20 Mart 2023 Pazartesi

Metallica - Metallica

 
Metallica markasıyla ilk karşılaşmam, aynı yıl kaset olarak piyasaya çıkan 1987 yılına ait The $5.98 E.P.: Garage Days Re-Revisited adlı EP sayesindeydi. Yani sadece bir EP bana Metallica'yı ve trash metal'i sevdirmişti. Hard rock, heavy metal, glam gibi dönemin popüler rock formlarından çok başka bir tınısı olan trash metal, sert ve çiğ bir matematikle metal müziğin ne denli eksantrik olabileceği yönünde sıkı bir uyanıştı benim için. İşi daha tam özümsemeden, başka kimler bu müzikte neler yapmış anlayamadan 1988'de ...And Justice For All efsanesi piyasaya sürüldü. Yani trash metal'in ne olduğunu ben ve benim gibi pek çok insan ilk defa Metallica'dan gördü. Çok acayip bir deneyimdi. Böyle bir albümü, hele de yılların eskitemediği One gibi bir trash metal klasiğini tam zamanında deneyimlemiş olmak bir parça şanslı da hissettiriyor. Tabii ondan sonra tersine bir dönüş başladı ve Kill 'Em All (1983), Ride The Lightning (1984), Master Of Puppets (1986) gibi otoritelerin hala en iyi Metallica albümleri saydığı karanlık dönemlere gittik. Bu albümler bize metalin uç noktalarına, death, black, progressive sularına girme cesareti verdi. Evet, 80'lere damgasını vurmuş bu ilk dört albüm Metallica'nın altın çağıydı kesinlikle. Yine bazı otoritelerce o yıllar sadece Metallica'nın değil, trash metal'in kuruluş ve gelişme dönemiydi. 70'lerin efsanelerinden sonra 80'lerde rock müziğin "hard" kalmış versiyonundan trash versiyonuna geçişteki ilk tampon bölgenin adıydı Metallica... Şimdi pek de sert gelmeyen bu müzik, o yıllarda kulakların kirini pasını almaya birebirdi.

90'lar Metallica için farklı başladı. Zaten asıl konumuz da bu başlangıç. 12 Ağustos 1991'de piyasaya sürülen 5. stüdyo albümü Metallica (halk arasındaki adıyla The Black Album), birçok tartışmayı da beraberinde getirdi. Bir kere grup en baştan albümün yapımcılığını Bob Rock'a emanet etti. Mötley Crüe'nün 89 tarihli Dr. Feelgood albümündeki yapımcılığından etkilenen grup, Mötley Crüe, Bon Jovi, Aerosmith, The Cult, Bryan Adams, The Offspring, David Lee Roth ve daha nicelerinin yapımcılığını üstlenmiş Bob Rock'ı işe alınca, trash metale alışmış Metallica fanatiklerinin tepkisini çekti. Zira bu isimlere bakarak grubun yumuşayacağından endişe duyuluyordu. Nitekim öyle de oldu. Bu camiada sertlik ve hız, çok şey demekti. Metallica'yı saç sprey hard rock ve glam yapan gruplarla bir tutamazdınız. Ama The Black Album, acayip istatistikler elde etti. Dünya çapında en çok satan albümlerden biri oldu. Sadece Amerika'da 16 milyon kopya sattı. Billboard 200 listesinde Dark Side Of The Moon gibi efsanelerin ardından en uzun süre kalma başarısı gösterdi. Halen Rolling Stone dergisinin "The 500 Greatest Albums Of All Time" listesinin 235. sırasında vs... The Black Album, Bob Rock tercihi ve onun getirdiği bazı tavizler sebebiyle ilk beş albümden hem farklı, hem de ortak yanlara sahip bir albümdü. ...And Justice For All sonrası şöhretine şöhret, hayranlarına hayran katan grup, almış olduğu bu değişim kararıyla bir yandan kemikleşmiş fanlarını öfkelendirdi ama öte yandan yeni hayran kitleleri kazandı. Bu yeni kitlenin bir ferdi olarak The Black Album'ü gururla en sevdiğim Metallica albümleri arasında saydım her zaman.


The Black Album'ün çıktığı yıl yarattığı infial unutulmaz. Özellikle peşpeşe hayatımıza giren Garage Days EP ve ...And Justice For All sayesinde Slayer, Sepultura, Testament gibi keşiflerde bulunup bu müziğe uzun mesailer harcadık. Yeni Metallica albümünün neler getireceği, o dönem dünyanın en önemli meselesiydi. Şahsen blues rock kökenli hard rock ile olan seviyeli birlikteliğim sebebiyle her iki kanada olan yakınlığım bende bir metal yobazlığı yaratmamıştı. Aynı heyecanla olmasa da yeni Bob Dylan veya Madonna albümlerini de bekliyordum. Enter Sandman inanılmazdı. Hala da öyle. Adeta The Black Album'ün özeti gibiydi. Bir yandan eski trash geleneklerini sürdürüyor, bir yandan daha hard rock tipte bir "killer riff", nakarat, gitar solo bileşimini bu sert gelenekselliğe ustaca entegre ediyordu. Enter Sandman radyolarda çalındı, videosu MTV'de dönüp durdu, milyonlarca kopya sattı, Metallica'nın dünya çapında tanınmasında büyük etkisi oldu. Aslında bu bir Bob Rock başarısı da sayılabilir. İşin teknik, mühendislik, mutfak kısmından anladığı gibi, pazarlama ve reklam kısmını da çok iyi biliyordu. Piyasada hard rock'a olan yoğun talebi, biraz da risk alıp trash ile buluşturarak iki tarafın ortak paydada buluşabileceği bir zemine taşımak istiyordu. Bunda başarılı da oldu. Tabii bu ortak paydayı en başta Metallica'nın kendisi talep etti. Mötley Crüe'nün Dr. Feelgood albümlerini çok beğenen grup, Bob Rock ile çalışarak olacakları görmek istiyordu. Böylece The Black Album dinleyiciyi ikiye, hatta üçe böldü.

Koyu trash metalciler albümü topa tuttu. O dönem popülerliğin zirvesini yaşayan hard rock pastasından pay almak istedikleri iddia edildi. Öte yandan rock türleri arasındaki bu kaynaşmadan memnun olan ve sertliği melodik hamlelerle dengeleyen çağdaş bir dinleyici kitlesi albümü çok sevdi. The Unforgiven ve Nothing Else Matters gibi hard rockçıların çoğunun bile başaramadığı iki dev balad yapmaları, Sad But True gibi daha o dönem ortada olmayan alternative metal'in ilk örneklerinden biriyle dillere marş olmaları, ...And Justice For All ile gruba dahil olan başçı Jason Newsted'in iyice ortama alışması gibi daha pek çok sebepten dolayı kalitesini ortaya koyan albüm, ticari olmanın bazı grupları vasatlaştırıcı etkilerinden sıyrılmış görünüyordu. ...And Justice For All ile trash ve heavy metal kitlesini zaten genişletmişti. The Black Album ile daha popüler mecralara girip Bon Jovi, Cinderella, Aerosmith hayranlarından da alabildiği kadar aldı. Fakat bazı yapısal değişimlere, melodik yönelimlere rağmen geçmişini ve aslında özü olan trash sertliğini asla bırakmadı bu albümde. Şimdiye dek adını andığımız şarkılarla birlikte single olarak çıkan Wherever I May Roam, bu yeni ve "ticari" Metallica'nın markalaşmış şarkıları arasına girdiler. Ama albümdeki Holier Than Thou ve Through The Never gibi iki lokomotif şarkının hakkı bunlar kadar verilmemiştir diye düşünmüşümdür hep. Onun haricinde, Don't Tread On Me'ye ve kısmen de The Struggle Within'e nedense diğerleri kadar demli çay muamelesi yapamadım ama olsun. Onlarla veya onlarsız The Black Album'ün kalitesi yıllar geçse de hiç değişmedi.

Kingdom Come (Kingdom Come), Sonic Temple (The Cult) gibi hala elimden düşürmediğim mükemmel albümlerin yapımcısı Bob Rock, bu albümde de yapacağını yapmış, birkaç unutulmaz hit ve türlü mühendislik hamleleriyle trash metal gibi bir türe ticari ve vizyon ayarı çekmeyi, bunu yaparken de kaliteyi korumayı başarmıştı. Tabii Metallica izin vermese bunların hiçbiri olmazdı. Albümün 30. yılı şerefine 2021'de çıkarılan, 4 disk, 53 yorumdan oluşan The Metallica Blacklist adlı cover albümde The Black Album'ün 12 şarkısını indie, punk, pop, elektronik, hip-hop, world, country gibi farklı formatlarda duyuyoruz ki, o vizyonun farkına varmış milyonlarca müzisyen ve dinleyici için 91 ruhunun tadı hep bir başka olmuştur. Hem bu cover albüm, hem de Metallica'nın Load, Reload, St. Angel diye yavaş yavaş albüm disiplininden uzaklaşıp hit çıkarmaya heveslenen, sonra da onu bile beceremeyen kariyeri hakkında uzun uzun yazmak isterdim. Ama The Black Album'e ayrılmış bir kulvara başka şeyleri sokmanın bir alemi yok. Metallica'nın çok büyük, çok donanımlı bir hayranı değilim. Hatta şu meşhur Napster olayından itibaren özellikle Lars Ulrich'ten nefret bile ediyorum. James Hetfield'in efsane vokallerini az taklit etmedik. Jason Newsted ayrıldıktan sonra işleri pek yolunda gitmedi. Kirk Hammett adamdır vs. Albümün 10. yılı olan 2001'de çıkan 50 dakikalık Making Of The Black Album belgeselinde albüm sürecine dair ilginç detaylara da ulaşabilirsiniz. Sonuç olarak Metallica külliyatının en klas albümlerinden biri olan The Black Album, belki de grup üyelerinin söylediği gibi kendi Dark Side Of The Moon'larıdır. Ama ben onu "uyandırılmış" bir canavara benzetmişimdir hep.

1. Enter Sandman
2. Sad but True
3. Holier Than Thou
4. The Unforgiven
5. Wherever I May Roam
6. Don't Tread on Me
7. Through the Never
8. Nothing Else Matters
9. Of Wolf and Man
10. The God That Failed
11. My Friend of Misery
12. The Struggle Within

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder