaya bölünmüş hali gibi duran, en iyi şarkı hangisi, bırak en iyiyi, en akılda kalan şarkı neydi diye sorular sorduran öylesine bir işti. Bu gidişle ikinci albümü göremezler diye düşünmüştüm. Ama o gidişte kalmak istememişler ki, No Ritual ile daha kenarlı köşeli bir soft-post-punk yapmışlar. Yani ilk albümdeki o fena olmayan soundlarını koruyup, şarkı yazımına biraz daha önem vermişler. Böylece uzun bir şarkının 10 parçaya bölünmüş halinden ziyade, kendi kişiliklerini bulmuş 10 parçanın meydana getirdiği bir albüm yapmışlar. Başarılı örnekleri genelde Amerika veya İngiltere'den çıkan bu tür müziği daha önce Norveçli bir gruptan dinleyip dinlemediğimi tam hatırlamıyorum. Ama sorulsa tahmin haklarımdan hiçbiri Norveç olmazdı sanırım. Nereli oldukları bilgisi çok da gerekli değil elbette.

Bana göre albümün ağır topları Ride, Closer ve No Ritual ki, bunlardan biri yine bana göre 2019'un en iyi şarkılarından. Albümü her dinleyişimde bu üçlü arasında kıyasıya bir yarış oluyor adeta. İpi kimin göğüsleyeceğini zamana bıraktım. Onların dışında World I Used To Call Mine, Final Testament, Lost Somewhere ve Knowing Eyes isimli şarkılar da artık böylesi kadife gitarlarla örülü post-punk sizi hangi zaman dilimine ışınlıyorsa, hangi mevsimdeki hangi anılarınızı çağırıyorsa onları ayağınıza getirme vaadinde bulunuyor. İkinci albümleriyle bence doğru yolu bulmuşlar, olgunlaşmaya başlamışlar (daha tam olgunlaşmamışlar tabii) ve henüz en iyi albümlerini yapmamışlar, ama ufak ufak sinyallerini vermişler sanki. Gitarların ve keyboardların İskandinav güneşi altında dans ettikleri, bu birliktelikten küçük ve anlamlı hikayeler çıkarttıkları, bunları kah 80'ler neon ışıklarıyla, kah derli toplu new wave hamleleriyle süsledikleri şık bir albüm No Ritual... Chain Wallet ise bu albüm sayesinde artık kalıcı olmasını dilediğimiz gruplar arasında yerini aldı.

1. Lost Somewhere
2. Final Testament
3. Ride
4. Closer
5. What Everybody Else Could Find
6. Liminality
7. Knowing Eyes
8. No Ritual
9. World I Used to Call Mine
10. Inner Space

22 Şubat 2019 Cuma

My Diligence - Sun Rose


Brüksel'de kurulan üç kişilik My Diligence, çıkar çıkmaz yerin yerinden oynaması gereken, ancak kimsenin tınmadığı o kaliteli rock albümlerinden biri olan Sun Rose adlı ikinci albümleriyle en azından benim bastığım yeri oynatmayı başarmış bir grup. Brüksel'i lahana zanneden günümüz YouTube gençliğine veya ucuz yoldan gürültü olsun da çamurdan olsuncu günübirlik rockerlara pek hitap edeceğini düşünmediğim, lakin hitabet konusunda son zamanların en dirayetli oluşumlarından biri olarak gördüğüm My Diligence, önümüze 37 dakikalığına kulakları ısım ısım ısıtan sertlikte bir albüm servis ediyor. Kendileriyle ilgili bazı yazılarda Queens Of The Stone Age, At The Drive-In (hiç duymadığım Teksaslı bu grubun künyesinde Post-Hardcore ve Minimal Techno tanımlarını yan yana gördüm), Wolfmother, Clutch gibi gruplara benzetilmeleri çeşitli yönlerden haklı bulunabilir. Yine de bu referanslar açok güvenmeyin derim kendi adıma. Stoner rock'ın bir tık sert formu olan stoner metal duruşu daha bariz olan My Diligence, bu türe takılan onlarca grubun tembel müziğinden eser taşımıyor.

Sun Rose'u dinleyip sevdikten sonra hep yaptığım gibi eskilerde ne var diye baktığımda 2015 yılında kendi adlarını taşıyan bir albümleri olduğunu gördüm. Sound olarak biraz stoner güdümlü hard rock olarak kalmış, şarkı gidişatları da klişelere dayanmış bir ilk albüm şeklinde unutulmaya namzet bir iş çıkmış. Ancak Sun Rose, kazın ayağının öyle olmadığını gösterircesine, özellikle şarkı yazımında yaptıkları revizyon sayesinde gerçek kimliğini bulmuş gibi bir şey olmuş. Zeki rifflerle bezeli, muğlak vokalin yarattığı olgunlukla güçlenmiş şarkılar, adeta sert bir meditasyon yapmış etkisi bırakıyor. Acayip bir karizması olan açılış şarkısı Resentful, peşinden dörtnala gelen Hunt The Hunter, onun peşinden hücum çeken Backstabber üçlüsünün ardından albümü durdurup ılık bir duş alma isteği doğuyor. Öyle bir gitar yoğunluğu, öyle bir sertliği estetize etme durumu var ki, dördüncü şarkıya geçmeden bu üçünün üzerinden bir daha geçmek istedim resmen. Neyse ki dördüncü dostumuz olan An Asteroidal Arrow ortamı biraz yatıştırır gibi oldu, o yoğunluğu ustaca sağalttı. Gerçi sonlara doğru o da volümü yükseltmedi değil hani.

Flying Poney, bir hızlanıp bir yavaşlayan temposuyla iki ayrı şarkının mikslenmiş hali gibi zengin ve taş gibi bir başka parça. Zaten tüm parçalar bir nebze bu formülü izliyor. Hepsinde yer eden o progressive tavır, asla ilk seferde kendilerini teslim etmiyor dinleyene. Lecter's Song, So Pretty So Cruel ve Serpentine ile kimi zaman progressive stoner, kimi zaman stoner grunge diye adlandırılası çeşitlemeler yaparak her yere ait olduğunu, o aidiyetten müthiş tasarımlar çıkarabildiğini insanın gözüne kulağına sokuyor. Hatta kapanıştaki Unreal ile (ve başka parçalarda yer alan başka bölümlerle de) stoner punk oluveriyor. Söz konusu 37 dakika bittiğinde savaştan çıkmış gibi hissediyoruz. Ama bunlar kesinlikle boş geçen dakikalar değil. Başıma bir şey gelmeyecekse bazı müzik yazarlarının kendilerini benzettikleri Queens Of The Stone Age ve Wolfmother'dan çok daha kimlikli, kaliteli, tavizsiz bir grup olmuş My Diligence... Blues rock ile daha sıkı fıkı olan Clutch benzetmesini pek doğru bulmadım tabii. Sun Rose'u dinleyen insanların önceki rock tecrübelerine göre bu sert atmosfere girişleri, orada kalışları çok kolay ya da uğraştırıcı olabilir. Ama girildiği vakit zevk alınmaması imkansız gibi bir şey. Benim için 2019'un en sağlam keşiflerinden biri.

1. Resentful
2. Hunt the Hunter
3. Backstabber
4. An Asteroidal Arrow
5. Flying Poney
6. Lecter's Song
7. So Pretty So Cruel
8. Serpentine
9. Unreal

14 Şubat 2019 Perşembe

Keegan DeWitt - Hearts Beat Loud


Brett Haley'nin yönettiği Hearts Beat Loud, Brooklyn'de Red Hook Records adında bir plak dükkanı işleten Frank ile, tıp fakültesine gitmeye hazırlanan kızı Sam'in hikayesini anlatan o küçük, abartısız, mütevazi Amerikan bağımsızlarından biri. Bir zamanlar birlikte ikili olarak müzik yaptığı eşini bir kazada kaybeden Frank'in bu olaydan sonra müzikle olan ilişkisi, çalıştığı plakçı dükkanı ve evindeki küçük stüdyosunda kızıyla takılmasından ibaret. Bir gün zar zor ikna ettiği kızı Sam ile, Sam'in yazdığı Hearts Beat Loud adlı şarkıyı kaydediyor, sonra ona danışmadan şarkıyı Spotify'a yüklüyor. Sam'in ise tek odaklandığı konu, birkaç gün sonra gideceği tıp fakültesi. Ama o da genlerinden ötürü müzik dinlemeyi, şarkı yazmayı, söylemeyi seven bir kız. Yine günün birinde bir pastanede Hearts Beat Loud'u duyan Frank çocuklar gibi seviniyor. Meğer şarkı, Spotify'da bir kullanıcı tarafından indie müzik derlemesine konulmuş. Üstüne bir de yapımcı tarafından aranınca iyice havaya girip, uzun bir ara verdiği müzik kariyerine bu kez kızıyla birlikte atılmayı ciddi ciddi düşünmeye başlayan Frank, Sam'den aynı heyecanı göremiyor. Alınması gereken kritik kararlar, gitmek ile kalmak arasında bocalamalar sessiz sakin akıyor filmde.

İçinde bulunduğu depresif havadan sıyrılıp gençliğine dönme hevesindeki bir baba ile, hayata atılma yolunda önemli bir adımın eşiğindeki olgun bir kızın, güzel bir şarkı sebebiyle yaşadığı ikilemleri hüzünlü, müzikli, yine de umutlu bir dille anlatan Hearts Beat Loud çok güzel bir film. Bu kadar müzikle içli dışlı olup da bir soundtrack albümü olmazsa olmazdı. O da film kadar, özellikle filmle beraber güzel bir albüm. Amerika/Japonya karması bir indie rock/pop müzisyeni olan Mitski'nin 2016 tarihli Puberty 2 albümünde yer alan Your Best American Girl şarkısı haricinde tüm şarkılar pek tanınmış bir besteci olmayan, yine pek bilinmeyen birçok indie filme müzik yazmış olan Keegan DeWitt'e ait. Albüm, senaryo gereği Frank ve Sam'in birlikte yazdıkları, plak dükkanının kapanmadan önceki son günü şerefine verdikleri mini konserde seslendirdikleri üç şarkı olan Hearts Beat Loud, Blink (One Million Miles) ve Everything Must Go ile başlıyor ki, zaten filmin en güzel bölümü de o konsere ait bana göre. Baba kız arasındaki sevgi ve uyumu, öte yandan ilk kez birkaç seyirci önüne çıkıyor olmanın heyecanını çok iyi yansıttıkları bu sahne, Haley'nin çekimleri, DeWitt'in şarkılarıyla filmin zirvesini oluşturuyor. Bu üç şarkının modern indie pop hamurundaki tutku, filmin o hüzün, mutluluk, umut arasında gidip gelen havasına da çok uyuyor.


Sam rolünde bu üç şarkıyı başarıyla seslendiren genç oyuncu Kiersey Clemons, geçmişinde bazı Pharrell Williams şarkılarına da eşlik etmiş, rol aldığı Dope filminde ve Transparent dizisinde de şarkılar söylemiş. Frank olarak izlediğimiz tecrübeli, sevimli, bu filmde olmasa da komik aktör Nick Offerman'ın sadece bir akustik gitarla söylediği Shut Your Eyes albümün bir başka güzelliği. Bunun yanında albümde filmin efkarlı yönünü birebir yansıtan, Frank'in kızıyla, barmen arkadaşı Dave ile, çalıştığı plak dükkanının sahibi olan, aynı zamanda duygusal yakınlaşmada bulunduğu Leslie ile ilişkilerine, en çok da kendi hüzünlü iç dünyasına harika fonlar oluşturan yedi adet enstrümantal DeWitt parçası da bulunmakta. Bu parçalar, son zamanlarda bazı soundtrack albümlerde sıkça duyduğum sıkıcı score mantığı yerine, yoğun hislerle bezeli ambient çalışmalardan oluşuyor. Bunlardan We're Not A Band (ki Sam'in babasına "biz bir grup değiliz" demesi üzerine Frank'in grup ismi olarak bunu seçmesi gibi hoş bir hikayesi var), Conundrums, The PastHelp Wanted ya da en kısa yoldan hepsi çok iyi diyelim gitsin. 

Aslında DeWitt'in yerinde olsam, Sam'in bir sahnede videosunu izlediği Mitski şarkısını albüme koyduğum gibi, Sam'in dükkanda indirimle satıldığı için Frank'e tepki gösterip "baba, bunu 3 dolara satamazsın" dediği 1985 tarihli Tom Waits albümü Rain Dogs'dan Jockey Full Of Bourbon, Hang Down Your Head, Time veya Blind Love'dan birini (hatta telifi bastırıp hepsini) de koyardım. Ayrıca Frank'in Leslie'ye verdiği Animal Collective'in 2009 albümü Merriweather Post Pavilion'da yer alan ve ikisinin de çok sevdiklerini söyledikleri My Girls şarkısını da eklerdim. Çünkü bunlar filmin içinden geçen çok önemli müzikal tespitler, zevkler, renkler ve bu albümde de olmalıydı sanki. Ama Brett Haley o albümleri bu sahnelerle dinleyicilere önerip, "gerisi artık sizde" mesajı vermek istemiş de olabilir. Yine de sadece bu filmde yaşayacak iki kişilik We're Not A Band grubunun, film haricinde resmi olarak sadece bu albümde duyabileceğimiz üç şarkısını taşıyan Hearts Beat Loud, sessiz sedasız kalp çalan filmlere layık bir albüm olmuş.

1. Hearts Beat Loud (with Kiersey Clemons)
2. Blink (One Million Miles) (with Kiersey Clemons)
3. Everything Must Go (with Kiersey Clemons & Nick Offerman)
4. Red Hook
5. We're Not a Band
6. Shut Your Eyes (with Nick Offerman)
7. Hearts Beat Loud (Ballad) (with Kiersey Clemons)
8. Conundrums
9. Mitski - Your Best American Girl
10. The Past
11. Help Wanted
12. What If…
13. Everything Must Go (Frank Collage)

6 Şubat 2019 Çarşamba

Highasakite - Uranium Heart


Norveçli beş gencin 2011 yılında kurdukları indie pop, art pop grubu Highasakite, 4. albümleri Uranium Heart ile nihayet bütünüyle sevdiğim bir albüm yapmış oldular. 2012'deki debut All That Floats Will Rain'den itibaren takip ettiğim Highasakite, sonrasında gelen Silent Treatment (2014) ve Camp Echo (2016) ile bir türlü albüm zenginliği sağlayamamış bir oluşum gibi görünüyordu bana. Bu albümlerdeki Son Of A Bitch, Since Last Wednesday, My Name Is Liar ve şu an adını hatırlayamadığım birkaç iyi şarkı haricinde tortu bırakamamışlardı. Ancak Uranium Heart, sadece grubun değil, bana göre 2019'un zirvelerinden biri olacak kalitede bir albüm. Vokalist ve şarkı yazarı Ingrid Helene Håvik ile davulcu Trond Bersu'nun Trondheim Jazz Konservatuarı'nda eğitim görürken tanışıp ikili olarak başlayan müzik kariyerleri, zamanla başka arkadaşlarının da katılımıyla Highasakite olarak şekillenmiş. Uranium Heart'a gelerek yaptıkları albümler de onların adım adım popülerleşmelerini sağladı. Bence bu popülerliği hak ettiklerinin en büyük kanıtı da Uranium Heart oldu. Indie, art, dream pop sularında gezinen albüm, İskandinav muadillerinin pop algılarından beslendiği kadar, bu beslenme kaynaklarını azar azar da olsa kendilerine has bir tarz meydana getirme amacı etrafında toplayabiliyor. Onları ilginç, derinlikli ve kaliteli yapan da bu arayışları.

Çalıştıkça güçlenen bir makine gibi dinledikçe güzelleşen, içindeki cevherleri açığa çıkaran, ama yine de bir şeyler sakladığını hissettiren şarkılarla dolu Uranium Heart, bu noktaya gelene kadar geçirdiği üç albümlük süreçten çok şey öğrendiğini ispatlıyor bana göre. Bazıları daha fazla popülerlik uğruna tavizler verip tribünlere oynarken, onlar kendi tarzlarının sınırları içinde çok daha iyi şarkılar yazarak, yazmakla bırakmayıp onları kendi evrenlerine göre çok sesli biçimde tasarlayarak var olmayı seçiyorlar. İşte Uranium Heart bu varoluş yolculuğunun tepe noktası olmuş. Daha açılıştan (ki grubun her albümünün açılış şarkıları çok iyidir) Too Early ile erken bir yürek dağlaması yaşatan albüm, soktuğu bu epik ruh halini ufak tefek oynamalarla bitime kadar sürdürüyor. Spiritüel bir ağıt gibi başlayan, sonra 80'lerin neon slowlarına evrilen Mexico, birbirine benzer kalitedeki dream/art pop karakterlerine rağmen kendi güçlü benliklerini yaratmış Out Of Order ve Egomaniac, ilk single olmasına rağmen albüm bütününden kopmamış, kendini sattırmak için ödün vermemiş I Call Bullshit… Her birinde ayrı bir incelik, ayrı bir güzellik mevcut.

Albüme adını veren Uranium Heart belki de en uçarı şarkı. Ama onun mutluluğu, coşkusu, ümidi bile albümün huzurlu, hüzünlü, tutkulu halinden bağımsız değil. Vokal ve akustik gitarın atmosferde dans edişi, büyüleyici bir baladın bayır aşağı koşma arzusu kadar dolaysız. Uzun vadede kendi solo albümlerine yelken açacağına dair ciddi şüphelerim olan Ingrid Helene Håvik bile ilk kez bu kadar güzel şarkı söylüyor sanırım. Kesin bir olgunluk, ketumluk, kıvraklık, incelik, güven veren bir duygusal zeka var artık sesinde. Aynı şarkı içinde hem etnik, hem de modern pop vokalinden esintiler sunuyor. Çoğu şarkıdaki "yürek" vurgusu, yaşamla ölüm arasında arafta kalmış ya da o kadar organ arasında yaşamakla ölmeyi aynı anda sembolize etmeye seçilmiş kalbin fiziki ve ruhi bütünlüğüne işaret ediyor. Radyoaktif kimyasal bir element olan uranyumdan da olsa o yürek, yürekliğini bilerek atmaya devam ettiği sürece Uranium Heart gibi albümler çalınmaya söylenmeye devam edecek.

1. Too Early
2. Revolution
3. I Call Bullshit
4. Mexico
5. Mexico, Pt. 2
6. Hail of Bullets
7. Out of Order
8. Egomaniac
9. Uranium Heart
10. Stick With You
11. Outro