6 Ağustos 2022 Cumartesi

Hypermass - Empyrean

 
Trondheim, Sør-Trøndelag, Norveç'te 2012'de, yani 10 sene önce kurulan Hypermass, her ne hikmetse ilk albümü Empyrean'ı 2022'de, yani 10 sene sonra çıkardı. Gerçi 2015'te 5 şarkıdan oluşan Clouded Visions EP'si ile ufak bir heyecan yaratmışlardı. Bu EP dışında ne yaptılar, ne ettiler bilemiyoruz. Belki bir şey üretmediler veya yerel kaldılar. Ama Empyrean öyle bir albüm ki, bu müziğe sahip insanlar bunca yıl neredeymişler diye hayretler içinde kalmak mümkün. On yıllardır bu işin içinde olup, onlarca albüm yapmış bir sürü grubun kariyerinde bile Empyrean gibi bir canavar yok. Bana göre 2022'nin en iyi 10 metal albümünden biri olması yanında, dört Norveçliden (session davulcuları olan Torgeir Aambø gruptan sayılmıyor bazı kaynaklarda nedense) oluşan Hypermass de yılın en büyük keşiflerinden biri. Yazının bitiminde kullanılabilecek bu cümleleri erkenden söylememin sebebi, hala içimin içime sığmamasından kaynaklı. Hypermass'i nasıl öveceğimi bilemiyorum. Muhteşem bir grup, muhteşem bir albüm.

Aslında grup, metal müziğe yeni bir şey katmış sayılmaz. Zaten bu saatten sonra yeni ne katılabilir demeyin. Eldeki veriler ve malzemelerle inanılmaz işler yapmış gruplar var. Hypermass'in elinde de bu veri ve malzemeler mevcut. Hatta fazla fazla mevcut. Öyle ki, sonunda "metal" kelimesi olmak üzere alternative, groove, stoner, death, melodic death, technical death, symphonic, trash, speed, power, progressive şeklinde bütün tuşlara basmışlar. Ama bunlara basarken o kadar profesyoneller ki, her tuşun yeri ve zamanlaması olağanüstü. Bu tür farklılıkları kimi zaman ikili veya üçlü birleşimlerle progressive bir olgunluğun zeminine yerleştiriliyor, sonra da ustalıkla üzerine katlar çıkılıyor. Mesela herhangi bir şarkı groove bir yolda ilerlerken yumuşak geçişlerle power ve symphonic öğeleri de yanına katıyor. Hatta "senkoplanmış ritmik yapılar, açısal melodiler ve uyumsuz akorlar" şeklinde tarif edilen djent unsurlar bile görülüyor albümde. Bu tarife en uygun örneklerden biri olan İsveçli Meshuggah'ın ligine çok rahat bir giriş yapıyorlar. Gerçi Meshuggah'ın 2022 albümü Immutable bence tam bir faciaydı ve hiç de grubun 10. albümü gibi durmuyordu.


Açılışa konan 2:12 dakikalık enstrümantal The Constant'ın ilk yarısı 80'ler synthwave dokunuşu taşırken giderek video oyunlarındaki metal parçalarına dönüşüp yoğun bir biçimde sonlanıyor. Sağlam bir açılış ama grup hakkındaki asıl fikrimiz hemen ondan sonra gelen Hivemind denen çılgın sayesinde oluşmaya başlıyor. Şahane bir groove, enstrüman ve uyum şovu, tabii ki çoğu şarkıda hissedilen tavizsiz matematik. Açıklamakta zorlanacağım çok acayip şeyler oluyor albüm boyunca. Müthiş bir kan, ter, emek var. Her şarkının planı programı yapılmış fakat buna rağmen doğaçlama şüphesi taşıyan anlar da var. 9 şarkının 9'u da kendi içlerinde katman katman minik evrenler yaratıyorlar. Girişler, çıkışlar, geçişler, köprüler, hız ayarları, sertlikten inşa edilen dramatik dengeler, hepsi ortak bir evrene, Empyrean evrenine hizmet ediyor. Şarkı ismi vermeye kalksam sanki albümde favori şarkılarım onlarmış gibi anlaşılacak. Oysa içinden favori seçme saygısızlığı yapılamayacak kadar tüm şarkılarıyla bütünleşmiş bir albüm var karşımızda. O şarkılar, kendi iç bağımsızlıklarına sahip oldukları halde Empyrean çatısı altında bu bütünlüğün kitabını yazıyorlar.

Her ne kadar vokalden anlaşılmasa da lirik açısından da saykodelikten güncele, edebi ve genelde karamsar bir duruş sergileyen Hypermass, öfkenin, isyanın, aksiyonun da üzerine sözel olarak pek bir şey koymuyor. Ama ciddiyetinden sual olunmaz. Hele o lirikleri hayata geçiren Markus Sundet'in, yukarıda tek tek saydığımız metal türlerinde olması beklenen ses aralıklarına hakimiyeti Hypermass'in önemli bir yüzdesini oluşturuyor. Metalin her yoluna girebilen, brutal death metalden power metale her vokal dinamiğine hakim olan Sundet, onca riffin arasından sesiyle hem vokal, hem de enstrüman olabiliyor. Empyrean riff zengini bir albüm. Üstelik bunları sütun, kolon, köprü artık ne tür bir mimari benzetme uygun olacaksa her şarkıda yaratıcı suretlerde kullanan gitaristler Thomas Pedersen ve Sindre Dagestad, hayran bırakan enerjileriyle baştan sona adeta arı gibi çalışıyorlar. Hivemind gibi dinamo bir groove metalden, Behind The Leviathan gibi epik bir progressive metale genişleyen vizyonları onları daha uzun yıllar konuşulacak metal gruplarından biri yapıyor. Hem de daha ilk albümden...

1. The Constant
2. Hivemind
3. The Degenerate Strain
4. Null and Void
5. To Dissect and Serve
6. Behind the Leviathan
7. Equalizer
8. Empyrean
9. Motherdome

31 Temmuz 2022 Pazar

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2022)

Journey - Freedom
Yıl: 2022 ABD
Tür: AOR, Hard Rock, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Holding On"
Twen - One Stop Shop
Yıl: 2022 ABD
Tür: Indie Rock, Indie Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Fortune 500"
Maggie Rogers - Surrender
Yıl: 2022 ABD
Tür: Pop Rock, Singer/Songwriter
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Want Want"
Beyoncé - RENAISSANCE
Yıl: 2022 ABD
Tür: Pop, R&B, Soul
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "I'M THAT GIRL"
Heart Attack - Negative Sun
Yıl: 2022 Fransa
Tür: Trash Metal, Groove Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Wings of Judgement"
Metric - Formentera
Yıl: 2022 Kanada
Tür: Indie Rock, Indie Pop, Indietronica
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "All Comes Crashing"
Adwaith - Bato Mato
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Dream Pop, Psychedelic Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Cuddio"
Organectomy - Nail Below Nail
Yıl: 2022 Yeni Zelanda
Tür: Death Metal
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Coerced Through Submersion"
Jeff Beck & Johnny Depp - 18
Yıl: 2022 ABD/İngiltere
Tür: Blues Rock, Hard Rock
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Venus in Furs"
King Gizzard & The Lizard Wizarrd - Demos Vol. 3 + Vol. 4
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Psychedelic Rock, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sleep Drifter (Demo 2)"
Σtella - The Break
Yıl: 2020 Yunanistan
Tür: Synthpop, Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "I'm Alone"
Minions: The Rise of Gru OST
Yıl: 2022 ABD
Tür: Alternative Pop, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: Diana Ross & Tame Impala - "Turn Up the Sunshine"
Placebo - Sleeping With Ghosts
Yıl: 2003 İngiltere
Tür: Alternative Rock
 "F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "English Summer Rain"
Dead Tired - Satan Will Follow You Home
Yıl: 2022 Kanada
Tür: Hardcore Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "New World Pigs"
Flyying Colours - Flyying Colours
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Shoegaze, Dream Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Feathers"
Fluke - Risotto
Yıl: 1997 İngiltere
Tür: Braeakbeat, Downtempo
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Absurd"
Mulberry Sky - Who's There
Yıl: 2022 Almanya
Tür: Hard Rock, Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Imperfections"


Underground Lovers - Weekend
Yıl: 2013 Avustralya
Tür: Shoegaze, Dream Pop
"F Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Can for Now"
VA - Electronica: Full-On Big Beats
Yıl: 1997 ABD/İngiltere
Tür: Big Beat, Breakbeat, Techno, Trip Hop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Massive Attack - "Protection (The Eno Mix)"

Hooveriii - A Round of Applause
Yıl: 2022 ABD
Tür: Psychedelic Rock, Garage Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Out of My Time"




27 Temmuz 2022 Çarşamba

October Burns Black - Two Worlds Collide

 
Hangisinin grup ismi, hangisinin albüm ismi olduğunu bir müddet karıştırdıktan sonra diyoruz ki, October Burns Black adlı beşlinin Two Worlds Collide adlı debut albümü var önümüzde. 2022'nin ilk yarısı post-punk yönünden epey verimliydi. İkinci yarıya da October Burns Black (OBB) ile sıkı bir giriş yaptım kendi adıma. Deneysel olmayan, kendi kriterleri gereği gotik, coşkulu ama bu coşkuyu melankoliyle servis eden grup ve şarkıcıları pek severiz. Depeche Mode ve The Cure ile büyüdük. Bu ikonların izinden giden binlerce müzisyenden kimi silindi gitti, kimi de alttan alttan mütevazi istikrarlarını sürdürerek sessizce albümlerini çıkarmaktalar. Bazı kaynaklarda beşli değil, dörtlü olarak görünen, menşeileri "international" olarak, hatta bazı yerlerde Antartika olarak görünen OBB, 1-2 elemanı Amerikalı olduğundan kelli sıkça ABD kökenli kabul edilmekte. Bunun hiç önemi yok. Two Worlds Collide çok iyi bir debut ve bu bize yeter.

Fault Line (2018) ve Reflections (2019) adında iki EP'si oldukça beğeni kazanmış olan grup, 2022'ye kadar olan arada neler yaptı bilemiyoruz. Zaten araya pandemi girdi. 10 şarkılık Two Worlds Collide, kumaşını belli eden Divide and Conquer ile nefis bir açılış yaparak yine o karanlık post-punk diyarlarında gezineceğimizin sinyallerini veriyor. Black Veil, TightropeThe Grand Leveller, Blind Faith, Condemned gibi favori şarkılarım da bol olunca albümle vakit geçirmek büyük keyif haline dönüşüyor. Tabii gotik bir atmosferden keyif alabilme seviyesi de önemli. Post-punk'a çok büyük yenilikler getirmemiş (getirmesi de niye beklensin ki!) bir ilk albüm olarak Two Worlds Collide, grubun profesyonel düzeyde bu türe olan hakimiyetini, iyi şarkı yazma kabiliyetini, sadece müzik olarak değil, sözlerindeki karanlık ve edebi ışığını da gösteren bir albüm. Solist Rod Hanna'nın karizmatik sesi, James Tramel'in melodik post-punk basları, Lars Kappeler'in oturmuş gitarı grubun her şarkısında uyum içinde. Bu uyum onların geleceklerine umutla bakmamızı sağlıyor. Gelecek de bir gün gelecek. Ama önce Two Worlds Collide'ın tadını bir çıkaralım.

1. Divide and Conquer
2. Black Veil
3. Tightrope
4. Regress
5. Fickle
6. The Grand Leveller
7. Blind Faith
8. Condemned
9. All I Never Wanted
10. Two Worlds Collide

12 Temmuz 2022 Salı

Σtella & Redinho - Up and Away


Asıl adı Stella Chronopoulou olan Yunan şarkıcı Σtella, 2015'ten bu yana çıkardığı üç albümüyle 60, 70 ve 80'lerden referanslar taşıyan synthpop, indie pop, electropop, kısaca pop ve ondan türeyen bilumum yan dallarla haşir neşir olmuş bir insan. Bu üç albümü de çıktığı yıllarda dinlemiş biri olarak müziğini beğenmekle birlikte, bu albümlerde bulunan tek tük iyi bulduğum şarkılar haricinde bende iz bırakmış bir insan sayılmaz. Yine de solo albümleri dışında Fever Kids ve CHEST gibi yan uğraşları, Coti K., Sillyboy, Expert Medicine, My Wet Calvin, NTEIBINT ve Sad Disco gibi hiçbirini duymadığım isimlerle işbirlikleri nedeniyle çalışkanlığına saygı duymuşumdur. İşte bu işbirliklerinden biri olan Haziran 2022 tarihli Up and AwayΣtella'nın en sevdiğim albümü oldu. Albüme geçmeden evvel suç ortağı olan Redinho'yu da kısaca tanıyalım. Onun da asıl adı Tom Calvert olup İngilizdir kendisi. Heems ve aktör/müzisyen Riz Ahmed ile birlikte hip-hop/rap grubu Swet Shop Boys'un üç üyesinden biri. Şarkıcı, söz yazarı, yapımcı olan Calvert, Up and Away'in de yapımcılığını üstlenmiş. Bu dokunuş, önceki Σtella albümlerinden biraz daha farklı ve bence kaliteli sonuçlar vermiş.

Tom Calvert, Atina'da takılırken Σtella'nın konserlerinden birine denk gelmiş. Bir şekilde ona ulaşmış ve beraber takılmaya başlamışlar. Tabii iki müzisyenin takılması hep albümle sonuçlanacak değil ama her ikisinin de "kimya" olarak tanımladığı bu takılma, birlikte şarkı yapma fikrini kaçınılmaz hale getirmiş. Her ikisi de Σtella müziğinde bulunan vintage estetiğini daha da arttırmaya, başka bir yöne çekmeye niyetlenmiş. Calvert, albüme "sanki Atina'da bir plak kutusunda 60'lı yıllardan kalma nadir bir mücevhermiş gibi" şekil vermek istediğini söylüyor. Yıllandıkça mücevherliği daha da belirginleşecektir. Ama şu haliyle bile Atina'da bir plak kutusunda bulup dinlesek "yeni" olduğunu düşünmezdik belki de. Açılış şarkısı ve aynı zamanda albümün en iyilerinden olan Up and Away'e bakınca 2000'li yılların ergeni değil, belki 90'ların yetişkini olabileceğini hissediyorsunuz. Şarkı tam bir hit. Ama hangi zaman diliminin hiti olduğu konusundaki görüşler farklı farklı olacaktır sanırım.


Albümün bir başka hiti de, ne zaman dinlesem nakaratından 3 gün kurtulamadığım, şen şakrak olduğu kadar içinde coşkulu bir olgunluk da sezdiğim Another Nation. El çırpma seslerinin çakırkeyif buzuki melodilerine karışmasına oturarak eşlik etmenin güçlüğü ne kadar güzel anlaşılıyor. Enstrümantal Manéros, kıvrak hip-hop ritminin üstüne yine aynı kıvraklıkta raks eden buzukinin sürüklediği bir diğer lezzet. Dinlerken bizi de kendine uydurup dans etmeye zorluyor. Ama ortaya nasıl bir koreografi koyacağımızı biz de bilmiyoruz ki, bu da şahane bir belirsizlik. Nomad ve Charmed şarkılarında daha belirgin, başka şarkılarda da parça parça olmak üzere psychedelic funk rock, soul, dub grubu Khruangbin'in kulağını çınlatmak da gayet keyifli. Khruangbin'i tanımlamak için kullanılan bir diğer tanım da "exotica" ki, Up and Away'i tanımlamak için kullanılabilecek kelimeler arasında "egzotik" de çok şık durabilir. Zira işin içinde buzuki, kanun, eski püskü biçimde gözümüzde canlanmaya müsait keyboardlar bulunuyor.

Redinho ya da Tom Calvert yeni nesil müzisyen/yapımcılar arasında en sağlam isimlerden birisi. Swet Shop Boys'un altyapısında da çok iyi işler çıkarmış, grubun şimdilik ilk ve tek albümü olan Cahmere'i alelade bir hip-hop albümü olmaktan çıkarmış, egzotik sulara indirmişti. Vizyon sahibi olmanın gereklerinden biri de bence nostaljiye orijinal biçimlerde sahip çıkmak ki, Calvert bunu bilen bir adam. Üstüne bir de Yunanistan'a gidip Σtella ile tanışınca ortaya yine egzotik, hip-hop soslu, Yunan elementleriyle bezeli bir indie pop çıkmış. 5 şarkıda buzukisini coşturan Christos Skondras, son iki şarkı Who Cares ve Is It Over'da çaldığı kanunla bu normal şarkılara başka bir hava katan Sofia Labropoulou'nun katkıları da çok önemli. Mahkeme salonunda geçen çok şirin bir klibi olan The Truth Is'in verdiği o ılık Akdeniz havasını da araya sıkıştıralım. Zaten o coğrafyanın havası her şarkıyı almış götürmüş. Up and Away, kulaklığı takıp Mikonos sokaklarında gezerken fonda dinlemelik şahane bir albüm. Gidemesek de, göremesek de o fon bize hiç yabancı sayılmaz.

1. Up and Away
2. Nomad
3. Charmed
4. Manéros
5. Another Nation
6. Black and White
7. Titanic
8. The Truth Is
9. Who Cares
10. Is It Over

5 Temmuz 2022 Salı

Cool Heat - Nowhere

 
Chicago'dan gelme bir post-punk grubu olan Cool Heat, iki EP ve bir sürü tekliden sonra debut albümü Nowhere ile aramıza katılmış bulunuyor. Grup dedim ama sanırım yine grup ismi taşıyan tek kişilik bir proje ile karşı karşıyayız. Sanırım dedim çünkü hakkında detaylı bilgi bulamadığım Cool Heat'in künyesinde sadece Eden Sierotnik ismi ve resmi görünüyor. Teknoloji alıp başını gittiğinden beri yatak odalarında grup müziği yapabilme konforuna sahip insanları seviyoruz. Her ne kadar grup bilinci, takım ruhu, canlı enstrüman tadı gibi bahanelerle bu insanları küçük gören bir zihniyet bulunsa da, içlerinde gerçekten iyi şarkılar yazan, bunları modern araç gereçlerle çok iyi buluşturan, bu iyi şarkılardan güçlü EP'ler, LP'ler yapanlar da var. Şayet Cool Heat de bu tek kişilik "bedroom pop" neferlerinden biriyse, o iyiler arasında rahatlıkla sayabiliriz. Post-punk'ın kanatları altında dream pop, coldwave, new wave, indie rock, goth, shoegaze, synthpop parçacıklarını tatmak, tüm bunların post-punk'a ne denli şık biçimde yedirildiğini görmek için Nowhere bir ilk albüme göre gayet uygun sayılabilir.

Bazı albümler vardır. Bütün olarak iyi olduğuna eminsinizdir. Ama bir daha kim bilir ne zaman ona tekrar dönerim dersiniz. Belki hemen dönersiniz, belki zaman alır ya da bir süre sonra unutulur Ama içinde mutlaka yanınıza alacağınız 1-2 şarkı bulunur. İşte Nowhere benim için tam da böyle bir albüm. Bol ekolu vokaller, o ekoya kendi yolunda eşlik eden şık gitar melodileri, gotik ile jangle arasında gidip gelen dengeli ve melankolik bir atmosfer, pamuk gibi bir post-punk, leziz bir dream pop...Tam da şu gece albümlerinden biri. Evet, bütün olarak iyi bir albüm ve 100 albümlük en iyiler listeme girer. Ama dediğim gibi yanıma iki şarkısını alırım ve belki zaman içinde bu iki şarkıyı dinlerken canım çekerse Nowhere'e geri dönerim. Bu şarkılardan ilki, muhtemelen Eden Sierotnik gibi kendine Midi Memory adını vermiş bir müzisyen kankasıyla beraber yaptığı Devotion. Diğeri ise albümün en iyisi saydığım Paranoid, ki bence Cool Heat'in şahane bir özeti. Goth ruhu, coldwave gizemi, sade bir kozmik pop, bir ilk albüm için iyi sonuçlar vermiş. Özellikle gece loş bir ortamda kırmızı şarapla daha derinine nüfuz edilebilir.

1. Bad Dream
2. Devotion (ft. Midi Memory)
3. Lately
4. Soft Glow
5. Slow Burn
6. Paranoid
7. Hours
8. No Plans
9. Slow Days

30 Haziran 2022 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2022)

The Routes - Shake Five
Yıl: 2021 Japonya
Tür: Garage Rock, Surf Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mongolian Chop"

Jaguar Sun - All We've Ever Known
Yıl: 2022 Kanada
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "This Year"
The Beach Boys - The Very Best of The Beach Boys: Sounds of Summer
Yıl: 2022 ABD
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kokomo"
Running Touch - Carmine
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Electronic, House
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Why Do I"
El Perro - Hair Of
Yıl: 2022 ABD
Tür: Stoner Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Black Days"
Jessie Buckley & Bernard Butler - For All Our Days That Tear the Heart
Yıl: 2022 İngiltere/İrlanda
Tür: Progressive Folk, Chamber Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Footnotes on the Map"
Foals - Life Is Yours
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Indie Rock, Dance-Punk, Alternative Dance
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Life Is Yours"
Kate Bush - Hounds of Love
Yıl: 1985 İngiltere
Tür: Art Pop, Progressive Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Running Up That Hill (A Deal With God)
The Fat Bastard Gang Band - Keskidi
Yıl: 2022 Fransa
Tür: World, Balkan Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Printemps Arabe"
RY X - Blood Moon
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Alternative Pop, Folktronica
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let You Go"
Cosmic Eyes and The Colliders - Attack on Castle Moon
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Garage Rock, Psychedelic Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Castle Moon"
Little Jinder - Hejdå
Yıl: 2018 İsveç
Tür: Electropop, Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hålla handen (feat. Lykke Li)

Porcupine Tree - Closure / Continuation
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Progressive Rock, Psychedelic Rock, Space Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Never Have"
Dana Fuchs - Borrowed Time
Yıl: 2022 ABD
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Last To Know"

Chase & Status - What Came Before
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Drum & Bass, Grime
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Go"
VA - Record Kicks Breaks and Beats
Yıl: 2020 İtalya
Tür: Funk, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Diplomats of Solid Sound - "Plenty Nasty (feat. The Diplomettes)"
VA - Record Kicks Breaks and Beats 2
Yıl: 2022 İtalya
Tür: Funk, Soul
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Calibro 35 - "Stan Lee"

Boo Seeka - Between The Head and The Heart
Yıl: 2022 Avustralya
Tür: Indie Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dream"
Stardust OST
Yıl: 1975 ABD
Tür: Pop Rock, Pop, Soul, Blues Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: The Zombies - "She's Not There"
Orville Peck - Pony
Yıl: 2019 Güney Afrika
Tür: Alt. Country, Singer/Songwriter
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Turn to Hate"

26 Haziran 2022 Pazar

Orville Peck - Bronco

 
Orville Peck... Bu ismi ilk defa 2019'da olağan internet turlarımdan biri esnasında rastladığım Pony albümüyle duymuştum. Gayet iyi bir alt. country albümüydü ve son sıralarda olmasına rağmen yılın en iyileri listeme almıştım. Davudi sesinden ötürü kendisini 55 yaşında Nashville dolaylarından bir country amcası sanmış, Googlelamaya bile gerek duymamıştım. Zaten belli bir süre sonra Orville Peck adını da unuttum gitti. Bu kez 2022'deki olağan internet turlarımdan biri esnasında rastladığım Bronco adlı albümün yine Orville Peck'e ait olduğunu öğrenince, pek bayılmayarak bakalım amcamız bu defa neler yapmış diye albüme öylesine başladım. Ama 15 şarkılık albüm tarafından öyle bir çapıldım, hırpalandım, sarhoş edildim ki, değil Googlelamak, onunla tanışmak, karşılıklı kadeh tokuşturmak, salaş bir country barda onu canlı dinleyerek hüzünlenmek, coşmak istedim. Bunları yapamayacağım için çaresizce Googlelayıp hakkında o kadar çok şey öğrendim ki, böyle bir müziğin, böyle bir sesin, böyle bir albümün var olan değeri kat kat arttı gönlümde.

Kanada'da yaşayan, aslen Johannesburg, Güney Afrika doğumlu Peck, 15 yaşına kadar orada yaşamış ve bu süre boyunca ses teknisyeni babasının teşvikiyle çizgi film seslendirmeleri yapmış, bale eğitimi almış, sahne performanslarında yer almış. Yine bu dönemlerde müzik eğitimi almadan kendi kendine akustik gitar ve Casio keyboard çalmayı öğrenmiş. 20'li yaşlarının ortalarında Londra'ya taşınıp köklü okullardan London Academy Of Music and Dramatic Art'ta eğitim almış. "Orville Peck" aslında onun takma adı. 34 yaşında bir gey olduğu bilinen Peck'in gerçek adını kimsenin bilmediği gibi yüzünü gören de yok. Çünkü bu isimle ortaya çıktığından beri kovboy şapkalarının altındaki yüzüne türlü türlü saçaklı maskeler takarak kendini saklıyor. Bu tercihiyle ilgili hiç bir sorudan kaçmadığını ama insanların kendi çıkarımlarını yapmalarından hoşlandığını söylüyor. İşin en bariz yanı gizem oluşturmak ki bunu başarıyor. Üstelik bu maske meselesinin kendisiyle ilgili bir numaralı tanımlayıcı olmasını engelleyen çok önemli bir özelliği var. Oraya birazdan geleceğiz.

Bazı kaynaklar, Peck'in dövmelerinin benzerliğine dayanarak onun Kanadalı punk grubu Nü Sensae'nin davulcusu Daniel Pitout'un yarattığı bir persona olduğunu iddia ediyor. Pitout da Johannesburg doğumlu. Her ne kadar Peck doğrulamış olmasa da, Pitout 2016'da Peter Pan Goes Wrong In The West End oyununda onun yerine rol almış. Amerikan Besteciler, Yazarlar ve Yayıncılar Birliği (ASCAP), Peck'in  Old River adlı şarkısının ve Peck tarafından yayınlanan Roses Are Falling gibi şarkıların adlarıyla eşleşen diğer şarkıların söz yazarı olarak Daniel Pitout'u listelemiş. Tüm bunlar bir yana, maskeden görünen kadarıyla Peck ve Pitout arasındaki benzerlik de seçilebiliyor zaten. Punk rock davulcusu Pitout'un ve yürek yakan country şarkıcısı Peck'in aynı kişi olmasının orijinalliği bir yana, bunun nedenleri hiç de önemli değil. Zira tüm bu gizemli imajın albenisi bir yana, maske olsun veya olmasın country şarkıcısı ve şarkı yazarı Orville Peck'in en bariz, en önemli özelliği, adeta içinde bir country tarihi taşıyan olağanüstü güzellikteki sesi.


Bronco'ya gelelim. Tipik bir country/western olarak başlayan Daytona Sand, daha 5. saniyede şarkıya giren Peck'in o acayip sesi sayesinde "acaba eski bir albümün remastered halini mi dinliyorum" hissi verdi. Kendisiyle olan 2019 karşılaşmamızı unuttuğum için de veteranlardan sanıp "acaba bu amca kimlerden" diye merakla kulaklarımı açtım. Dörtnala temposu, soluklanma araları ve en önemlisi de süper nostaljik sesiyle daha ilk şarkıdan dikkatimi çeken albüm, hemen arkasından The Curse Of The Blackened Eye diye olağanüstü bir şarkının geleceğini önceden haber vermeyecek kadar da acımasız olabileceğini göstererek ikinci şarkıdan belamızı bulduruyor. Bu erken gol sayesinde daha ikinci şarkıdan bu albümün kötü olamayacağı gibi bir fikre kapıldım ki, ilerleyen dakikalar, ilerleyen şarkılar beni birer birer doğruladı. Dinlendikçe güzelleşen Daytona Sand, Outta Time, C'mon Baby CryTrample Out The DaysHexie Mountains gibi yoğun ve tutkulu Peck şarkılarını aradan çıkarıp albümün bana göre yıldızlarına doğru uzanalım.

The Curse Of The Blackened Eye'dan ne kadar bahsetsem az gelecek. Tek başına "Orville Peck kimdir" sorusunun görkemli bir cevabı olabilecek bu muhteşem şarkı, ikide bir dinlenip eskitilecek türden değil. Dinlemeyince de kendini özleten türden. Kalahari Down, gri bir western atmosferi çizen mızıka girişiyle son yılların en iyi country baladlarından biri. Yaylıların yaydığı yoğun hüzün enerjisini havada yakalayıp sesiyle iyice kederlendiren Peck'in şarap misali yıllandıkça tatlanacak şarkılarından. Bir diğer favorim olan Lafayette, nedendir bilmem bana nostalji duygusunu en fazla hissettiren şarkı oldu. Bilinçaltımda birikmiş western külliyatından süzülen bu nostaljinin "ben bu şarkıyı daha önce duydum" hissiyatı, sıfır kilometre bir şarkıda en sevdiğim özelliklerden biridir. Gidip görmemiş bile olsanız eviniz bellediğiniz o nostalji coğrafyasına ışınlayan beyin faaliyetleri sizi bir kez daha hayran bırakır. Albüme adını veren süper karizmasıyla Bronco, bu hüzün yumağı albümün orta yerinde coşku dolu bir country'n roll anıtı gibi dikiliyor. Lafayette, Daytona Sand ve Any Turn ile birlikte albümün tempolu kanadını temsilen, değil o hüzün yumağını bozmak, şahane bir balans sağlıyorlar.

Kapanışta yer alan All I Can Say, özellikle belirtilmese de muhtemelen şarkıyı Peck ile yazan Bria Salmena'nın Peck ile düet yaptığı, Mazzy Star şaheseri Fade Into You'yu anımsatan harika bir country pop baladı. Albüm bitince tarifsiz bir boşluk duygusu sarıyor. 53 buçuk dakika boyunca yaşadıklarımı, duyduklarımı düşünüp böyle bir albümün her zaman ulaşılabilecek şekilde elimin altında olmasına seviniyorum. Peck'in kimlerden etkilendiğini merak edip araştırdığımda hepsi birer country efsanesi olan Merle Haggard, Willie Nelson, Loretta Lynn, Dolly Parton isimlerine rastladım. Jefferson Airplane, The Mamas and The Papas, Güney Afrikalı olması sebebiyle Miriam Makeba ve Hugh Masekela, hatta Pink Floyd bile Peck'in hayran olduğu isimler arasında. Az sayıda eleştirmen tarafından standart country vokalini taklit ederek şarkı söylemekle eleştirilen Peck'in bir taklitçi olamayacak kadar güçlü, tutkulu, gökkuşağı sesinin içinde Johnny Cash var, Marle Haggard var, Kenny Rogers var, Elvis var! Adını bilmediğim ama country namına bugüne dek dinlediğim en harikulade şarkıcıları bir şekilde anımsatan nostaljik western manzaraları var. Çünkü Bronco, loş ışıklarla bezeli ahşap bir country bar evrenine olduğu kadar, o evrene sığmayan geceli gündüzlü, kederli coşkulu sınırsızlıklara da ait bir albüm.

1. Daytona Sand
2. The Curse of the Blackened Eye
3. Outta Time
4. Lafayette
5. C'mon Baby, Cry
6. Iris Rose
7. Kalahari Down
8. Bronco
9. Trample Out the Days
10. Blush
11. Hexie Mountains
12. Let Me Drown
13. Any Turn
14. City of Gold
15. All I Can Say

19 Haziran 2022 Pazar

Little Jinder - Salta diamanter

 
"Kaliteli pop bulmanın günden güne zorlaştığı..." diye başlayan bir cümle kurmaya başlarsanız, kalite kriterleri nelerdir, kime göre zorlaştı, hiç de zor değil gibi bir sürü cümleyle dayak yiyebilirsiniz. Herkesin kriteri kendine. Kalite dediğiniz şeyin nereden, nasıl çıkacağı hiç belli olmaz. Durduk yere iddiasız bir şarkı, bir albüm çıkar ve hedefi vurur. Veya ortada bir hedef yoktur da, zamanlaması iyidir. Kabaca Salta diamanter adındaki albümün bana hissettirdiklerini tarif etmeye çalışıyorum. Benim kriterlerime göre kaliteli ama biri çıkıp tek atımlık olduğunu ya da sevmediğini, sıkıldığını söylese suçlamam. 1988 Stockholm doğumlu Astrid Maria Josefine Jinder veya 2008'den beri kullandığı adıyla Little Jinder'in 5. stüdyo albümü olan Salta diamanter, bazen sıkabilen ama artık 5. albüme ulaşmış bir olgunluğun izlerinin sürüldüğü şarkılar taşıyor. Önceki dört albüme yaptığım hızlı seyahatin oldukça sıktığını itiraf etmeliyim. Neyse ki Little Jinder'i Salta diamanter sayesinde tanımış olmak iyi oldu. Buradaki "little" da, ünü İsveç dışına pek çıkmamış folk sanatçısı, besteci, yapımcı, yazar Åsa Jinder'in kızı olmasından geliyor.

2008'de beş şarkılık Polyhedron EP ile müzik yolculuğuna başlayan Jinder, sonra başka bir EP, Avrupa ve ABD'de ufak konserler, radyo programları, Ultra, Coachella gibi müzik festivalleri derken İngilizce şarkılardan oluşan ilk albümü Break Up'ı 2013'te raflara koyuyor. Çekilir eziyet olmayan bu albümden sonra kendi adını taşıyan ikinci albümle beraber kendi ana dilinde şarkılar söylemeye başlıyor. Albümlerinde Markus Krunegård, Mauro Scocco, Lorentz gibi tanımadığımız, First Aid Kit, Lykke Li gibi tanıdığımız İsveçli şarkıcılarla birlikte söylüyor. Ama 2018 albümü Hejdå dışında, o da bana göre 5 üzerinden 3 yıldız edebilecek başka albüm yapmamış ne yazık ki. Bu durumda Salta diamanter'e en iyi albümü diyebiliriz. Önceki albümlerindeki İskandinav ülkelerinin yarıştığı Eurovision bayıklığındaki pop şarkılarının veya coğrafi ve kültürel yakınlık itibariyle Finlandiya pop müziği "suomipop" sıradanlığının bir çıt uzağında daha derin ve melankolik şarkılar duyuyoruz. Albümün ilk iki şarkısı Sirener ve Brustna hjärtans klubb'ı dinleyince albümü ya orada bırakıp gider ya da modunuzu melankolik bir sofisti pop dengesine çekip sonuna kadar yürürsünüz. Ben yürüdüm, pişman olmadım. Zira her ikisi de birkaç seanstan sonra gerçek yüzlerini gösteren şarkılar.

Little Jinder'ın bu albümdeki İsveçli konuğu, psychedelic, progressive, folk rock devi Dungen grubu. Albümün en iyilerinden biri olan Ni som vet'i beraber çalıp söyleyen Jinder ve Dungen, keşke albümü komple beraber çalıp söyleselermiş diye bir hayal kurdurtmadı değil. Ama albümün Solnedgångar adlı bir incisi var ki, Salta diamanter'in de en iyisi olduğu kadar bence 2022'nin de en iyi şarkılarından biri.  Hatta Jinder'in şimdiye dek yaptığı en iyi şarkı. Çok iddialı olmayan ama yine de "killer" dediğimiz nakarata sahip bestelerden biri. Gönül çelen, kalp kıran, burun sızlatan şahane bir şarkı kendisi. Lakin Solnedgångar bile herkeste aynı etkiyi göstermeyebilir. Geri kalan şarkılar ise adını andığımız bu dört şarkının alçısı, sıvası, tuğlası olmuşlar. Yani henüz kendi başlarına yürüyemez durumdalar diyebiliriz. Mesela en son Undergången'i de sevmeye başladım. Şu anda albümün yarısından memnunum. Kalan yarısı ile de ara ara paslaşırız. İster pop, ister death metal olsun, İsveç'ten çıkan müziklere, yaşattıkları nostalji veya tutku nedeniyle kayıp zaman gözüyle bakmıyorum. Little Jinder'e de öyle bakmadığım gibi. Ayrıca uzun süredir görüşmediğim Dungen'e en kısa sürede bir randevu ayarlamak gerektiğini hatırlattığı için kendisine teşekkür ediyorum.

1. Sirener
2. Brustna hjärtans klubb
3. Ni som vet (feat. Dungen)
4. En jättefin dag
5. Neeeeej
6. Solnedgångar
7. Jetplan
8. Fem år försent
9. Undergången
10. Jordens salt

10 Haziran 2022 Cuma

Daniel Pemberton - The Bad Guys

 
Yankesici Bay Kurt, Kasa Hırsızı Bay Yılan, Kılık Değiştirme Ustası Bay Köpek Balığı, çok çabuk sinirlenen Bay Pirana ve sivri dilli hacker Bayan Tarantula'dan oluşan ekip, dünyanın en çok aranan kötüleri olarak sayısız soyguna imza atmış bir çetedir. Çaldıkları ne varsa gizli depolarında biriktirmektedirler. Yaptığı olumlu çalışmalardan ötürü Profesör Marmelat’a verilecek bir "iyi vatandaş" ödülü olan Altın Yunus Balığı ödülünü çalmayı kafalarına koyan çete, gala gecesi tıkır tıkır işleyen planlarına rağmen son dakikada yakayı ele verirler. Çetenin lideri Bay Kurt, hapse girmemek için Profesör Marmelat ile tutmaya hiç de niyetli olmadığı bir anlaşma yapar. Kendisi ve arkadaşlarının artık iyi olmak adına Marmelat’ın düzenleyeceği bir plana sadık kalacağına dair bir söz verir. Kötü kahramanlarımız, kibirli ve sevimli Gine domuzu olan akıl hocaları Profesör Marmelat’ın gözetimi altında dünyayı, değiştikleri konusunda kandırmak üzere işe koyulurlar. Bir TV oyuncusu olan Aaron Blabey'in kitabından Etan Cohen'in (Ethan Coen ile karıştırılmasın) senaryo haline getirdiği, bir animasyon departmanı çalışanı olarak ilk uzun metrajını çeken Pierre Perifel'in yönettiği The Bad Guys, kurt, yılan, köpekbalığı, tarantula, pirana gibi hayvanlar aleminin en belalı hayvanlarından oluşan bir soygun çetesinin maceralarını anlatan şirin mi şirin bir animasyon. Her ne kadar Pixar eli değmemiş ve bu yüzden çizim ve grafikler zaman zaman istenen duyguyu verememiş gibi görünse de, temposuyla, detaylarıyla,  esprileriyle, twistleriyle, seslendirmeleriyle, mesajıyla ve tabii konumuz olan müzikleriyle iyi bir soygun filmi.

Hayvanlar aleminin belalıları, masalların, şiirlerin, şarkıların kötücül karakterleri oldukları kadar kendi evrenlerinde de "kötü adamlar" olmalarını takmadan mutlu mesut soygun yapan dostlarımız, bir gün Kurt'un istemeden yaptığı bir iyilik sonucu hissettiği o tüyler ürperten "iyilik yapmak" duygusundan sonra iflah olmayıp "kötü adamlar iyilik yapmaz" çatışmaları yaşamaya, sürprizlerle dolu bir dizi soygun ve komplo eşliğinde içlerindeki bastırılmış iyiliği de keşfetmeye başlıyorlar. Animasyon sevenlerin göz atması fena olmayacağı gibi, elektronik, funk, score karması müziklerden hoşlananların kesinlikle ıskalamaması gereken bir de soundtrack albümü mevcut. Son yılların en üretken film müziği bestecilerinden olan Daniel Pemberton imzalı müzikler, filmin tempolu aksiyon komedi ruhuna uygun bir sürü parçadan oluşuyor. Pemberton'ı muadillerinden ayıran en önemli özelliklerinden biri, bazı filmler için yaptığı alışıldık sinematik klasik müzik parçacıklarından oluşan "score" tarzını, bazı filmler için ise elektronik, caz, funk, breakbeat, neo-psychedelia karması tarzını kullanması. Özellikle ikinci tarzı en ilgi çekici örneklerini verdi. Mesela 90'lar sonu, 2000'ler başı İngiliz müzisyen David Holmes'ün Out Of Sight (1998), Ocean's Eleven (2001), Ocean's 12 (2004), Ocean's 13 (2007) gibi filmlere yaptığı müzikleri andıran bu tarz, filmlere çok şey kattığı gibi, filmlerden bağımsız da çok özenli ve elit bir karaktere sahip. Bu sebepten Pemberton'ın bu karakterdeki albümlerini daha fazla severim. Kendisi o kadar çalışkan bir insan ki, her yıl 4-5 albümü çıkar. O tarzını bulabilmek için de çoğuna göz atmışımdır haliyle.


Bu vesileyle en sevdiğim Daniel Pemberton işlerini saymak isterim. Kendisiyle tanışma albümüm The Man From U.N.C.L.E. (2015) (ki ondan önce hiç bakmadığım 10-15 albümü daha var), King Arthur: Legend Of The Sword (2017), Molly's Game (2018), Ocean's 8 (2018), Spider-Man: Into The Spider-Verse (2018) ve son olarak bu halkaya eklemekten mutlu olduğum The Bad Guys... Sadece 2022'de çıkmış şimdilik dört soundtrack albümü bulunuyor. Üretkenlikte King Gizzard & The Lizard Wizard ile yarışan Pemberton, The Bad Guys albümü ile 1 saat 21 dakika boyunca şahane işler yapıyor. Filmde kahramanlarımızı tanıdığımız bölümde çalan Meet The Bad Guys başta olmak üzere Step 3, Huff + Puff, The Dolphin Heist, The Crimson Paw, A Heist For Good, So Long Suckers süper parçalar. Davul, gitar, hammond organ, flüt, bongo, nefesliler müthiş bir uyum ve groove içinde cıva gibi akıyorlar. The Sad Guys ve Save The Cat, filmi izleyenlerin nerede çaldığını isimlerinden de anlayacağı üzere bu akıntıya yer yer mola vererek duygusal anlar yaratan küçük besteler. The Lair Of Loot'u alıp Beastie Boys'un enstrümantal şarkılarını topladığı 1996 tarihli harikası The In Sound From Way Out! albümüne koysak asla yerini yadırgamaz. Yukarıda saydığım favori Pemberton albümlerinden bir plak koleksiyonu yapmayı arzulatacak kadar yükseldiğim bu müzik, sizden illaki ilgili filmleri izlemenizi de talep etmiyor. İzledikten sonra bir çoklarına daha anlamlı gelebilir. Zaten ister filmden önce, ister filmden sonra her türlü iyi oldukları için filmlerden bağımsız birer Pemberton albümleri olsalar kalitelerinden bir şey yitirmezler.

Oyuncu/müzisyen Anthony Ramos'un seslendirdiği Pirana'nın filmde gala soygununda dikkat dağıtmak için sahneye fırlayıp söylediği Good Tonight ile birlikte albümde üç adet de vokalli şarkı mevcut. Love Stuff (2015) adlı ilk albümüne bayıldığım, Shake The Spirit (2018) adlı ikinci albümünde hayal kırıklığına uğradığım Elle King'in Feelin' Alright ve İngiliz funk, blues, indie rock grubu The Heavy'nin Brand New Day şarkıları da albüme renk katan detaylar. Hani olmasalar eksiklik hisseder miydik? Hayır! Good Tonight gibi doğrudan filme entegre edilmiş şarkılar olsalardı o eksiklik hissedilebilirdi. Pemberton'ın albümlerine konuk alması sık rastlanan bir şey değil aslında. Dinlediklerim arasında The Man From U.N.C.L.E.'da Nina Simone, Roberta Flack, Solomon Burke, Louis Prima gibi devlerin eski şarkıları bulunuyordu mesela. Tabii bu seçkiler Pemberton'ın tasarrufu mudur bilemiyorum. Kendisi, müziklerini yaptığı filmlerin ruh hallerini göz ardı etmeyen usta bir besteci. The Bad Guys ve Ocean's 8 misali soygun filmlerindeki duyguyla The Awakening veya Enola Holmes müziklerinin duygusunu birbirine karıştırmıyor. Ama King Arthur albümünde zamanın ruhunu modernize etmesi olumlu sonuçlanmıştı bana göre. Şahsen en son dinlediğim Apple TV+ dizisi Slow Horses için yaptığı müziklerden de funk, caz-funk, rock, easy listening bir ambiyans bekliyordum. Olmadı. Zira çok yakışırdı. Yine de bu çalışkanlıkla her an yeni albümüyle karşılaşabileceğimiz bir müzik adamı olarak kendisini pamuklara sarıyoruz. Hatta bu yazı yazılırken ortamlara Brian and Charles adlı film için yaptığı son albümü düştü. Çağımızın Lalo Schifrin'i olarak ondan daha nice cool albümler bekliyoruz.

1. The Big Bad Wolf
2. Meet the Bad Guys
3. Let's Bounce
4. Push Pop
5. Step 3
6. Security Surprise
7. The Dolphin Heist
8. Going to Go Good
9. Turn on the Charm
10. Marmalade Prelude
11. A Heist for Good
12. The Sharing Laboratory
13. Save the Cat
14. Good Tonight (feat. Anthony Ramos)
15. So Long Suckers
16. The Lair of Loot
17. Loot Loops
18. Bedtime Story
19. Double Crossed
20. Tricky Fox
21. The Crimson Paw
22. Secret Hideout
23. Evil Masterplan
24. The Sad Guys
25. One Last Push Pop
26. Finish Them
27. Huff + Puff
28. Just Robbing This Place
29. Freeway Escape
30. Who Said It Was the End?
31. Redemption
32. The Old Switcheroo
33. Elle King - Feelin' Alright
34. The Heavy - Brand New Day