6 Kasım 2023 Pazartesi

Simple Minds - Once Upon A Time

 
1977'de Glasgow'da kurulan Simple Minds, günümüze gelene kadar 19 stüdyo albümüne imza atmış tecrübe abidelerinden biri. Benim tanışıklığım 7. albümleri Once Upon A Time'a denk geliyor ki bu da yıllardan 1985 demek. Radyolu kasetçalarla TRT'nin programlarından direkt kasete çekim yapmaya başladığımız dönemler yani. Listelerde fırtına gibi esen şarkıları keşfettiğimiz, kendi karışık kasetlerimizi oluşturduğumuz, o kasetlere koyduğumuz isimlerin birden fazla sevdiğimiz şarkıları olduğunda kasetlerini satın aldığımız dönemler. İşte Alive and Kicking, Sanctify Yourself, All The Things She Said üçlüsünü bu programlar sayesinde duydum, bayıldım, defalarca kasetlere çektim. İnanılmaz bir atmosferleri vardı. Daha önce duyduğum hiçbir şarkıya benzemiyorlardı. Gerçi daha önce çok fazla şey de duymuş sayılmazdım. Tür olarak rock, pop, metalden başka bir şey bilmiyorduk. Simple Minds, pop rock'ın görünen yüzünün altında new wave diye şahane bir türle de tanışıklığımı geliştirdi. Ama bu, The Cure veya Siouxsie and The Banshees tarzı bir new wave'den biraz farklı olarak Springsteen, Mellencamp, Petty ve U2'nun ilk zamanları gibi örneklendireceğimiz "heartland rock" duygusuyla yazılıp çalınmış şarkılardan oluşan bir karmaydı. Jim Kerr'in karizmatik, duruma göre hırçın, aynı zamanda şefkatli olabilen vokali, doğrudan kalbi hedef alan gitar, tok davul tonları işi bambaşka yerlere taşıyor gibiydi. Alive and Kicking, Sanctify Yourself ve All The Things She Said'in bende hiç eskimeyeceğini daha o zamanlar anlamıştım.

Simple Minds denince çoğunluğun aklına yine 1985 yılında single olarak çıkan ve John Hughes filmi The Breakfast Club'da kullanılan Don't You (Forget About Me) gelir. Filmle özdeşleşmiş bu şarkı ne hikmetse Once Upon A Time'da yer almıyor. Gerçi bazı deluxe edition'lara eklenmiş. Amerika ve Kanada listelerinde 1 numara olmuş. Gerçek bir new wave klasiği olması itibariyle neredeyse her 80'ler derlemesinde kendine yer bulmuş. The Breakfast Club'da Pazar günü cezaya kalan, ertesi gün yine okulun o keşmekeşine karışacak olan beş lise öğrencisinin yaşadığı o tuhaf Pazar günü burukluğunu daha iyi ifade eden başka bir şarkı duymadım. Don't You'nun olmadığı, orijinal hali 8 şarkıdan oluşan Once Upon A Time ise 80'lerin ortalarında ortaya çıkan güçlü bir vizyonun eseridir. Aradan geçen 38 yıla bakarak bu vizyonun kendini nostaljik bir ölümsüzlüğe endekslemiş olduğunu söyleyebiliriz. Yukarıda iki kez adı geçen üç harika şarkının önüne 19 albümlük Simple Minds külliyatı bile geçememiştir benim nazarımda. Albümdeki bütün şarkıları Jim Kerr (vokal), Charlie Burchill (gitar) ve Mick MacNeill'in (piyano, synthesizer) yazdığı Once Upon A Time'ın içinde yer alan diğer şarkılar dolgu malzemesi değil elbette. Oh Jungleland, I Wish You Were Here, kapanıştaki Come A Long Way new wave ne manaya geliyor diyenlere cevap niteliğinde parçalar. Single kumaşına sahip olmayabilirler belki ama 80'ler new wave döneminin en iyi terzilerinden birinin elinden çıkmışlar.

Simple Minds'ın gizli kahramanlarından biri olan Mick MacNeil, tuşluların şekillendirdiği Simple Minds müziğine olduğu kadar new wave kültürüne de hatırı sayılır katkılar sağlamış bir müzisyen. Sahnede olup da nasıl gizli kahraman olunuyor denirse, 80'ler grup düzeninde yakışıklı, karizmatik bir "frontman"in diğer grup üyelerini gölgede bırakması daha fazla yaygındı. Jim Kerr de o karizmalardan biriydi ve vitrinde hep o vardı. Ama MacNeil gibi adamlar böyle şeyleri dert etmezler genelde. Onun keyboardlarla, synthesizerlarla kurduğu sound öncül işlerden biriydi. 80'lerde beyin kıvrımlarımıza işlenmiş bu sound başka isimlerle, başka suretlerle hep karşımıza çıktı. Simple Minds'ın da öncülleri vardı. Don't You benim de dahil olduğum birçokları için bir kırılma noktasıydı. The Breakfast Club kültüyle birleştiğinde ergenliğimizin içimizi ezen, yüreğimizi burkan nostaljisinin içinde hep o sound duyuluyor. O sound bize bugün Pazar olduğunu, yarın okula gideceğimizi, derslerle, öğretmenlerle, zorbalarla cebelleşeceğimizi, ergenliğin türlü zorluklarıyla yeni bir haftaya başlayacağımızı, ama bunun yanında hoşlandığımız insanı göreceğimizi, haftasonu görüşemeyip özlediğimiz arkadaşlarımızla kavuşacağımızı söylüyor. Pazar günlerinin böyle bir hüznü var. Sabah kahvaltısından gece yatağa girene kadar bu burukluk hiç yakamızı bırakmaz. Okullar, okul bahçeleri ıssız, kimsesizdir. Şarkılar, new wave, 80'ler bu ıssız burukluğumuzun sözcüsü olurlar. Pazartesiler, Cumalar, Cumartesiler bu hüzne haiz değildirler. İşte bunlar hep artık nostalji olarak konumlandırdığımız "yeni dalga".

1. Once Upon a Time
2. All the Thing She Said
3. Ghost Dancing
4. Alive and Kicking
5. Oh Jungleland
6. I Wish You Were Here
7. Sanctify Yourself
8. Come a Long Way

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder