Bu hafta dinlediğim albümler arasında iki önemli geri dönüş albümü vardı. Önemli dediysem, özellikle sadık hayranlarının ve kendilerini fazla takip etmediği halde yeni işlerini merak edenlerin gözünde önemli albümler. Ben her iki isim için de ikinci sınıfa dahil sayıyorum kendimi. İlki, şu sıralarda bile hâlâ eski bölümleri sözde müzik kanalı MTV'de gösterilen The Osbournes şovunda 90 tane köpek, bir sürü kamera ve cici ailesiyle boy göstererek yıllar yılı besleyip büyüttüğü karizmasıyla şişe çevirmece oynayan Ozzy Osbourne'un Scream adlı geri dönüşü. Genel olarak o sadık hayranlarını üzmeyecek sertlikte bir albüm gibi görünse de, The Osbournes'daki şamar oğlanı bunak baba hallerinde gördükten sonra artık Ozzy'ye bir heavy metal ilâhı olarak kulak vermem hayli zorlaşıyor. Kendisine hepten haksızlık etmek istemem doğrusu. No More Tears gibi çok sevdiğim bir albümün sahibidir.
Sıkıcı Ozzy muhabbetini burada kısa kestikten sonra ikinci geri dönüş olan Kylie Minogue'un ismiyle müsemma Aphrodite albümüne gelelim. Aslında her iki isim de çok fazla uzağa gitmemişlerdi. Ama müziklerinden çok başka şeylerle sözleri edilmeye başlandıktan sonra birden albüm çıkarınca sanki aradan onyıllar geçmiş gibi "doğru ya, bunlar müzisyendi" derken buluveriyorsunuz. Biricik Kylie de hem hastalığı, hem de özel hayatıyla uzun süre meşgul ettiği gündemlerle şarkıcılığını askıya aldığını düşündürdüğü hayranlarına böyle sürprizler yapmayı seviyor. Meleksi duruşu, Confide In Me şarkısı ve Fever albümü dışında ayılıp bayıldığım bir isim olmamasına rağmen yaptığı her albüme uğramayı da ben seviyorum. Çoğunlukla sonuç benim için vasatı aşmıyor. Aphrodite çıktığında da, hatta daha ilk single All The Lovers'ı duyduğumda da bu sonucu değişmeyeceğini düşündüm. Fakat albümü bitirdiğimde bugüne kadar dinlediğim en iyi Kylie albümü Fever mı yoksa Aphrodite mı kararsız kaldım.
All The Lovers'ın sıkıcılığını atlattıktan sonra Get Outta My Way ile silkelenip, Put Your Hands Up (If You Feel Love) ile yılın en iyi dans şarkılarından birine sesini yazdırdığını düşündüğüm Kylie'nin Afrodit'i, ılık ve yağışlı yaz günlerine kalıbını basası bir albüm olmuş. Kaldı ki albüm öyle basitçe danset geç bir albüm de değil bana göre. Tanınmış prodüktör Stuart Price'ın koltuk çıktığı, Calvin Harris'in, Scissor Sisters vokalisti Jake Shears'ın, İngiliz indie pop şarkıcısı Nerina Pallot'un, Keane piyanisti/basçısı Tim Rice-Oxley'nin konuk olduğu Aphrodite, dansettirirken düşündüren bir albüm. O nasıl oluyor derseniz, dansettirmekten başka, aynı zamanda kendini "dinlettirdiği"dir kastım. Girişler, köprüler, nakaratlar, geri vokaller, yoğun ve hareketli elektronik altyapı, dipdiri bir albümün temellerini oluşturuyor. Bu da, ilk dinleyişte gelecekten flashforwardlar gösterip vermeyen, ama kendilerini dinleyene ilk fırsatta tekrar buluşmak üzere randevu veren şarkılar ortaya çıkarıyor. Yukarıda adını verdiğim iki nefis şarkı yanında albümün isim şarkısı Aphrodite, Too Much, Cupid Boy, Illusion ve finali yapan Can't Beat The Feeling, albüme boşuna Aphrodite adının konmadığını resmiyete döküyor.
Tatile çıkamayacak olanlar dinlemesin kabilinden albümler vardır, güya yazı hatırlayıp kafaları karışır, üzülürler diye. Kylie ve arkadaşları bunun da kolayını bulmuşlar. Hem yazı, hem de diğer mevsimleri düşünerek elini sallasa ellisi bir albüm yapmışlar. Kendilerini tebrik ediyor, Put Your Hands Up (If You Feel Love) ve Can't Beat The Feeling ile yolumuza devam ediyoruz.
1. All The Lovers
2. Get Outta My Way
3. Put Your Hands Up (If You Feel Love)
4. Closer
5. Everything is Beautiful
6. Aphrodite
7. Illusion
8. Better Than Today
9. Too Much
10. Cupid Boy
11. Looking for an Angel
12. Can't Beat The Feeling
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder