9 Mart 2023 Perşembe

Insomnium - Anno 1696

 
Death metalin en sevdiğim gruplarından Finlandiyalı Insomnium hiç kötü albüm yapmıyor. En son 2011'de çıkan One For Sorrow adlı 5. albümlerine çok yükselmiş, ondan sonra yaptıkları üç albümün de bende kemikleşmiş Insomnium sevgisini pekiştirdiğini bir kez daha anlamıştım. Anno 1696 grubun dört yıl aranın ardından çıkardığı 9. albümü. O da yanıltmadı ve yine neresinden tutsak mest eden epik bir konsept etrafında sevenlerini topladı. "Melodic Death Metal" başlığı altında toplanan ve progressive, doom, black, folk, symphonic metal flörtlerinden oluşan müzikleri hala formunda. 1997'de kurulup albüm kariyerine 2002'de başlayan grubun başarısı sadece bu karışımı gerçekleştirmiş olmasından değil, bu karışımı özenle yazılıp tasarlanmış şarkılarla buluşturmasından kaynaklanıyor. Dindar veya faşist olmadıklarından emin olduğum grupların liriklerine pek dikkat etmiyorum. (Zaten dindar ve faşist grupları kimse dinlemesin.) Aslen müziğin uçurucu gücü daha önem kazanıyor benim için. O yüzden, konsept albümler yapmayı seven Insomnium'u konsept albüm moduyla dinlemiyorum. (Konsept albüm modu nedir onu da bilmiyorum.) Zira şarkılar birbirine bağlıymış duygusu yanında, bağımsız oldukları duygusu daha ağır basıyor. Anno 1696 da vokalist basçı Niilo Sevänen'in kısa hikayesinden uyarlanmış bir albüm. Yani bütün lirikler Sevänen'e ait. İskandinavya için çok zorlu bir dönem olan MS 1670'den 1700'e kadarki yıllarda kıtlık, nüfusun büyük bir bölümünü perişan etmişti. Öye yandan dini coşku sebebiyle çok sayıda kadın cadı avlarıyla korkunç şekillerde idam ediliyordu. İşte Anno 1696 bu karanlık dönemi hikayesine kaynak almış bir albüm.

Herhangi bir Insomnium albümünde ne ile karşılaşacağımı bildiğim halde her seferinde yeni materyallerle karşılaşacak olmanın konforunu kolay kolay her gruptan alamıyorum. Mesela beklediğim bir çok yeni albümden hiç memnun kalmadığımı da bilirim. Yeni Insomnium albümü çıkacak dendiğinde çok iyi olacağı biliniyor ama yine de o heyecana engel olunamıyor. Sertliği ve melodikliği kıvamında bir sound, güçlü vokaller, kaliteli albümler hep bu istikrarı besleyen unsurlar. Müzmin depresifliğini koruyup, onu istediği zaman öfkeye, hüzüne, korkuya, coşkuya dönüştürebilen, o depresyon ve karanlıktan bilgelik yaratan adamlar bunlar. Albümleri bittiğinde yine bu duygularla yoğrulmuş doyurucu bir epik film izleme haleti ruhiyesine bürünüyorsunuz. Artık belli türlerin üzerine yeni şeyler koymak zorlaştığında, güçlü müziğinizi ancak istikrarlı biçimde yeni albümlerle taçlandırdığınız ölçüde dinç kalabiliyorsunuz. Mesela 2023'te Anno 1696 değil de One For Sorrow (2011) veya Heart Like A Grave (2019) çıksaydı, başka bir benzetmeyle Anno 1696, şu anki haliyle Winter's Gate (2016) yerine piyasaya sürülseydi aradaki farkı anlamamız pek mümkün olmazdı. İşte bi, buna halk arasında kendini tekrar değil, "istikrar" diyoruz. Akustik girişli açılış parçası 1696, bu istikrarın, 50 dakika sürecek bu epik yolculuğun tüm bileşenlerini taşıyan, sinematik, sert ve bu sertliği kendi anlam bütünlüğü içinde ehlileştirmiş şahane bir temsilcisi. Dinleyicinin kendini bu yolculuğa hazırlaması için çok fazla çaba sarfetmesini gerektirmeyen bir tecrübe abidesi.


Albümün teklilerinden biri olan White Christ, içinde din eleştirisi olan hiçbir şeyi kaçırmayan Rotting Christ kurucusu Sakis Tolis'in brutal vokaliyle konuk olduğu şahane bir parça. Dediğim gibi, sözlere bakma gereği duymuyorum ama Tolis işin içinde olunca insan merak ediyor. Niilo Sevänen ve Sakis Tolis'in vokalleriyle adeta iki ekstra gitar katkısı verdikleri White Christ, metal camiasının 2023'teki en mühim birlikteliklerinden biri olarak göz kamaştırıyor. Hemen peşinden gelen Godforsaken'da yine bir konuk ağırlamış grup. Tam 7 albüm sahibi Fin şarkıcı Johanna Kurkela, folk ve pop karışımı müziğinden de anlaşılacağı üzere o billur sesiyle şarkının folk metal atmosferine renk, grubun karanlık sounduna az biraz ışık hüzmesi olmuş. 2015'ten beri Finlandiya metalinin bir başka devi Nightwish'in keyboard sorumlusu Tuomas Holopainen ile evli olan Kurkela, bu vesileyle de özel bir konuk. Albümün orta yerine konmuş bir bomba gibi patlayan Lilian ile vites yükselten Insomnium, dinamik, karizmatik, bir üzgün, bir kızgın, ama daha çok kızgın ruh halindeki albümün en klas şarkılarından The Witch Hunter'ı gururla sunuyor. Bir Insomnium best of albümü yapılsa (yapılmasın, isteyen albüm albüm dinlesin) bu parçanın yeri garanti sanki.

The Witch Hunter'ın enerjisinin ardından sanki bir parça yorgun düşmüş kulaklara şifa niyetine, bir Insomnium geleneği olarak akustik The Unrest'i görüyoruz. Bu geleneği genellikle enstrümantal ve biraz daha kısa olarak yapmasının aksine bu defa death metal vokalinin o akustiğe uyumlu fısıltılı haliyle seslendiren Niilo Sevänen, gitaristler Ville Friman ve Jani Liimatainen'in "clean" vokalleriyle üç buçuk dakikalık bir dinginlikle albümün kapsamını genişletiyorlar. Yedi dakikanın üzerindeki iki şarkı Starless Paths ve kapanıştaki The Rapids, grubun death metal tabanlı progressive ve senfonik ustalığını tüm yönleriyle sergilerken, bir Insomnium albümünün daha sonuna geliyoruz. Her Insomnium albümü melodic death metal türünün dersi niteliğinde olgunluklarla dolu görünüyor bana. Her dinleyişte başka detayların keşfi, aradan geçen süre sonrasında tekrar dönüşlerde unutulmuş olanların yeniden hatırlanması ve bunun verdiği coşku, tutku, kaygı ve epik karanlıklar. Dokuz güne dokuz Insomnium albümü dinlemek, bunu yaparken başka hiçbir işle uğraşmayıp tamamen dikkatimi onlara vermek gibi bir planım var. Bir yandan da örüntüye bakarsak en az üç yıl sonra gelecek 10. albümlerinin hayalini kurmak.

1. 1696
2. White Christ (feat. Sakis Tolis)
3. Godforsaken (feat. Johanna Kurkela)
4. Lilian
5. Starless Paths
6. The Witch Hunter
7. The Unrest
8. The Rapids

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder