6 Aralık 2018 Perşembe

Dirty Streets - Distractions


En son 2015 yılındaki White Horse albümleriyle saygımın sevgiye dönüştüğü Dirty Streets üçlüsü, sessiz sakin biçimde 5. albümleri Distractions'ı çıkardı. White Horse için söyleyeceklerimin hemen hemen aynısını Distractions için de söyleyebilirim. Peki aynı şeyleri söyleyeceksem neden tekrar bahsediyorum? Bunu kendime sordum. Son birkaç hafta o kadar kötü albümlerle düşüp kalkıyorum ki, içimde biriken şeyleri (aynı şeyler bile olsa) dışa vurmak için bahane arıyorum sanki. Clutch, Rival Sons, La Chinga, Planet Of Zeus, Black Country Communion, Spiritual Beggars gibi grupların her yeni işlerinin bendeki yansımalarını dile getirmek hoşuma gidiyor. Dirty Streets'i de bu ekibe dahil etmekte bir sakınca görmüyorum. Çünkü etrafa bakınca rock müziğin bu isimlere ne kadar ihtiyacı olduğu çok belli oluyor. Mesele sadece blues rock ile hard rock'ı karıştırmakta bitmiyor. Bu karışımı kendine has hale getirmek, iyi yazılmış şarkılarla pratiğe dökmek, küçük detaylarla kendini farklılaştırmak, farklılaştıramıyorsa da en azından sıkıcı hale sokmamak gerekiyor. Dirty Streets, bu beş albümlük yolda o karışımı kendine has hale getiremediği, iyi şarkılar yazamadığı, sıkıcı olduğu dönemler de yaşadı. Ama özellikle son iki albümdür artık iyice olgunlaştı. Bu kesin.

10 parçalık Distractions, beğeni sırama göre içinde Riding High, Can't Go Back, The Sound, Loving Man adında fişek gibi şarkılar barındıran bir albüm. Tasarlanışları, iniş çıkışları, riffleri, nakaratları oya gibi işlenmiş diye düşündürüyor. Ama bir yandan da o leziz garaj soundları sanki bir çırpıda çıkmış tadı da veriyor. Bu zıtlık o kadar canlı ve akıcı ki, White Horse dinlerken yaşadığım duygular bilinçaltından tekrar çağrılıyor. Şarkıların dizilimi de gayet güzel. Mesela açılıştaki Loving Man ve arkasından gelen The Sound tam ortamı ısıtmışken Dream ile psychedelic bir sakinlik yaratarak "acelemiz yok, tadını çıkaralım" mesajı veriyorlar adeta. Ama ardından kontrollü biçimde sahaya sürdükleri bombaları peşpeşe patlatarak gereksiz kaos yaratmadan da rock albümü yapılabileceğini gösteriyorlar. Albümün ilk yedi parçası bile yeterliyken, "tamam bu albüm olmuş" dedirtmişken üç şarkının daha beklediğini görüp mutlu oluyorum kendi adıma. Bu duyguyu yukarıda saydığım tüm gruplarda yaşıyor olmam da onların her yeni albüm yapışlarında beni tekrar gaza getiriyor.

Thomas Storz'un bas, Andrew Denham'ın davul çaldığı Dirty Streets'te gitar ve vokal Justin Toland'a ait. Mesela La Chinga için Ben Yardley ne ise, Dirty Streets için Toland da o. Şahane gitar numaraları, ritim korunakları, soloları kadar, tertemiz vokali de gruba belirgin bir karakter çiziyor. Fakat bu vokal Yardley'den farklı olarak hırçın ve yırtıcı değil, daha çok 70'lerin progressive rock vokallerini andıran bir yumuşaklıkta. Örneğin Yardley'yi Lenny Wolf'a, Axl Rose'a, Brian Johnson'a benzettiysem, Toland'ı ara ara Ian Anderson'a (Jethro Tull) benzetmiş olabilirim. Benzetmesek bile oldukça tanıdık bir ses olarak görme ihtimalimiz yüksek. İlk yedi şarkıdan sonra bekleyen üç şarkıya gelirsek, Death's Creep'in 70'ler psych atmosferinin dumanlı havasından bahsedebiliriz. Ama sonrasındaki sadece akustik gitar ve Toland düeti olan On The Way biraz daha albenili olup bir de albümün bitimine konsaymış daha iyi olurmuş gibi geldi. (Buradaki "gibi gelme" olayı da Rival Sons'ın Hollow Bones harikasındaki final şarkısı All That I Want'tan görmedir). Trying To Remember da albümü iyi kapatıyor ama sanki ortalarda yer alması daha normal olacak bir şarkı. White Horse ve Distractions ile çok iyi bir olgunluk dönemine girdiğini kanıtlayan Dirty Streets, bir sonraki sessiz sakin dönüşüne kadar arşivlenesi bir rock albümü daha yapmış. Ama üç yıl ara da biraz fazla. Daha erken bekleriz.

1. Loving Man
2. The Sound
3. Dreams
4. Riding High
5. Can't Go Back
6. Distractions
7. Take a Walk
8. Death's Creep
9. On the Way
10. Trying to Remember

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder