20 Eylül 2023 Çarşamba

Elisapie - Inuktitut

 
Kanadalı Inuk (ya da Inuit) müzisyeni, belgesel yapımcısı, radyo yayıncısı, aktivist Elisapie Isaac, dördüncü albümü olan Inuktitut ile tanıdığım bir insan. Bu arada Inuit, Kanada'nın Kuzey Kanada denen bölümünde yaşayan İnuit kolundan Eskimo halklarının ortak adı. Alaska ve Grönland'da da başka kolları da bulunmaktaymış. Genel olarak eskimolar olarak bildiğimiz, farklı oluşumlardan mütevellit böyle bir halktan haberdar olmamıza vesile olan şey müziğin gücü değil de nedir. World Music kategorisinde önüme düşen ne varsa dinlemeye çalışıyorum. Inuktitut da önüme düşünce hemen köşeye çektim. Inuit dilindeki şarkı isimlerinin yanında parantez içinde The Unforgiven, Wish You Were Here, Heart Of Glass, I Want To Break Free gibi isimler görünce bunun bir cover albüm olduğunu anlayıp köşeye çektiğim albümle flörtleşmeye başladım. Daha hiçbir şarkı dinlemeden, ilk kez duyduğum bir halkın orijinal dilinden, dünyaya mal olmuş şarkıların yorumlarını duyacak olmanın ön heyecanını yaşadım. Bu efsane isimlerin ikonik şarkılarını Inuit müziğiyle paketleyip sunmanın ticari çıkar gözetmediği de aşikardı. Elisapie gibi aktivist bir insanın meşhur olup köşeyi dönme gibi ihtirasları olduğunu hiç sanmıyorum. Zaten albüme bakarsak ortada milyonlarla oynamayacak kadar mütevazi bir müzik olduğunu da görürüz. Cover çalmayı ihtiyacını vefalı müzisyenler ve sadık cover severlerden başka anlayan pek yoktur sanırım.

Açıkçası bu Inuit dili şarkı dili olarak pek de kullanışlı sayılmaz. Hatta bazen kulağa kaba bile gelebiliyor. Keza Elisapie'nin sesi de öyle çok ayrıksı, insanı çarpan bir ses değil. Sadece işini yapıyor o kadar. Ama öteden beri bildiğimiz, evde, yolda, düşte, duşta söylediğimiz bazı şarkıları başka bir dilde de duysak onları dışlayamıyoruz bir şekilde. Kaldı ki albümde yer alan bazı coverlar gayet iyi tasarlanıp daha sakin, huzurlu, hüzünlü, pastoral diyarlara taşınmış. The Unforgiven, Heart Of Glass, Wish You Were Here, Hey That's No Way To Say Goodbye ilk etapta çok tuttuğum coverlar oldu. Daha sonra bunlara Time After Time, I Want To Break Free, Going To California, Born To Be Alive eklendi. Dil dezavantajı özellikle nakarat kısımlarında hissedilse de ben Inuktitut'u sevdim. Pink Floydlar, Zeppelinler, Queenler, Stoneslar arasında Fransız diskocu Patrick Hernandez'in ne alaka dediğim 1979 hiti Born To Be Alive'ı görmek hem şaşırttı, hem mutlu etti. Birkaç tane daha böyle sürprize müsait bir albümmüş kendisi. Bir cover şarkının iyiliği, onu coverlayan müzisyenin şarkıyı nereye götürdüğüne bakar. Yerinde saydırmışsa iyi bir cover değil, sıkıcı bir yeniden çalım (yorum bile değil) olmuştur. Buna da kimsenin ihtiyacı yok. İşte Elisapie, 10 şarkının hepsini alıp kendi coğrafyasına ya da onları görmeye alışık olduğumuz yerlerden farklı kırlara, bayırlara, İglo ya da İglu denen eskimo evlerine götürmüş. Havanın soğukluğunu hissetmemize de izin vermemiş.

1. Isumagijunnaitaungituq (The Unforgiven) - (Metallica)
2. Sinnatuumait (Dreams) - (Fleetwood Mac)
3. Taimangalimaaq (Time After Time) - (Cindy Lauper)
4. Qimatsilunga (I Want to Break Free) - (Queen)
5. Qaisimalaurittuq (Wish You Were Here) - (Pink Floyd)
6. Californiamut (Going to California) - (Led Zeppelin)
7. Uummati Attanarsimat (Heart of Glass) - (Blondie)
8. Inuuniaravit (Born to Be Alive) - (Patrick Hernandez)
9. Taimaa Qimatsiniungimat (Hey, That's No Way to Say Goodbye) - (Leonard Cohen)
10. Qimmijuat (Wild Horses) - (The Rolling Stones

11 Eylül 2023 Pazartesi

The Groovy Nobody - Solarium

 
Reflections Of A Lost Year, benim için 2022 yılının en iyi 10 albümünden biriydi. Hatta 10. sıradaydı. Hala keşiflere açık nefis bir psychedelic rock ve neo-psychedelia güzelliği olarak doymuş sayılmam. The Groovy Nobody'nin grup görünümlü tek kişilik bir proje olduğundan, bu tek kişinin Sam Larson adlı bir Seattle vatandaşı olduğundan bahsetmiştim. Kendisi ve albümüyle daha çok vakit geçireceğimi düşünüyordum ki 18 Ağustos itibariyle sessiz sedasız yeni albüm Solarium düştü. Sürpriz gibi sürpriz! Kıtlıktan çıkmış mütareke dulu gibi saldırdığım Solarium, tıpkı Reflections Of A Lost Year'ı ilk dinlediğimde yaşadığıma benzer şekilde içindeki cevherleri hemen ortaya sermeyecek, dinledikçe çiçekler gibi açacak bir albüm olduğunu gösterdi. Hatta öncekine göre bu cevherleri biraz daha iyi saklamış gibi bile göründü gözüme. Açıkçası ilk dinlediğimde küçük bir hayal kırıklığı yaşadım. Çünkü Reflections'ın çıtasının altında kaldığını düşünmüştüm. Neyse ki, Reflections tecrübesi erken hüküm vermemek gerektiğini öğretmişti. Yine şırıl şırıl akan pırıl pırıl bir müzik, gitarın yaz güneşi gibi sarıp sarmaladığı, huzur veren, dinlendiren tam bir yaz albümü Solarium. Aslında yazın düştüğü için belki böyle hissettiriyordur. Ama her mevsime yakışacak, özellikle de gecelerine yakışacak harika anlarla dolu 9 şarkı, hem tek başına sakin bir tatil beldesine yapılan yolculuk, hem de o yolculuk sonunda yine tek başına doğanın, denizin, güneşin tadını çıkaracağınız varış noktanızda karşılaşacaklarınız gibi bir ruh haline sahip.

Reflections Of A Lost Year'ın açılış şarkısı Elevated, 2022'de sevdiğim en iyi 100 şarkıdan biriydi. Solarium'un açılış şarkısı Sunsick de 2023'ün en sevdiğim 100 şarkısından biri olacak. Onu diğer şarkılardan nasıl ayırdım hiç bilmiyorum. Zaten The Groovy Nobody'nin herhangi bir şarkısını diğerlerinden ayırt etmek için ne gibi kriterler aradığımı da tam tarif edemem. Eski bir radyo müptelası olduğum için, nispeten bana radyo dostu gibi görünmesi yeterli oluyor sanırım. 12 dakikaya yaklaşan enstrümantal ikinci şarkı Solarium, solaryumdan ziyade şezlong gölgesinde hasır güneşliğin arasından sızan gerçek güneş ışınlarının tatlı tatlı terlettiği tembelliğimizi betimliyor adeta. Reunited With The Day tam bir yaz gecesi huzuru. Dance In The Sun sanki Reflections'a konacakmış da bu albüme kalmış gibi. Gerçi Sam Larson bu albümdeki şarkıların 2019-2023 arasında yazıldığını not düşmüş. When We Get There, Swimming, Fall Into The Rhythm hepsinde ince nüanslar, yaz çağrışımlı sade melodiler, psychedelic estetikler, sadece yaza değil, sonbahara da yakışacak serinlikler bulabilirsiniz. Çoğu şarkı isminden anlaşılacağı üzere yaz, güneş, deniz temalarıyla bezeli Solarium, Larson'ın özellikle Reflections ile birlikte girdiği yolun ne kadar doğru olduğunu, şarkı teori ve pratiğini ne kadar geliştirdiğini gösteren kaliteli bir albüm. Seneye de yeni bir The Groovy Nobody albümü bekleyebilir miyiz sorusunun cevabını merak etmiyorum. Gelse tabii ki çok güzel olur. Ama son iki albüm doya doya sindirilmeyi bekliyor. 

1. Sunsick
2. Solarium
3. Invisible
4. Reunited With the Day
5. When We Get There
6. Dance in the Sun
7. Swimming
8. Endless Stream
9. Fall Into the Rhythm

31 Ağustos 2023 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Ağustos 2023)

Osees - Intercepted Message
Yıl: 2023 ABD
Tür: Psychedelic Rock, Synth Punk, Garage Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sleazoid Psycho"

Tia Gostelow - Head Noise
Yıl: 2023 Avustralya
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Early Twenties"
Fotokiller - Eerie Nostalgia
Yıl: 2023 Almanya
Tür: Post-Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Asleep"
VA - CSI: Crime Scene Investigation - The Soundtrack
Yıl: 2002 ABD
Tür: Electronic, Trip-Hop, Breakbeat, Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: New Order - "Crystal"
The Wans - Magical Touch
Yıl: 2023 ABD
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let It Out"
Shamir - Homo Anxietatem
Yıl: 2023 ABD
Tür: Alternative Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Beginning"
The Hives - The Death of Randy Fitzsimmons
Yıl: 2023 İsveç
Tür: Garage Rock, Punk Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Countdown to Shutdown"
VA - A Tribute to Rammstein
Yıl: 2023
Tür: Industrial Rock, Neue Deutsche Härrte
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: Burton C. Bell, Paul Ferguson & MGT - "Du Hast"
Des Rocs - Dream Machine
Yıl: 2023 ABD
Tür: Alternative Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dream Machine"
Erkin Koray - Best of... The Best
Yıl: 2020 Türkiye
Tür: Anadolu Rock
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Arap Saçı"
Cirrus - Counterfeit
Yıl: 2002 ABD
Tür: Breakbeat, Big Beat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hit the Decks"
Donnie Brasco (OST)
Yıl: 1997 ABD
Tür: Soul, Jazz, Rock, Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Electric Light Orchestra - "Don't Bring Me Down"
Them Vibes - Sonic Chameleonic
Yıl: 2023 ABD
Tür: Rock, Funk, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "You Got Me Baby"
Phil Collins - No Jacket Required
Yıl: 1985 İngiltere
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Inside Out"


Public Animal - Sun Won't Wait
Yıl: 2023 Kanada
Tür: Alternative Rock, Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Don't Steal the Light"




Frankie and The Witch Fingers - Data Doom
Yıl: 2023 ABD
Tür: Garage Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Doom Boom"
Jamiroquai - Party Songs
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Funk, Acid-Jazz, Nu-Disco, Compilation
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Feels Just Like It Should"
Kataklysm - Goliath
Yıl: 2023 Kanada
Tür: Death Metal
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Combustion"
Elton John - Greatest Hits - 1970-2002
Yıl: 2002 İngiltere
Tür: Pop, Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Rocket Man"
UNKLE - Psyence Fiction
Yıl: 1998 İngiltere
Tür: Trip-Hop, Alternative Hip-Hop, Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Be There (feat. Ian Brown)





27 Ağustos 2023 Pazar

Sue Ellen - Sunday Hangover


80’li yıllarda belki de ABD’den çok bizim toplumumuzda derin izler bırakmış Dallas dizisinde kadın-erkek-yaşlı-genç herkesin acıdığı ve bu acımadan filizlenen sempati sayesinde empati kurabildiği bir kadın vardı. (Çünkü bizim 80 sonramız başkasınınkine benzemiyordu.) Bu kadın, beyazcam sayesinde okyanusları aşıp, en ücra beldelerimize kadar girip, oralarda bile kendi kaderini başka biçimlerde paylaştığı kadınlara ayna tutabiliyordu. Aşkı uğruna başkalarının parmağında oynatılabilecek kadar saftı. Ama kimseden çekmedi JR’dan çektiği kadar. Adeta bir uzvu olmuş içki kadehi ve her dâim sulu gözleri ile hüznün kadın bedeninde cisimleşmiş hâli olan Sue Ellen Ewing’den söz ediyorum. Zamanında öyle bir isim koymuşlar ki kadına, bunca yıl sonra bu ismi İsveçli kendi halinde bir kızın albümü üzerinde görünce isim hafızam tek bir adrese yöneldi.

İsveçli Sue Ellen hakkında pek fazla bilgiye ulaşamadım. Yine de bir tesadüf sonrası Sunday Hangover albümüne rastlayınca fazla bilgiye de gerek kalmadığını anladım. Üstelik Dallaslı Sue Ellen ile sadece isim benzerliği olmadığını da… Tamamı akustik ve haliyle Sue Ellen hüznüyle kaplı Sunday Hangover, 80’lerin (Dallas’ın hâlâ ekranlarda olduğu 80’lerin) bazı unutulmaz hitlerinin yeniden yorumlarından oluşmakta. Öyle ki şarkı isimleri yerine önce sahiplerini söylesek, hangi şarkıların coverlandığını tahmin ederken yanılma payınız oldukça düşük olacaktır. Albümü dinlerken aklıma Hellsongs ve Sofia geldi. Tıpkı onların yorumları gibi orijinal şarkıları bambaşka hallere sokmuş çıkarmış bir nefâset var. Hellsongs nasıl 80’lerin hard rock ve heavy metal örneklerini kendi zevkine göre giydirdiyse, Sue Ellen da 80’ler partilerinin demirbaş pop şarkılarından bir tutam alıp onları 2000’ler akustiğine kuşatmış.


Hani Shattered Dreams, Do You Really Want To Hurt Me, Enjoy The Silence gibilerinin bu folk atmosferinde nasıl kalp kırıcı olabileceğini az çok tahmin edebilirdim de, şu Wake Me Up Before You Go-Go’nun bu kadar acımasız bir balada dönüşebileceği aklımın köşesinden geçmezdi. Meğer George Michael’ın karaokelerin gözdesi o zıpır pop şarkısı, duru bir ses ve bir gitarla çok farklı bir iklim yaratabiliyormuş. “Gitmeden önce beni uyandır” dizesini Wham!’den her duyuşumda nasıl gülümseme hissi beliriyorsa, Sue Ellen söylediğinde o kadar üzülüyorum. İçime bir keder doluyor, pişmanlıklarım üşüşüyor, hayata sonbahardan bakıyorum. Ama öte yandan da mutluyum. Çünkü alternatif bir 80’ler partisinde ortamı loş hale getirip mum ışıkları altında harika bir 80’ler dinletisi içindeyiz sanki. The Model haricinde albümde boş yok. The Model da boş değil. Sadece daha önce orijinalini hiç duymadığım, bu yüzden diğer şarkılarla kurduğum paralel hissiyatları yaşayamadığım bir şarkı olmasından ötürü oluşmuş bir boşluktan bahsetmekteyim. Benim için çok mühim bir grubun, çok mühim bir parçası olan Everybody Wants To Rule The World ile albüm sona erdiğinde, o alternatif partinin ertesi sabahının kara bulutlu hüznü altında huzur içinde yapılacak kahvaltının hayalleri süslüyor zihnimi. Bir sonraki Sue Ellen sarhoşluğuna kadar…

1. Shattered Dreams (Johnny Hates Jazz)
2. Maneater (Hall & Oates)
3. I Was Made for Loving You (Kiss)
4. Wake Me Up Before You Go-Go (Wham!)
5. I Surrender (Rainbow)
6. Being Boring (Pet Shop Boys)
7. Blue Monday (New Order)
8. Enjoy the Silence (Depeche Mode)
9. Do You Really Want to Hurt Me (Culture Club)
10. The Model (Kraftwerk)
11. Everybody Wants to Rule the World (Tears For Fears)

14 Ağustos 2023 Pazartesi

George Lynch & Jeff Pilson - Heavy Hitters II

 
Hard rock'ın güzide isimlerinden Dokken emeklisi George Lynch ve Jeff Pilson'ın 2020 tarihli cover albümleri Heavy Hitters'ın son paragrafında "George Lynch ve Jeff Pilson birkaç sene sonra yine 80'ler, 90'lar karışımı başka pop ve rock hitlerini bu enerjiyle albümleştirsin istiyorum" demiştim. İkili hiç haber vermeden Heavy Hitters II ile tekrar sahada. Evvela playliste baktım ama bu defa Sledgehammer, Shout, Jumpin' Jack Flash ve New Sensation dışında tanıdık isim göremedim. Hiç fark etmez. Ben bu adamların anam babam hard rock tarzını seviyorum. Eminim tanıdık tanımadık her şarkıya hakkını vermişlerdir diye düşündüm. Albüm bitiminden geliyorum ve zaten emin olduğum şeyle karşılaşmaktan çok memnunum. Hadi illa karşılaştır dersen, Heavy Hitters 2020 1-2 adım daha önde diyebilirim. Bunda müzikal hiç bir farklılık etkili değil. Sadece daha tanıdık ve hard rock yorumunu duymak istediğim coverların ilk albüme göre azlığı yüzünden böyle. Fakat yine kütür kütür bir rock, yine yılların tecrübesi vokal, gitar, bas, davul profesyonelliği ve yine orijinal şarkılaın sahip oldukları tutkulara kendi tutkularıyla cevap vermiş 11 enfes şarkı bizi bekliyor.

Gerçekten SledgehammerShout ve New SensationLynch ve Pilson'dan duymak büyük keyif. Orijinallerine de hasta olduğum için hepsini tüylerim diken diken dinledim. Imagine Dragons ve Sam Smith ne alaka, coverını çalacak başka adam bulamadınız mı diye hayıflanırken, özellikle The Voice yarışmasının gözde seçkilerinden biri olan Stay With Me'nin bu kadar güzel coverlanabileceğini düşünmemiştim. 90'lardan kopmuş altın değerinde bir hard rock baladı gibi kalbimi çaldı. Orijinallerini daha önce duymadığım, haliyle sıfırdan Lynch & Pilson şarkısı gibi dinlediğim lezzetlere gelirsek, burada başı soul ikilisi Sam & Dave'in orijinali 1966'ya ait Hold On (I'm Coming) ve Sly and The Family Stone'un 1969'da çıkan Thank You (Falettinme Be Mice Elf Agin) adlı şarkıları çekiyor. Bu iki şarkının soul ve funky ruhunu kendi hard/blues rock tarzlarıyla yoğuruşları, şekillendirişleri, pişirip sofraya koyuşları harikulade. Crosby, Stills, Nash & Young'dan seçtikleri efsanevi Déjà vu (1970) albümünün açılış şarkısı Carry On'un vokal yoğunluğunu göz ardı etmemelerini de sevdim. Ama bana sorsalar, grubun gönülden bağlı olduğum tek albümü American Dream'den (1988) bir şarkı duymayı daha çok isterdim. Hatta isim de vereyim, Drivin' Thunder acayip yakışırdı. Howlin' Wolf şarkısı Smokestack Lightning'in bizzat kendisi zaten karizmaymış ki, Lynch ve Pilson kendi karizmalarını da katarak şarkıyı tekrar onurlandırmışlar.

Albümde sadece The Stroke, Radioactive ve kapanışa konan anonim Christmas şarkısı It's A Wonderful Life'ı gereksiz buldum. Gerçi üçü de fena değil. Ama sanki bunlara gelene kadar milyonlarca şarkı sayarız ki Lynch & Pilson vizyonundan duymak istediğimiz. Keşke adamlar şu iki Heavy Hitters albümünün yapılış sürecinin belgeselini çekselermiş. Ayıla bayıla izlerdim. İkinci Heavy Hitters'dan sonra George Lynch (69) ve Jeff Pilson (65) şeklinde olan durum, bu adamların sadece kağıt üzerinde yaş aldıklarını gösteriyor. Zira hazır şarkılarla dahi olsa şu albümün enerjisi, yoğunluğu, tutkusu çok çok az hard rock grubunda var. Biraz da o yüzden hem geçmişi, hem de şimdiyi kucaklayan böyle şahane rock albümleri bulunca kaybetmemek, onlara sarılmak, yenilerini de istemek çok doğal. Heavy Hitters 2020'den sonra tuttuğum dileğin gerçekleşmesiyle bu defa yine son paragrafta Heavy Hitters III albümüne de randevu verelim bence. Amcalarımız uzun ömürlü olsunlar, ayaklarına taş değmesin. Ama bu serinin devamı da gelsin ne olur.

1. Sledgehammer (Peter Gabriel)
2. Carry On (Crosby, Stills, Nash & Young)
3. The Stroke (Billy Squier)
4. Radioactive (Imagine Dragons)
5. Smokestack Lightning (Howlin' Wolf)
6. Hold On (I'm Coming) (Sam & Dave)
7. Stay With Me (Sam Smith)
8. Shout (Tears For Fears)
9. New Sensation (INXS)
10. Jumpin' Jack Flash (The Rolling Stones)
11. Thank You (Falettinme Be Mice Elf Agin) (Sly and The Family Stone)
12. It's a Wonderful Life

12 Ağustos 2023 Cumartesi

King Tree & The Earthmothers - Modern Tense

 
Gitarist/şarkıcı Henry James ve basçı Adam Ditt lisede tanışmış, farklı gruplarla performans sergilemiş ve bu gruplarla turneye çıkmış iki müzisyen. Okul sonrası doğaçlama seanslarıyla birbirlerinden kopmayan ikili, artık bu seanslarda davulcu olarak kimi bulurlarsa çağırıyorlardı. Yıllar geçtikçe Henry James psychedelic ve progressive rock'tan etkilenen yatak odası demoları üzerinde çalışmaya kendini adamıştı. Bu demolardan bazıları, tamamen Henry James tarafından gerçekleştirilen, yapımcılığı üstlenilen ve kaydedilen bir çalışma olan 2020 tarihli King Tree & The Earthmothers'da duyulabilir. Takvimler 2021'e geçtiğinde davulcu Derek Eglit'in katılımıyla kıvamını bulan grup, artık bir üçlü olarak canlı performanslarıyla Güney California'yı etkilemeye başladılar. 2022'de bir miktar şarkıyla girdikleri stüdyodan da yaklaşık bir yıl sonra Modern Tense adlı ilk gerçek debut albümleriyle çıktılar. Ekim ve Kasım aylarında da Avrupa'nın önemli sahnelerine çıkmaya hazırlanıyorlar.

Sadece bir saniye içinde albümün kapağını, üzerindeki King Tree & The Earthmothers yazısını ve künyesindeki psychedelic rock ifadesini görünce, ne zaman albüm çıkaracağı belli olmayan King Gizzard & The Lizard Wizard yeni albüm yapmış sandım. Bir saniye sonra olayın öyle olmadığını anladıktan ve play tuşuna bastıktan sonra dönmeye başlayan ilk şarkı Be Free ile King Gizzard'ın en sevdiğim albümü Flying Microtonal Banana evrenine giriyoruz galiba diye heyecanlandım. Oryantal gitar rifflerinin yarattığı Anadolu rock havası, doğu - batı dengesinden peydah olan eklektik groove, gitar-bas-davul üçlüsünün zeki uyumu özellikle Be Free, All You Are, Dark Ideals üçlüsünde parıl parıl parlıyor ve o evrene ait olduğunu gösteriyor. Henry James bu Anadolu baharatlı gitar melodilerini nerden edindi bilinmez. Keşke daha çok şarkı yazarı/gitarist bunu edinse. Bu 3 şarkıdan birini yılın en iyi 100 şarkısı arasına koymam gerek. Hangisini seçeceğimi şimdilik ben de bilmiyorum ve albümle temaslarım sürüyor. 9 şarkılık albümde sadece 3 tanesinin bu ayrıcalığa sahip olmasına biraz burkulmadım değil. Ama kalan 6 şarkıdan da razıyım. 

"Progressive hard blues rock" şeklinde tanımlamaktan başka çare bulamadığım Great Beyond, neo-psychedelia ile flört halindeki Modern Tense ve Falling Apart, ayrıca kenarlarıyla, köşeleriyle, yolları ve köprüleriyle What You Feel, Chasing Clouds, Light Keeper çok güçlü şarkılar. Henry James'in virtüözlük düzeyindeki gitar stili, psychedlic rock camiasında bu aralar öyle sık rastlanmayan bir yaratıcılıkla birlikte paket halinde geliyor önümüze. King Tree & The Earthmothers gibi gruplar, Modern Tense gibi albümler bana iyi geliyor. O groove duygusuna kapılıp gitmek, o kaliteli gitar soloların altında ıslanmak, kökü halk müziğimizde bulunan Anadolu rock gitar melodilerinin coşku yüklü uyarlamalarını mayamızda hissetmek muhteşem şeyler. Saç ve giyim tarzlarıyla 70'lerin rock evreninden fırlamış gibi duran James, Ditt, Eglit üçlüsü hiç de özenti gibi durmayıp o evrene çok yakışıyorlar. Görüntü ile birlikte sese verdikleri önem bir araya gelince, "tense" kelimesini fiil zamanı olarak ele aldığımızda geçmişle kurulan bu elit bağın modernize edilişindeki inceliğe hayran kalıyoruz. Hem geçmiş zamanlara, hem de modern zamanlara kip olabilmek olağanüstü bir durum zira.

1. Be Free
2. Great Beyond
3. All You Are
4. Modern Tense
5. Light Keeper
6. Chasing Clouds
7. Dark Ideals
8. Falling Apart
9. What You Feel,

31 Temmuz 2023 Pazartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2023)

Mabel Matiz - Fatih
Yıl: 2023 Türkiye
Tür: Pop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Severim (feat. KARDELEN)

VA - Barbie the Album
Yıl: 2023 ABD
Tür: Pop, Synthpop, Electropop
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: Dominic Fike - "Hey Blondie"
The Jack Cades - Something New
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Garage Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Candy Cane"
Goat - The Gallows Pole: Oiginal Score
Yıl: 2023 İsveç
Tür: Psychedelic Folk, Dark Folk
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fill My Mouth"
Wham! - The Singles: Echoes From the Edge of Heaven
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Pop, Compilation
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wake Me Up Before You Go-Go"

PVRIS - Evergreen
Yıl: 2023 ABD
Tür: Alt-Pop, Alternative Dance
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Goddess"
Bjonko - Balkan Express
Yıl: 2023 Danimarka
Tür: Balkan, World
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Toska Oro"


Kingdom Come - Hands of Time
Yıl: 1991 Almanya
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: "Both of Us"
Georgia - Euphoric
Yıl: 2023 İngiltere
Tür: Synthpop, Electropop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Give It Up For Love"

Gutslit - Carnal
Yıl: 2023 Hindistan
Tür: Death Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Killing Joke"
Дельфин - ПРОЩАЙ ОРУЖИЕ
Yıl: 2023 Rusya
Tür: Post-Punk, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Прощение"
ONUKA - Room
Yıl: 2023 Ukrayna
Tür: Alt-Pop, Art Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Peremoha"
Grouplove - I Want It All Right Now
Yıl: 2023 ABD
Tür: Indie Pop, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Climb"

Apollo 440 - Gettin' High on Your Own Supply
Yıl: 1999 İngiltere
Tür: Big Beat, Drrum & Bass, Electronic
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stop the Rock"
Bruce Almighty OST
Yıl: 2003 ABD
Tür: Pop, Rock, Big Beat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Fatboy Slim - "The Rockafellar Skunk"
The Far Outs - The Far Outs!
Yıl: 2023 Avustralya
Tür: Garage Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "El Diablo Del Mar"
Led Zeppelin - Mothership
Yıl: 2007 İngiltere
Tür: Hard Rock, Blues Rock, Compilation
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: "Whole Lotta Love"
Yota - Room 412
Yıl: 2023 İsveç
Tür: Synthpop, Synthwave
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dark Dandy"


Bruce Dickinson - Balls to Picasso
Yıl: 1994 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shoot All the Clowns"

The Jackal OST
Yıl: 1997 ABD
Tür: Electronic, Big Beat, Drum & Bass
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: DollsHead - "It's Over, It's Under"


28 Temmuz 2023 Cuma

Kingdom Come - In Your Face

 
Artık o kadar kötü albümler çıkmaya başladı ki oturup ağız tadıyla yeni bir şeylerden bahsetmek yalan oldu bu aralar. Böyle olunca kulak sağlığımızı da düşünmek icap ediyor. Çare her zaman olduğu gibi eskilerde. Dijitalleşme öncesinde bilgisayarsız, internetsiz dönemin yıldızı kasetlerde bulduğumuz mutluluğa artık kasetlerin kendisiyle olmasa da bilgisayarlı, internetli dönemde ulaşıyoruz. Kötü albümlerden ve şarkılardan kaçarken sığınağımız 80'lerin, 90'ların şahane albümleri oluyor. İşte öyle günlerden birinde sığınak ararken karşıma çıkan Alman grup Kingdom Come'ın kendi adını taşıyan 1988 tarihli ilk albümüne bilmem kaçıncı kez düştüm. Bu hard rock başyapıtından 2010 yılında etraflıca söz etmiştim. O yazının son paragrafında ikinci albüm In Your Face'in bu ilk albüme en çok yaklaşanı olduğunu söylemiştim. İlk albümü yine aynı keyifle dinledikten sonra grubun tadına doyamayıp In Your Face'e uzandım. İlk albümden hemen bir yıl sonra çıkması, daha ilk albümün onyıllar sürecek etkisi bitmediğinden önce tuhaf gelmişti. Belki biraz da bunun yüzünden, ama en çok da ilk albümün koyduğu çıta yüzünden değeri uzun süre bilinmedi. In Your Face'e borçlu hissettiğimden kendi adıma bu değeri bir nebze vermek isterim.

80'lerin sonu Kingdom Come kariyerinin başı oldu. 88 ve 89 albümleri o kadar güçlü, köklerine bağlı, aynı zamanda yenilikçiydi ki, benim için hala taptazedir. Yine de Kingdom Come 88'in tahtına hiçbir Kingdom Come albümünün oturamayacağını tekrarlayarak onun bir yaş küçüğü olan In Your Face'e geçelim. Sound olarak davul tonu dışında pek bir değişiklik yok aslında. Who Do You Love, Perfect 'O', The Wind, Gotta Go (Can't Wage A War) dörtlüsü o taptaze Kingdom Come karakteristiğine sahip şarkılar. Bu karakteristiğin içinde harikulade riffler, tutkulu nakaratlar, Led Zeppelin mirası hard/blues rock kıvraklığı ve yine buna bağlı olarak Lenny Wolf'un erken Robert Plant ilhamlı enfes vokali var. Zaten grubun tek cümlelik özeti de bu. Yukarıda saydığım muhteşem dörtlünün bir lig altında mücadele veren Highway 6, Mean Dirty Joe, Do You Like It ve sağlam bir blues rock olan Just Like A Wild Rose da albümün kalitesine katkı sağlayan besteler. İşte bence Kingdom Come 88'de bu lig olayı yoktu. Tüm şarkılar üst ve eşit bir düzeyden ses veriyordu. Canımı en çok sıkan da albümün Stargazer gibi sıradan bir şarkıyla kapanış yapmasıydı. 

Yine de bu iki olağanüstü albümden sonra gelen tam 11 albümden aklımda kalan tek şey, yalan olmasın sadece Both Of Us adlı nefis şarkı. Bu 11 albümü kesinlikle hatırlamıyorum. Hatta bazılarını dinlediğimden bile emin değilim. Artık Wolf'un şarkı yazarlığındaki gerileme mi, yoksa daha fantastik bir ifadeyle ilham perilerinin terk eylemesinden mi bilinmez, dinlediğim halde beni çarpmamış olmalarından ötürü bu 1 değil, 5 değil, 10 değil, 11 albümden aklımda bir şarkı dışında bir şey kalmamış olması hiç normal değil. Fırsat bulursam dönerim diyeceğim ama ilk iki albümlerinde olmayıp da onlarda olan bir şeylerin varlığına pek ihtimal vermiyorum. Atla deve değil aradığım. İyi şarkılar olsun yeter. Efsanevi ilk albümün görkeminden sonra gelen In Your Face'in bende hep hüzünlü bir havası olmuştur. Üstelik What Love Can Be ve Loving You gibi iki öldürücü balada benzer bir şarkıya sahip olmamasına rağmen. O hüzün, sound kaynaklı bir hüzünden ziyade, belki de Kingdom Come'ın uzun kariyerine benim gözümde daha ikinci albümden erken veda edişinin hüznüdür. "Erken veda" tamlamasının kendisi zaten yeterince hüzünlü değil mi?

1. Do You Like It
2. Who Do You Love
3. The Wind
4. Gotta Go (Can't Wage a War)
5. Highway 6
6. Perfect 'O'
7. Just Like a Wild Rose
8. Overrated
9. Mean Dirty Joe
10. Stargazer

20 Temmuz 2023 Perşembe

Musselman - Musselman


Musselman'i duyar duymaz "kim bu adam" deyip klavyeye saldırdığımda karşıma çıkan yegâne isim, NBA koçlarından biri olan Eric Musselman oldu. Ben de o saatten sonra aramaya son verip, kendimi bu güzel müziğin kucağına bırakıverdim. Zira son yılların en kıyak folk albümlerinden biriyle burun burunaydım. İspanyol olduğunu öğrendiğimde de ufak bir şaşkınlık yaşamadım değil. Nedense bana fazla Amerikan şekilde çınlamıştı. Gerçi Arjantin kökenli İsveçli singer/songwriter José González de başlarda aynı duyguyu yaratmıştı. González ile bir ruh bütünlüğü olduğunu da hazır yeri gelmişken belirteyim. Amerikalı folkçulardan bana fenalıklar geldiği bir sırada kulağıma çalınan  Musselman, González benzeri hem Amerikalı gibi olup, hem de içime fenalıklar getirmemeyi başaran nâdir isimlerden oldu. "Amerikalı gibi" algısı da başka bir konu. Gücünü İngilizce'nin kuytu köşelerine sızmayı bilen liriklerden ve yıllar yılı Amerikalı olarak tanıyıp bildiğimiz akor formüllerini çekici bir kıvraklıkla hayata geçirmeyi başaran yabancıların müziği bu.

Fazla emek gerektirmeden, pop tınılarıyla folk şarkılarının omurgasını zenginleştirmeyi bilen bir müzik yapıyor Musselman... Kadife gibi bir ses ve akustik gitardan start aldığı belli besteler, aynı akustikliği samimi biçimde yansıtmayı bilen ustalıkta. Trompetin yârenlik ettiği açılış parçası Narrow Path, dinleyeni çok hoş biçimde karşılıyor. Elektrik gitar solosuyla kulak tırmalamadan karakterini ortaya koyan One For You ve bana göre albümün en iyi şarkısı Wicked Mind, bu hoş açılışı sadece "hoş" olmaktan çıkarıp, çok daha ciddiye alınası bir altyapıya oturtulmuş şarkılar bütünü haline getiriyor. O altyapı, tipik akustik gitarın, tipik perküsyonla buluşmasından ibaret olsa da, folk müziği folk yapanın o tipiklik değil, ona hizmet eden şarkı yazma ruhu olduğunu kanıtlar şekilde kendini sağlama alıyor. İlginç biçimde hiçbir şarkıda o altyapının altını oymamayı, tam tersi ona katlar çıkmayı çok iyi biliyor. Neden ilginç? Çünkü ortalamanın üzerinde kabul ettiğimiz herhangi bir folk albümü bile içinde mutlaka bir iki "zamana oynayan" şarkı barındırıyor. Oysa bana bu albümde hiçbiri öyleymiş gibi gelmedi. Özellikle Wicked Mind, Cold Breeze, Snake In The Floor, Freaks ve Winds dinledikçe açılan, insanın içini de açan ferahlıkta şarkılar. Birçoğu daha kalabalık enstrümanlarla ve yüksek volumlü rock versiyonlarıyla da çalınabilirdi. Ama bu halleri benim için her zaman tercih sebebidir. Hatta akustik olarak çok daha güçlüler. Piyasadaki binlerce "kendine yabancı" folk albümünden çok daha kişilikli, oturaklı ve karizmatik kesinlikle.

1. Narrow Path
2. One For You
3. Wicked Mind
4. Hide Me
5. Cold Breeze
6. Snake In The Floor
7. Torch Song
8. Flame
9. Chasing The Stars
10. Freaks
11. Winds

8 Temmuz 2023 Cumartesi

The Full Monty (OST)

 
İngiltere’nin orta kesiminde yer alan Sheffield, çeliği, bıçak çeşitleri, tarihin ilk futbol kulübü olan Sheffield FC’si ve Pulp grubu ile ünlüdür. Aynı zamanda 1997 tarihli Peter Cattaneo filmi The Full Monty’nin geçtiği yer olan Sheffield, 1979-1990 arası hüküm sürmüş Margaret Thatcher hükümetinin liberal özelleştirmeleri sonucu allak bullak olmuş ekonomisinin yaraladığı yerlerden sadece biri. Diğer şehirlerde olduğu gibi bu ekonomik kriz ortamında Sheffield halkı günlerini boş çelik fabrikalarında, sokaklarda, işçi bulma kurumlarında, işsizlik maaşı kuyruklarında veya striptiz kulüplerinde geçirmekteydi. O işsizlerden biri olan Gaz (Robert Carlyle), oğlu Nathan ve kankası Dave (Mark Addy), şehirde bir kulüpteki erkek striptiz grubunun geldiğini duyan kadınların kulübe akın ettiklerini görünce merak edip gizlice içeri girerler. Gördükleri manzara karşısında, işsiz güçsüz hayatından bunalan Gaz kendi striptiz grubunu kurma fikrine kapılır. Kuracağı grubun da yine işsizlerden oluşması kaçınılmazdır. 90'ların en iyi İngiliz komedilerinden biri olan The Full Monty, gerek konusu, gerekse mizahıyla yıllara meydan okuyan şahane bir film. Konu da bir miktar striptizle ilgili olunca bir soundtrack şart olmuş. O soundtrack da filmin şanına yakışır bazı striptiz marşlarıyla dolu.

Bir grup işsiz erkek ve onların iş, aile ve varoluşsal sorunları günümüzde olsa burun kıvırma meselesi olabilirdi. Ama hem filmin piyasaya çıktığı dönemin, hem de filmin zamanının geçtiği önceki dönemin ruhunda çok önemli bir yeri vardı. Hatta günümüz aklıyla baktığımızda bile, eril duruş biçimine yakıştırılmayan striptiz gibi bir eğlence kavramınından başka çıkış yolu bulamayan bu bir grup erkeğin yaşadığı komiklikler, altyapısı güçlü bir dramla sunulurken, müziğin rolü de aynı güçle filmin bir parçası haline geliyor. You Sexy Thing, Land Of A 1,000 Dances, Rock and Roll Part 2 gibi canavarların haricinde, işsizlik maaşı kuyruğunda Donna Summer’ın Hot Stuff şarkısını duyunca verdikleri tepki, TV’de Flashdance filmini izledikleri, prova yaptıkları ve karakola düştükleri sahneler, albümü dinledikçe gözlerimde tekrar canlanıyor, mutlu oluyor, filmi tekrar izlemek istiyorum. Sanırım şimdiye dek üç veya dört defa izledim. Üstat Tom Jones’un You Can Leave Your Hat On eşliğindeki o harika finali ayrıca daha fazla izlemişimdir. 

1996 yılına ait Demi Moore başrolündeki Striptease filmine ait şarkıların arkasına The Full Monty albümüne eklerseniz ortaya varsa striptiz fantezilerinizi, yoksa striptiz seyirliği keyfinizi hoş tutacak güzel anlar çıkar. Striptease film olarak pek matah değildi. Ama The Full Monty, ekonomik kriz ve beraberindeki işsizlik fonunda bir grup erkeğin hayata tutunma ve dağılmış aile yaşantılarını toparlama uğruna göze alabileceklerinden mülhem şahane bir film. 1997'de ilk senaryosu The Full Monty'yi yazan Simon Beaufoy, tam 26 yıl sonra büyük oranda aynı kadroyla 8 bölümlük bir mini seri olarak ekibi geri döndürdü. Bu defa meselesi nedir henüz göremedik ama bölümlerde çalan şarkıların The Pretenders, Creedence Clearwater Revival, CeeLo Green (hem de Fuck You), Edith Piaf, Primal Scream, Chumbawamba ve hayatında ilk kez duyduğum bir dolu grup ve şarkıcıya ait olduğunu görmek heyecan yarattı. Üstelik You Can Leave Your Hat On yine var. Bu dizi hiç beklenmiyordu. Öte yandan filmden 26 yıl sonra kahramanlarımız ne haldeler diye merak edenler, muhtemelen sadece benim gibi The Full Monty hayranlarıdır. Evet, The Full Monty hayranları diye bir kitle var.

1. David Lindup - The Zodiac
2. Hot Chocolate - You Sexy Thing
3. Tom Jones - You Can Leave Your Hat On
4. M People - Moving on Up
5. Steve Harley & Cockney Rebel - Make Me Smile (Come Up and See Me)
6. Anne Dudley - The Full Monty
7. Anne Dudley - The Lunchbox Has Landed
8. Wilson Pickett - Land of a 1,000 Dances
9. Gary Glitter - Rock and Roll, Part 2
10. Donna Summer - Hot Stuff
11. Sister Sledge - We Are Family
12. Irene Cara - Flashdance...What a Feeling
13. Joe Loss & His Orchestra - The Stripper