Ryan Adams 2015 yılında Taylor Swift'in 1989 adlı albümünün tamamını coverlamış, nasıl bir cover sever olduğunu ve elini attığı şarkıları nasıl başkalaştırabildiğini göstermişti. Kendisine 2022'de ne olduysa tam 6 albüm çıkardı. Bunlardan dördü pek bir şeye benzemezken, önce 7 Aralık'ta Nebraska, 24 Aralık'ta ise Blood On The Tracks albümlerini çıkardı. Her ikisi de yabancı gelmeyen bu isimlere baktığımda yine cover albümler olduğunu anladım. Adams bu defa Bruce Springsteen'in Nebraska (1982) ve Bob Dylan'ın Blood On The Tracks (1975) albümlerine el atmıştı. Her iki albüme saygım var. Ama gönül bağım yok. O olmayınca, Adams'ın yeniden yorumlarıyla da pek bağ kurduğum söylenemez. Yine de kaliteleri gayet anlaşılır vaziyette. Keşke Springsteen'in Born In The U.S.A. veya Tunnel Of Love'ını, Dylan'ın da Time Out Of Mind'ını coverlasaymış diye içimden geçirdim. 2022 yılı üretkenliği bittikten sonra bu kez 2023 Nisan başında üzerinde Ryan Adams - Morning Glory yazan bir albüm daha çıktı. Görür görmez anladım. "Adams"ımız şimdi de Oasis'in 1995 şahanesi (What's The Story) Morning Glory?'yi gözüne kestirmişti.
Orijinal albümün şarkı sırasını karıştıran, remastered edition'dan Talk Tonight, Headshrinker, Acquiesce ve Rocking Chair şarkılarını ekleyen Adams, açılışa dokunmayıp bir 90'lar Tom Petty şarkısını andıran tutkuyla bezediği Hello ile başlıyor coverlamaya. Ardından genç ve detone bir Neil Young'ın sesiyle, yumuşacık ve hüzünlü bir Some Might Say dinliyoruz kendisinden. Albüm böyle çırılçıplak soyulmuş akustik folk rock Oasis rotasında seyredecek diye beklerken, şahane bir Hey Now yorumu peydah oluyor. Yine akustik folk rock fakat mid-tempo drum machine eşliğinde, yaylıların (veya yaylı rolü yapan keyboardun artık her neyse) desteğinde, pes bir shoegaze vokalinin ketumluğunda kayboluyoruz. Bu kez yukarıdaki denklemde drum machine olmadan, vokalin de daha güney takıldığı Cast No Shadow sıcaklığı yaşıyoruz. Gönül çelen, yürek yakan, aşık üzen bir akustik yorumla Don't Look Back In Anger duymak ne kadar güzel. İlerleyen dakikalarda genç Neil Young tekrar ortaya çıkarak bu kez Morning Glory'yi seslendiriyor. Nakarata eşlik eden gitar bölümü öteden beri R.E.M.'in The One I Love'ını andıran Morning Glory, bu haliyle gün yüzü görmemiş bir R.E.M. şarkısını anımsatıyor. Tabii sonlara doğru yaşanan gitar kaosu da korunarak.
En merak ettiğim Roll With It ise bir parça hayal kırıklığı. Pek bir özelliği olmadığı gibi, şarkının en vurucu yanı olan nakaratı da biraz değişime uğramış. Benzer bir değiştirme fikri Wonderwall'da da kendini göstermekte. Bu biraz anlaşılabilir. Wonderwall gibi dünyanın en popüler hitlerinden birini orijinaline yakın çalmak sıkıcı olabilir. O yüzden Adams, şarkıyı akustik, davulsuz (ya da drum machine'siz) ve hit olmaktan uzak bir kişiselliğe sokmuş. Belki albümün en iyi coverı sayılmaz ama en azından bu tavır için takdir edilebilir. Sonradan eklenenlerden Talk Tonight ve Acquiesce gayet başarılı uyarlamalar. Açılış Hello ise kapanış da tabii ki Champagne Supernova... Şarkı o kadar sağlam ki, coverlamak bile onu bozamıyor. Zaten aynı şeyi Wonderwall, Don't Look Back In Anger, Roll With It veya Morning Glory'nin herhangi bir şarkısı için de söyleyebiliriz. Tesadüfen Yumi Zouma adlı Yeni Zelandalı bir synthpop grubunun da 2017'de Morning Glory şarkılarını coverladığı bir albüme rastladım. Adams kadar iyi değillerdi belki ama yine de farklı bir tecrübeydi. Müzisyenlerin bu şarkıları neden yeniden söylemek istediklerini anlıyoruz. Karaoke barlarda, duşta, kırda, bayırda biz de söylemek istiyoruz onları. Çünkü söylensin diye yaratılmışlar. O kadar "geniş zaman" ürünü şarkılar ki, her ortama, her duyguya denk versiyonlarını da duymak istiyoruz.
1. Hello
2. Some Might Say
3. Hey Now
4. Cast No Shadow
5. She's Electric
6. Talk Tonight
7. Don't Look Back in Anger
8. Headshrinker
9. Morning Glory
10. Roll With It
11. Acquiesce
12. Rocking Chair
13. Wonderwall (2023 Version)
14. Champagne Supernova
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder