20 Nisan 2019 Cumartesi

Teleferik - Blood Orange Sirup


Fransa-Lübnan ortak yapımı Teleferik ikilisi, 2015 tarihli ilk albümleri Lune Electric ile alternative rock, blues rock, hatta grunge etiketli bir müzikle gayet sıkıcı şarkılara adlarını yazdırmayı başarmış bir gruptu. Yeni albüm Blood Orange Sirup'un çıkacağını duyunca acaba tekrar dinlesem farklı hisseder miyim dedim ama nafile. Hatta ilk zamanlardan daha kötü olduğunu fark ettim bile diyebilirim. Hadi Fransa neyse de, işin içinde Lübnan da olunca insan daha etnik tatlar barındıran bir rock müzik beklentisi içine giriyor. Bu beklentileri boşa çıkaran ilk albümlerinden sonra Teleferik ismini unuttum gitti. Tesadüfen gördüğüm Blood Orange Sirup'u bu sebepten pek dinleyesim yoktu. Yine de belki bu defa farklı bir karışımla huzurlarımıza gelmişlerdir diyerek dinlemeye koyuldum. Albüm bittiğinde ise "işte Teleferik müziği böyle olmalı" fikri sabitlendi. Söylemek istediğim böyle bir karma kültüre sahip olmanın olası getirilerini hiçe sayıp, herkesin yaptığı bir müzikle, üstelik o müziğin vasat örnekleriyle piste çıkmak yakışmamıştı. Blood Orange Sirup bu yüzden doğru yolu bulmuş, tuzu, biberi, baharatı tam kıvamında bir albüm.

Açılıştaki Aloule'nin ilk saniyelerinde gitar ve kanunun yarattığı western atmosferi ve hemen sonrasında orta tempolu güçlü bir rock şarkısı ile karşılaşınca bu sefer işlerin farklı olacağını hissettim sanki. Peşinden Khalina N Shouf öyle bir geldi ki, Aloule gibi modern bir rock şarkısının ardından beklenmedik biçimde kıpır kıpır Ortadoğu ezgileriyle bezeli bir rock dinlemeye başladık. Vokalde Eliz, gitarda Arno bu kez kartlarını farklı oynuyorlar. Ama Teleferik'in bu albümde sağladığı en önemli farklılık keyboard mevkinde yaptığı transferler. Dabkeh, Rizan Said ve rahmetli Rachid Taha ile de çokça çalışmış Kenzi Bourras'ın birbirinden lezzetli değişimli dönüşümlü keyboard ustalıkları albümün en renkli anlarını oluşturuyor. Mesela soul soslu bir blues rock olan Just A Woman'ı dümdüz bir şarkı olmaktan çıkaran ilk unsur Eliz'in nefis vokali ise, ikincisi de aralarda kendini gösteren keyboard tonları. 80'lerde tavan yapan taverna müziğinde duyduğumuz birbirinden ilginç bu tonları Believe gibi gaz verici rock şarkılarında duymak çok keyifli. Üstüne bu tuşluların bağlama taklidi yaptığı, Eliz'in Fransızca okuyarak dinleyiciyi adeta halaya kaldırmaya çalıştığı De l'autre côté tekrar tekrar dinleyerek eskitilecek şarkılardan değil. Bunu albümdeki tüm şarkılar için söyleyebilirim.


Hell in Your Arms, Doğu Akdeniz bölgesindeki Arap nüfus arasında yaygın olan geleneksel halk oyunu olan dabke ile modern rock öğelerinin biraraya geldiği birkaç şarkıdan bir diğeri. Klayve solosu da var, gitar solosu da. İkisi ahenk içinde dans ediyorlar. Araya hiçbir etnik unsur katmayıp, direk 90'lar pop rock'ına oynadıkları So Many Lovers ile o ahengi bozmak istemiyorlar. Enteresan bir swing blues olan You Are Poetry ile tekrar türler arasında gezinmeye devam ediyorlar. Bazı şarkılarda bu gezinti kopyala/yapıştır gibi algılansa da, dikkatli kulaklar bunun kolektif bir bütünlük içinde birbirinin içinde erimek istemeyen, kol kola yürümek isteyen şarkılar olduğunu anlayacaktır. Bir başka French pop rock beste olan Cheveux denses ile yoluna devam eden albüm, kalan üç şarkıyla da bu ve benzeri şarkılarla nihayete erecek diye beklerken Sarr Lezim mekana giriş yapıyor. O mekan, zorla piste çıkarılıp kan ter içinde kalana dek oynadığınız şarkıların rock müziğe bulanmış versiyonu olan eskilere ait bir düğün salonundan başkası değil. Albümün 10 numarası olması boşuna değil.

Arapçanın bir rock şarkısına yakışabilmesi için en başta şarkının iyi olması, etnik öğelerle desteklenmesi ve Eliz gibi sağlam bir vokal tarafından seslendirilmesi yeterli. Bu üç şartı buluşturan Sarr Lezim'in terini soğutmak için sonrasında masaya oturup bir sigara yakarak, önümüzdeki biradan da bir yudum alarak dinleyeceğimiz Queen Of The Harem isimli bir blues rock şarkı yapmışlar. Kapanışı yapan The Night, klasik bir blues rock olarak başlayıp, birinci dakikadan sonra birden şahane bir "dabke rock" ya da "halay rock" demek isteyeceğim türe dönüyor sanıyorum. Meğer iki buçuk dakikalık şarkının ortasına iştah açıcı bir meze olarak koymuşlar. İki buçuk dakikalık bir şarkıyı bile karakterize etmeye çalışmış, başarmışlar. Demem odur ki, ilk albümdeki o sıradan, ruhsuz, kendini inkar eden tavır gitmiş, yerine İngilizcesi, Fransızcası, Arapçasıyla, yüzlerde güller açtıran profesyonel keyboard dokunuşlarıyla, bas/gitar/davul demirbaşlarının güvencesiyle dört başı mamur bir etnik (blues, pop, alternative) rock albümü gelmiş. Umarız arayı fazla açmazlar. Gerçi Blood Orange Sirup bu arayı epey bir idare eder.

1. Aloule
2. Khalina N Shouf
3. Just a Woman
4. Believe
5. De l'autre côté
6. Hell in Your Arms
7. So Many Lovers
8. You Are Poetry
9. Cheveux denses
10. Sarr Lezim
11. Queen of the Harem
12. The Night

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder