Kanadalı rock çınarı Neil Young, 80'lerin sonlarında adını duymaya başladığım bir müzisyendi. Ama o yoklukta nasıl duyabildiğimi tam bilmesem de muhtemelen az sayıdaki müzik dergisinde haberlerine denk gelmişimdir. Kendisiyle resmi tanışmamız Crosby, Stills, Nash & Young'ın 1988 tarihli American Dream albümüyle oldu. Yani onun şarkıcı/şarkı yazarı özelliğini bir solo albümünde değil, grup çalışmasında anlayabilmiştim. Young'ın 70'lerden 2010'lara kadar ara ara takıldığı Crazy Horse adlı dört kişilik bir grubu daha vardı. Bu süre zarfında Neil Young & Crazy Horse adı altında 6 stüdyo albümü bile çıkarmışlardı. Ama en bilineni Buffalo Springfield olmak üzere Young'ın grup kariyerinin solo kariyeri kadar yoğun oluşu, beni vuran bir albümünün veya bestesinin olmayışı gibi nedenlerden dolayı kendisine uzaktan saygı duyan bir dinleyiciydim. Zaten 90'lardan itibaren esmeye başlayan grunge fırtınasıyla birlikte Neil Young gibi adamlarla ilişkim istisnalar dışında mesafeliydi. Takvimler 1995 yılını gösterdiğinde Young'ın 21. stüdyo albümü Mirror Ball'un çıkacağı haberi, her zamanki Young haberlerinden daha cafcaflı çıkmaya başlayınca anlaşıldı ki, Young bu defa grup olarak yanına grunge devlerinden Pearl Jam'i almıştı.
Neil Young ve Pearl Jam'in yolları, 95 sentesinde Washington'da düzenlenen kürtaj hakları etkinliğinde kesişti. Bundan sadece 11 gün sonra stüdyoya girip sadece 4 günde albümü canlı olarak kaydettiler. Tabii öncesindeki provalar Ocak ve Şubat aylarındaydı. Ocak seansına 7 şarkı ile gelen Young, Şubat seansına ise 2 şarkı artı 2 adet de kısa akustik ile geldi. Aralarında Song X ve Act Of Love'ın da yer aldığı 4 şarkı, Young tarafından albümün kayıt süreci olan 4 gün içinde yazılmıştı. Albümün yapımcılığını üstlenen, arada eline elektrik gitar alan, geri vokal bile yapan Brendan O'Brien aynı zamanda Pearl Jam albümleri Vs ve Vitalogy'nin de yapımcısıydı. Kulağa her şeyiyle aceleye gelmiş gibi duran Mirror Ball süreci, başkalarının aylarca özene bezene hazırlayıp bir halta benzemeyen albümlerinden kat kat güçlü bir albüm doğurdu. Artık bu adamlar işlerinde o kadar ustaydılar ki, Young'ın rahatlıkla folk perspektifiyle çalıp söyleyebileceği şarkıları Pearl Jam dokunuşlarının getirdiği alternative/hard/grunge rock evrenine uyarlamak onlar için basit bir refleksten ibaretti.
Pearl Jam vokalisti Eddie Vedder'ın Young ile beraber yazdığı, vokal ve geri vokal yaptığı Peace and Love dışında bütün şarkılar Neil Young'a ait. Aslında albüm kaydedilirken Vedder bazı ailevi sebeplerden ötürü pek ortalarda olmuyor. Young'ın Pearl Jam performansından çok memnun olduğunu söylemeye gerek yok. Özellikle o dönem davulcu olan Jack Irons'ın performansı için "inanılmaz" kelimesini kullanıyor. Gossard, McCready, Ament üçlüsünün süper uyumu, iş disiplinleri ve doğaçlama profesyonellikleri zaten malum. Lirikler ise idealizm ve gerçeklikle yoğrulmuş toplumsal meselelerden inşa edilen tipik Neil Young muhaliflikleri içermekte. X kuşağına yazılmış bir grunge marşı kalibresindeki Song X ile Act Of Love kürtaj hakkında mesela. Ama asıl büyü, canlı çalındığını hissettiren, gitar yoğunluğunun ve çiğliğin ustalıkla dizginlendiği, coşkulu, kederli ama hep dimdik ayakta duran rock soundunda. İlk single Downtown, Neil Young kariyerinde en fazla ticari başarı ve beğeni kazanan şarkılardan biri oldu. Jimmy Hendrix'in kuliste pratik yaptığı, Led Zeppelin'in sahne aldığı, tüm hippilerin uğrak yeri olan Downtown adlı fantastik bir mekandan bahseden şarkı, bu kariyerde eşine az rastlanır bir Young bestesiydi. Hiçbiri gözükmese de videosu bile çekildi ve MTV'de dönüp durdu.
I'm the Ocean, Big Green Country, Throw Your Hatred Down gibi tempolu şarkıların klasik rock ve grunge karışımlı yoğunlukları, Song X ve Peace and Love gibi orta tempolularda da aynı. 9:50 dakikalık nakaratsız Scenery, nakaratsız bile olsa bu yoğunluğun nasıl kapıp götürebildiğinin en güçlü kanıtlarından biri. Kendilerine ait bir tempo ve şablon üzerinden ilerleyen şarkılar, sanki belli bir süre kısıtlaması olmaksızın, doğaçlamalara da elverişli yollardan gidiyorlar. Herkes ne yapacağını, nerede durup nerede coşacağını bildiği için sarıp sarmalandığınızı hissediyorsunuz. Albümün canlı kaydedilişinin yarattığı çiğlik, aynı zamanda güçlü bir konser atmosferi de oluşturuyor. Böylece Amerika, Avrupa ve bazı Ortadoğu yörelerini kapsayan Mirror Ball Tour'un nasıl coşkulu olduğunu tahmin edebiliyoruz. Eddie Vedder'ın çoğunlukla katılmadığı ama diğer Pearl Jam üyelerinin Neil Young'ın arkasında çalma şerefini her fırsatta dile getirdikleri bu konserler herkesi ziyadesiyle memnun etti. Mirror Ball haricinde sadece 1-2 albümüne indiğim Neil Young ile, neredeyse 20 yıldır iyi bir albümünü duymadığım Pearl Jam arasındaki bu ortaklık, tıpkı Temple Of The Dog projesi gibi tek seferlik olduğu için müzik tarihinde ve özellikle X kuşağının gönlünde çok önemli bir yere sahip olacak. Zira o kuşak da çok çekti zamanında. Mirror Ball da bir şekilde hep oradaydı.
1. Song X
2. Act of Love
3. I'm the Ocean
4. Big Green Country
5. Truth Be Known
6. Downtown
7. What Happened Yesterday
8. Peace and Love
9. Throw Your Hatred Down
10. Scenery
11. Fallen Angel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder