30 Nisan 2021 Cuma

Issız Ada Radyosu Arşivi (Nisan 2021)

Kabza De Small - RUMBLE IN THE JUNGLE
Yıl: 2021 Güney Afrika
Tür: World, African, Electronic
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Stimela"
Ottoman Turks - Ottoman Turks II
Yıl: 2021 ABD
Tür: Garage Rock, Alt-Country
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Vaquero"
The Blue Stones - Hidden Gems
Yıl: 2021 Kanada
Tür: Alternative Rock, Blues Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Spirit"
Submotile - Ghosts Fade on Skylines
Yıl: 2019 İrlanda
Tür: Shoegaze
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Alba"
Bob Mould - Distortion: 1989-2019
Yıl: 2021 ABD
Tür: Alternative Rock, Power Pop, Best Of
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: Sugar - "A Good Idea"

Scavenger OST
Yıl: 2021 ABD
Tür: Darkwave, Rocabilly, Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: Rosetta Stone - "Adrenaline"
Sibyl Vane - Duchess
Yıl: 2020 Estonya
Tür: Pop Rock, Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: I Want You"
Delgrés - 4:00 AM
Yıl: 2021 Fransa
Tür: Alternative Rock, Blues Rock
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "4 ed maten"
Stuart Moore - Funk Flex
Yıl: 2021 ABD
Tür: Funk
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Back Burner"
Khalab & M'berra Ensemble - M'berra
Yıl: 2021 İtalya
Tür: Desert Blues, Electronic, World Jazz
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "The Western Guys"
Mint Julep - In a Deep and Dreamless Sleep
Yıl: 2021 ABD
Tür: Dream Pop, Shoegaze
"F" Rate: 5/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lure"
London Grammar - Califonian Soil
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Dream Pop, Indie Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Lose Your Head"
Make Illusional - Sonohokano
Yıl: 2021 Rusya
Tür: Breakbeat
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Desert Conflict"
The Dust Coda - Mojo Skyline
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Blues Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Dream Alight"







Tune-Yards - sketchy.
Yıl: 2021 Kanada
 Tür: Art Pop, Neo-Psychedelia, Indie Pop
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hypnotized"
Kyning - Ān
Yıl: 2021 Almanya
Tür: Stoner Metal, Stoner Rock
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Hate//Fear"
Gloria - Sabbat Matters
Yıl: 2021 Fransa
Tür: Psychedelic Rock, Hard Rock
"F" Rate: 7/10
I.A.R. tavsiyesi: "Sabbat Matters"

The Soul Jacket - Let Me Stand
Yıl: 2021 İspanya
Tür: Blues Rock, Funk
"F" Rate: 6/10
I.A.R. tavsiyesi: "Let Me Stand"
Ella Grace - Reverence
Yıl: 2021 İngiltere
Tür: Folk Pop, Indie Pop
"F" Rate: 4/10
I.A.R. tavsiyesi: "I Wonder"

Gojira - Fortitude
Yıl: 2021 Fransa
Tür: Progressive Metal, Groove Metal
"F" Rate: 8/10
I.A.R. tavsiyesi: "Amazonia"





23 Nisan 2021 Cuma

Whatitdo Archive Group - The Black Stone Affair


 "Record Kicks, uzun süredir kayıp olan İtalyan Sinematik Başyapıt "The Black Stone Affair"in Whatitdo Archive Group tarafından yapılmış film müziğini ilk kez plak, CD ve dijital formatta 9 Nisan 2021'de piyasaya sürdüğünü duyurmaktan mutluluk duyar."

Künyesinde funk, afrobeat, soul ve Milan/İtalya yazan bir albüm görünce kayıtsız kalamayışımın mükafatını bir kez daha aldım. Mükafat, çünkü hem şahane enstrümantal funk şarkılarından oluşan bir albüm kazanmış oldum, hem de çok iyi bir grup keşfettim. Aynı zamanda sıkı bir western buldum... diyecektim ki, filmle ilgili en önemli kaynaklarda bile hiçbir şey görünmediğini farkettim. Record Kicks firmasının albümle beraber yayınladığı basın bülteni sayesinde ortada çok acayip bir hikaye olduğu ortaya çıktı. Vizyoner olarak tarif edilen Stefano Paradisi tarafından yazılan ve yönetilen The Black Stone Affair, zamanına göre alışılmadık bir western noir filmiymiş. Gizemli bir "Kara Taş" peşindeki Lola, Blood Chief ve Beaumont adında biri kadın, üç ana karakteriyle aşk, kovalamaca, macera dolu, dünyanın çeşitli yerlerini gezen eksantrik bir yapıya sahip bu filmde çalışan kişiler, filmin çok iddialı olduğunu söylemişler. Hatta abartılmış olma ihtimali yüksek bir şekilde Sergio Leone ve Antonioni'den referanslar bile göstermişler. Ama bir yangında filmin trajik biçimde kaybedilmesi aynı zamanda Paradisi'nin kısa ömürlü film kariyerinin de sonu olmuş. Elde filme ait olmadığına dair şüphe uyandıran bir fragman mevcut ama film tamamen sizlere ömür.

The Black Stone Affair hiç gün yüzü görmemiş olsa da, prodüksiyon stüdyosu tarafından filmin yanında kaybolduğu düşünülen müziklerin ana makaraları yakın zamanda kurtarıldı. Daha sonra bu materyaller titizlikle restore edildi ve kalitesi yükseltildi. Üç kişiden oluşan Milanlı Whatitdo Archive Group'un film için yaptığı 11 parça genel olarak bir western filminden ziyade 70'ler blaxploitation ruhu hissettirse de, her biri filme ait farklı duygulara tercümanlık ediyor. Ennio Morricone, Isaac Hayes, Alain Goraguer, afrobeat, deep funk, caz funk, bossa nova, her şey bu arşivlik müzik ziyafetinin anahtar kelimeleri gibi. Kurnaz ve muhtemel bir "western famme fatale" olarak tasarlanan Lola, Kara Taş'ı elde etmenin tek yolunun Blood Chief ve Beaumont Jenkins'in savunmasızlığından yararlanmak için özenle hazırladığı erotik bir aşk üçgeni ile onları birbirine düşürmek olduğuna karar verir. Daha sonra olaylar gelişir, bu gelişmeler de ne güzel izlenirdi. Tanıtım yazısında hangi sahnede hangi parçanın çaldığını, sahnenin kurulumunu, nasıl bir ruh hali içerdiğini bile anlatmışlar. Hatta hiç izleyemeyeceğimiz bir filme dair spoilerlar yemeniz de mümkün. Şayet sürpriz biçimde film bir gün bir yerlerden çıkmazsa, sonsuza dek gizemini koruyacak bu sahneleri somutlaştırma becerisine hayran olmamak elde değil.


The Black Stone Affair - Main Theme ile açılan albüm, filmin de açılışını yapıyorsa o jeneriğe kim bilir nasıl bir büyü katmıştır. Son 1 dakikasında başka bir şarkıya dönüşen Main Theme, ilerleyen dakikalarda karşımıza çıkan The Black Stone Affair - Reprise ile bu 1 dakikayı 3 dakikalık komple bir şarkı halinde sunuyor. Eski bir piyano tipi olan klavsen benzeri harpsikord ile, saat gibi bir davulla, farklı tonlarla aralara girip çıkan kıvrak gitarla mükemmel bir funk olan Blood Chief, belki de filmin neresinde çaldığını en çok merak ettiğim şarkı. Tabii filmin antagonisti olan Blood Chief adına yazılmış bir tema olması onu daha da gizemli, çekici, karizmatik yapıyor. Ethiopian Airlines, süresi boyunca alta ray gibi döşenmiş bas riffi üzerinde kayıp giden, saksafonun orkestra şefliği ve enfes solosuyla taçlanan bir caz funk. Yine bas ve tuşlu desteğiyle altyapısı sağlama alınmış, soul müziğin paranoyak ve gergin yüzüne atıfta bulunan Il Furto Di Africo, 3 dakika boyunca o duyguyu kusursuza yakın biçimde peşimize takıyor. "Bayada, Bayada" diye düet yapan bir kadın ve bir erkek vokaliyle sevimli bir bossa nova olarak beliren Italian Love Triangle, az evvel sözünü ettiğimiz paranoyayı sinematik hassaslıklarla soslayarak biraz daha parlatan Last Train To Budapest, dinledikçe büyüyen albümün yıkılmaz tuğlaları gibi yükseldikçe yükseliyor.

Albümün bir diğer ayrıksı duran şarkısı da, sanki Lola'nın ağzından çıkmış gibi duran monolog eşliğinde şık bir melodram olan L'amour au Centre de la Terre... Albüm tanıtımında bu şarkının saygın film müziği bestecisi Fransız Alain Goraguer'e Whatitdo Archive Group tarafından gönderilen bir selam ve saygı olduğu söyleniyor. Tabii bir ara o bölgeye de girmek gerek. Farewell Lola, adından da anlaşılıp spoiler yememizi sağlayan Lola'nın hüzünlü cenaze törenini ete kemiğe büründüren dingin ama tutkulu bir pop caz lezzeti. Beaumont's Lament ise kısa süresine spagetti gitarı ve mızıkasıyla güçlü bir western kederi sığdırabilmiş, arkasında bir toz bulutu bırakan bir başka vedayı betimliyor. Albümün kapanışını yapan, aynı zamanda filmin end credits temasını oluşturan The Return Of Beaumont Jenkins, sonundaki "Jr." ekinden 2017'de hayata gözlerini yummuş kült İtalyan spaghetti western, easy listening, lounge, score müzisyeni Alessandro Alessandroni'nin oğlu olduğunu düşündüğümüz Alessandro Alessandroni Jr.'ın ilk 1 dakikası içinde yer alan ıslık melodisiyle eşlik ettiği diri bir funk şarkısı. Hani şu kapanışın hakkını verenlerden. Adeta Beaumont Jenkins'in protagonistliğinin kutsanış ilanı. Film kadar gizemli bir başka unsur da bu şahane şarkıların mimarı Whatitdo Archive Group ki, onlara dair başka bir işe hiçbir yerde rastlamamış olmayı nereye koyacağımı bilemiyorum. Belli ki yangında yok olan The Black Stone Affair filminin yangında kurtarılmış müzikleri, Whatitdo Archive Group'u da o yangından kurtarmış. Record Kicks de o yangının küllerini yeniden yakıp geçmiş.

1. The Black Stone Affair - Main Theme
2. Blood Chief
3. Ethiopian Airlines
4. Il Furto Di Africo
5. Italian Love Triangle
6. Last Train to Budapest
7. L'amour au Centre de la Terre
8. The Black Stone Affair - Reprise
9. Farewell Lola
10. Beaumont's Lament
11. The Return Of Beaumont Jenkins

15 Nisan 2021 Perşembe

Submotile - Sonic Day Codas

 
Michael Farren ve Daniela Angione şeklinde İrlanda - İtalya karışımı bir grup olan Submotile, en son ne zaman iyi bir shoegaze albümü dinlediğimi hatırlamadığım bir anda karşıma çıktı. Uzun süre bu çok sevdiğim türe ait içler acısı albümler dinledikten sonra ümidimi yitirmiş, shoegaze etiketli başka albümleri pas geçmiştim. (Dinlemeyip bir kenara not aldıklarım da var.) Submotile'de beni çeken ekstra bir durum olmadı. Sadece shoegaze şu aralar ne durumda, onların sayesinde bir bakayım dedim. Sonic Day Codas adındaki 9 şarkılık albüm, bu türe ait ne söylenebilirse her şeyi aslına uygun yapabilmiş, kaliteli, yoğun ve tutkulu. Acaba shoegaze özlemim yüzünden mi böyle hissettim diye sorgulamadım değil. Ama bu sorgu gruba haksızlık olur. Zira içinde post-rock, dream pop, noise rock disiplinleri taşıyan ve bu bileşenleri şarkı haline getirirken dürüst davranan, saygılı olan, arzularının peşinde koşan shoegaze müzisyenleri bu tarza dair en iyi örnekleri vermiş olanlardır. Submotile kesinlikle onlardan biri. Sertlik dozu biraz fazla gibi görünse de, yine en iyi örnekleri vermiş olanlar o sertliğin satır aralarında, kenar ve köşelerinde bulunan kırılganlığı bulup çıkaranlar, bu zıtlığı aynı oranda sevip ona sahip çıkanlar olmuştur benim gözümde.

Michael Farren ve Daniela Angione ikilisinin pandemi döneminde bütün şarkıları yazdığı, yapımcılığını  ve miksajını yaptığı, bütün enstrümanları kendilerinin çaldığı ikinci albüm Sonic Day Codas, içinde tek tek öne çıkarılması zor kalitede şarkılar taşıyor. Sıra hangi şarkıdaysa tüm dizginleri eline o alıyor. Sıra hangi şarkıdaysa bittiğinde "albümün en iyilerinden biri bu" dedirtiyor. Sıra hangi şarkıdaysa albümün genel atmosferini koruyor, ona ufak ufak eklemeler yapıyor. Sıra hangi şarkıdaysa içinden sanki başka şarkılar da çıkarıyor. Bu atmosferin hızlı ve yavaş versiyonlarını hep üst seviyelerde tutuyor. Bir bakıyorsunuz geriyor, bir bakıyorsunuz üzüyor. Daniela Angione'nin müziğin önüne geçmeyip, shoegaze standartlarına binaen geri planda yarattığı rüya ambiyanslı vokalleri, noise ile, punk ile, post-rock ile çok acayip bir aroma içinde dans ediyor. Duyar duymaz oturduğum yere iyice yerleştiğim, yerleştiğim yere mıhlandığım açılıştaki Sunflower ile, 7 dakikalık destansı bir final yapan kapanıştaki Waves Of Life arasında geçen süre, sertliğin ve yumuşaklığın ahengiyle kutsanmış daha nice sahneye ev sahipliği yapıyor.

Gitarların ve basın inşa ettiği Submotile'in shoegaze evreni, süresi boyunca sanki kendini sürekli yeniliyormuş, her seferinde deposunu doldurup yeni baştan yola koyuluyormuş gibi geliyor kulağa. En belirgin özelliği olan sertliğinden başka başka incelikler üretiyor. Albümün en soft anı sayılabilecek Anhedonia'da bile öyle bir yoğunluk hakim ki, hem o bütünlüğün ayrılmaz bir parçası olduğunu, hem de o bütünden belli seviyelerde ayrı durabileceğini hissetmek mümkün. Mesela Cyanotic'i dinlerken bir süre sonra acaba bir sonraki şarkıya mı geçtim diye baktım. Meğer hala Cyanotic'in içindeymişim. Bu bana çok ilginç ve anlamlı geldi. Üstelik bunu hemen her şarkıda yaşadım. Arcana, Devolved ve Vital Signs'ın oluşturduğu final öncesi muhteşem blok ve tabii malum final, bana Sonic Day Codas ile kolay kolay teması koparamayacağımı söyledi. Albüm şu an bile kulaklarımda ve kaçıncı kez başa döndü hatırlamıyorum. Bir ara mola verip 2019 yılına ait ilk albüm Ghosts Fade On Skylines'ı dinledim. O da çok iyi bir albüm. Fakat Sonic Day Codas onu da aşmış, 2000'lere ait shoegaze parlak anlarından biri sayılabilecek seviyeye yerleşmiş. Shoegaze seven bir dinleyicinin Sonic Days Coda'yı bu yıl dinlediği en iyi albümlerden biri olarak görmemesi çok zor. Farren ve Angione'ye, bu türe olan inancımı tekrar canlandırdıkları için borçlu hissediyor, sadece teşekkür edebiliyorum.

1. Sunflower
2. Cyanotic
3. Microdose
4. No Exit Cracks
5. Arcana
6. Anhedonia
7. Devolved
8. Vital Signs
9. Waves of Life

8 Nisan 2021 Perşembe

Thunder - Laughing On Judgement Day

 
1989 yılında Londra’da kurulan hard rock grubu Thunder, 1990'da çıkardığı ilk albüm Back Street Symphony ile albüm kariyerine başlamıştı. Tabii o yıllarda bir grubu ve albümünü tanımak için radyo dinlemeniz gerekiyordu. Tek tük müzik dergilerinin de Thunder'dan bahsettiğini pek göremezdiniz. Bu durum sadece Thunder'a özel değil, genel eğilim bu yöndeydi. Radyoda yer bulmak için de popüler olmalıydınız. Kaset teknolojisi bandrollü biçimde ülkeye giriş yaptıktan sonra, bazen radyoda duyduğunuz 45'likler, bazen TV'de gördüğünüz o 45'likliğin video klipleri sayesinde gaza gelip albümü alıyordunuz. Hatta bunların hiçbirini yapmadan, sırf kapağını beğendiğimiz için bile aldığımız kasetler vardır. Ama en iyi kasetlerimiz, radyodan çektiğimiz karışık kasetlerimiz olmuştu uzun süre. İşte benim bu kasetlerimin demirbaşlarından, her çektiğim yeni kasetin içinde olmasını istediğim şarkılardan biri de Thunder'ın Back Street Symphony albümüyle aynı adı taşıyan şarkısıydı. O kadar enerjik, karizmatik ve güçlüydü ki, kasetini bulsam bir an bile tereddüt etmez alırdım. Kimbilir diğer şarkılar nasıldı. Ama uzun süre bulamadığımı hatırlıyorum. Bu süre o kadar uzundu ki, grubun ikinci albümü çoktan çıkmış, müzik marketlerdeki raflarda yerini almıştı bile.

1992'de çıkan bu ikinci albüm Laughing On Judgement Day adını taşıyordu ve daha Thunder'ın ilk albümünü alamadan ikinciyi vitrinlerde gördük. Sırf Back Street Symphony şarkısının bendeki kredisi yüzünden, tek bir şarkısını dahi duymadığım bu kaseti satın aldım. Bon Jovi, Cinderella, Mötley Crüe gibi adamların duraklama dönemine girdiği, Grunge'ın yeni yeni filizlenmeye başladığı 1992 senesinde ortamlara düşen ikinci Thunder albümü, yakıp kavurmasa, ilk albüm kadar aman aman eleştiriler almasa, onun kadar ticari başarı elde etmese de, bence halen en iyi Thunder albümüdür. Halen diyorum çünkü birbirinden kötü albümlerle kariyerini ısrarla sürdüren grup, 2021'de de geleneği bozmayıp 11. albüm olarak All The Right Noises adlı havanda su döven bir vasatlığa mührünü basmış. Laughing On Judgement Day'i Back Street Symphony'den daha fazla severim. 14 şarkılık blues rock köklerinden beslenen kaliteli bir hard rock albümü olarak sanki 80'lere veda, 90'lara merhaba işlerden biridir. Gitarların yoğun atmosferi, iyi yazılmış ve tasarlanmış şarkıların eski gelenekleri sürdüren ve onların daha ilerilere de taşınabileceğine inandıran havası, albümü yıllar sonra bile iyi bir yerde tutuyor bana göre.


Her yeni Thunder albümünü dinleyip beğenmedikten sonra mutlaka geleneksel olarak Laughing On Judgement Day'e dönüş yaparım. Grubu iyi hatırladığım anlara dönüş, nostalji tazeleme ihtiyacı gibi nedenlerden dolayı yapılan bu dönüş, her seferinde iyi gelir. Everybody Wants Her gibi dönemin MTV kriterlerini karşılayan şarkıları, Empty City gibi progressive hard rock tasarımlarıyla aynı saflarda görebilirsiniz. Does It Feel Like Love?, Laughing On Judgement DayFeeding The FlameThe Moment Of Truth ve gelmiş geçmiş en iyi hard rock albüm kapanışlarından biri olarak gördüğüm Baby I'll Be Gone, grubun genel duruşu itibariyle orta tempolu, aynı formüller üzerinden ilerledikleri için bir miktar birbirlerine benzeyen ama kendi farklılıklarını zamanla ortaya koyan ve kesinlikle yıllandıkça güçlenen şarkılar. Şahane nakaratıyla Like A Satellite, akustik bir balad olarak başlayıp sonradan yukarıdaki orta tempo ekibine katılan Low Life In High Places'ı saymazsak albümün biricik baladı olan, iyi de ticari başarı getirmiş 45'liği A Better Man de Thunder deyince aklıma gelenlerden. Thunder deyince zaten Back Street Symphony dışında aklıma gelen her şey Laughing On Judgement Day'e ait.

Thunder'ın (daha doğrusu bu yazının konusu olan Laughing On Judgement Day'in) başarısı, tüm şarkılarda imzası olan gitarist Luke Morley karizmasından ve 90'ların erkek güzellerinden solist Danny Bowes'un muhteşem vokalinden kaynaklıydı. Albümün yapımcılığını ise 80'lerin ikoncan gruplarından Duran Duran gitaristi Andy Taylor yapmıştı. İlk duyduğumda çok şaşırmıştım. Fakat artık müzikal farklılıklar arasındaki sınırlar ortadan kalkmaya başladıkça bu birliktelik çok havalı gelmişti. Andy Taylor, Thunder haricinde Robert Palmer (ki birlikte The Power Station adlı bir grup da kurmuşlardı), Rod Stewart, C. C. Catch, Paul Rodgers, Belinda Carlisle, Gun gibi isimlere de yapımcılık, şarkı yazarlığı, müzisyenlik hizmetleri sunmuş çalışkan bir bireydi. Laughing On Judgement Day ile ilgili bir diğer dikkat çeken nokta da albüm kapağı. Başta en fazla çalıştığı Pink Floyd'un efsanevi The Dark Side Of The Moon kapağı olmak üzere, aralarında Led Zeppelin, The Black Sabbath, UFO, Peter Gabriel, The Alan Parsons Project, Genesis, Yes, Kansas, The Mars Volta gibi acayip örneklerin de bulunduğu sayısız albümün kapak tasarımlarını yapmış Storm Thorgerson, bu en iyi Thunder albümüne yakışır bir tasarımla yine sanatçı dokunuşunu yapmış. Bu dokunuşların hepsini topladığımızda ortaya çıkan bu ikinci Thunder albümü, 40 tane albümü olduğu halde içlerinden sadece birini arşivime koyduğum gruplar kulübüne ait bir hard rock güzelliği olarak kalacak.

1. Does It Feel Like Love?
2. Everybody Wants Her
3. Low Life in High Places
4. Laughing on Judgement Day
5. Empty City
6. Today the World Stopped Turning
7. Long Way From Home
8. Fire to Ice
9. Feeding the Flame
10. A Better Man
11. The Moment of Truth
12. Flawed to Perfection
13. Like a Satellite
14. Baby I'll Be Gone