Tüm albümlerini dinlediğim, çoğunu da çok beğendiğim İngiliz grup The BellRays'in yeni albümünün bu kadar çabuk ve sessiz çıkacağını düşünmemiştim. Böyle hoş sürprizler günü kurtarmakla kalmıyor, gelecek günler için de rezervasyon yapıyorlar. Günümüzü ya da gecemizi sadece tek bir albüme, olmadı iki, bilemedin üç albüme ayırdığımız olmuştur. Böyle günlerden birinde The BellRays'in o hiç beklemediğim Black Lightning'i ile, Motörhead'in The Wörld Is Yours albümünlerine randevu verdim. Sert bir gece olacaktı, oldu da. Daha Motörizer'ın dumanı üstündeyken bir de The Wörld Is Yours'un bitivermesi de ayrı bir sürprizdi. Ne var ki birkaç klâsik sıkı Motörhead gümbürtüsü haricinde 10 şarkılık The Wörld Is Yours, bir öncekinin tadını vermedi. Bunda Motörizer'ın son derece doyurucu bir albüm olmasının da payı vardır elbette. Oysa yeni albümüyle The BellRays tam formunda, hatta formunun zirvesinde diyebilirim.
Black Lightning'den önceki 6 The BellRays albümüne sidik yarışı yaptıracak değilim. Punk ve soul gibi iki benzemez türü, dişleri kamaştırmayacak biçimde buluşturup şarkı formatına dökebilmek günde beş vakit rastlanan bir durum sayılmaz. "Şarkı formatı" tamlamasından kastım, punk gibi aramın pek iyi olmadığı, bu yüzden kolayca her türlü çamuru atabileceğim bir müziğe renk katan bu tip karışımların bana 1-1.5 dakikalık güdük introlardan ziyade, daha kucaklanabilir, hatta Fransız öpücüğüyle yumulunabilir güzellikler olarak görünmesidir. Punk'ın anarşist duruşuna dair fikirlerim, her punk gruba "dede" diyemememle paraleldir. Özellikle Amerikan icadı ergen pop punk andavallığına zerre tahammülüm yok. Akıllı olanlar yersizce gitarlara abanarak poz vermek yerine, mesela reggae ile yaptıkları sentezlere benzer arayışlarla bu müziğin asi asaletinin daha farklı konumlarda da yer bulabileceğini kanıtlamışlardır. The BellRays, belki tek tek punk tarihine çizikler atmıyor olabilir. Ama özellikle Lisa Kekaula'nın harika siyah sesiyle ona soul asaleti de katmasıyla "punk soul" yakın tarihine çizikler atmayı sürdürüyor.
10 şarkıdan oluşan Kara Şimşek, Living A Lie, On Top, isim şarkısı Black Lightning, Hell On Earth besteleriyle punk hızını soul kararlılığıyla zekice dengeleyebilmiş şarkılara ev sahipliği yapmakta. Bu dengeden ürken bünyelerin içini rahatlatmak adına, The Bellrays müziğinin alternative rock, nadiren de olsa pop rock sınırlarına uzandığını da belirtmek gerek. Hatta Sun Comes Down'da gitarları bir kenara bırakıp düpedüz 70'ler blaxploitation ruhunu çağırıyorlar. O da kuzu kuzu geliyor. The Way ile 60'ları da unutmuyorlar. Grubun sert yanına nağmeli çığlıklarıyla renk ve karakter katan Lisa Kekaula, bu şarkıda tam özünü buluyor adeta. Tüm basitliğine ve benzerlerine kolay ulaşılabilirliğine rağmen Everybody Get Up gibi şarkıları sevmekten hiç vazgeçmedim. İşini bilen bir "soul sista"ya, özgür bağrış çağrış ortamı sağlayan bu rock şarkıları, bu kolaylıklarını ince ayrıntılarla zenginleştirmekten zevk alan bir gruba çok yakışıyor. Böyle bir grup için verebileceğim en sağlam örneklerden biri de The BellRays oluyor. Tabiî o da pek meşhur olmadıkları için o anda aklıma gelirse. Böyle anlarda hemen akla gelmemek de çok havalı birşey değil midir zaten?
1. Black Lightning
2. Hell On Earth
3. Sun Comes Down
4. On Top
5. Anymore
6. Power To Burn
7. Living a Lie
8. Everybody Get Up
9. Close Your Eyes
10. The Way
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder