İkizler
Allison ile
Meegan ve ablaları
Natalie Closner'dan oluşan
Joseph, Portland'ta filizlenmiş bir folk triosu.
Joseph ismini, Oregon'un küçük bir kasabası olan Joseph'ta yaşayan büyükbabaları
Jo'dan aldıkları bilgisini ilk elden aradan çıkaralım. Konu birlikte müzik yapan üç kardeş olunca, bu durumun onlara aileden bulaştığını anlamak için kahin olmaya gerek kalmıyor. Hangi ebeveyni ne çalıp söylüyordu bilmiyoruz. Ama ilginçtir, kardeşler birkaç yıl öncesine kadar birlikte müzik yapmamışlar. Ne zaman ki
Natalie, bir abla olarak kardeşlerin birlikte müzik yapmalarının zevkini tatmak gerektiğine kanaat getirmiş ve kendilerinde var olan yeteneklerden herkesin haberdar olmasını istemiş, o zaman
Joseph resmen kurulmuş. Ama "çok da iyi olmuş" cümlesini 2014 tarihli ilk albümleri
Native Dreamer Kin'i duyduktan sonra değil, 2016 tarihli ikinci albüm
I'm Alone, No You're Not'ı duyduktan sonra kurdum. İlk albüm, gerek çok fazla yerel gibi görünen bir folk tutumu, gerekse bu yerelliği sıkıcı şarkılarla daha da bunaltan acemilikleri / vasatlıkları yüzünden hiç olmasa da olurmuş bir albüm. Zaten önce
I'm Alone, No You're Not'ı duymamış olsam, ilk albümlerinden sonra onlara bir daha dönüp bakacağımı pek sanmıyorum. Böylece bu güzel albümü ıskalayacaktım. Hatta kimbilir bu yüzden kaç güzel albümü ıskalamışızdır.
Joseph, ikinci albümde yine folk merkezli, ama indie pop ve pop rock destekli, daha da güçlendirilmiş bir müzikle karşımıza çıkıyor. Güçlü kelimesinden daha gürültülü, daha görkemli ve kalabalık bir anlam çıkmasın. Bu gücün en belirgin yanı, yazdıkları tutkulu şarkılar. Mesela açılıştaki şahane
Canyon, bazı yorumlarda görüp hak verdiğim yoğun
Fleetwood Mac etkileriyle bezenmiş bir parça. Özellikle üçlünün vokal zenginliklerinin iyi tasarlanmış bir besteyle buluşmasının bence en sağlam kanıtı.
Canyon ile beraber, ilk single olan coşkulu folk bestesi
White Flag ve sevimli indie pop
SOS (Overboard), albümün muhtemelen en çabuk benimsenecek üç şarkısı bana göre. Hani ben etmem de, genel olarak
Blood and Tears'ı da bu gruba dahil edebiliriz. Geri kalan şarkılar biraz uğraştırdı açıkçası. Ama bu uğraşlarım sonucu
I Don't Mind,
Whirlwind ve
Honest gibi üç cevher daha kazandım. Öyle ki bu üç şarkıyı ilk dinlediğimde bana hiçbir şey ifade etmediler. Oysa konsantre olup kendimi akıntıya bıraktığımda kendilerini çok iyi gizlemiş çok iyi şarkılar olduğunu yavaş yavaş (favorimdir!) anladım. İsmini yazmadığım diğerleriyle de temaslarım sürüyor. Şimdilik onların birşeyler gizleyip gizlemediklerini bilmiyorum. Fakat ismini yazdıklarım ziyadesiyle tatmin edici şarkılar.
I'm Alone, No You're Not en başta çok kuvvetli bir vokal albümü sayılır. Kardeşlerin şarkılara uygun gördükleri vokal biçim, ton, şiddet, naiflik gerçek anlamda profesyonel işi bir tecrübe gerektiriyor. Folk, pop, rock artık ne varsa bu üçlü vokal disiplinine hizmet etmekte. Hatta keşke bir de a capella versiyonu olsa da onu dinlesem diye düşündüm. Müziğin içindeyken bile vokallerin o duygusal çıplaklığını hissetmek hiç de zor değil. Ana ve geri vokallerin sürekli değiştiği, birbirini gölgelemediği, boğmadığı, tam tersi kol kola, omuz omuza yürüdüğü bir denge söz konusu. Bu kadar profesyonel bir uyumu bu kadar kısa bir sürede elde etmelerine kendileri bile şaşırmıştır büyük ihtimalle. Bu pozitifliklerin ilk albüme yansımamış olmasını da vasat şarkılara vermek lazım belki de. Tabii bana vasat gelen, Portland esnaf ve sanatkarına öyle gelmemiştir. Lakin
I'm Alone, No You're Not, yaz bitiminin verdiği hüznün maddeleşmiş hali gibi, kaybedilen / bulunan aşkın sürüklediği serseri mayın gibi, başkalarının yalnız olmadıklarını bilerek yalnız olmanın verdiği buruk sevinç gibi bir albüm.
1. Canyon
2. SOS (Overboard)
3. Blood and Tears
4. Hundred Ways
5. Planets
6. I Don't Mind
7. Whirlwind
8. White Flag
9. More Alive Than Dead
10. Honest
11. Sweet Dreams
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder