30 Haziran 2015 Salı

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2015)

NEØV - Dominique
Yıl: 2015 Finlandiya
Tür: Indie Pop, Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Aurora"
Terakaft - Alone (Ténéré)
Yıl: 2015 Mali
Tür: Tishoumaren, Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Karambani"
Peach Kelli Pop - II
Yıl: 2012 Kanada
Tür: Twee Pop, Garage Rock, Lo-Fi
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Tough Stuff"
Pastel Ghost - Abbys
Yıl: 2015 ABD
Tür: Synthpop, Chillwave
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Clouds"
God is an Astronaut - Helios | Erebus
Yıl: 2015 İrlanda
Tür: Post-Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Helios Erebus"
 
Things to Do in Denver When You're Dead OST
Yıl: 1995 ABD
Tür: Rock, Blues Rock
 "F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Warren Zevon - "Things to Do in Denver When You're Dead"
The Graveltones - Don't Wait Down
Yıl: 2013 İngiltere / Avustralya
Tür: Alternative Rock, Garage Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Forget About The Trouble"
 
Metallica - Load
Yıl: 1996 ABD
Tür: Heavy Metal, Hard Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Until It Sleeps"
Kinski - 7 (or 8)
Yıl: 2015 ABD
Tür: Post-Rock, Space Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Detroit Trickle Down"
Preston Epps - Bongola
Yıl: 1961 ABD
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bongola"
 
My Sleeping Karma - Moksha
Yıl: 2015 Almanya
Tür: Psychedelic Stoner Rock, Space Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Agni"
Regal Degal - Not Now
Yıl: 2015 ABD
Tür: Post-Punk, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Delicious"
Unida - Coping With the Urban Coyote
Yıl: 1999 ABD
Tür: Stoner Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Black Woman"
The Wanton Bishops - Sleep With the Lights On
Yıl: 2015 Lübnan
Tür: Heavy Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Come to Me"
 
Florence + The Machine - How Big, How Blue, How Beautiful
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Art Pop, Indie Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ship to Wreck"
 
Bülent Ortaçgil - Bu Şarkılar Adam Olmaz
Yıl: 1994 Türkiye
Tür: Folk Pop, Singer/Songwriter
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sensiz Olmaz"
 
Adventureland OST
Yıl: 2009 ABD
Tür: Pop Rock, New Wave, Alternative Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Crowded House - "Don't Dream It's Over"
 
Doro - Raise Your Fist
Yıl: 2012 Almanya
Tür: Heavy Metal, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Raise Your Fist in the Air"
 
Everything Everything - Get to Heaven
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Progressive Pop, Art Pop, Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Blast Doors"
AM & Shawn Lee - Outlines
Yıl: 2015 ABD / İngiltere
Tür: Electronic, Nu Jazz, Indie Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Cold Tears"
 

26 Haziran 2015 Cuma

Peach Kelli Pop - iii


2009'da Ottawa, Kanada'da Allie Hanlon tarafından kurulan Peach Kelli Pop, kendine bir grup ismi vermiş tek kişilik projelerden biri. Aslen bir davulcu olan Hanlon, kendine yazdığı şarkıları paylaşmak isteyince bu proje ortaya çıkmış. Çıkan şey ise twee pop, garage rock, noise pop diye tabir edilen, yok aslında birbirlerinden farkı denebilecek türler karmasından ibaret. Kısacık, çok büyük hedefleri olmayan, kişisel, eğlencelik diye buradan Ottawa'ya yol olacak tanımlar kullanabileceğimiz Hanlon şarkıları, üç albüm boyunca çizgisini bozmadan 2015'e kadar ulaşmış durumda. İlk iki albümde minik farklarla ilerleme gördüğüm Peach Kelli Pop, son albüm iii ile yine minik farklarla grafiğini bir aşama yükseltmiş bana göre. Bu yükselişi detaylandırmak, hele de diğer albümlerle kıyaslamak sadece kişisel hislerle mümkün. Fazla uğraşmadan, albümle çok fazla vakit geçirmeden bu detaylandırma kolayca yapılabilir. Ama yatak odasında birkaç dakikada yazılıp evin garajında birkaç dakikada kaydedilmiş şarkıları Pink Floyd eleştirisi tadında yorumlamak gereksiz.

20 buçuk dakikalık süresi boyunca rock'n roll ritimleriyle sörf yapan, derdini en kısa yollardan anlatan, aslında bir derdi de olmayan, neşeli garaj şarkılarıyla türünün doğru kanallarından ses veren son Peach Kelli Pop albümünde Princess Castle 1987, Plastic Love, Shampoo, Please Come Home, Heart Eyes, Bat Wing en beğendiğim şarkılar oldu. Belki yarın bunlara yenisi eklenir. Video oyunlarından, Çin yemeklerinden, komplo teorilerinden ilham aldığı söylenen Allie Hanlon, canlı performansları için genelde kadın müzisyenler seçmesini, onlardan aldığı dişi enerjiyle sahnede kendini daha rahat hissetmesi olarak açıklamış. The White Wires adında yine aynı türde müzik yapan üç kişilik grubun tek kadın elemanı, üstelik davulcusu olarak üç albümlük uzun bir maceranın ardından böyle hissetmesi de normal olsa gerek. Pitchfork'un nedense karpuza (!) benzettiği Hanlon vokali de bu garaj pop'unun feminen yüzünü tam anlamıyla yansıtıyor. İşte üçüncü albüm, o garaja kurulmuş mütevazi bir sofrada 20 dakika süren kısa ama doyurucu bir akşam yemeği gibi bir albüm. Karpuz da var!

1. Princess Castle 1987
2. Shampoo
3. Heart Eyes
4. Bat Wing
5. Nude Beach
6. Plastic Love                                       
7. Big Man
8. Sailor Moon
9. New Moon
10. Please Come Home

18 Haziran 2015 Perşembe

This Boy's Life (OST)


Yazar ve edebiyat profesörü Tobias Wolff'un kendi hayatından bir kesiti anlatan ödüllü romanı This Boy's Life, 1993'te İskoç yönetmen Michael Caton-Jones tarafından filme alınmıştı. Robert De Niro, Ellen Barkin ve Leonardo DiCaprio'dan oluşan kadrosunun hakkını veren bu güçlü dram, 1957'de ergenlik çağındaki Toby'nin dul annesi Caroline birlikte yaşadığı kabusu işliyordu. O kabusun adı da, Robert De Niro'nun canlandırdığı tamirci Dwight'tı. Nasıl biri olduğunu bilmeden aşık olduğu Dwight ile evlenen Caroline, çok geçmeden içindeki psikopatı ortaya çıkaran kocasının aşağılamalarına, dengesizliklerine ve şiddetine maruz kalıyordu. Tabii tüm bunlara kendisi de maruz kalan Toby'nin gözünden yansıdığında filmin gücü daha da artıyordu. Film çekildiği sırada 18'inde olan DiCaprio, bu rol için 400 genç oyuncunun arasından seçilmiş ve performansıyla ne kadar isabetli bir seçim olduğunu göstermişti. Film olarak tüm bu pozitiflikler, filmin 1950-60 arası ruhundan derlenmiş şarkılardan oluşan müzikleriyle ayrı bir parantezi hak ediyor. Filmi izleyeli uzun zaman olduğu için hangi sahnelere ne ölçüde yansıdığını hatırlamadığım bu 12 şarkı, o yıllara ait yarım saatlik karışık bir kaset oluşturulsa içine dahil edilmesi kaçınılmaz olabilecek seçkilerden oluşuyor.

Soul, doo wop, rock'n roll, surf rock gibi farkı türleri barındıran albümün soul kanadında Nat King Cole, Brenda Lee, Fats Domino gibi isimler dururken, Eddie Cochran, Ivan ve The Everly Brothers, Toby'nin de müzik zevkinin bir yansıması olarak rock'n roll cephesinde yer alıyorlar. Albümü benim için biraz daha değerli bir şekle sokan şarkılar ise The Ventures, Link Wray and The Wraymen, Preston Epps gibi sörfçülere ait Perfidia, Raw-Hide, Bongo Rock üçlüsü oldu ki, bu üçlüyü aynı çatıda buluşturduğu için bile benim için arşive katılması elzem bir albüm bu. Tabii Summertime Blues, Bye Bye Love, Real Wild Child, Smile gibi hitleri de aynı çatı altında dinlemek katmerli bir zevk. En kısa sürede bir Preston Epps ve The Ventures nostaljisi yapma yönünde iştaha getirdiğini de söylemeliyim. Gerçi 30 küsür albümlük The Ventures külliyatı biraz mideyi zorlayabilir. Onu da birkaç sodalık best of ile hazmetmesini biliriz. This Boy's Life ve onun gibi pekçok soundtrack, yakın tarihin derinliklerinde keşfedilmeyi, arşive katılıp arada sırada paslı kanalları temizlemeyi bekliyor. 1950'lerin ergenleri bunları seviyordu. 2000'lerin yaşlıları da sevebiliyorsa iyi müzik böyle bir şey işte.

1. Nat King Cole - Smile
2. Fats Domino - Blue Monday
3. The Ventures - Perfidia
4. Eddie Cochran - Summertime Blues
5. The Everly Brothers - Bye Bye Love
6. Brenda Lee - I'm Sorry
7. Eddie Cochran - C'mon Everybody
8. The De Castro Sisters - Teach Me Tonight
9. Link Wray and The Wraymen - Raw-Hide
10. Ivan - Real Wild Child
11. Gene Vincent - You Belong to Me
12. Preston Epps - Bongo Rock

15 Haziran 2015 Pazartesi

Matt Skiba & The Sekrets - Kuts


Kendisini tanımam etmem, Matt Skiba adındaki gitarist / solist kişisinin Kuts adındaki bu albümünün tür hanesinde alternative rock ve pop punk yazıyordu ki, hiç ilişmedim. Bir süre bu böyle devam etti. Ama uğradığım çoğu sitede karşıma çıktıkça bu işte bir iş olabilir mi acaba diyerek Matt Skiba & The Sekrets adlı bu oluşuma bir şans vereyim dedim. Hiç umudum yoktu tabii. Ne var ki daha ilk elden Lonely and Kold, Hemophiliak, Krazy şarkılarını çok tuttum. Pop punk andavallığı yerine alternative rock ile uyum içinde bir pop rock ile karşılaştım. Hatta Way Bakk When ve Krashing şarkılarında klavyenin de katkılarıyla bu karışıma new wave / post-punk dokunuşlarını başarıyla eklediklerini gördüm. Diğer parçaların da boş olmadığını, adı geçenler kadar olmasalar da zamanla kazanılabileceklerini düşünüyorum. Demek ki tür hanesinde her yazana inanmayıp, hislerimizin dikine gitmenin gücüne inanmalıymışız. Zira bu hanede indie rock yazdığı halde post-hardcore ya da indie pop yazdığı halde barok pop (o da neyse artık) çıkan onlarca çöp albüme rastlamış olmamız bizi yıldırmamalı.

En bilineni Alkaline Trio olan çeşitli Skiba projelerinden biri olan grupta AFI basçısı Hunter Burgan, My Chemical Romance'in tur davulcusu Jarrod Alexander da bulunuyor. Bu grupların kimini duymadım, kimini de sevemedim. Pop punk'a dair önyargılarım beni hiç yanıltmaz. Ama her yerde öyle tanımlanmasına rağmen Matt Skiba & The Sekrets bir pop punk nesnesi değil bana göre. Hani ufak oynamalarla kolayca ergen kolej rock'ına dönüşebilecek iken, o ufak oynamaları daha olgun tercihlerle değiştirerek kendine olan saygısını kazanmış bir grup izlenimi bırakıyorlar. Henüz duymadım ama 2012 tarihli Babylon adında bir ilk albümleri var. Kutz sayesinde o da bir şansı hak ediyor. Öte yandan, pop punk tanımını belki de o albümden almışlardır ihtimalini düşünerek çok da merak etmiyorum. Dinlediğim dakikalara enerji dolu bir güzellik katmış olan Kutz ne geçmişini, evet ne de geleceğini fazla düşündürtmüyor.

1. Lonely and Kold
2. She Wolf
3. Krazy
4. She Said
5. I Just Killed to Say I Love You
6. Way Bakk When
7. Krashing
8. Hemophiliak
9. Never Believe
10. Vienna

4 Haziran 2015 Perşembe

Hell Camino - Hell Camino


2015'in ilk 5 ayında çok iyi keşiflerim olduğu kadar, güvendiğim bazı dağlara da fena kar yağdı. Toto, The Jon Spencer Blues Explosion, The Go! Team, Hogjaw, The Vaccines, Faith No More bana göre çok kötü albümlerle geri dönüş yaptılar. Ben bu gruplardan birinin üyesi olsam "emin misiniz arkadaşlar" derdim. "İnsanlardan bu kadar mı nefret ediyorsunuz" diye sözlerime devam ederdim. Hayır, dinleyici olarak bizi sallamıyorsunuz, peki siz bu şarkıları kaydederken veya konserlerde çalarken nasıl zevk alıyorsunuz? Eskiyi tekrar etmekten kaçınmak, biraz daha komplike ya da deneysel yönelimlerle limitleri test etmek ya da tam tersi biraz daha basit olandan yeni şeyler çıkarmaya çalışmak yeri geldiğinde saygı duyulası işlerdir. Ama bunları yaparken keyif almak istemez mi insan? Buyrun Arkansaslı üçlü Hell Camino! Lefty Williams (gitar, vokal), Hash Williams (bas gitar) ve Scott Rains (davul) isimlerinden oluşan grup, stoner ve doom metal'in en basit formüllerini izleyerek çok güçlü bir sound ile yalansız, dolansız, deneysiz, limitsiz bir keyif sunuyorlar. Bangır bangır bir rock içerisinde bu adamların hayran oldukları geçmiş ve günümüz kodlarını en basit haliyle işlediklerini, çalıp söylerken zevk aldıklarını hissedebiliyorum.

Stoner / doom türünün içe dönük mizacından dışa dönük bir coşku yaratabilmek pek kolay sayılmaz aslında. Occult rock kavramının tadına varabilmek için retro bir altyapı şart. Hani şart olmasa bile bu yazının anahtar kelimesi olan basitlik duygusundan nemalanırsak klasik ve blues rock temelleri üzerine oturtulmuş kalın hatları olan bir müziğin asla eskimeyeceğini anlamış olmamız lazım. Retronun asla demode sayılmayacağı günler yaşıyoruz. Kaldı ki Hell Camino dededen kalma bir müzik yapmıyor. İçinde heavy metal de var, grunge da var, dipten gelen bir blues rock da var. Başka projelerde ayrı ayrı pişmiş üçlü arasında süper bir uyum da var. Lafı uzatmayan, şahane rifflerle bezeli, headbang uyumlu 8 adet kütür kütür şarkı var. Lefty Williams'ın sesi ve gitarından yansıyan karizmaya karşı koymak benim için imkansız. Kafa hafif güzelken, o güzel kafadan sağlam bir ritm gitar riffi uydurmuşluğu olan var mıdır bilmem. İşte Hell Camino o rifflerden müthiş besteler inşa etmiş, bunu diri sololarla süslemiş gruplardan biri.

Bu yıl içinde belli bir kitlenin davul zurnayla karşıladığı başka stoner albümler de duydum. Bence Hell Camino onlardan burun farkıyla değil, bariz tur bindirerek üstün gelen bir albüm yapmış. Anlaşılmamanın üstünlük kabul edildiği bir gezegene ait değiller kesinlikle. Beslenme kaynaklarını inkar etmeden, onları kullanmayı zayıflık olarak görmeden, benzersiz olmak gibi gereksiz fikirlere kapılmadan dolu dolu bir albüme kendi adlarını veriyorlar. Nadir başıma gelen biçimde öne çıkan ya da geriye düşen herhangi bir şarkı ismi vermiyor, veremiyorum. Bu kuraklığa yağmur gibi düşmüş bir albümdeki yağmur damlalarını tek tek sayamam haliyle. Hogjaw'ın farkına ilk vardığımda da buna benzer bir heyecan yaşamıştım. Ama ölene kadar iyi albümler, iyi şarkılar yapan adamlar eskilerde kaldı. O yüzden Hell Camino'nun geleceği için de temkinli konuşmakta fayda var. Anın tadını çıkarmak en iyisi. Bakalım benim için 2013'ün flaş albümlerine adını yazdıran Clutch ve Escondido 2015'te nasıl geri dönüş yapacaklar.

1. Dead and Gone
2. Under It All
3. Pleasure to Burn
4. Rixie Road
5. Another Lost Soul
6. Weeping
7. Walk with Me into Fire
8. Coma

31 Mayıs 2015 Pazar

Issız Ada Radyosu Arşivi (Mayıs 2015)

Whitesnake - The Purple Album
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lady Double Dealer"
Penguin Prison - Lost in New York
Yıl: 2015 ABD
Tür: Synthpop, Electropop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Show Me the Way"
The London Souls - Here Come the Girls
Yıl: 2015 ABD
Tür: Indie Rock, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Steady"
The Atomic Bitchwax - The Atomic Bitchwax
Yıl: 1999 ABD
Tür: Stoner Rock, Heavy Psych
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Crazed Fandango"
Goodfellas OST
Yıl: 1990 ABD
Tür: Rock, Blues, R&B, Vocal Jazz
"F" Rate: 10/10
I.A.R. tavsiyesi: Muddy Waters - "Mannish Boy"
 
Reda - Ingyen élet
Yıl: 2015 Macaristan
Tür: Stoner Rock, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Single Lady"
 
Zella Day - Kicker
Yıl:  ABD
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Jerome"
 
Korn - Life ıs Peachy
Yıl: 1996 ABD
Tür: Alternative Metal, Nu Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "A.D.I.D.A.S."
 
Marvin Gaye - What's Going On
Yıl: 1971 ABD
Tür: Soul
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "What's Going On"
Thee Tsunamis - Saturday Night Sweetheart
Yıl: 2015 ABD
Tür: Garage Rock, Surf Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shakee Jack"
 
 
 
 
Doomsday Outlaw - Black River
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Stoner Metal, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Judgement Day"
 
Alice Smith - She
Yıl: 2013 ABD
Tür: Neo-Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shot"
The Darkness - Last of Our Kind
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Barbarian"
 
a-ha - Hunting High and Low
Yıl: 1985 Norveç
Tür: Synthpop, New Wave
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Take on Me"
The Vaccines - English Graffiti
Yıl: 2015 İngiltere
Tür: Indie Rock, Power Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Want You So Bad"
 
Souad Massi - El Mutakallimûn
Yıl: 2015 Cezayir / Fransa
Tür: Singer / Songwriter, Folk, Arabic
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "El Houriya"
Martin J. Andersen - Six String Renegade
Yıl: 2015 Danimarka
 Tür: Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Trooper"
 
Kung Fury OST
Yıl: 2015 ABD / İsveç
Tür: Synthwave, Spacesynth
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Mitch Murder - "Kung Fury"
 
Ben Granfelt Band - Handmade
Yıl: 2014 Finlandiya
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Baker Street"
B.B. King - One Kind Favor
Yıl: 2008 ABD
Tür: Blues
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "See That My Grave is Kept Clean"
 

26 Mayıs 2015 Salı

Best Coast - California Nights


Gitar ve vokalde Bethany Cosentino ile, "multi-instrumentalist" dediğimiz geri kalan herşeyle ilgilenen Bobb Bruno'nun 2009'da California'da kurdukları Best Coast, 2015 itibariyle albümleri üçlemiş bulunuyorlar. 2010 tarihli Crazy For You'dan beri kendilerini takip eden bir dinleyici olarak geçirdikleri değişimi ve dönüştükleri şeyi yeni albüm California Nights vesilesiyle yorumlamak isterim. Çocuk oyuncu olarak başlayan, ergenliğinde şarkı yazmaya başlayıp müzikle ilgilenmeye karar veren, başarısız sayılabilecek bir grup ve üniversite deneyimi yaşayan Cosentino, kaydettiği lo-fi demolar sayesinde Los Angeles indie camiasının becerikli isimlerinden Bobb Bruno ile tanışmış. Her türlü enstrümanın ciğerini bilen Bruno, ilk kez Cosentino'nun karşısına süpervizör ve yapımcı olarak çıktığında ikili birlikte çalışmak için gerekli şartların oluştuğuna karar vermişler. Albüm, EP, single, konser, tur derken yıllar geçmiş. O geçen yılları günümüze getirmeden evvel kısaca irdelersek, geçirdikleri değişimi de anlamaya çalışabiliriz.

Sound olarak grubun kademeli değişimine tanık oluyoruz. İlk albüm Crazy For You'da lo-fi, indie pop, surf rock türü gereği lafı dolandırmayan, kısa ve etkili şarkılar duyduk. 2012'de çıkan The Only Place, grubun lo-fi takılmaktan sıkıldığı, şarkı sürelerini birazcık uzattığı, ama bence ilk albümdeki "basit ve etkili" formülden uzaklaşıp vasatın da altında şarkılarla muhatap olduğumuz bir albümdü. California Nights ise 3 dakikanın üzerinde, sound olarak daha olgun ve bir miktar sertleşmiş şarkılardan oluşuyor. Bu olgunlaşma ve mainstream değişim, ilk ve ikinci albümlerine bakarsak Dum Dum Girls ve The Vaccines'te de görülmüştü. Lo-fi ve surf rock ile kefeni yırtıp, hani düşünmek istemem ama yapımcıların da gazıyla daha ticari manevralarda bulundukları yönünde yorumlar mevcut. Fakat Best Coast dahil, adı geçen diğer isimlerin bu dönüşümlerinden kendi adıma gayet memnunum. Ticari micari anlamam, bana ne verdiğine bakarım diyorsanız (ki bunu deyin) keyif alırsınız.


Hemen açılışta Dum Dum Girls dinliyormuş duygusu veren ilk single Feeling OK, "I know it's hard to understand" dizelerinin hiç bu kadar eğlenceli olmadığı Fine Without You, zımba gibi ikinci single Heaven Sent, aynı karakterde olup o karakterin düzgünlüğü sebebiyle albümün gücüne güç katan So Unaware, Jealousy, Run Through My Head, kapanış slowu Wasted Time benimsenmesi fazla süre almayacak şarkılar. Albümle ilgili tek eleştirim, şarkı sürelerinin bazen 1, bazen 1,5, hatta bazen 2 dakika fazlalıkları olması. Bunların fazlalık olarak görünmesinin sebebi ise, ilk albümden kalma lo-fi surf rock alışkanlığının getirdiği, "şarkının derdini anlatma süresi" neticesinde bir süre sonra ortaya çıkabilecek monotonlaşma tehlikesi. Artık ortada lo-fi bir durum olmadığından, sound'daki modernleşme sonucu birbiri ardına sıralanan I'll Be There For You tadındaki şarkılarda ince nüanslar arayışına giriliyor.

Ama ilginçtir, bana göre albümün en iyi şarkılarından biri de 5 dakikalık California Nights ki, süre fazlalıkları bu şarkıda sanki atmosfer yaratma yolunda gerekliymiş gibi geliyor. İlk albümden hemen sonra direk bu şarkıyı dinletseler ikisinin de Best Coast'a ait olduğunu anlayamazdım şahsen. Shoegaze / dream pop atmosferinin yoğunluğu ile mainstream pop rock'ın buluşması diye niteleyebileceğim California Nights şarkısı, grubun bu değişim politikasını gelecek albümlerde de sürdürüp sürdürmeyeceği yönünde kafaları karıştırıyor. Aslında neyi sürdürdüğü çok da önemli değil. Crazy For You ve California Nights'ı (albüm değil, şarkı olanları) yanyana koyduğumda farklı oluşlarının önünde benim için her ikisinin de çok iyi şarkılar olması gelir ki, onları bir grubun müzikal değişimini belgelemek için değil, sadece tadını çıkarmak için parmakla gösteririm. Tıpkı Crazy For You ve California Nights'ı (şarkı değil, albüm olanları) yanyana koyduğumda olduğu gibi...

1. Feeling OK
2. Fine Without You
3. Heaven Sent
4. In My Eyes
5. So Unaware
6. When Will I Change
7. Jealousy
8. California Nights
9. Fading Fast
10. Run Through My Head
11. Sleep Won’t Ever Come
12. Wasted Time

17 Mayıs 2015 Pazar

Ascendia - The Lion and The Jester


Ascendia, Toronto'dan çıkmış yepyeni bir metal grubu. Tabii metal denince artık önüne daha belirleyici bir kelime (veya kelimeler) koymak gerekiyor. Ascendia'nın kelimeleri ise progressive ve symphonic şeklinde etiketleniyor. Debut albüm The Lion and The Jester sayesinde tanıdığımız grup Nick Sakal (vokal), John Lov (gitar, vokal), Billy Lov (davul), John Abanador (bas) ve Maestro (keyboard) beşlisinden oluşmakta. Ergenliklerinden beri birlikte müzik yapan Lov kardeşlerin müzikal tercihleri, Ascendia'nın şimdiki halinin oluşumunda çok etkili. Önce Black Sabbath, Dio, Rainbow ile başlayıp daha sonra Nightwish, Kamelot, In Flames gibi daha senfonik sulara heves eden biraderler, birgün tesadüfen vokalini duydukları eski arkadaşları Nick Sakal'dan çok etkilenmeleriyle grup fikrini ciddi ciddi masaya koymuşlar. Ascendia'nın temelleri atılınca ve başka katılımlar da gerçekleşince o konser senin, bu etkinlik benim katılmaya, kendilerini geliştirmeye başlamışlar.

Metal coverları, hatta arada Careless Whisper'ın bulunduğu pop coverları bile çalarak, müziklerinin sığmadığı daracık mekanlara ve yetenek şovlarına çıkarak daha ne kadar gidecek böyle diye düşünürken kendi şarkılarını yazmayı kafaya koymuşlar. 2013 Rockstar Mayhem Festival organizasyonunun Toronto ayağında Mastodon, Amon Amarth, Children Of Bodom gibi grupların azgın hayranlarını kıvama getirmek için açılış yapmalarıyla hayran kitlelerini katlayan grup, onların albüm beklentilerini de ancak 2015'te karşılayabildi. The Lion and The Jester çıkar çıkmaz da şimdiden haklı olarak yılın en iyi metal albümleri arasında gösterilmekte. Metal ve senfoni öğelerini biraraya getirirken yaşanan "birine daha fazla yüklenme" ya da "ikisinin de hakkını verememe" gibi sıkıntılar yaşamadığını düşündüğüm grup, tam tersi albüm öncesi geçirdikleri kendini geliştirme evresinde çok iyi piştiklerini, bu albümle de meyveleri toplamaya hazır olduklarını kanıtlıyorlar.


At The End Of It All ile şahane bir açılış yapan grup, peşpeşe Remember Me, Moonchild ve Demon Eyes sayesinde bu türün fanatiklerinin ve sempatizanlarının kulaklarında kir pas bırakmıyor. Şarkılardaki kimi aleni, kimi gizli riffler, nefis keyboard melodileriyle bütünleştikçe köpüren bu ilk dört parça, sertliğin kanatları altında epik manzaralar canlandırma konusunda gerçekten iyi iş çıkaran tasarımlar. No More Tales To Tell ve Faded Away için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Müzik ne kadar usta işiyse, grubun tek sakallısı Nick Sakal'ın bu epik anlara Cinderella'nın kayıp pabucu gibi uyan senfonik vokali de aynı ustalıkta. Bu güçlü bloğun hemen ardından aynı karakterde bir başka şarkı daha mı gelecek derken (ve artık gelmesin derken) Last Forever baladı ile sular duruluyor, ortalığı huzur kaplıyor. Huzursuzluk durumu yok elbette ama uzun müddet aynı karakterde şarkıların sıralanmasıyla oluşabilecek monotonluğun önüne geçilmesi faydalı oluyor.

Ama balad demişken, Nick Sakal'ın ismini bulamadığım bir kadın vokalle düet yaptığı, gitarların ve davulun dinlendirilip, keyboard ve yaylıların kontrolü ele aldıkları The Song That You Deserved, o durgun suların fonuna bir günbatımı hüznü yerleştirerek sözünü ettiğim huzur şekline güçlü bir romans da ekliyor. Albüme adını veren The Lion and The Jester ise ilk iki dakikasında sağlam bir atmosfer kursa da süresinin de biraz uzun olmasının etkisiyle sanki devamını pek getiremiyor. Belki de yine aynı karakterde şarkılar kervanının monotonlaştırmasından nasibini alıyor. Özellikle Kamelot grubuna benzetmeyenin kalmadığı Ascendia, benzetmek istedikten sonra 30 saniye içinde onlarca gruba benzetilebilecek bir grup. (Hatta sırf tiplerine bakarak şu gereksiz apaçi post-hardcore gruplara bile benzetilebilirler.) Fakat Kamelot dahil, tüm o benzetilenler arasında birgün kendi yerini edinecektir.

1. At the End of It All
2. Remember Me
3. Moonchild
4. Demon Eyes
5. Last Forever
6. No More Tales to Tell
7. Why Angels Cry
8. Faded Away
9. My Last Song
10. The Song That You Deserved
11. The Lion and the Jester
12. Starlit Eyes    

12 Mayıs 2015 Salı

Odessa - Odessa


ABD'nin kimbilir neresinden Odessa adıyla sessiz sakin bir çıkış yapan, indie pop / folk çeşnisine sahip bu yeni şarkıcı için piyasada henüz detaylı bilgi yok. Kendisi ve kendi adını taşıyan albümüyle ilgili araştırma yapmaya kalktığınızda karşınıza 80'lerden bir Alman grup (ki bunların da ilk ve tek albümü kendi adlarını taşıyor), hardcore takılan yeni bir İngiliz grup, bir Fransız klezmer (Yahudi caz müziği) orkestrası, bir İtalyan progressive rock grubu şeklinde uzayıp giden onlarca isme rastlıyorsunuz. Bir insan veya grup kendine bu ismi seçerken havalı durmasını baz almıştır büyük ihtimalle. Ama onca Odessa'ya rağmen hala bu ismi kullanan yeni biri, havalı durduğu kadar kalabalıkta fark edilmeyi kafaya pek takmıyordur sanki. En azından müziğindeki hüzün, bu yalnız kalma arzusuna ve kalabalıkta fark edilmeme memnuniyetine yönelik bir algı yaratıyor.

Şarkıları dinlemeye başladığınızda hemen samimiyet kurmayıp önce dinleyicisini tartan Odessa, bu samimiyeti sağladığında tüm şarkılarını içtenlikle ve kendi türünde bir duygusal zekayla kabul ettiriyor bana göre. Kalitesiz çocuk şarkılarına benzeyen yavan bir indie pop veya şiddetli can sıkıntısına yol açan bir indie folk önyargılarını birer birer yıkıyor. Bunu yapması zaman alabilir de, almayabilir de. Henüz ikinci dinlememde kendisiyle hemen samimi oldum. Hüzün yüklü bir samimiyet olsa da tanıştığımıza çok memnun oldum. Bu hüzün ambiyansına sadık biçimde tekdüze olmayan, her bir şarkıda irili ufaklı farklılıkların görülebileceği ve bu farklılıkların kalite grafiğini yükselttiği albüm, benim için kesinlikle 2015'in en iyilerinden.

I Will Be There, For Granted, Grow gibi modern indie folk bestelerinin güven veren havası, My Match, Gather Around ve Love Alone'un kırda güneşli bir Pazar gününe ait country hüznü, Hummed Low'un yer yer etnik (daha çok Afrika) çağrışımlar yapan vokal zekası, Black Butterfly'ın çakırkeyif olmuş bluesy bar salınışları, insana sadece birşeyler dinlerken bile kaliteli zaman geçirebileceğini hissettiriyor. Büyük ihtimalle bunlardan biri benim için yılın en iyi şarkıları arasında yer alacak. Ama kapanıştaki enstrümantal Western'in sanki bir filmin end credits müziğiymiş duygusu, bu filmi daha çok izleyeceğimi, finalde de o aradığım şarkıyı birgün bulacağımı söylüyor adeta. Gerçi filmin tamamı bu kadar iyi olduktan sonra oyunculardan birini seçmek pek zor birşey değil. Önemli de değil.

1. I Will Be There
2. My Match
3. Hummed Low
4. Gather Round
5. Black Butterfly
6. Love Alone
7. For Granted
8. Grow
9. Picture of a Woman
10. Shallow Heart
11. Western

6 Mayıs 2015 Çarşamba

The London Souls - The London Souls


Tash Neal (vokal, gitar) ve Chris St. Hilaire (davul, geri vokal) ikilisinin 2008'de New York'ta kurdukları The London Souls, 2015 Nisan ayında çıkan ikinci albümleri Here Come The Girls ile tanıdığım bir grup. Aslında Ocak'ta çıkması gerekirken Tash Neal'in geçirdiği kaza yüzünden albüm Nisan'a sarkmış. "Genre" kısmında blues rock ve soul kelimelerini görünce balıklama atladığım her albüm gibi buna da atladım. Gerçekten çok iyi 2-3 şarkıya, Tash Neal'in rock ile sıkı fıkı olan soul sesine, hayranlık duydukları Led Zeppelin ve Cream gibi İngiliz bandıralı devlerden ilham almış müziklerine rağmen genel olarak albümü beğendim desem yalan olur. Ama 2011 yılına ait kendi adlarını taşıyan ilk albümlerini daha iyi bulduğumu söylersem de yalan olmaz. En azından bu güzel sound ile Tash Neal sesinin buluşmasının hakkı bu albümle daha rahat verilmiş. Chris St. Hilaire'in 70'ler genleri taşıyan kıvrak davul pratiği de yabana atılırsa, o yabanın yabanileri adamı yer.

She's So Mad ve She's In Control kesinlikle albümün lokomatifleri. Deli meli, iyi ki bu "she" kişisi varmış da arkadaşlara böyle ilham vermiş dedirtiyor. The London Souls nasıl bir grup diye soran olursa kendilerine yekten bu iki şarkıyı dinletseniz yeridir. Enerjilerinin, enstrüman cambazlıklarının, ön / geri vokal hakimiyetlerinin tümüyle yansıdığı bu iki şarkı yanında, rock - reggae - rock ekseninde ilerleyen cıva gibi bir Someday, istikrarı bozmayan Stand Up, I Think I Like It, Under Control, Future Life geri dörtlüsü de iyi iş çıkaran şarkılar. Kapanışta yer alan The Sound ise grubun psychedelic yüzünün altını biraz daha belirgin şekilde çizen ağır bir final. Old Country Road veya Six Feet gibi şarkılar, hatta yeni albümdeki buna benzeyen şarkılar sayesinde karar verdim ki, potansiyel bir lezzet içermesine rağmen The London Souls'un country'ye çalan akustik slowları, bazen folk soul görünme gayretleri bana hiç çekici gelmiyor.

Tabii sahip olunan potansiyelin farklı damaklarda aynı tadı bırakması beklenemez. The London Souls, soul çığlıklarla, fişten çekilmeyen asi gitarlarla, özgür ruhunu bağlı olduğu şarkının ruhuna hizmet etmesi için kullanan fırlama davullarla kendini bulan bir grup bence. Onları canlı dinlemek, özellikle de Hilaire'i davulu başında izlemek isterdim. Keşke dingin country folk besteleriyle de iz bırakabilselerdi. O akustik sound ve tabii ki Tash Neal vokali buna çok müsait. Mesele iz bırakan şarkı yazmak ise bunu farklı ruh hallerine adapte edebilen grupların tadına doyulmuyor. Hele bunu 70'lerin farklı disiplinleri ile şimdiki zamana taşıyabilen The London Souls gibi insanlar varsa.

1. Intro
2. She's So Mad
3. Someday
4. She's in Control
5. Future Life
6. Old Country Road
7. Six Feet
8. Stand Up
9. Easier Said Than Done
10. I Think I Like It
11. Dizzy
12. Under Control
13. The Sound