19 Eylül 2010 Pazar

Erja Lyytinen - Voracious Love


İskandinav ülkelerinden blues müziğe gönül veren müzisyenlere pek rastlanmadığı yönünde bir cümle kuracağım, konu hakkında cehaletim ortaya çıkacak. Nadiren de olsa rastlıyorum. Fakat kendileri biraz fazla gönül verdiklerinden midir, orijinalleri zaten söylenecek herşeyi söylemişken tutup bir de nordik kopyalarını dinlemek eziyetten ibaret oluyor çoğu zaman. Yakın zamanda keşfettiğim Anders Osborne'u çok beğenmiştim. Birkaç isim daha var ancak onlar demek ki fazla iz bırakmamışlar. 1976 Finlandiya doğumlu Erja Lyytinen ise en son keşfim. Blues tarlasında yeni sanılmasın, zira 2003'ten bu yana blues çalıp söyleyen, son albümü Voracious Love ile birlikte 4. albümüne imza atmış bir hatun kişi kendisi. Doğup büyüdüğü Kuopio'nun küçük bir kasabasında, müzikle içli dışlı ailesinin de desteğini alarak küçük çapta tanınmaya başlamış. İlk albümü Wildflower ile ününü yavaş yavaş Finlandiya dışına taşımış. İkinci vuruşu Dreamland Blues'u Amerika'da, Mississippi blues efsanelerinden olan Junior Kimbrough'nun oğullarından olan ve dört kişilik grubunda ritm gitar çalan sadık partneri Davide Floreno'nun katkılarıyla kaydetmiş. 2008'de çıkan 3. albüm Grip Of The Blues ve iki yıllık aranın ardından Voracious Love ile albümleri dörtlemiş.

Eğri oturup doğru konuşmak gerekirse ilk iki albüm, bildik, tanıdık, dinledik, sıkıldık blues numaralarından ibaret vasat işlerdi kanımca. Grip Of The Blues diğerlerine nazaran daha tahammül edilir geldi bana. Ama Voracious Love, blues'dan öte bir renklilik taşıyor. Sanki bunca zaman delta blues hakikatlarına safça bağlı kalmış olmanın kendini vasatlaştırdığının farkına varıp, daha Lyytinen birşeyler katma gayretiyle bir nevi özür niteliği taşıyor gibi hissettirmekte. Blues tabanına folk, rock, jazz ve pop elementlerini ustalıkla yaymış olması bunun en net ispatı. Bunları değil yaymak, adını bile blues ile yanyana anmayı ayıp sayan buruşuk zihniyetlere ayar sayarım bu albümü. Bu yüzden sadece bence değil, birçoklarınca en iyi Lyytinen albümü Voracious Love...


Etkilendiği isimlere baktığımızda bir sürü blues gurusuna rastlamak mümkün. Benim en fazla ilgimi çekenler ise Bonnie Raitt, Aretha Franklin, Ali Farka Touré, Muddy Waters gibi hayranı olduğum isimler oldu. Voracious Love tam anlamıyla klas ve modern bir blues albümü. İşte böyle albümler sayesinde etkilendiğinizi söylediğiniz onca isim insanların kafasında daha mantıklı biryerlere oturabiliyor. Albüme adını gururla veren Voracious Love, distortion hınzırlığına bulanmış ritm gitarının çizdiği rota eşliğinde ilerleyen "cool" bir çağdaş blues örneği. Hemen ardından gelen Don't Let A Good Woman Down, aynı hınzırlık ve çağdaşlığı bir üst seviyeye taşıyan, funky melodisini yoğun ama nasıl oluyorsa ekonomik biçimde kullandığını hissettiren, harika bir de soloya sahip Lyytinen harikası. Crowes At Your Door ile tempoyu düşürmesine rağmen, western çöllerinin güneşli gerilimini notalarına saklamış olmanın gücüyle bu kez country blues becerisini gösteriyor.

Dördüncü şarkı Bed Of Roses'ın ismini ilk gördüğümde olası bir Bon Jovi coverı endişesi yaşamadım değil. Endişe çünkü Erja Lyytinen söylemiş de olsa çekilmeyeceğini düşündüğüm yapış yapış bir balad duymak istemiyordum. Neyse ki sadece isim benzerliğiymiş. Gerçi o da bir balad. Hem de ilk üç şarkının sağladığı oturmuşluğun devamını getiremeyen sıradanlıkta denebilir. Ama Lyytinen'in Nightwish grubunun vokallerinden Marco Hietala ile düet yapması, üstüne üstlük Apocalyptica çellistlerinden Paavo Lötjönen'in de konuk olup bir de güzel solo atması şarkıyı biraz daha ilginçleştiriyor. Yine de bu heyecan verici Finlandiya dayanışması için seçilen şarkı Bed Of Roses olmalı mıydı, orası tartışılır. Neo psychedelia'ya göz kırpan soul bir altyapıya uyarlanmış I Think Of You, funk bir altyapıya uyarlanmış One Thing I Won't Change, yinelediği "don't you suffer anymore" repliği ile zihinde kazı çalışmaları yapan hüzünlü Gilmore, bir western filminin en gizemli anından alınmış gibi duran bir buçuk dakikalık enstrümantal The Road Leading Home, albümün en dikkat çeken enstantaneleri oldu benim için.

Genel olarak Voracious Love, önceki Erja Lyytinen albümlerini cebinden çıkarıp onları bozuk bozuk harcayacak başkalıkta bir albüm. Her müzik türünün olduğu kadar blues'un da buna benzer ince ayarlara gereksinimi oluyor. Bir dinleyici olarak ben öyle bir gereksinim arıyorum. "Once upon a time", "I got a woman" veya "since you left me" dizeleriyle başlayan, ama bir türlü bitmek bilmeyen blues parçaları da bazı anlar hiç çekilmiyor. Lyytinen'ın hayranı olduğu müzik türüne olan modern yaklaşımına benzer tavırlara ihtiyaç doğuyor haliyle. O zaman Voracious Love gibi albümler bir şekilde keşfedilip, âşık olunası rock kadınlarına hard rock, metal, country veya blues kanadından tanınma fırsatı veriyor.

1. Voracious Love
2. Don't Let A Good Woman Down
3. Crowes At Your Door
4. Bed Of Roses
5. Bird
6. Gilmore
7. I Think of You
8. Oil and Water
9. Can't Fall In Love
10. One Thing I Won't Change
11. Soul Of A Man
12. The Road Leading Home
13. No PLace Like Home

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder