18 Ağustos 2025 Pazartesi

Arc de Soleil - Lumin Rain

 
Sri Lanka doğumlu Daniel Kadawatha, Daniel Anura Gunnarsson ya da en son takma adıyla Arc de Soleil, henüz 6 aylıkken İsveçli bir aile tarafından evlat edinilmiş. Kendi ev yapımı amfilerini yapan ve enstrümantal rock grupları Spotnicks ve Shadows'a olan sevgisini oğluna aktaran elektro gitarist babasının etkisiyle büyüdü. Birçok farklı isimle, akustikten synthwave'e kadar çok çeşitli stillerde kayıtlar yapmaya ve bunları çevrimiçi olarak üretken bir şekilde yayınlamaya başladı. 2008 yılında dört müzisyeni yanına alarak kurduğu Kadawatha adlı bir grup var ve 2014'te The World of Hypocrisy diye bir albüm yapmışlar. Son derece Amerikan, ucuz mu ucuz bir alternative rock. Daniel Kadawatha bu albümle ilgili ne düşünüyor bilmiyorum ama ben olsam bunu kariyerimin her yerinden çıkarıp atmak isterdim. Neyseki devamı gelmemiş. Bu tecrübe sonrasında tek tabanca takılmayı tercih eden Kadawatha, Arc de Soleil adını alarak yepyeni bir başlangıca yelken açmış.

Sadece ismini değil, müzikal perspektifini de değiştiren Daniel Kadawatha, 2019'da start verdiği Arc de Soleil projesi kapsamında 30 civarı single, 6 adet EP ile eski hayranlarına yenilerini katmak suretiyle yeni bir başlangıç yapmış. Tabii bu materyalleri çeşitli etkinlik ve konserlerle insanların ayağına kadar götürmüş. Halen de turnede kendisi. Sosyal medyayı aktif ve etkili biçimde kullanıyor. Onlardan edindiğimiz görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla çok iyi geçen konserler veriyor. Bakınca orada olma isteği uyandıracak kadar etkileyici. Zaten müziğini duyunca sebebi de biraz anlaşılıyor. O zaman önce bu müziği tarif etmeye çalışalım. Funk rock, psychedelic rock, neo-psychedelia, biraz daha zorlasak alternatif pop, hatta Anadolu rock çağrışımı bile yapan şahane bir müzik. Casino Funk EP'sinde disko müziği bile denemiş. Khruangbin referansı çok kullanılıyor. Görüyor ve BALTHVS eklemesiyle arttırıyorum. Kadawatha'nın sahnedeki duruşu, gitar hakimiyeti, kimi zaman eksantrik görünen imajı vesilesiyle Prince'e ve Lenny Kravitz'e benzetildiği de oluyor. Bunlar gayet şık benzetmeler. Fakat onda çok farklı başka şeyler var.


Arc de Soleil, müzikal tasarımı tamamen Kadawatha'nın kendisine ait, söz ve müzikleri yazan, tüm enstrümanları çalan, tüm vokalleri yapan, prodüksyon ve mikslemeleri de kimselere bırakmayan full paket, tek kişilik bir orkestra. Konserlerinde ona eşlik eden çok iyi de bir grubu var. Artık iş gelip albüm yapmaya dayanınca önümüze koyduğu Lumin Rain'in büyüleyici atmosferinde öyle bir kayboldum ve kendimi buldum ki, yeni çıkmış işlere "başyapıt" dememe ilkemi onun uğruna askıya aldım. Evet, 36 dakika 46 saniyelik Lumin Rain olağanüstü bir yolculuk, muhteşem bir deneyim. Dinledikçe serpiliyor, katmanlanıyor, çözülüyor ve sanki kendini sürekli yeniliyor. Arc de Soleil olalı beri Kadawatha'nın müziğinin dönüştüğü sanat formu, kendisinin Mısır'a yaptığı dönüştürücü yolculuğun izlerini de taşıyor. Şarkıların tasarımındaki ve gitar çalma tekniğindeki oryantal dokunuşların kaynağına inerken Sri Lanka'dan, Mısır'dan, Orta Doğu'dan geçiyor olabiliriz. Enstrümantal görünümlü şarkıların arasında birdenbire meleksi, rüyamsı, kozmik vokalleriyle çıkagelen Kadawatha, aslında bu vokal dokunuşlarını birer enstrüman gibi o tasarımlarının çok güçlü bir parçası haline getiriyor. Zira aslında şarkıları söyleyen gitarın kendisi. Bu yüzden biri çıkıp "Lumin Rain bir gitar albümüdür" dese işkembeden salladığını düşünmem, haklı olduğu tarafları gönül rahatlığıyla teslim ederim.

İsim şarkısı Lumin Rain ile başlayan, Riders of the Moon ile biten albüm, bu iki muhteşem şarkıdan hangisini yılın en iyileri arasına koyacağım meselesiyle beni yıl sonuna kadar epey uğraştıracaklar. Başyapıt dememe ilkemi askıya aldığım gibi, bir albümden iki şarkıyı yılın en iyileri arasına koymama ilkemi de aynı askıya alsam diye düşünüyorum. Onu yapmam sanırım. Başka bir şarkıya da yer açılsın. 30 single, 6 EP'den önce Arc de Soleil'i ilk kez duyduğum Lumin Rain'in ilk şarkısı Lumin Rain, gelmekte olanın ilamıydı. Müthiş bir açılış, saykodelik, sinematik, karizmatik bir atmosfer. Cıva gibi akan, her istediği yere girip çıkan, kişilik sahibi, ruh sahibi bir gitar. Hem retro, hem modern bir sound. Aslında Lumin Rain şarkısı ile ilgili bu söylediklerim albüm geneli için de geçerli. Hatta albüm için daha da fazlasını söyleyeceğim. Lumin Rain'in peşi sıra Bina Tifa, Chimera, Sunchaser hem harikulade bir bütünün parçaları, hem de melodi ve tasarım yönünden kendilerini diğerlerinden ayrıştıran çok güçlü şarkılar. Bu müzik deneyimini yaşarken arada Sunchaser ve Dunes Of Djoser gibi güzelliklerle kendinizi ışık ve renk cümbüşü içindeki bir pistte dans ederken hayal edebiliyorsunuz.


Dünya seyahatlerinden kaynaklanan müzikal ve liriksel ruh, Kadawatha'nın gitar çalış stiline, saykodelik ve doğa referanslı sözlerine çok fazla yansımış. Midnight in Saqqara, "gitara şarkı söyletmek" esprisinin ete kemiğe bürünmüş hali ve kesinlikle albümün en derinlikli şarkılarından biri. O muhteşem gitarın sağladığı manzara etkisinin de çok fazla hissedildiği, "genç çifti piste davet ediyoruz" çağrışımı yapan Echo's Ballad ile birlikte albümün dingin, derin, hüzünlü yüzünü temsil ediyor. Zaten o konuşan gitar, dans ettirdiği, hüzünlendirdiği, kıvrımlarına köşelerine hayran bıraktığı kadar, genç yaşta bir nostalji duygusunun bu denli diri kalışını kutsayan nağmelerle duygudan duyguya da sürüklüyor. Buradan kapanıştaki Riders Of The Moon'a bağlarsam, belki basit gibi görünecek bileşenlerden mükemmeli yakalamayı başaran bir evrende olduğumu anladığımı belirtmek isterim. Gitarın o inanılmaz melodisi, ruhani ve kozmik vokalle öyle uyumlu ki, söz konusu bileşenlerin epik bir uçuşa geçmesi neredeyse kaçınılmaz. Riders Of The Moon hem tanıdık, hem de çok acayip bir trip. İnsanın üzerine üzerine yağan yaklaşık üç buçuk dakikalık bir şaheser. Dediğim gibi, Lumin Rain veya Riders Of The Moon'dan biri 2025'in en iyi şarkıları arasına girecek. Lumin Rain albümü ise, yılın geri kalanında şayet daha iyisi gelmezse benim için çoktan 2025'in en iyisi oldu bile.

1. Lumin Rain
2. Bina Tifa
3. Chimera
4. Sunchaser
5. Midnight in Saqqara
6. Hirudava
7. Hypno Sun
8. Dunes of Djoser
9. Echo's Ballad
10. Museqa My Love
11. Riders of the Moon

9 Ağustos 2025 Cumartesi

Chitra - You Can See It When It's Dark

 
Melbourne'dan çıkan Chitra Ridwan, sadece adını kullanarak ilk albümü You Can See It When It's Dark'ı indie pop/indie rock severlere sunuyor. Avustralyalı müzisyenlerin pop ve rock müziğe diğer kıtadakilerden biraz daha tutkulu yaklaşımlarını beğeniyorum. Kanadalıları da buna dahil edebilirim. Albümü dinledikten sonra Chitra'nın Avustralyalı olmasına şaşırmadım. Muadillerinden kağıt üstünde çok farklı bir müzik yaptığı, çok farklı bir sese sahip olduğu söylenemez. Zaten tutkulu 10 şarkı yapmış olması yetiyor. Üstelik bu tutku sadece müziğe değil, sözlere de fazla fazla yansımış. Önce müziği irdeleyecek olursak, indie şemsiyesi altında pop, rock, pop rock, az miktarda folk şeklinde basit bir reçete mevcut. Bu basitlikten ortalıkta çok fazla olduğu da muhakkak. Ama Chitra'nın şarkılarındaki tutku, etkili nakarat tasarımlarından, bıktırmayan melodik ve melankolik dengesinden, liriklerine de yansıyan diri olduğu kadar kırılgan müzikal karakterinden geliyor.

Post-punk titreşimli Big Shot ile başlayan albüm, kadın düşmanlığına karşı sesini çıkarmayla ilgili nefis bir giriş. Ah ne güzel bir giriş derken önce In My Opinion, arkasından Sold o kadar sağlam bir üçlü oluşturuyorlar ki, bu gibi durumlarda pek fazla yanılmadığım üzere albümün bundan sonra kötü çıkma ihtimali olmadığını anlıyorum. Gerisi çorap söküğü gibi geliyor. Tabii arada ufak çaplı inişler olmuyor değil. Ama hiçbiri sıkılıp atlanacak parçalar değiller. Chitra'nın sözünü ettiğimiz nakarat gücünün göstergelerinden Go Easy, dinledikçe sevilen Close Proximity ve Motor Mouth, yine Melbourne'dan gelme Grand Pine adlı grupla birlikte seslendirdiği Counting, hepsi çok iyi bir paketin parçaları. Orta tempolu, indie soslu pop rock seviyoruz. Chitra'nın liriklerinde ise kırılganlık, çelişkiler, arınma ihtiyacı, tükenmişlik, başkalarının değil, kendi arzularının peşinden gitmek gibi pek çok konu yer bulmuş. Mesela albümün isim şarkısı You Can See It When It's Dark, bir zamanlar sevdiğiniz biriyle karşılaşmanın deneyimini ve ardından gelen geçici duygu akışını olgun ve iç gözlemle anlatıyor. Yani "creepy" coldwave albümlerini andıran kötü kapağına aldanmayıp, Chitra'nın şiirselden gerçekliğe uzanan, kişiselden evrensele ulaşan şarkı yazarlığının tadını çıkarmak gerek.

1. Big Shot
2. In My Opinion
3. Sold
4. No Blame to Take
5. Autumn
6. Close Proximity
7. Go Easy
8. Counting (feat. Grand Pine)
9. You Can See It When It's Dark
10. Motor Mouth

3 Ağustos 2025 Pazar

Floating - Hesitating Lights

 
2025 benim için death metal açısından şimdiye dek oldukça sönük. Her death metal albüm okumalarımda vurguladığım üzere bu müziğe gönül veren, detaylarına hakim, alt türlerini analiz edip farklarını ortaya koyan dinleyicileri gizli gizli kıskanırım. Sevdiğim bir death metal albümünü yıl sonu seçkilerinde görünce veya eleştirilerindeki övgüleri okuyunca demek ki ağzımın tadını biliyormuşum diye sevinirim. 2025 içinde dinlediğim yaklaşık 15-20 death albümde aradığımı bulamadım. Aradığın tam olarak neydi derseniz ona şimdi girsem çıkamam gibi geliyor. En başta orijinallik sanırım. Şimdi bu benim aradığımı bulamadığım dediğim albümlerin çoğu eminim yıl sonunda en iyiler arasında gösterilecektir. Hakkında hiç bir yorum okumadığım, sadece künyesinde death metal ve post-punk ifadelerini görüp mal bulmuş mağribi gibi üzerine atıldığım Hesitating Lights ismindeki albümün de bunlardan biri olacağına neredeyse kesin gözüyle bakıyorum. Yan yana geleceğine pek ihtimal vermediğim iki türün flörtü, sevişmesi, evliliği artık ne dersek diyelim, daha kağıt üstünde bende acayip duygular uyandırdı.

Her ne kadar yan yana geleceğine pek ihtimal vermemiş olsam da, death-post-punk kombinasyonunu uygulayan başka gruplar da olmuş bu zamana kadar. Hatta black metal ile bile aynı sofraya konmuşluğu vardır. Arvid Sjödin (gitar, vokal, synthesizer) ve Andreas Hörmark (bass, synthesizer, davul programming) şeklinde iki parçadan oluşan İsveçli Floating benim için yılın death metal sürprizi oldu. Post-punk altyapının yoğunluğu, death/black metal yoğunluğuyla atmosferde karşılaşınca ne ondan, ne bundan, hem ondan, hem bundan bir avangartlıkla uçuyoruz. Her iki tür, bu buluşma esnasında dengeli, ferahlatıcı, cesur, işinin ehli ellerde yükseliyor. Arvid Sjödin, post-punk'ın kadife gitar tonunun altına yıldırmayan death/black gitarını, bazen de tersini uygulayarak her iki türün karanlık, gotik, uhrevi ambiyansını eksiksiz inşa ediyor. Üstüne bir de karizmatik death vokalinin şarkılara kattığı ruh eklenince kendisinin Floating'in %80'i olduğunu söylemek kolaylaşıyor. Öte yandan Andreas Hörmark'ın synth ve davul programlama tasarımlarının hakkını yemiyoruz kesinlikle.

2022 tarihli 6 şarkılık ilk albüm The Waves Have Teeth'e geri döndüğümde gördüğüm şeyden pek mutlu olmadım açıkçası. Hatta Floating ile bu albüm sayesinde tanışmış olsam Hesitating Lights'a şans verir miydim bilemedim. İki farklı türü bu kadar iyi kaynaştırıp, yine de bir death metal alt türü şeklinde sunabilen çok fazla grup bilmediğim için mi yükseldim diye düşündüm. Sanırım böyle başka gruplar tanımış olsam dahi Floating'i şu haliyle yine bağrıma basardım. Şarkı ismi vermekte veya şu şarkıda şöyle bir farklılık var şeklinde yorum yapmakta zorlanıyorum. Zaten daha nasıl farklı olsun. Özellikle I Reached The Mew, Exit Bag Song, Hesitating Lights / Harmless Fires, The Waking ilk duyduğum andan itibaren grubun, albümün kalitesini kılçıksız biçimde ispatlamıştı. Dinledikçe de güzelleşiyorlar. Artık hepsi öyle. Birisi çıkıp "bu bir konsept albümdür, konsepti de kapkara bulutlar arasından süzülen ışık hüzmeleridir" dese alır kabul ederim. The Waves Have Teeth'deki ne istediği belli olmayan, hantal grubun artık yere daha sağlam basan, yeni albümlerini sabırsızlıkla bekletecek başka bir gruba dönüşmesi şahane olmuş. Death metal'e arada böyle ayarlar çekmek lazım.

1. I Reached the Mew
2. Grave Dog
3. Cough Choir
4. Exit Bag Song
5. Hesitating Lights / Harmless Fires
6. Still Dark Enough
7. The Wrong Body
8. The Waking

31 Temmuz 2025 Perşembe

Issız Ada Radyosu Arşivi (Temmuz 2025)

Galinha Di Angola - Rotas Sator
Yıl: 2025 Brezilya
Tür: Blues Rock, Garage Rock, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Serverlindo"
The Saint OST
Yıl: 1997 ABD
Tür: Electronic, Trip Hop, Big Beat
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: Orbital - "The Saint Theme"
M83 - A Necessary Escape
Yıl: 2025 Fransa
Tür: Ambient, Post-Rock, Dream Pop, Soundtrack
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Strike Machine"
Yashlik - Yashlik
Yıl: 1978 Kazakistan
Tür: Psychedelic Rock, Folk, Funk, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Alti Kaptar"

Joe Bonamassa - Breakthrough
Yıl: 2025 ABD
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Shake This Ground"
Lord Huron - The Cosmic Selector Vol. 1
Yıl: 2025 ABD
Tür: Indie Folk, Indie Rock, Americana
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Who Laughs Last (feat. Kristen Stewart)"
Lowswimmer - Glasshouse 1
Yıl: 2022 İngiltere
Tür: Indie Folk, Dream Pop
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Greenlit (feat. Novo Amor)

Lowswimmer - Glasshouse 2
Yıl: 2022 İngilizce
Tür: Indie Folk, Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Call Sign"
Turnstile - Never Enough
Yıl: 2025 ABD
Tür: Alternative Rock, Punk, New Wave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Look Out for Me"
VA - Going Out of My Head: Adventures on the Indie Dancefloor 1995-1999
Yıl: 2025 İngiltere
Tür: Big Beat, Britpop
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Cornershop - "Brimful of Asha (Norman Cook Remix)"
Bonham - Mad Hatter
Yıl: 1992 İngiltere
Tür: Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Storrm"

La Chiva Gantia - Ego
Yıl: 2025 Belçika
Tür: Electro Cumbia, Rock, World
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mugre"
Fusion Funk Foundation - When You Feel This Funk
Yıl: 2025 İtalya
Tür: Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "In the Morning"
Madalitso Band - Ma Gitala
Yıl: 2025 Malawi
Tür: Folk, African, World
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Princess Wanga"
The Other Timelines - Heathen's Hymnal
Yıl: 2025 Kanada
Tür: Surf Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Musique Malefique"
Юля Юріна [Yulia Yurana] - Краля
Yıl: 2025 Ukrayna
Tür: Ukranian Folk Music, Synthpop, World
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Русалочки"
WITCH - SOGOLO
Yıl: 2025 Zambia
Tür: Zamrock, Psychedelic Rock, Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Kamusale"
Emperor Niño - Sedimentary Blues
Yıl: 2025 Singapur
Tür: Psychedelic Rock, Blues Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Pagan Princess"
De'Wayne - june
Yıl: 2025 ABD
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "sundays"
Ozzy Osbourne - The Essential Ozzy Osboune
Yıl: 2003 İngiltere
Tür: Heavy Metal, Hard Rock, Compilation
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "Paranoid (Live With Randy Rhoads)"

21 Temmuz 2025 Pazartesi

Velvet Moon - Endless War In The Summer

 
Sandra Bjurman (vokal), Stefan Örn (prodüksyon) şeklinde iki İsveçliden oluşan Velvet Moon, tahmin edilebileceği üzere Sandra Bjurman'ın vokalleri, Stefan Örn'ün de geri kalan her şeyi üstlendiği tatlı bir indie pop grubu. İyi bir indie pop grubu olmanın ön şartlarından biri sayılabilecek tatlı olma mevzusunu en çok da nostalji gücüyle halleden ikili, nostalji kelimesinin ön şartlarından biri olan 80'ler popuna göz kırpmış. Hatta bazen göz kırpmaktan fazlasını bile yapmış. Albüm su gibi akıp gidince Velvet Moon kimdir nedir diye bakınca Endless War In The Summer'ın 4. albümleri olduğunu gördüm. Sıcağı sıcağına onları da dinlemek istedim. İlk iki albüm mıymıy akustik folk şarkılarıyla o kadar sıkıcıydı ki, 3. albüm Catch the Wave'e hiç elim gitmedi. Adet yerini bulsun diye ona da baktım. Orada da adece 1-2 şarkı bu son albümün pop tadının habercisi gibi göündü. Endless War In The Summer ile indie pop'a dümen kırmaları çok isabetli olmuş. İyi yazıldıkları sürece akustik folk şarkılarıyla bir problemim yok. Ama geç de olsa o tekdüzelikten çıkmaları hem mütevazi, hem nostaljik pop yönlerinin daha kuvvetli olduğunu göstermiş.

Açılış şarkısı This Time (It's Forever), hemen o nostaljik patikaya sokuyor insanı. Şarkı 80'ler ve 90'lar arası bir araftan sesleniyor sanki. O patkada yürürken karşımıza A Love SongEndless War In The Summer, The Hour Of King Kong, Daylight, Garden gibi başka güzellikler çıkıyor. Kiminde 80'ler, kiminde 90'lar bir gıdım baskın geliyor. Aslında belli bir şablon var. O yılların binlerce karakteristik özelliğinden sadece birkaçı alınıp şarkılara zerk edilmiş. Bunu çok kötü uygulayanlar da var. Ama Velvet Moon onlardan biri değil kesinlikle. Woundland ve Surrender gibi iki modern pop şarkısı bu patikanın dışında seyrettikleri için biraz gölgede kalmışlar. Rahatsızlık vermiyorlar belki ama neden diğer altı şarkı gibi o basit ve içli şablonun dışına çıkmışlar ki diye de sitem ettiriyorlar. Bazı anlar çok sevdiğim Amerikalı Pure Bathing Culture ikilisini aklıma getirdiler. Onların o incelikli nostaljik sophisti-pop ve chillwave dokularına belki ilerleyen yıllarda kavuşurlar. Velvet Moon için 4. albümde kendilerini bulmuşlar dedik ya, işte gidikleri bu yolda daha çok keşfedilecek patikalar var.

1. This Time (It's Forever)
2. Woundland
3. The Hour of King Kong
4. Endless War in the Summer
5. A Love Song
6. Garden
7. Daylight
8. Surrender

16 Temmuz 2025 Çarşamba

Lowswimmer - Godspeed, Fantasy

 
2017'nin en iyi albümlerinden biri İngiliz ikili Novo Amor ve Ed Tullett'a ait Heiress albümüydü. Yer yer post-rock'a kayan sakin, dingin, yürek yakan, kalp kıran olağanüstü şarkılarla bezeli bir folk, pop, indietronica çeşnisiydi. Heiress'i yine bu sayfalarda anlata anlata bitirememiş olsam da, anlatarak değil yaşayarak tadı çıkarılacak bir güzellikti. Sadece Heiress için bir araya gelen Amor ve Tullett için de unutulmaz bir anı olsa gerek. Heiress sonrası ayrılan ikiliden Novo Amor solo olarak 4 albüm yaptı, yapmaya da devam ediyor. Ed Tullett'in ise öncesinde 2 solo albümü vardı. Heiress'in ardından adını Lowswimmer olarak değiştirerek Heiress soundunu sürdürdüğü an itibariyle 6 albüm daha yaptı. Bu isim değişikliği nedeniyle 2024'e kadar yaptığı tüm albümleri pas geçtiğimi, ancak 2024'te yaptığı Interpretations'ı duyunca fark ettim. Ben bu sesi, bu dokunaklılığı, bu ipeksiliği bir yerden hatırlıyorum dedim. Interpretations'ı duymak istememin sebebi de bir cover albüm olmasıydı.

İsmini değiştirmiş olsa da müzikal kimliği yerinde duran Tullett bir albüm yapacak, üstelik bu bir cover albüm olacak. Havada kapmış olsam, When You're Gone, I'm with You, Find the River gibi çok iyi yeniden yorumlamalar duymuş olsam da albüm geneli pek tatminkar olmadı benim için. Yine de Interpretations'ın üzerinden daha bir yıl bile geçmemişken yeni bir albümle gelmek, söz konusu Tullett ise hiç rahatsız edici değil. Altı ayda bir albüm yapsın razıyız. Kendisinden sadece Heiress ve Interpretations'ı dinlediğim ve onların melankolik, hüzünlü, ambient/folk/slowcore/dream pop atmosferine aşina olduğum için Godspeed, Fantasy az da olsa ilginç geldi. Gerçi Easydoes, Pleasures, kapanışta yer alan, kapanış görevini de çok iyi yapan Sojourn gibi şarkılar o atmosferi koruyorlar. İlginç gelen kısım Sleeper (Hit), Off-Centre, IRL, Oh Completely gibi bu atmosferi ritmik indie pop, hatta art pop ile gayet kıvamında pişirip servis eden çok iyi şarkılar olması. Özellikle Oh, Completely ile bu aralar biraz fazla flörtleşiyor gibiyiz. Godspeed, Fantasy sayesinde Ed Tullett'ın Heiress sonrası albümlerine dönme ihtiyacı hissettim. Onunla ilgili kaçırdığım bir şeyler olmasını istemiyorum çünkü.

1. Off-Centre
2. Pleasures
3. Sleeper (Hit)
4. IRL
5. Godspeed
6. Easydoes
7. Open Season
8. Oh, Completely
9. I'm Spirals
10. Nosebleeds
11. Sojourn

4 Temmuz 2025 Cuma

Darling West - Woods

 
Sadece kapağına bakarak o kadar çok kaset ve CD satın aldım, o kadar çok albüm indirdim ya da malum platforrmlardan dinledim ki, mest eden de oldu, "bu muhteşem kapağa bu şarkıları mı reva gördünüz alçaklar" dediğim de. Tabii ki iyi kapak bir albüm kriteri değildir. Ama kapak iyi olsa fena mı olur? Yıllarca dinlenecek, nesilden nesile geçecek ve hep o kapakla anılacak. Bazı ikonik albümlerin kapakları da zaman içinde ikonikleşmiştir. Kimi çocukluk fotoğrafını yapıştırır, kimi beynini havaya uçurmuş grup arkadaşının fotoğrafını çekip onu koyar, kimi Andy Warhol tasarımı bir muzdan ibarettir. Pink Floyd dediğin zaman benim kafamda direkt canlanan resim Dark Side Of The Moon'un efsane kapağıdır örneğin. Unknown Pleasures (Joy Division), Rumours (Fleetwood Mac), Horses (Patti Smith), Thriller (Michael Jackson) diye uzar gider bu ikoniklik. Albümlerden bağımsız, aralarında Never Mind The Bollocks gibi yavan ve özelliksiz, London Calling gibi başyapıtlar vardır. Hikayesi olanlar, olmayanlar, hatta kapak yapmayı hiç dert edinmeyenler bile mevcut. Kapak mevzu çok ama çok katmanlı bir mevzu. Üstüne kitap yazılır. Keşke yazılsa. Belki de yazılmıştır. Bir bakmak lazım. Sadece kapağına bakarak aldığım, dinlediğim, indirdiğim albümler içinden o kadar güçlü şeyler çıktı ki, onlara minnettarım.

Bu yazıya neden böyle girdik? Tabii ki kapağı çok güzel bir albüm sebebiyle. Sırf kapağı güzel diye dinlediğim, "kesin severim ben bunu" dediğim Oslo/Norveçli grup Darling West'in Woods albümünü gerçekten sevdim. Darling West şimdiye dek 6 albüm yapmış. Woods ise yedinci. Çok özel bir durum yok. Gayet sade, minimal, akustik, pastoral, loş, ahşap bir alt-country, folk, americana albümü. Tor Egil Kreken (vokal, banjo, bas) ve Mari Sandvær Kreken (vokal, gitar, mandolin, harmonika) ikilisinin liderlik ettiği grup, söylenene göre Woods ile köklerine geri dönmüş. Bu dinlediğim ilk albümleri olduğu için Oslolu bu insanların köklerinin Amerikan folk, country, americana olması üzerine yorum yapamayacağım. Yoğun albüm ve turne yorgunluğu sebebiyle huzur ve sakinlik arayan grup, çareyi doğaya dönmekte bulduğu için kökleri orada aramak gerekiyor sanırım. Zaten albüme Woods ismi verilmesi de buradan geliyor. Albümü bu konsept dahilinde dinlediğimizde o huzur, naiflik, hüzün yerini çok güzel buluyor.

İsimleri iki çizgi arasında gösterilen huzur dolu 4 adet kısa ambient/akustik geçişi saymazsak 6 şarkıya sahip Woods, adının ve adının çağrıştırdığı her türlü pastoral sakinliğin etkilerini sonuna kadar üzerinde taşıyan iyi bir albüm. Şarkılardan özellikle In The Woods, Faster ve Oh Maria şimdilik biraz daha ateş başındaki orman serinliğinde üzerimize aldığımız hırka sıcaklığında geldi. Davulcu Thomas Gallatin ve gitarist Christer Slaaen bu albümde çok fazla çalmasalar da, şarkı yazma, düzenleme ve prodüksiyonda bir şekilde yer almışlar. Böylece tıpkı albüm kapağında olduğu gibi Krekenlerin baş başa oturup konuştukları -muhtemelen- ağaçlar içindeki evin loş odasındaki küçük kanepedeki o huzura vakıf oluyoruz. Bu ufak kanepede belki günün kritiğini yapıyor, yorgunluğunu atmak için küçük cümlelerle küçük hasretler gideriyorlar. Belki birbirlerine açılıyor ya da tanışmadan evvel birbirlerini nasıl fark ettiklerinin, nelerinden hoşlandıklarının küçük ama sadece ikisi için çok kıymetli detaylarını paylaşıyorlar. Başkaları için önemsiz görünen minik bir mimiğin, saniyelik bir bakışın, kalabalıkta bir an kulağa çarpan sesindeki güzelliğin o an kendilerine neler hissettirdiğinin itiraflarını sıralıyorlar. İşte albüm kapakları bazen bu işe yarıyor.

1. Faster
2. Oh Maria
3. - Season -
4. Off to the Woods
5. - Woods -
6. In the Woods
7. Time Is the Healer
8. - Time -
9. Our Little World
10. - Silence -

30 Haziran 2025 Pazartesi

Issız Ada Radyosu Arşivi (Haziran 2025)

Sally Shapiro - Ready to Live a Lie
Yıl: 2025 İsveç
Tür: Synthpop, Synthwave, Dance-Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Did You Call Tonight"
Frankie and The Witch Fingers - Trash Classic
Yıl: 2025 ABD
Tür: Garage Rock, Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Out of the Flesh"
Oasis - Time Flies... 1994-2009
Yıl: 2010 İngiltere
Tür: Britpop, Alternative Rock
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: "D'You Know What I Mean?"
The Sherlocks - Everything Must Make Sense!
Yıl: 2025 İngiltere
Tür: Indie Rock, Britpop, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Bones"


Jimmy Barnes - Defiant
Yıl: 2025 Avustralya
Tür: Pop Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Defiant"


The Knocks & Dragonette - Revelation
Yıl: 2025 ABD/Kanada
Tür: Dance-Pop, Synthpop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let My Love Open the Door"
Goblyns - Three Sisters
Yıl: 2025 Almanya
Tür: Neo-Psychedelia, Psychedelic Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Three Sisters"

The Young Gods - Appear Disappear
Yıl: 2025 İsviçre
Tür: Industrial Rock, Alternative Rock
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Blue Me Away"

Vervex - Olympic
Yıl: 2025 ABD
Tür: Indie Pop, Synthpop, Chillwave
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Clock In (feat. Kendall Lujan)
S H I R A N & Bakal - Electro Baghdad
Yıl: 2025 İsrail/Yemen
Tür: Synthpop, Electropop, World
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Ah Ya Layla Yumma"
Masked - Bloody Sweetheart
Yıl: 2025 Arjantin
Tür: Darksynth, Synthwave
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dress to Kill"
Trance Bill - Unleashed
Yıl: 2025 Endonezya
Tür: Garage Rock, Surf Rock, Punk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Psychofuzzorchestra"
VA - F1 The Album
Yıl: 2025 ABD
Tür: Pop, Hip-Hop, Soundtrack
"F" Rate: 3/10
I.A.R. tavsiyesi: Ed Sheeran - "Drive"
Calibro 35 - Exploration
Yıl: 2025 İtalya
Tür: Jazz-Funk, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Mission Impossible"
HAIM - I Quit
Yıl: 2025 ABD
Tür: Pop Rock, Indie Rock
 "F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Now It's Time"
Shake Some Action! - Top Gear
Yıl: 2025 ABD
Tür: Pop Rock, Power Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "I Want You"
Nxdia - I Promise No One's Watching
Yıl: 2025 Mısır/İngiltere
Tür: Alt-Pop, Pop Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Boo, Nevermind"
Rod Stewart - Ultimate Hits
Yıl: 2025 İngiltere
Tür: Rock, Pop Rock, Soul
"F" Rate: 9/10
I.A.R. tavsiyesi: Have I Told You Lately"
Tan Cologne - Unknown Beyond
Yıl: 2025 ABD
Tür: Dream Pop
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Angels"
Ouzo Bazooka - Kapaim
Yıl: 2025 İsrail
Tür: Psychedelic Rock, Neo-Psychedelia
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Home"


19 Haziran 2025 Perşembe

The Cult - Ceremony

 
1989'daki başyapıt Sonic Temple'dan sonra beşinci The Cult albümünün nasıl olacağı 90'lara girerken rock dünyasının en merak ettiği konulardan biriydi. Çıta o kadar yükselmişti ki, yeni albümde ticari ve eleştirel başarının düşeceğine yönelik inanç oluşmaya başlamıştı. Bu pozisyonda kalan albüm, film, kitap vb. eserlerin genel kaderi budur zaten. "Yani daha ne kadar iyi olabilir?" Ceremony donemi çok çalkantılıydı. Bas gitarist Jamie Stewart gruptan ayrılmıştı. Vokalist Ian Astbury ve gitarist Billy Duffy'nin arası limoniydi. Öyle ki, ikili çok nadir stüdyoda bir araya geliyor, kendi bölümlerini farklı zamanlarda ayrı ayrı kaydediyorlardı. Bunlar yetmezmiş gibi albüm kapağında fotoğrafı bulunan kızılderili çocuğun ebeveynleri tarafından Werner Bros Records'a 61 milyon dolarlık tazminat davası açıldı. Dava iki defa sonuçsuz kaldı. Tüm bu olumsuzluklara rağmen bence en iyi ikinci The Cult albümü kesinlikle Ceremony'dir. Onunla da çok anım var. Kızılderililere hayran olmamın, albümün de Amerikan yerlileri konseptine sahip olmasının etkisi pek yok aslında. Bunlar olmasaydı da Ceremony alev alev yanan şahane bir albüm. Söz konusu sıkıntılı dönemi kazasız ve kaliteli biçimde atlatmalarının sonucu 11 adet güçlü hard rock şarkısı daha kazandırdılar. Astbury - Duffy ortak bestesi bu şarkılar, zaman zaman blues kökenli hard rock olmanın ötesine geçip, sert tavrı nedeniyle grunge arefesinde grunge ayak seslerini bile duyabildiğimiz tutkuya sahipler.

Sonic Temple'da yapımcı koltuğunda tartışmalı da olsa özellikle 80'lerde bir sürü rock klasiğine emek vermiş Bob Rock oturuyordu. Ceremony'de ise yine bir sürü tanınmış isimle çalışan Richie Zito oturuyor. Bu değişimin tam olarak nasıl bir fark yarattığını ancak profesyoneller analiz edebilir. Biz şarkılar iyi mi kötü mü ona bakarız. Yalnız dikkat çeken unsurlardan biri şarkıların normalden biraz daha uzun olması. Ama o uzunluk da klasik The Cult bileşenleri yerinde durduğu için sıkıntı yaratmıyor. Astbury, Duffy ve davulcu Mickey Curry yine çok formdalar. Öncelikli olarak davulcu olmak üzere multi-enstrümantalist, stüdyo müzisyeni, yapımcı Charles Drayton ise Jamie Stewart'tan boşalan bas gitar mevkisini tecrübesiyle doldurup devleşiyor. Drayton'ın stüdyoda veya konserlerde düşüp kalktığı isimler arasında The Rolling Stones, Paul Simon, Neil Young, Miles Davis, Herbie Hancock, Johnny Cash, Chaka Khan, Mariah Carey, Seal, Bob Dylan, Iggy Pop, Courtney Love gibi çok acayip isimler olduğunu söylersek kendisinin önemi daha da anlaşılır. Artık kayıtları ayrı ayrı mı, beraber mi, nasıl yapmış olurlarsa olsunlar ortada kanlı canlı, arzulu, tutkulu, disiplinli rock şarkıları mevcut. Albümden Wild Hearted Son ve Heart Of Soul single olarak çıkmış ve Sonic Temple ruhunun devam ettiğini ilan etmişlerdi. Ama albümü bitirince de neredeyse her şarkının birer single olabileceği bu ruha tekrar aşık olduğumu fark etmiştim.


The Cult'ın blues kökenli hard rock reçetesine eser miktarda dahil ettiği funk dengesine hep hayran olmuşumdur. Bu albümde de açılış ve isim şarkısı olan, daha ilk elden çıtayı tepeye diken şahane Ceremony, yılan gibi kıvrım kıvrım Earth Mofo, kapanışı yapan ve Billy Duffy'nin gitarıyla Ian Astbury vokalinin adeta düet yaptığı Wonderland bu dengeye üç örnek. Destansı bir White, grubun hüzün ve coşkuyu tek bedende buluşturma ustalığının örneklerinden olan bir Sweet Salvation, Tom Petty and The Heartbreakers'ın klavyecisi Benmont Tench'in piyano çaldığı bir If, albümün diğer kaliteli anlarını oluşturmakta. Tench Usta aynı zamanda Ceremony, Heart Of Soul ve Sweet Salvation'da org çalmakta. Ayrıca Indian adında davulsuz, akustik, içli bir beste var ki, Amerikan yerlileri konseptini güçlendiren, albümün geniş yelpazesinin altını bir kez daha çizen çok iyi bir şarkı. Yetmediyse şarkıdaki Suzie Katayama'nın çaldığı çelloyu, Perulu caz davulu ve perküsyon ustası Alex Acuña'nın dokunuşunu da ekleyelim. Yani karşımızda öyle alelade bir hard rock albümü durmuyor bunu bilelim.

Bu da mı yetmedi? O zaman Ian Astbury'nin liriklerindeki bir iki ufak referanstan da söz edelim. White'ın sözlerinde Polonya doğumlu Amerikalı yazar, şair, gazeteci Lawrence Lipton'ın 1959 yılında yazdığı The Holy Barbarians romanından bir alıntı bulunuyor. Holy Barbarians aynı zamanda Astbury'nin 96'da kurup 97'de dağıttığı, Cream isminde tek bir albümü bulunan yan grubunun adı. Heart Of Soul'un girişinde yer alan "Down and out in London, Los Angeles, and Paris too" sözleri, George Orwell'in 1933 tarihli romanı Down and Out in Paris and London'a gönderme yapıyor. Los Angeles eklentisi ise İngiliz grubun o sırada bulunduğu ve muhtemelen vatan hasretinden kaynaklı bir referans. En önemlisi, Ceremony genel yapı itibariyle Amerikan yerlileri temasından hareketle küresel ısınmaya, çevre bilincine, doğanın kudretine, en büyük çevreciler olarak kabul edilen yerli kültürüne yazılmış katmanlı bir mektup. Ceremony, bütün bir albüm olarak sevdiğim son The Cult albümü olması nedeniyle bana bir veda albümü gibi gelmiştir. Çünkü sonrasında gelen 6 albümü hiçbir zaman Sonic Temple ve Ceremony gibi sevemedim.Ceremony bence bir Sonic Temple değil. Ama bir Ceremony!

1. Ceremony
2. Wild Hearted Son
3. Earth Mofo
4. White
5. If
6. Full Tilt
7. Heart of Soul
8. Bangkok Rain
9. Indian
10. Sweet Salvation
11. Wonderland