İngiltere’nin liman kentlerinden Bristol, ekonomik gücünü çoğunlukla ticaret, mühendislik, havacılık, medya ve turizm gibi alanlardan almış bir şehir. Aynı zamanda karnavalları, festivalleri, barları, müzeleri, sanatçıları ile de canlı bir atmosfere sahip. Bristol'ı kim nasıl bilir bilmem ama bizim kuşak şayet gidip görmediyse genellikle bu şehrin adını Massive Attack, Portished, Tricky üçlüsünün trip-hop dehası müzikleri ve albümleriyle duymuştur. Özellikle Karayiplerden aldığı göç sayesinde puslu havasının depresif tezatlığını dub, reggae gibi tropikal türlerle birleştirerek ortaya trip-hop adlı gizemli stilin çıkmasına ilham vermiş olan bu güzide kent, 90'ların en nitelikli müzikal coğrafyalarından biriydi. Yukarıda andığımız efsane üçlünün haricinde asıl adı Ryan Owen Granville Williams olan ama kendisine Roni Size ismini uygun gören Jamaika kökenli DJ ve yapımcı şahıs da 90'ların fırtına isimlerindendi. Solo olarak çıkardığı birkaç albüm öncesinde Roni Size & Reprazent adıyla grup olarak New Forms (1997) ve In The Møde (2000) albümlerine imza atmıştı. Drum & bass, electronica, trip-hop namına ne nasıl yapılması gerekiyorsa yapan, hatta üzerine de fazlasıyla koyarak önemli bir ilham ve referans kaynağı olan bu albümler günümüzde bile etkisini yitirmemiş, bu saydığımız türlerin çınar ağaçları gibi dimdik ayakta durmaktadırlar. Roni Size, üç adet solo albümünde de bu geleneği sürdürmüş, Reprazent'te birlikte çalıştığı bazı elemanlar da kendi sololarıyla kendi markalarını yaratmışlardı.
Roni Size, New Forms'dan iki yıl sonra, biraz da beklenmedik biçimde bir yan projeyle döndü. Beklenmedik çünkü New Forms gibi hem ticari, hem de eleştirel yönden çok başarılı bir albümden sonra beklenen şey ikinci albümdür genelde. Ama Roni Size, Breakbeat Era adlı bu projesinde sanki hiç de yan proje değilmiş gibi şahane işler çevirmiş, bana göre New Forms kadar kafa açmıştı. Roni Size nereye giderse gitsin (ki kendisinin adı sanı duyulmamış daha bir sürü yan projesi var) peşinden giden DJ Die ve nereden geldiği belli olmayan, öncesinde hatta şu yıla dek sonrasında da bir grup veya solo olarak başka yerde bulunmayan Leonie Laws ile bir trio olarak pat diye ortaya çıkan Breakbeat Era, Ultra-Obscene adını taşıyan ilk ve son albümleriyle sadece drum & bass değil, breakbeat, big beat, rave gibi yerinde duramayan türlerin dansını güçlü tasarımlarla sundu. Her bir şarkısı New Forms'a nazaran biraz daha sert ritimlerin Leonie Laws vokaliyle dengelenmiş ve o haliyle pişirilmiş ürünleri. Üstelik drum & bass ve benzeri elektronik tabanlı, albüm askeri tipinde şarkılarda pek rastlayamayacağımız üzere catchy nakaratlar bile mevcut. Leonie Laws ve bu lirikler olmasa, yani full enstrümantal bir albüm olsa yine gideri olurdu. Ama bir kadın vokalin varlığı, şarkıların tekrar eden meditatif yapıları arasında bir tekdüzeliğe, bir uyuşukluğa izin vermiyor. İnsan, böyle tam teşekküllü, kaliteli, sürükleyici bir albümü dinleyince Breakbeat Era'nın tek albümlük bir proje olmasına hayret ediyor ve üzülüyor. Zaten 2000 yılında grubun fişinin Roni Size tarafından çekilmesi, fişi takılı bir sürü projenin yıllarca bir sürü uyuz albüm yaptıkları düşünüldüğünde adaletsiz geliyor.
48 saniyelik Max dahil olmak üzere 15 şarkıdan oluşan Ultra-Obscene, alışık olmayan bünyelere 1 saat 14 dakikalık süresini iki katı uzunlukta hissettirebilir. Şarkı sürelerinin görece uzunlukları ve tekrara dayalı yapıları itibariyle o bünyeler bir an önce sonuca ulaşma hevesiyle süreci pek dikkate almazlar. Oysa Roni Size dediğimiz adam ve onun her türlü projesine ait şarkılar tamamen sürecin kendisinden oluşur. Yine de dediğimiz gibi Breakbeat Era'nin nispeten daha içine girilebilir ve dans edilebilir hamuru neticesinde kimin başına ne geleceğini bilemeyiz. Ultra-Obscene'i ilk dinleyişimden son dinleyişime kadar özellikle Rancid, Our Disease, Ultra-Obscene, Terrible Funk, Control Freak şarkılarından hiç bıkmadım. Enerjileriyle yakıcı, yıkıcı, sonra yeniden yapıcı olağanüstü işler hepsi. Albümün iki enstrümantal şarkısı olan açılıştaki Past Life'ın cool matematiği ve Late Morning'in tempolu bir meditasyon etkisi bırakan gizemli ve düz akıcılığı da albüme her dönüşümde kalitenin göstergesi olmuştur benim için.
Belki ismini vermeyeceğim 5 şarkıyı albümden çıkarsak pek bir şey fark etmeyecek gibi gelmiştir hani. Onlardaki sorun, adını saydığım diğer şarkıların çok üst düzey olmalarından da kaynaklanıyor olabilir. Bu bir sorun mudur, o da ayrı bir şey. Şu an aklıma sadece Temple Of The Dog'un geldiği tek albümlük şahane projelerden biri olarak Breakbeat Era, ister üst düzey, ister sorunlu (!) şarkılarıyla kesinlikle iz bırakmış bir grup. Ya da bana öyle gelmekte. Zira çok fazla hayranı olduğunu görmüyor, sanmıyorrum. Bu kadar underrated kalmaları da ayrıca kalite ifadesi sanki. Roni Size'ın Reprazent ile yaptığı New Forms ve In The Møde'un arasında çok iyi duruyor. Hatta şu an "çok iyi"nin yetersiz kaldığını hissedip "harikulade" bir üçleme olduğu şeklinde düzeltiyorum. Üç solo albümüden en son 2014'teki Take Kontrol sonrasında ortalarda görünmeyen Roni Size'ın ne işlerle meşgul olduğunu da bilmiyorum. Hatta o üç albümü daha önce dinleyip dinlemediğimi bile bilmiyorum. Bir ara o boşluğu doldurmak lazım. Hatta hızımızı alamayıp albüm formatının altın çağlarından biri olan 90'ların mükemmel elektronik albümlerinden oluşan kişisel bir etkinlik yapmak lazım. İçinde tabii ki Ultra-Obscene'in de bulunduğu tek kişilik bir etkinlik.
1. Past Life
2. Rancid
3. Ultra-Obscene
4. Bullitproof
5. Breakbeat Era
6. Time 4 Breaks
7. Late Morning
8. Anti-Everything
9. Animal Machine
10. Our Disease
11. Max
12. Control Freak
13. Terrible Funk
14. Sex Change
15. Life Is My Friend
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder