25 Aralık 2010 Cumartesi

Saigon Kick - The Lizard


Bir zamanlar kaset kılığında dinlediğimiz albümleri şimdilerde dijital güzergâhlarda duymak ayrı bir zevk. İnternetten e-book okumanın normal kitap okumaya benzemeyeceği, parmak yalayarak sayfa çevirmenin, matbaa kokusunun, ayraç niyetine sayfa kıvırma nostaljisinin yerini monitörlerin alamayacağı geyiğine çoğumuz âşinadır. Geyik de olsa doğrudur bana göre. Kaset dinlemenin de buna benzer kendine özgü detayları vardır. Ama işin aslı CD veya MP3 kıvamından da hiç şikayetçi değiliz. Tam tersi, o zamanların kaset romantizmini bize unutturmayan kolay ulaşımlar sağlayabildiğimiz dijitalliklere minnettarız. Nereden nasıl edindiğimi hatırlamadığım, muhtemelen hiç de hatırlayamayacağım Saigon Kick'in The Lizard kasetine yıllar sonra tesadüf etmiş olmanın verdiği mutlulukla türlü teknolojik övgüler düzebilirim. Büyük ihtimalle kapağına takılıp kalmak suretiyle aldığım (sadece kapağına takılarak aldığım kaset sayısını hatırlamam asla mümkün değildir) The Lizard'ın bana o dönemlerde neler kazandırdığını saysam antlaşmalara madde olur. Bu kazanımlardan hâlâ yararlanıyor olduğumu görmek beni asıl şaşırtan şey oldu.

1988 Miami doğumlu Saigon Kick, toplamda 6 stüdyo albümü yapmış bir dörtlüydü. Çeşitli eleman değişimleri yaşasa da hep dörtlü olarak kaldı. Bu 6 albümden ikincisi olan The Lizard haricinde sadece 93 tarihli Water'ı dinlemiştim yanılmıyorsam. Zaten The Lizard'ı dinledikten sonra gerek de görmedim. Çünkü bana göre The Lizard tam bir altın vuruştu. Pop Rock, Hard Rock, Heavy Metal, Folk ne ararsanız vardı. Müthiş bir vokal ruhuna sahipti. Water'dan sonra gruptan ayrılan Matt Kramer'ın öyle dağlar deviren bir sesi yoktu, hatta sırf sound olarak Saigon Kick'in 80'ler sprey rockçılarından keskin çizgilerle ayrılan bir yanı da yoktu. Ama âleme öyle güzel şarkılar hediye ettiler, vokal de sound da o enfes şarkılarda kendini öyle bir buldu ki, yiyemedim ama yanında çok yattım. Tüm o aynılık içinde inadına farklıydı, özeldi ve en önemlisi zamanının sınırlarını tanımıyordu. The Lizard ve Water'dan sonra ne yaptılar pek bir bilgim yok. 1999 albümleri Bastards sonrası dağıldıkları biliniyor. Bir süredir Flat adıyla yakında tekrar birleşip hortlayacakları dedikodusu dolanıyor.


Hostile Youth, Freedom, Love Is On The Way, Feel The Same Way ve All I Want albümden single olarak çıkanlardı. En hit olan ise yürek yakan akustik balad Love Is On The Way'di. Albüm hakkında beğendiğim en güzel benzetmelerden biri de "Heavy Metal - Beatles armonisinin buluşma noktası" oldu ki, bu benzetmenin ufak kırıntılarını taşıyan şarkılar yanında Miss Jones gibi bu tezi tümüyle doğrulayan bir şarkı da bulunmakta. Beatles kısmını bilemem ama Saigon Kick'in pop duygusu gelişmiş ender heavy metal gruplarından biri olduğu su götürmez. Feel The Same Way, God Of 42nd Street, All Alright bu durumu açıklayabilen parçalar. World Goes Round, Feel The Same Way, Love Is On The Way, The Lizard, Miss Jones ve Body Bags klâsik hard rock bütünlüklerine katık ettikleri vokal ayrıcalıkları ile ayrıca dikkat çeken besteler. Kapanışta Chanel diye sevimli bir pop caz bile var. Ama harika All I Want faktörüne ayrı değinmek gerek. Ölümcül klavye darbeleriyle coşkusunu, tutkusunu katıksız iletebilen aşmış bir pop rock rüyâsı adeta. Rock yanının fazlaca törpülenmiş olması onun popüler formatta bir epiğe dönüşmesini engellemiyor. Gerçi bu aşmışlık, 1992 düşünüldüğünde The Lizard'ın her yerine sinmiş görünüyor. Bu şarap dudağa bir kez değdi mi iflah olmuyor bu gönül.

1. Cruelty
2. Hostile Youth
3. Feel the Same Way
4. Freedom
5. God of 42nd Street
6. My Dog
7. Peppermint Tribe
8. Love Is on the Way
9. The Lizard
10. All Alright
11. Sleep
12. All I Want
13. Body Bags
14. Miss Jones
15. World Goes Round
16. Chanel

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder