1954 doğumlu Hollandalı gitarist
Adrian Vandenberg'in 2013'ün sonlarında kurduğu grubun ve bu grubun kısa sürede çıkardığı ilk albümün adı aynı:
Vandenberg's MoonKings. Yeni bir grubun ilk albümü düşüncesiyle dinlediğim (ki teknik olarak bu doğru) bu adamın 80'lerin sonlarına doğru hard rock efelerinden
Whitesnake'in gitaristi olduğunu öğrenmek beni pek şaşırtmadı desem yeridir. Çünkü bunu öğrendiğim sırada albümü neredeyse yarılamıştım. Kaldı ki bunu henüz açılış şarkısı
Lust and Lies'dan bile anlamak mümkün. Gitar çalış tekniği, solo anlayışı, parmak izi vs. sayesinde anlayabileceğim birşey olmadığı için beni direk o kanala yönlendiren başka birşey oldu.
Vanderberg'in kendisine vokal olarak seçtiği
Jan Hoving'in fena halde (bu fenalık olumlu manada)
David Coverdale'i andırıyor olması. Hatta özlediğimden midir, yer yer
Ronnie James Dio tadı bile aldım
Hoving'in şahane sesinden.
Tüm bunlara rağmen
Vandenberg's MoonKings'i sevmemin en önemli sebebinin yazmış oldukları kaliteli hard rock şarkılar olduğunu söylemeliyim. Yoksa
Joe Satriani ve
Sammy Hagar'ın
Chickenfoot'unu bile sırf bunun eksikliği yüzünden topa tutmuştum. Bazen gitar ve vokalde kimin olduğu, kime benzedikleri önemli olmuyor. Hard rock artık öyle bir yere geldi ki, sabah gözünü açan, 80'lerde yapılmış şarkıları biraz daha modernize ederek yeniden çalıp söylüyor ve işin kötüsü üstüne koyamadığı gibi cebindekini de tüketiyor. Geçmişten glam rock yavanlığını, günümüzden post-grunge saçmalığını farklı pazarlama teknikleriyle önümüze sürüyorlar. Halbuki müzik aynı müzik, şarkılar ne yazık ki aynı değil daha da kötü. Müziğin aynı müzik olmasında bir sıkıntı yok benim için. Ama artık günümüzde işi şansa bırakarak iyi rock şarkısı yazmak imkansız. Birikim yanında geçmişle irtibat halinde bir zeka ve his dalgasına da sahip olmak gerekiyor.
Vandenberg's MoonKings'te bunların hepsinin olduğuna ikna oldum.
Lust and Lies,
Close To You,
Leave This Town,
Feel It,
Steal Away,
Leeches gibi daha ilk dinleyişte
Whitesnake kadar
Led Zeppelin rüzgarları da estiren taş gibi rock şarkıları,
Breathing ve
Out Of Reach gibi yaylıların güç katıp 80'ler meltemi estirdiği kaliteli baladlar albümün her yanını kuşatmış durumda.
Vandenberg ustanın ritm ve solo gitarları gerçek bir profesyonelin bırakın paslanmayı, ilk günkü kadar zinde olduğu gerçeğini her şarkıda dibine kadar hissettiriyor. Genç
Jan Hoving'in tekrar dile getirilmekten bıkılmayacak enfes vokali ve bu ikilinin ağırlıklarını en iyi şekilde kaldıran basçı
Sem Christoffel ile davulcu
Mart Nijen Es,
Vandenberg'in güvenini boşa çıkarmamış görünüyorlar. Ne varsa eskilerde var nostaljisi yapılacak bir durum yok. Vandenberg, kökleri eskilere dayansa da hiç öyle eski günler edebiyatı yapmıyor müziğinde. O gençlere değil, gençler ona ayak uyduruyor. Böylece yaşı olmayan bir hard rock elde etmeyi başarıyorlar.
Tüm bu güzel düşüncelerle, doyurucu bir rock yanında
Hoving sayesinde
David Coverdale özlemimizi de gidermiş bir şekilde son şarkı
Sailing Ships'e geldiğimizde müthiş bir sürpriz bizi bekliyor.
Vandenberg'in eski dostu
David Coverdale bu güzel akustik baladı bizzat söylemeye başlıyor. Şarkı aynı zamanda
Vandenberg'in en çok emek verdiği
Whitesnake albümü olan
Slip Of The Tongue'un (1989) kapanışında da yer almıştı. Böylece ağzımız kulaklarımızda bir veda yaşıyarak albümü bitiriyoruz. Ana fikir ise yaşayan eski ustaların kıymetinin bilinmesi yönünde olacakır ilk elden. Hepsinin sallanan koltuklarda emekliliklerinin tadını çıkarmadıklarını, bazılarının hiç ölmeyen gençlikleriyle hala samimiyetle müzik yapabildiklerini görmek harika birşey. 60 yaşına rağmen tıpkı görünüşü gibi elleri ve ruhuyla da zamanı yakalayabilmiş, efsanevi
Here I Go Again'in solosunu atmış bir adamdan da bu beklenirdi.
1. Lust and Lies
2. Close To You
3. Good Thing
4. Breathing
5. Steal Away
6. Line Of Fire
7. Out Of Reach
8. Feel It
9. Leave This Town
10. One Step Behind
11. Leeches
12. Nothing Touches
13. Sailing Ships
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder