Doğum günü olan 10 Temmuz’a az bir süre kalmıştı. Ama rock tarihinin görüp görebileceği en güçlü vokallerinden biri olan Ronnie James Dio, 16 Mayıs günü tedavi gördüğü kanserden kurtulamadı. Hani ecnebi adetlerinde cenaze esnasında mevtanın ardından yakınları çeşitli konuşmalar yaparlar ya, işte ben de ölüm haberini aldığım andan itibaren tüm samimiyetimle öyle bir konuşma yapma arzusu duydum içimde. Bu konuşmalar genelde o kişinin ne kadar iyi, ne kadar güçlü, ne kadar başarılı olduğuna veya onunla ilgili sahip olduğunuz çeşitli anılara dayanır. Benimki de bu anılara ait olurdu muhtemelen. Kendisini Black Sabbath zamanlarından hayal meyal duymuşluğum olsa da, olayın geçtiği 80’lerde daha boyalı, daha spreyli hard rockerlara olan rağbet yüzünden sadece gerçek mutluluğu bulmuş bir mutlu azınlık tarafından değeri bilinmiş bir vokal olduğunu düşünürdüm Dio’nun. O mutlu azınlığın bir bireyi olabilmek için dönemin şartları gereği sadece tek bir Dio albümü dinleme şansı yakalamıştım. O da 1987 tarihli Dream Evil idi.
Şimdi nereden bulduğumu, nasıl aldığımı hatırlayamadığım bu albümden kopalı uzun yıllar oldu. Araya başka Dio albümleri, başka heavy metal grupları girdi. Özel bir Dio fanatizmi yaşamadım hiç. Hatta Dream Evil’ı sürekli dinlediğim dönemlerde TRT 2’de rastladığım bir rock programında gördüğüm kliplerinden sonra hayalkırıklığı bile yaşadım. Bu tanrısal sesin sahibinin, rüküş kıyafetler içinde gözlerini berelterek çığlıklar atan minicik bir adam olduğunu görmek acayip bir deneyimdi. Ama olgunlaştıkça sevilen her şeyin kalitesi gibi Dio da sevilmekten vazgeçilmeyecek bir adamdı. Öyle bir ses ki, tüm o sözde olumsuz dış görünümün altında yatanın olağanüstü bir rock ve metal ruhuna tutulan ayna olduğunu haykırıyordu. Hiç sönmeyen bir ateşti. Yıllardır geri dönmediğim Dream Evil, onun ölümünden sonra dinlediğimde öyle bir dokundu ki, nankörlükle karışık aklım uçtu. “Sanatçının değeri öldükten sonra anlaşılır” klişesine kurban gitmem bir yana, bugüne kadar hakkında hissettiklerime çöken hüzün tarif edilir gibi değil.
Ronnie James Dio 68 yaşında öldüğünde hissettikleriniz, onunla yollarınızın kesiştiği anların özelliğiyle anlamlanacaktır. Dream Evil benim için bu kesişme anının en kritik dönüm noktasıdır. Önyargının çöküşüdür. Kaslı, yakışıklı, seksi rock solisti imajına koca bir s.tir çeken, tek gerçeğin şarkıyı yaşatacak seste gizli olduğunu tecrübe ettiren bir manifestodur Dio. Benim için “Yağmurda Çıplak” kalmış “Gece Halkı”nın “Günbatımı Süperman”ıdır Dio. Mitolojik tasvirlerle yaratılan gotik atmosferin arasında şeytanî unsurların gizemini seyreden “Penceredeki Yüz”dür. Ama öyle bir insandır ki, sevimliliği ve babacanlığı aynı küçük bedende buluşturmuş kişiliğinin sıcaklığını hissedersiniz. Sarılıp bağrınıza basmak, saatlerce konuşmak istersiniz. Hiç karşılaşmasanız da, Metal: A Headbanger's Journey belgeselinde onu gördüğünüz kısa anlardan bile bunu hissedebilirsiniz. Üstelik sayesinde meşhur olan metal işaretinin masum sırrını da öğrenebilirsiniz. Bu yüzden yalnız aşmış vokaliyle değil, kişiliğiyle de örnek bir rock sanatçısıdır Dio.
“Ben bir rock şarkıcısıyım” diye ortalarda dolaşan herkese bir şeyler katmış bir efsaneden bahsediyoruz. Yaşasaydı “yaşayan efsane” diye bahsedecektik. Öldüğü için kıymetini biliyor değiliz. Sadece bu kalabalıkta ona eskisi kadar fırsat veremediğimize hayıflanıyor olabiliriz. Neyse ki bu efsaneleri yaşatan Dream Evil gibi albümler bırakıyorlar arkalarında. Yoksa henüz doğmamış rock, hard rock ve heavy metal hayranlarına ikon olacak bir destanın, bir küçük dev adamın bu dünyadan geçip gittiğini nasıl bilecekti insanlar?
1. Night People
2. Dream Evil
3. Sunset Superman
4. All the Fools Sailed Away
5. Naked in the Rain
6. Overlove
7. I Could Have Been a Dreamer
8. Faces in the Window
9. When a Woman Cries
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder