18 Mayıs 2012 Cuma
Violens - True
İyi bir albüm yakalamanın gittikçe zorlaştığı bir dönem geçiriyorum kendi adıma. Aslında bu dönemler beğeni açılarımın çapını genişleten yapıcı etkilere sahip olduğundan, biraz da acı çeken ozanın üretkenliğinin zirvesini zorlaması misali, dinleyip zevklenecek dinleyicinin iyi albüm bulmasındaki kriterlerinin şekillenişini de etkiliyor. Hatta "Kötünün İyisi" sandığınız birtakım işlerin "Gerçekten İyi" olduklarına uyanabiliyorsunuz. New York dörtlüsü Violens bu bağlamda sahiden iyi bir grupmuş... "-muş" çünkü bir süre önce rastladığım 2010 tarihli ilk albümleri Amoral'ın üzerimde hiç de iyi etkiler bırakmadığını, 2012 tarihli True'nun bıraktığı etkilerden ötürü çok daha iyi etüd edebildim. 2011'de çıkan toplama albüm Nine Songs'dan söz edeli de fazla olmadı. Herşeyden evvel atmosfer sahibi bir grup ki, bu özelliğini çok kaliteli bir post-punk icra edişine borçlu. Yumuşak gitar tonlarını yağmur gibi üzerimize yağdırmak suretiyle 60'lar power pop'undan günümüz indie pop şirinliğine köprüler kuruyorlar.
Mesela albümün en iyilerinden olan When To Let Go, The Beach Boys etkilerinin yoğun olarak hissedildiği ve tanımlamak için türlü benzetmeler aradığım Violens müziğini en yerinde yansıtan şarkı denebilir. The Cure'un (Robert Smith vokalsiz) dream pop yoğunluğunu taşıyan cıvıl cıvıl Through The Window ve neo-psychedelia semalarında indie rock biçimlerini yer yer kaotikleşerek (hatta Sonic Youth'laşarak!) yansıtan Every Melting Degree, sanki başka başka grupların şarkıları gibi durmakta. Totally True ne kadar içli ve samimi bir post-punk ise, All Night Low bu bileşenin "post" ve "punk" bölümlerinin çizgilerini belirginleştirmeye çalışmış bir rock bestesi. Kapanışta yer bulan So Hard To See, herşeyin içine ölçülü synth pop sosunu da katınca tam oluyor. Bu kadar laftan sonra sanılmasın ki adamlar macuncu fırıldağı gibi şarkıdan şarkıya dönüp başkalaşım geçiriyorlar. Herşey özünde Violens omurgasına bağlı dalların oraya buraya uzanışı şeklinde gerçekleşiyor.
Grubun başarısını ise büyük oranda Jorge Elbrecht'a bağlamak doğru olur. Zira albüme vokal ve gitarla eşlik eden, yapımcı, mülti-enstrümantalist ve aynı zamanda bir multimedya sanat projesi olan Lansing-Dreiden'ın kurucu üyesi olan Elbrecht 2007'de Violens'i kuran kişi. Geleceğin indie prenslerinden biri. True ise çok içten ve nitelikli bir albüm. Adı geçen şarkılarla birlikte Der Microarc, Sariza Spring, Unfolding Black Wings sayesinde tam da loş bir gece albümü. (Zaten post-punk dediğin gece dinlenir). Bazı kritiklerde "dördüncü boyutun üçüncü gözü" gibi tumturaklı övgülere mazhar olan, lâkin bu kadar abartılmayacak kadar sade bir güzelliğe sahip. Bir omzunda rock, bir omzunda pop taşıyan katıksız bir post-punk nefâseti. "Kötünün İyisi" değil "Gerçekten İyi".
1. Totally True
2. Der Microarc
3. When to Let Go
4. Sariza Spring
5. Every Melting Degree
6. Lavender Forces
7. Unfolding Back Wings
8. All Night Low
9. Watch the Streams
10. Lucent Caries
11. Through the Window
12. So Hard to See
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder