Stand-up komedyeni, oyuncu, yönetmen, müzisyen Bo Burnham'ın pandemi döneminde Los Angeles'ta kapandığı evinin bir bölümünde tamamen kendisinin yazdığı, çektiği, kurguladığı Inside, skeçler ve şarkılardan oluşan çok boyutlu bir... bir... "şey"... Standart bir stand-up gösterisinden farklı olarak, tümüyle kendi üretimi olmasının verdiği özgürlükle dereden tepeden müzikal skeçler yazıp bunları görsel yönden zenginleştirmek suretiyle ortaya tuhaf, dağınık, eğlenceli ve duygusal zekası güçlü bir "şey" çıkarıyor. Bunun bir "şey" olduğunu "bu ne olduğu belirsiz şeye hoş geldiniz" diyerek kendisi de zaten itiraf ediyor. Inside, Bo Burnham'ın çok iyi bir komedi yazarı olduğunun kanıtıysa, Inside: The Songs onun çok iyi şarkı yazarı olduğunun kanıtı aynı zamanda. Ama Inside'ın şarkı formu, mizahi liriklerin standart pop kalıplarıyla etkileyici buluşması şeklinde ortaya çıkıyor. Buradaki "standart" kelimesi, şarkıları dinlediğimizde bize geçmişten pek çok şarkının kalıbını anımsatacağı için kullanıldı. Uzunlu kısalı, kimi çok lezzetli bir garnitür, kimi çok boyutlu progressive pop formunda tasarlanmış yaklaşık 1 saatlik müthiş bir yolculuk bu.
Özellikle 80'lerin synthpop tatlarından, new romantic tınılarından, EBM (Electronic Body Music) tonlarından esintiler bulabileceğimiz Content, Comedy, FaceTime with my Mom (Tonight), Problematic, Bezos I ve II ile müzikal nostaljiyi ne kadar sevdiğini ve önemsediğini gösteren Burnham, pop sıçramalarıyla kendine hayran bırakıyor. White Woman’s Instagram, Sexting, 30, daha da sayabileceğimiz bir çok şarkı bu nostaljiyi muhafaza ve modifiye edip profesyonel bir kurgu ve kayıt bilinciyle inşa edilmiş şarkılar. All Eyes On Me gibi gotik bir synthpop şurubunu, Shit gibi bir disko canavarını That Funny Feeling gibi sadece akustik gitarlı bir folk lezzetini aynı çatı altında dinleme lüksüne fazla yerde rastlayamıyoruz. Burnham'in çorap geçirdiği sol eli Socko ile düet yaptığı How The World Works ve dört buçuk dakikada interneti özetleyen Welcome To The Internet, Burnham'in bi komedyen olarak kabare disiplinine olan hakimiyetini ya da herhangi bir disiplinin parodisini yapma hakimiyetini göstermesi yönünden de gayet kafa açıcı performanslar.
Kendine yarattığı bu serbest oyun alanıyla şahane oyunlar oynayan, enfes şarkılarla bu oyunları süsleyen, mizah ve dram dengesi ayarlanmış şarkı sözleri ve metinlerle lafını esirgemeyen Bo Burnham, sözünü ettiğimiz basit pop kalıplarıyla bestelediği bu şarkıların, mizah metinlerinin altına alelade döşenmediklerini, öylesine birer fon olmadıklarını ifade edercesine özenli. Sözleriyle içten, öfkeli, hınzır olduğu kadar, müziğiyle de bilgili, tutkulu ve eğlenceli. Bu sıfatları pekala birbirlerinin yerine de kullanabiliriz. Bu melodiyi, şu nakaratı, o ritmi bir yerden hatırlıyorum duygusu albüm boyunca hep ensemizde. Bu aşinalığı söz ve müzik olarak yan yana getirdiğinde kendi şovunun adını koymuş oluyor. Sadece pandeminin yalnızlaştırdığı bir adamın can sıkıntısını gidermek için kurduğu tek kişilik bir kabare, orkestra, film ekibi vs. değil, o adamın çevresinde gördüğü tüm detaylara dair söylemek istediklerini hayata geçiren çok boyutlu, multi duygulu bir deneyim Inside... Önce bu "şey"i izlemek geekiyor. Hatta birkaç defa kendini izletecektir ki, ondan sonra sadece albümü dinlerken bile gözünüzün önüne o harika sahneler bir bir gelecektir zaten.
Disk 1
1. Content
2. Comedy
3. FaceTime with my Mom (Tonight)
4. How the World Works
5. White Woman’s Instagram
6. Unpaid Intern
7. Bezos I
8. Sexting
9. Look Who’s Inside Again
10. Problematic
11. 30
Disk 2
1. Don't Wanna Know
2. Shit
3. All Time Low
4. Welcome to the Internet
5. Bezos II
6. That Funny Feeling
7. All Eyes On Me
8. Goodbye
9. Any Day Now
10. All Eyes On Me (Song Only)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder