The High Violets hakkında daha ne yazabilirim diye düşünürken fazla uçmayıp aklıma gelenlerden bir iki paragraf daha kısa kestim ki, fazla şiirsellikle iç kıymayayım. Çünkü o şiirselliği başka albümlere de saklamak lazım. Adam Anderson'ın gitar synthesizer çaldığı, Theo Hutchcraft'ın şarkı söylediği synth pop ikilisi Hurts'ün debut albümü Happiness bunlardan biri. Gerçi The High Violets ile kıyaslanacak ne tür, ne de kalite kulvarı açılacak bir durum yok. Yine de genel klasmanda değerlendirirsek bu yılın en iyi albümlerinden biri olmakla beraber, yıllar sonra gözümde daha bir efsaneleşecek Cinéma'nın altlarında kendine yer bulacaktır nazarımda. Synth pop ikilisi denince, ikisi de erkek olunca herkes söz birliği etmişçesine Pet Shop Boys adını dillere sakız etmiş. Tamam, dış görünüş fena halde o mecraya kaymıyor değil. Lâkin birkaç istisna şarkı dışında pek hoşlanmadığım, ama özellikle 80'li yıllarda pop müzik uğruna yaptığı işlerin hakkını teslim ettiğim Pet Shop Boys olgusunun Hurts üzerindeki etkilerinin derecesini istatistikleyecek değilim. En başta birçok şarkıyı heba ettiğini bile düşündüğüm çocuksu (ve evet, bazılarında gerçekten kötü!) Neil Tennant vokalini Hutchcraft'ta bulmadığımdan ötürü böyle sazansal bir benzerlik kurmak bana ters geldi.
Adam Anderson'ın kaliteli altyapısına sesini veren Theo Hutchcraft'ın bu kıyastan payını başka kaynaklarda ne derece aldığını bilmiyorum. Haksız yere Hurts'ün Pet Shop Boys ile yanyana getirilip kredisinin düşürülmesini de anlamıyorum. Ama kulaklarım Hutchcraft'ın sesinin Tennant'tan daha iyi olduğunu söylüyor. Pet Shop Boys hayranlarının düşünmeden sövebilecekleri bu kıyası yapanın, fanatik bir Pet Shop Boys hayranı olmadığını da bilmeleri gerek. Objektif olamamak kaçınılmaz benim için. Altyapı, beste, güfte olayının kıyasını yapıyor da değilim. Hatta Tennant'ın o çocuksu sesle (bazı) Pet Shop Boys şarkılarına nasıl ruh serptiğini de iyi bilirim. Hurts'te ise genel bir hava hâkim sanki. Sahne şöyle: Arkada insanların dansettiği ya da sadece oldukları yerde vücutlarıyla ritm tutarak gülücükler, kahkahalar, kesişler, süzüşler savurduğu bir partiye arkasını dönüp hüzünlü bir şekilde şarkısını söyleyen bir adam. Wonderful Life'ı anlatmak için daha ikna olduğum bir cümle aklıma gelmedi. Hani anlatılmaz ama en azından gözlerde canlandırılabilir bir atmosfer oluşturmak istedim. Wonderful Life için...
İlk iki single Better Than Love ve Wonderful Life, Hurts'ün pop vizyonları hakkında fikir verecek en iyi örnekler denebilir. Sunday, Illuminated, Stay, Evelyn gibileri ise radyoya veya single pazarına oynamadığını düşündüren daha mütevazi, fakat kesinlikle altında yürümekten hoşlanacağımız gri bir gökyüzünü tepemize koyan besteler. Ne var ki The High Violets albümü Cinéma gibi "full" bir albüm değil Happiness. Bitmesi kendisi için daha hayırlı olan bir iki şarkı var doğrusu. Ama bunun bir debut olduğu düşünüldüğü vakit, tüm bu şahsî fikirlerimi ciddiye almamak bizi bozmaz. Cinéma albümünü yapanların, Cinéma'dan önce de parlak bir geçmişleri vardı. Bu durumda Wonderful Life'ı besteleyen ve seslendiren kişilerin gelecek için ümit saçmalarından daha doğal birşey olamaz bence. Şarkının sözlerinin cana can kattığı pek söylenemez açıkçası. Oysa notalardan, chorus/versus dengesinden, savunmasız bir anda insana darbe üstüne darbe indirebilecek elektronik hüznünden güç alan Wonderful Life'ın bu tasarımı, sözlerin yetmediği yere yetebiliyor.
1. Silver Lining
2. Wonderful Life
3. Blood, Tears & Gold
4. Sunday
5. Stay
6. Illuminated
7. Evelyn
8. Better Than Love
9. Devotion
10. Unspoken
11. The Water
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder