10 Nisan 2019 Çarşamba

The Foreign Resort - Outnumbered


Bazı kaynaklarda 2006, bazılarında 2009 yılında kurulduğu söylenen, nereden baksan 10 senelik mazisi bulunan Danimarkalı The Foreign Resort grubu, bazı fotoğraflarında üç, bazılarında da dört kişi olarak görülüyor. Bazılarının post-punk, bazılarının ise synthpop ağırlıklı olduğunu iddia ettikleri müzikleri ise "yeter artık ortada buluşsunlar" dedirtecek kadar ortada buluşmuş vaziyette. Özellikle The Cure'un 1982 albümleri Pornography evrenine ait bir tarzdan bahsediliyor ki, o alana fazla hakim olmadığımdan ya da dinlediğim kadarıyla biçimsel yönden o alana fazla ait olmadığını hissettiğimden dolayı grubu sadece ikinci albümleri Outnumbered üzerinden değerlendireceğim. Bu iyi albümden sonra geriye dönüp orada 2014'e ait New Frontiers adlı bir albümleri daha olduğunu gördüm. Aradan geçen zamanda müzikleri neredeyse milim oynamamış. Ama bence Outnumbered şarkı kalitesi yönünden ipi önde göğüsleyen bir albüm olmuş.

Sound yönünden daha çok The Cure efsanesini anımsatan, Depeche Mode ile de sentetik bağlar kurduğunu göstermek istercesine bildik synth numaraları çeken grup, bu büyük isimlerin üzerine bir şeyler koymak gibi misyon üstlenmiyor. Keza, vokalist Mikkel B. Jakobsen %80 Robert Smith, %20 Dave Gahan gibi şarkı söyleyerek adeta "Cure Mode" takılıyor. Ama bunların hiçbiri bana itici gelmedi. Ağabeylerinden kalan miras hepsine fazla fazla yeter. Bence The Foreign Resort bu mirası har vurup harman savurmayan, iyi şarkılarla hem nostaljik, hem de modern tatlar taşıyan bir grup. Outnumbered'da bunun kanıtı bir çok şarkı bulunuyor. Mesela açılıştaki In Gloom, bence en son iyi şarkısını (Precious) 2005'te yapmış olan Depeche Mode'un adı altında çıkmış olsaydı, "yaşasın DM geri döndü" diye sevinebilirdim. Hatta albümün en iyilerinden olan ve bana bir gıdım It's No Good'u anımsatan Clouds'ta da DM'un o gotik atmosferine daha post-punk bir bakış mevcut. Outnumbered'ı dernlemesine anlamak için bir ara Pornography albümüne de daha dikkatle bakmak gerek sanırım.

Bir diğer sevdiğim parça olan She Is Lost ise, ne The Cure, ne de Depeche Mode odaklı olmayıp, kendi post-punk devrelerini kurmuş gibi geldi. Tabii albümde zamanla alışılacak Hot Summers, Burn In The Night, Send Your Heart To The Riot gibi şarkıları da bu tanıma dahil edebiliriz. Bu yazıda iki efsane grubu sıklıkla telaffuz etmem yüzünden The Foreign Resort sırtını bunlara dayamış diye yanlış anlaşılmasın. İlk iki albümden sonra üçüncünün çok daha iyi olacağı içime doğdu sanki. Çünkü çok ufak oynamalarla ilk albümden daha iyiye doğru bir gidiş var bana göre. Yani gözümüzün önünde giderek olgunlaşan bir grup diyebilmemiz için kartlarını iyi oynamışlar. Sıktığı da oluyor, keşke şurası şöyle olsaydı da dedirtiyor. Yine de benim gibi iyi bir post-punk albümü bulunca yumulan tipleri memnun edeceğine dair inancım tam. Ancak dediğim gibi, 5-6 iyi şarkı ve ona destek çıkan 2-3 şarkı daha barındıran bir albüm, ileride çok daha güçlü geldiğini ilan ediyor olabilir. Müzik dünyası bunun örnekleriyle dolu.

1. In Gloom
2. Burn in the Night
3. Summer
4. She Is Lost
5. Clouds
6. Obsessing
7. Hearts Fade Out
8. Hot Summers
9. Fall
10. Send Your Heart to the Riot
11. Outnumbered

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder