Oakland'da yetişmiş Oona Garthwaite (bu yazı baskıya girdiği anda 26 yaşında kendisi), müzikle yatıp kalkan bir ailede büyümüş olmanın avantajlarını ancak yeni yeni göstermeye başlamış bir hatun. Babası bir grupta bas çalıyormuş mesela. Oona ile kızkardeşleri bazı eski filmlerde gördüğümüz gibi kurdelelerini takmış vaziyette kızkardeşleriyle piyanonun başında boogie-woogie şarkılar söylüyorlarmış eskiden. Yabancılar "elma ağaçtan uzağa düşmemiş" derler, biz "armut dibine düşmüş" deriz ya, Oona da damarlarında müzisyen kanı taşıdığından bugüne gelmesi fazla zor olmamış. Ama hemen müzik piyasasına atlamamış, eğitime öncelik vermiş. 2002'de liseden mezun olduktan sonra UCLA'da derece almış, yoksul çocuklara yönelik okul sonrası programlara iştirak etmiş, arada yine eğitim amaçlı İspanya yapmış, sonra UCLA'ya tekrar dönmüş vs. Oradaki ilk yıında bir punk grubunda söylemiş. Bir süre sonra bir şekilde 42 yaşındaki multi-enstrümantalist Dave Tweedie ile yolları kesişmiş.
Müzik piyasasını gayet iyi bilen Tweedie, Oona gibi sıkı bir vokali kaçırmak istememiş ve böylelikle geleceği kış güneşi kadar parlak alternative pop grubu Oona kurulmuş. Tweedie her fırsatta Oona'yı yere göğe sığdıramayan beyanatlar vermekte. Bunu kendi grubunun reklâmı olarak algılamak mümkün. Fakat grup elemanı olmadığı halde "Oona'da dört Tina Turner enerjisi var" diyen eleştirmenler de olduğunu görünce Tweedie'nin söyledikleri çok daha yere basan, yürek yakan yorumlar olarak görünüyor. Hem ne diyor Tweedie? Oona'nın sesinin ve söz yazımlarının güzelliğinden, aynı zamanda sahne ışığına sahip enerjisi ve karizmasıyla kalabalığa sadece şarkı söylemeyip onlarla konuşması, espiriler yapmasından bahsediyor. Yaptıkları müziği tanımlamaya gelince bu kez hem Tweedie, hem de Oona konuşuyor: "Pop müziksiz de yaşayabileceklerini düşünenler için pop müzik!"
Kendi ve sesi bir afet olan bu hatunun lirikleri, popüler müzik piyasasının ciğerini bilen, ama o tarafın kurallarına dalkavuklukta bulunmaktan imtina eden kurt bir müzik adamının müzikleriyle yola çıkan Oona, ilk albüm Shhhhout! ile, şu ana dek iki kez kullanılmış olan "enerji" kelimesinin ışığında pop, rock, soul öğelere kapılarını eşit oranda açmış 9 şarkıya sahip bir ikili. Albüm kapağı ile zaten benim gibi bazı dinleyiciler onları 1-0 öne geçirmişlerdir. Grup hakkında bu kadar bilgi sahibi olunmadan evvel, bu ilk albüm Shout! ile açılış yapınca, kısa bir şaşkınlık yaşayıp, sonra da günümüze uyum sağlama kaygısı içindeki bir soul grubu olarak düşündüm onları. Ne var ki ikinci şarkı I Wanna Know U, işin içine rock da katınca olay daha da şenlendi. Here I Am, yine Oona'nın vokal yeteneğine nazar boncuğu takılmasını gerektiren, ortamı rock titreşimleriyle daha da ısıtan bir şarkı. 19 To One, grubun en iyi şarkılarından biri ve "nedir bu Oona" diyenler için tek şarkılık bir tanıtma fırsatı olsa kullanılacak en etkili yöntem bana göre.
Yine de ikili, kendilerine hep aynı minvalde şarkılar yazan bir grup görünümü vermemek için Haunting Me gibi trip pop olarak sentezleyebileceğimiz örnekler de sunuyorlar. Örneğin Hello Hello, direk bir synth pop. Trouble, bir başka karizmatik Oona pop tuğlası. There's A Bridge..., soul karakterlerini törpüledikleri terleten bir dans daveti. Let It Go ise, 80'lerden kalma tipik "bir albüm slow şarkıyla kapatılır" fikrine biraz daha ruh katarak albümü sonuca ulaştıran lezzette. Gözler tipik "bir albüm 10 şarkıdan oluşur" klişesini arıyor ama dokuz demişler, olsun artık. Tatlarını damakta bırakmak istemişler, istedikleri de olmuş. Bir sonraki Oona albümüne artık. "Bunu seven şunu da sever" kolaycılığı bazen antipatik gelir bana. Ama şu sıralar yeni albümlerini beklediğim The Ting Tings ikilisinin ilk albümleri We Started Nothing'i Shhhhout!'u sevdiğim gibi sevdiğimi farkettim. Belki tek kusurları, isimlerinin Oona olması. Tweedie & Oona veya sadece Tweedie bile daha şık duruyor sanki. Birkaç albüm sonra Oona Garthwaite'ın bir Tina Turner olmasa da, bir kadı kızı olduğu günleri de görebiliriz.
1. Shout!
2. I Wanna Know U
3. Here I Am
4. 19 to One
5. Haunting Me
6. Hello Hello
7. Trouble
8. There's A Bridge...
9. Let It Go
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder